29 Aralık 2017 Cuma

Yar saçların lüle lüle 2017 sana güle güle

Yaşadığımız olayları yıla yüklemek tabi ki hiç doğru değil biliyorum ama 2016-2017 gerçekten bizim için kötü geçti. Yılların suçu neydi bilmiyorum :)

Ama 2018 den umutluyum. Geçen yılları aratmasın yeter.

Çok şükür sağlığımız var, huzurumuz var, evimiz, aşımız, işimiz var. Nankörlük etmeyeyim. Ama küçük mucizeler de olsa hayatımızda ne güzel olur.

En güzeli herkes için hayırlısını dilemek. 


Ne yazacağımı da bilemedim. Ofis curcuna sabahtan beri. Keyfim yok dünden beri. Akşama sinemaya gideceğiz kız kıza  gelin beri :) Sıkıntılar uzak durun gari :)


MusMUTLU bir yıl olsun, SAĞLIKımız daim olsun, BAŞARImız yüksek olsun, SEVDİKLERİMİZ yanımızda olsun, HUZUR hep olsun, HAYALlerimiz gerçek olsun,UMUTumuz var olsun, PARAmız da bol olursa daha ne isteriz ki senden.




Kalın sağlıcakla.

26 Aralık 2017 Salı

Ela hanımdan inciler

Geçenler de benim beyle atışıyoruz. Ben bulaşık yıkıyorum, o da balkona bakan pencereden bana gıcıklık veriyor. Ela dövim mi babanı kızım?

Ela: Hayır ama o, benim en iyi arkadaşım.

(Kıyamıyor babasına sıpa)

-----------------------------------

Yine kreş çıkışı yanıma gelmiş Sarı Fırtına. O gün bizim menüde elma var. Masamdaki tabakta soyulmuş, dilimlenmiş elmayı yesin diye Ela'yı gaza getirmeye çalışıyorum.

Ben: Bak anneciğim. Bu Pamuk Prenses elması. Kötü kalpli kraliçenin sihir yaptığı kırmızı elma var ya, işte ondan. Yiyen prenses oluyor.... bla bla.

Ela da yüzüme ne diyor bu kadın der gibi bir bakış atıp (hani saçmaladığımı yüzüme vuruyor gibi): Sen ciddi misin?
( Yani anlattıkların o kadar saçma ki, bu söylediklerinde gerçekten ciddi olamazsın der gibi.)

Kimi kandırıyorsam. Ters tepti plan tabi. Elmanın hepsini ben yedim.

-------------------------------------

Geçen akşam bizim yatakta yatıyor cimcimeler. Haftada bir gece benim yanımda yatma hakları var. Ela bunu çok sorgulamasa da, Ece asla atlamıyor. Hatta elinden gelse her akşam benim yanımda yatar. Neyse, uyusunlar diye telefondan, uyku müziği açıp, balkona çamaşır sermeye çıktım. Tabi Ece bizim odada yatıyor olmanın verdiği coşkuyla açtığım uyku müziğine " haydaaaa lülülüşş" diye eşlik edince Ela "annneeee" diye bana seslenir. Yanına gittiğimde:
- Anne, Ece kendini düğünde sanıyor diyerek hepimizi koparıyor.

Şimdilik Ela hanımdan bu kadar. Aslında daha fazlasını yaşıyoruz, daha çok gülüyoruz ama not almayınca maalesef hafızadan siliniyor.


Sevgiyle kalın.

22 Aralık 2017 Cuma

Pal Sokağı Çocukları - Ferenc Molnar

Yine kızıma aldığım kitabı önce ben okudum. Ve yine içinden harika duyguları aldım cebime koydum. Kalbimi ısıtan bir kitap oldu Pal Sokağı Çocukları.

Çocukken bizim mahallede de bir arsa vardı. Orada uçurtma uçururduk. Halamın çocuklarıyla piknik yapardık. Hiç bir planımız olmasa bile arsaya gider orda vakit geçirirdik.

Bir sürü çekirge olurdu o arsada. Bazen lezzetli otlar bile toplardık. Ben evlenip başka mahalleye taşınırken de vardı arsa, ta ki bir kaç yıl öncesinde o arsaya avm yapılıncaya kadar. Şimdi mahallenin çehresi değişti. Sanki güneş bile uğramaz oldu mahalleye. Yol üzerindeki bahçeli müstakil evler yıkıldı, yerine kocaman binalar yapıldı avm ye uygun olacak şekilde. Ne de olsa artık değerlenen bölgeydi mahalle. Artık hangi sokaktan annemlerin evine dönüldüğünü şaşırır oldum, eğer saymamışsam. Çünkü döndüğüm köşelerdeki evler yoklar artık.

O yüzden apartmanda yaşayan çocuklar bilmezler mahalledeki arsanın ne anlama geldiğini.


" Dargınlıkla, küskünlükle savaşa gidilir mi? Bu savaşı ancak birbirimizle çok iyi dost olursak kazanabiliriz! "

"- Rüzgar esiyor oğlum.
Yüzbaşı ise yüzünde kederli bir tebessümle fısıldadı.
- Arsa'dan bu tarafa doğru esiyor. Canım Arsa'mdan bu tarafa doğru."

"Hiçbir zaman yüksek binaların arasına sıkışıp yaşamayan sizler, Budapeşte çocukları için boş bir arsanın ne anlama geldiğini anlayamazsınız."


"Şimdi artık Pal Sokaği Çocuklari'nin
Arsa'sinda kocaman çok katlı evler var.
Ama ne gam:
Dünyanin bütün çocukları Pal Sokaği'ndandır!"


Hahoo ho! Hahoo ho! Bu nida onların kendileri arasında bir parola. Macaristan'ın yoksul bir semtinde geçen hikayede, bir tarafta Pal Sokağı çocukları var, diğer tarafta onların ezeli rakipleri Kızıl Gömlekliler. Ve arsa. İki grubun kıyasıya mücadelesiyle kazanılacak bir arsa! Oyun oynamak için başka bir yer yok çünkü.

Janos Boka, Pal sokağı çocuklarının lideri olarak hayran olunası bir çocuk.Küçük sarışın oğlan Nemecsek. Kendi küçük ama kocaman mangal gibi bir yüreği var. Canı arsası uğruna neler yapıyor kahraman Nemecsek. Aslında hepsi mangal yürekli, hepsi kahraman. Öyle ki, Kızıl Gömleklileri oluşturan çocuklara bile yeri geldi saygı duydum. Çocukluklarına bakmadan, kendilerinden büyük davranış sergilediler. 

İyiliği, dürüstlüğü,  bağlılığı, dostluğu, sadakati ne güzel anlatıyor kitap. Pal Sokağı Çocukları'nı çocuklarla birlikte herkes okumalı bence.

Sonrasında Böyle Buyurdu Zerdüşt kitabına başlamak istedim ama olmadı, yani okuyamadım. Dili çok ağır. Tarzı garip. Tercümesinden mi kaynaklı acaba diye düşündüm, internette inceledim diğer tercümeler de öyle. Ama mutlaka okunması gereken kitaplar arasındaymış. Okur muyum bilmiyorum.

Şimdi elimde Deniz Erten'in İşaret kitabı var. Yaklaşık 700 sayfa. Ben bu yıl için 30 kitap hedef koymuştum kendime ama 26 tane okuyabildim. 100 lerce kitap okuyanlar var, önlerinde saygıyla eğiliyorum.  Elimdeki kitap neredeyse üç kitaba tekabül ediyor ama zor ilerleyen bir kitap. Okudukça kafamda çelişkiler oluşuyor. 


Herkese iyi haftasonları. 

15 Aralık 2017 Cuma

Mim - Kendimi tanıtayım

Beni tanımak isteyeceğinizi düşünmüyorum ama bir mim buldum ben de yazarak kafamı dağıtmaya karar verdim.Karamsar biriyimdir, konuşmayı da beceremem. O yüzden yazmaya çalışayım ben en iyisi.

Kaç yaşımdayım, Mesleğim?

38 yaşımın son demlerini yaşıyorum. Saçımda teyzemden çok beyaz var. Ki teyzem eşini kaybetmiş, altı çocuk doğurmuş, torun torba sahibi. Siz düşünün yaşını. Ama benim beyazlar teyzeminkileri döver.
Mesleğim; sekreterlik. Ve ben işimi hiç sevmediğimi defalarca söyledim. Nezih bir şirkette çalışıyorum ama işleyişi sevmiyorum. Emekliliğe de daha çok var maalesef. Yani ya bu deveyi güdecem , ya güdecem.

Nerede yaşıyorum? En sevdiğim yerin fotoğrafını paylaşabilir miyim?

Doğma büyüme İskenderunluyum. Burayı seviyorum. Ama artık tebdili mekanda hayra alamet vardır sözünü yaşamak istiyorum.


Geçenlerde eşimin sabah balığa çıktığında çektiği bir kareyi paylaşayım sizinle. Sahilimiz güzeldir. Evimize de yakındır. Hemen hemen tek yaptığımız aktivitedir sahile çıkmak.

Günlük hayatta beni mutlu eden şey nedir?

Eğer sabah çocukları okula bırakırken tartışmamışsam, işe geç kalmamışsam, iş yerinde bağzı kişilerin sesini duymamışsam, eve geldiğimde beni bekleyen işler yoksa, kızım ödevlerini erken bitirmişse benden mutlusu yoktur. Mesela geçen gün Ela'nın bebeğine ördüğüm elbise bile beni çok mutlu etti.


En sevdiğim meşguliyetim/ hobim nedir?

Sanırım uzun zamandır kendim için bir şey yapmıyorum. Hobilerimi unuttum. Sürekli koştururken buluyorum kendimi. Mutfakta zaman geçirmeyi seviyorum. Bahçem olsa çiçekler ekmek isterdim. Örgü örmeye çalışıyorum ama ellerim uyuşuyor. Üretebildiğim her şey beni mutlu ediyor aslında.

Evimin en sevdiğim köşesi.

Böyle bir köşem yok maalesef. Çünkü evde gerçekten artık değişiklik yapmanın zamanı geldi. Sehpamı yazın boyadım Ela yeterli bulmadı sanırım, eklemeler yaptı. Duvara bişeyler yapıştırmaktan, boyaları söküldü. Onçün bu soruyu es geçiyorum.

En sevdiğim kitap ve ondan bir bölüm.

Son zamanlarda okuduğum en güzel kitaplar Azra Kohen'e ait.

"Din artık bugün, maalesef, salakların beynini kalıplarla yıkamak için, gelişmemiş ülkelerdeki uyanıklarca kullanılan bir silah haline gelmiş durumda."


"Bir toplumun gelişmesi için anneye yani kadına, o toplumu doğuracaklara saygı mecburiyettir."



Şahit olduğum bir mucize


Şahit olmadım ama olmak istediğim mucize, yeni yılda kallavi bir zam almak. Çünkü geçen sene yatırım yapıyoruz bahanesiyle zamdan nasibimizi alamamıştık.  Sanki bize yatırım yapıyorlar. Ha bir de malum şahsın istifası gerçekten mucizenin karesi gibi bir şey olur.

En çok görmek istediğim ülke.

O kadar çok ki. Singapur en başta, Avrupa'nın komplesi. Adalar falan... Ama bir pasaportum bile yok.

Bana göre en büyük başarım.

Pek öyle büyük bir başarım yok ama 10 yıldır aynı iş yerinde çalışabilmek bir başarı sanırım.

Ölmeden önce mutlaka yapmak istediğim şeyler.

Bol bol seyahat etmek, bahçesi olan bir eve taşınmak, kızlarımın üniversiteye gittiklerini görmek, onları ziyaret etmek ve okudukları şehri beraber keşfetmek, mezun etmek, mutlu birer işleri olduğunu görmek, emekli olmak :), zayıflamak, estetik... liste uzar gider.

Mutlu haftasonları.

13 Aralık 2017 Çarşamba

Gümbür gümbür gel 2018

Sevgili Yurdagül hocamın bloğunda görüp, tamamen içimden geldiği için yazacağım bu mimi. Çünkü şu son 2 yıl gerçekten bizi dibe çekti. Yeter artık küllerimizden yeniden doğmak istiyorum. Zaten tipik bir balık burcu olduğum için hayal kurmakta üstüme yoktur.

Sevgili 2018,

Lütfen kulaklarını iyi aç ve beni dinle!

Öncelikle sağlık istiyorum. Artık kayıp falan da istemiyorum. Yeter yeterince üzücü bir yıl geçirdim. Sevdiklerimi kaybettim nolur bizi sevdiklerimizle sınama. Annem iyileşsin, ITP belasını başımızdan defet lütfen.

Para istiyorum senden. Eşimin eski işyerinden alacağı tazminatı versinler istiyorum artık. Hatta fabrika yeniden faaliyete geçsin kocam eski işine dönsün, kendine gelsin istiyorum. Çünkü eşim geçen bu süreçte çok yıprandı.

Huzurumuz daim olsun istiyorum. Gördüğümüzden geri kalmayalım yeter. Fazlasında gözüm yok.

Çocuklar. Onları tüm kötülerden kötülüklerden koru. Yeterince kötü var zaten dünyada. Onlarla uğraş. Çek elini masum yavrucaklardan. Onlar hep mutlu olsunlar.

Yani paramızı alırsak yeni ev istiyorum. Ya da 200 m2 olan arsamıza küçük bir ev yaptırmak istiyorum. Olmadı mı? O zaman oturduğumuz evde köklü değişiklikler yapmak istiyorum.

Spor yapmak istiyorum, kızlarımla birlikte. Hatta estetik yapsam ne süper olur. Yeni bir ben istiyorum. Enerjik, kendine güvenen, bağırmayan, sabırlı, kızlarına yetebilen bir anne olmak istiyorum.

Güzel bir tatil istiyorum. En son Ela ya bile hamile değildim tatile gittiğimizde. 4 sene oldu.

Çok çok okumak istiyorum.

Bir de işyerimdeki malum şahsın defolup gitmesini istiyorum. Mucize olur bu ama, ya tutarsa.

Ben saldım evrene mesajlarımı. Gerçekleşmesi için elimizden geleni yapmaya geldi sıra. Bana ve tüm sevdiklerime gelsin bu dileklerim. Cevaplamak isteyenleri de beklerim.

Sevgiler
Alıntıdır


7 Aralık 2017 Perşembe

Olumluları yazmak istemek ama

Geçen ki yazıma olumluları yazın hayatınızdaki, size iyi gelir diye yorum yazmıştı hocam. Keşke yazabilseydim.

Ama dedemi kaybettik. Onu anneannemin yanına uğurladık. Ne zaman "dede" desem "efendim iki gözüm" diyen dedem artık yok. O evde artık kimse yok. Ela cenaze evine gittiğimizde dedemin odasını açıp onu görmek istedi. Dedem gitti, anneannemin yanına dediğimde ısrarla kapıyı açıp bakmak istedi. Çocukluğumuzun geçtiği, damında yattığımız, bahçesinde salça kaynatıp, sac ekmeği açtığımız evde artık kimse yok. Eşim işşiz kaldığında beni çağırıp, üzülme kızım deden var. Birşeye ihtiyacın olursa sakın çekinme diyen dedem, ne zaman yanlarına gitsem, kilere geç neye ihtiyacın varsa al diyen anneannem artık yok. Ölüm hangi yaşta olursa olsun acı. Mekanınız cennet olsun nenem, dedem. Sizi çok özleyeceğim.


Aynı akşam ben eve döndükten sonra annem fenalaşmış, acile götürmüşler. Yapılan kan tahlilinde bazı değerlerin düşük olduğu görülünce, doktoruyla kontak kurulup hemen ertesi günü hastaneye çağırdılar. Tahliller tekrar edildi ve trombosit sayısının neredeyse yok denecek kadar düşük olduğu görüldü. Çok acil araştırma hastanesine sevk edildik. Tahliller yinelendi ve hemen yatışı yapıldı. Ağzından gelen kan hiç durmuyordu. Ama annem yatışı duyunca doktora itiraz etti, cenazemiz var doktor bey dedi. Hala kendini düşünmüyordu. Anneme sizi isteseniz de gönderemem, "düşüp bir yere çarpsanız iç kanama geçirseniz, kanınız pıhtılaşmaz." Bu hayati bir risk. Annem istemeye istemeye de olsa yattı. Yanında babam kaldı. Üç gün sonra taburcu edildi çok şükür ama benim içim hala rahat değil nedense. Şu taziye olayları bitsin, annem bir toparlansın Adana'ya götürüp tekrardan bir tahlillere bakılmasını sağlayacağım. Lütfen diş eti kanamalarınızı hafife almayın. 

İki haftada bir psikoloğa gidip destek alıyorum, ama yine de tahammülsüzlüğümde yol katetmediğimi düşünüyorum. 

Ece de saçma korkular başladı. Psikolog tam yaşı dedi. Ama her akşam yanına yatmamı ya da yanımda yatmak istediğini söylüyor kızım. Şimdilik kitap okumasını ya da müzik dinlemesini söylüyorum. Psikolog odasında yatması gerektiğini söyledi. Ama doğru mu yapıyorum bilmiyorum.

Olumlulara gelince;

Ela öksürse de, Ece nin burnu tıkalı olsa da hepimiz iyiyiz şükür.
Ece nin dersleri çok iyi maşallah.
Mutlu olmasak da işlerimiz var çok şükür.
Ve şimdi Sıla dinliyorum bu bana çok iyi geliyor.

Sağlıcakla, sevgiyle kalın.


28 Kasım 2017 Salı

Bu aralar

Bu aralar, gergin geçiyor. Evde, iş yerinde sürekli bir gerilim var. İş yerinde bir finans müdürümüz var ki, düşman başına. İnsan patrondan korkmayıp böylesi insanla çalışmaktan korkar mı? Ayaklarım geri geri gitmeye başladı tekrar. Nasıl egodur, nasıl bir zavallılıktır. Bütün gün ofiste onun sesi. Herkese, herşeye bağırabilir. Bloğum da deşifre olursa, ayvayı yediğimin kanıtıdır. Artık evden yazarım.

Ev deseniz Elif Ece'nin tripleri yetiyor. Kızım inanılmaz ergen havalarında. Evlat olsa sevilmez kıvamına doğru hızla ilerliyor. Herşeye mi muhalefet olunur, herşeye mi cevap verilir, herşeyden mi nefret edilir.... bu liste uzar gider. Daha bu sabah montu yüzünden kavga ettik. Beğenmiyormuş efendim montunu. Geçen sene aldık, ve emin olun daha iki defa giyilmedi. Neymiş rahat değilmiş, ağırmış. Ah benim şapşik kızım, geçen sene alırken aklın nerdeydi? Montunu beğenmiyorsan böyle git dedim, gerçekten de üstündeki incecik sweatle gitti. Ya sabır.

Dün akşam dolaplarını düzeltiyorum sıpaların. Bana gelmiş ukala bir şekilde diyor ki, kitaplığımı sen düzeltiyorsun madem, flütümü bul. İşte flüt burda masanın üstünde dedim ( yani gözünün önünde), neden burda ki dedi. Ve bunun gibi daha nicesi. Ergenlik gümbür gümbür geliyor ve ben bununla nasıl başedeceğimi bilemiyorum.

Ela deseniz sadece gazla çalışıyor cimcime. Hırka giymek istemez, yemek beğenmez, eline ne gelirse gelsin affetmez (fırlatır), dakikalarca inleyebilir, evde hep onun istediği olduğundan abla onu pek sever ( yalnız yakalasa hayatta affetmez)..vs ( Biliyorum sürekli Ela'nın istediğinin olması, ağlayarak istediğini yaptırması doğru değil, ama öyle yüksek sesle bağırıp ağlıyor ki, yakında oy birliğiyle bizi apartmandan kovarlarsa şaşırmam. Ayrıca sesi tahammül edilecek gibi değil. Çoğu zaman ilgisini dağıtabiliyoruz ama her zaman başarılı olamıyoruz. Sanırım tahammülsüzüz.)

Bu ay maaşlar yetmedi, eksi hesaba geçtik. Bu da beni geriyor.

Ayrıca dedem de kötü. Zaten yatalaktı. Annemle teyzem bakıyor kendisine. Ama son günlerde hiç bir şey yemiyor ve içmiyor. Annemler İzmir'e gideceklerdi, kardeşimin yanına, iptal ettiler.

Akşamları uykum erken gelmeye başladı, oysa kızlar uyuduktan sonra sessizliğin tadını çıkarmak istiyorum ve buna da geriliyorum.

Galiba bu aralar pek bir gerilesim var.




Soldan say Ceren, Dila, Nil, Ela, Elifim ve Yeşim


Not: Fotoğrafların konuyla alakası yoktur. Haftasonu kutladığımız doğumgünü partilerinden anı olarak kalması için eklenmiştir. Gündüz gördüğünüz 4,5 prensesle arkadaş partisi ve akabinde akşam da aile ile ayrı bir kutlama yapılmıştır. Annenin ayaklarına karasular inmiştir. Ama  kızının mutluluğu görülmeye değerdir.

21 Kasım 2017 Salı

İlk göz ağrım

Canım, meleğim, ilk göz ağrım,

9 yaşına girdin bugün. Sen bana anneliği tattıran, sana sahip olmak için beni ağlatansın. Rabbimin bana armağanısın. Ben ise senin çocuk olduğunu unutup, senin hem büyümeni bekleyen, hem büyümenden korkanım. Ela'yı hala kıskanıyorsun, bazen aynı davranışları sergiliyorsun. Bunları görünce "büyü artık" diyorum ama içten içe ergenliğinden de korkuyorum. Ve sanırım sen artık bir ergensin.


Sen çok güzel bir ablasın. Bazen benim gibi agresif davranıyorsun ama biliyorum sen benim aynamsın. Ela senin gibi bir ablaya ve biz senin gibi bir yavruya sahip olduğumuz için çok şanslıyız.

Sorumluluklarının bilincindesin. Derslerine çok güzel çalışıyorsun, beni hala hep yanında istiyorsun. Ama dağınıklığın kime çekmiş hiç bilmiyorum. Azla ikna olan, ve anlayışla karşılayan güzel yavrumsun. Çok duyarlısın. Kardeşinin sınıfındaki suriyeli çocuk için, onun geldiği sevgi evlerindeki çocuklar için sürekli sorgulayıp, gözyaşı dökecek kadar güzel yüreğin var senin. Evde bir hayvan beslemek istiyorsun ama alerjin buna müsaade etmiyor maalesef.

Hala aşçı olmak istiyorsun. Ne olursan ol mutlu ol meleğim. Rabbim kötüleri, kötülükleri uzak tutsun tüm çocuklardan ve sizden güzel kızlarım. Ayağınızı taşa değdirmesin.

Ömrünün cefası benim, benimkinin sefası senin olsun kuzum.

İyi ki doğdun, iyi ki varsın, iyi ki benim kızımsın.

Annen.



20 Kasım 2017 Pazartesi

Bir Liste de Benden gelsin

Herkesler liste yapıyor. Ben ki liste yapmadan şurdan şuraya gitmeyen biri olarak;

* Cumartesi Ece hanımın doğumgünü için kıçımı kaldırmalıyım artık. Gündüz arkadaşlarıyla, akşam aileyle bir kutlama olacağı için herşeyden fazla fazla hazırlamalı.

* Çocukları bırakacak bir yer bulmak istiyorum. Vicdan azabına kapılmadan hem de. Çünkü ben de Ayla filmini izlemek istiyorum. Her ne kadar kocamın eski kız arkadaşının ismi olsa da!

* Temizlik yapmaktan nefret ettiğimi kaç kere söyledim bilmiyorum ama hafta sonuna bırakmadan halletmeli akşamları. Çünkü hazırlıkla temizlik aynı güne bırakılmamalı.

* Pastaneye uğrayıp pasta siparişi vermeli. Sanırım iki küçük pasta yeterli olacak. Bunun için fotoğraf da seçmeli.

* Çiçek bebeğe hediyesi alınmalı.

* Servis ücretini unutmamalı.

* Terziye verdiğim pantolonu da unutma.

* Bir de doğumgünü menüsü için de bir liste yap artık.

Şimdilik benden çıkan liste bu kadar. Çok severim liste yapmayı. Ve teker teker üzerini çizmeyi. Listeyi tamamlamanın verdiği huzur anlatılmaz yaşanır :P

Haftasonu fena değildi. Ozan'ın gecikmiş doğumgününü kutladık cuma akşamı. Ela ha bire benim doğumgünüm yaklaştı mı diye sordu. Bu sene Elsa'lı istiyormuş doğumgününü.

Cumartesi önce bir hastane ziyareti, sonra bir geçmiş olsun ziyareti, sonra da bir anneanne ziyaretinden sonra eve geçtik. Araya pazara uğramayı bile sıkıştırdım. Pazar fiyatları bile almış başını gidiyordu. Ve sonrasında da kızlarla çok sevdiğimiz Balerin ve Afacan Mucit filmini pc den izledik çünkü pc yi tv ye aktarabilmek için bir ara kablo lazımmış. Benim gibi teknoloji özürlü biri bunu nerden bilsin? Ama pc den bile izlemek çok iyi geldi.

Pazar sabah kahvaltı faslı, temizlik faslı ödev faslı derken akşam yemeğini dışarıda yemeye karar verdik. Önce sahilde uçurtma uçurmak istedi kızlar. Ama sadece bir kere yükseldi uçurtma, çünkü rüzgar çok yön değiştiriyordu ve biz bir daha beceremedik uçurtmayı havalandırmayı.  Mutfağa girip yemek hazırla, ye, topla olayına girişmediğim için çok mutlu oldum.  Akşam yine bir film izledik kızlarla. Ama Ela bu sefer ortasında uyuya kaldı.




Saat 22:00 de herkes esniyordu. İstiklal Marşı ve kapanış.

Ve yeni hafta başlar. Benim de tarif arayışlarım başlasın.

Sevgiyle kalın.

17 Kasım 2017 Cuma

Tanrı'nın Formülü - Jose Rodrigues Dos Santos

Az önce ittire ittire, atlaya atlaya okuduğum kitabı bitirmiş bulunmaktayım. Benim gibi Fizik sevmeyen biri için okumak çoğu yerde zorladı. Bir bu bir de Sofie'nin Dünyası'nı heralde böyle atlaya atlaya okumuşumdur.


Yani kitapta o kadar çok bilimsel bilgi var ki, kurgu arka planda kalmış. Aksiyon, merak falan kalmıyor verilen bilgileri sindirmeye uğraşırken.

Kitap benim olmadığı için altını çiziktiremedim çoğu şeylerin. Not alamaya da üşendim ne yalan söyleyeyim.

Aldığım bir kaç alıntı şöyle;

"Sence Tanrı kadınların peçe takmasıyla, dokuz, on üç ya da on sekiz yaşında evlenmesiyle veya evlilik dışı ilişki yaşamasıyla ilgileniyor mu? Sence Tanrı böyle şeylerle uğraşır mı?"


İncil'in Tanrı'sı kimdir? İnancını ispatlaması için İbrahim'i oğlunu öldürmeye gönderen kişi mi? Adem bir elma yedi diye tüm insanlığı suçlayan kişi mi? Zerre kadar aklı olan birisi böylesine zalim ve kibirli bir tanrıya inanır mı? Tabii ki böyle bir tanrı yok.


"Çoğu kişi ne aradığını bilmez."
"Çoğu insan ömrünü yarı uykuda geçirir. Sahip olmak, para kazanmak, tüketmek isterler. Sahip oldukları gözlerini öyle kamaştırır ki, neyin önemli olduğunu unuturlar. Yeni bir araba, daha büyük bir ev, yeni elbiseler isterler. "
"Bunu neden yaparlar biliyor musun?"
"Neden?"
"Çünkü sevgi isterler ama onu asla bulamazlar. Bu yüzden eşyalara yönelirler. Arabalar, evler, elbiseler, mücevherler... Hepsi sadece sevginin yerini tutmak içindir. Ama işe yaramaz. Para, güç, eşyalar...Hiçbir şey sevginin yerini tutamaz. "



Sessizliğin sonunda cevap,
Günlerimizin sonunda ölüm vardır.
Hayatımızın sonunda ise yeni bir başlangıç.

Eğer fizik, matematik, felsefe, Tanrı ilginizi çekiyorsa okuyun derim. Arkadaşın tavsiyesi üzerine okudum. Şöyle güzel, böyle sürükleyici ama hiç bana hitap eden bir kitap değilmiş.

Bu kitapla birlikte bu sene okuduğum 23. kitap. Hedefime ulaşmak için 1,5 ay ve 7 kitap kaldı.

İyi okumalar.

14 Kasım 2017 Salı

Yine Aylardan Kasım

Ce eeee!

Yine ben geldim. Biliyorum blog dünyasında adım nanköre çıkacak. Eskiden bloğumu sabah işe gelir gelmez açardım ve okuma listemdeki herkesin bloğunu ziyaret eder, yorum bile yazardım. Ve ben bundan inanılmaz keyif alırdım. Şimdi instagram var ama inanın orada da aktif değilim. Oldum olası sosyal medyayla aramdaki bağlar sıkı fıkı olmadı zaten. Ama neden bloğumu bu kadar ihmal ediyorum bilmiyorum. Kitap okumaya çalışıyorum. İnternete bir dalarsam kendimi kaybedeceğimi biliyorum. 

Kasım ayı, yani Elif'imin ailemize katıldığı ay. Kendi kendine planlar yapıyor. Bu sene aile ile kutlamak istemiyormuş. Arkadaşlarıyla bir parti kutlaması yapmak istiyormuş, hatta bazı arkadaşlarını davet etmiş bile ve hatta whatsapp ta grup bile kurmuşlar. Durun bakalım ne çıkacak ortaya?

Elif demişken biz her zaman ki gibi çok problemler yaşıyoruz kızımla. Dersleri çok iyi ama sürekli tripler, ters cevap vermeler. Alttan alamayan ben çıldıranzi. Cumartesi bir uzmandan yardım almaya karar verdim. Ama Ece hanıma danışmadığım için gelmek istemiyor hanımefendi. Ya sabır.  Ben de ona bir şart koşacağım. Madem parti istiyor önce o doktora tıpış tıpış gidilecek.  Ela'yı kıskanıyor. Akşam yanına uzanmamı istiyor. Akşamları evde artık tv açmıyoruz. Ödevlerimiz bitmişse, ve benim de işlerim kalmamışsa oturup oyun oynuyoruz, uyku saatine kadar. Sonra yanına uzanıp uykuya dalmasını bekliyorum. Ama bazen atar yapıyorum. Yani 9 yaşında artık.  İstekleri bitmiyor. Büyüdü artık diye düşünüyorum. İnanın ben anneliği beceremiyorum. 

Ela hanım derseniz, bildiğiniz Sarı Fırtına. İnanılmaz asabi. Kriz anında eline ne geçerse fırlatıyor. Kendini yerlere atıyor. Çığlıklar, bağırmalar, zırlamalar. Allahtan baba onunla ilgileniyor. 




Ece geçenlerde bir kedi bulmuş okul yolunda. Ama bizim evimiz kedi beslemeye müsait değil. Bırakın evin müsaitliğini, üç günün sonunda Ece'nin alerjisi yine pörtledi. Dün aldığımız yere bırakmak zorunda kaldık Minnoş'u.









Kasım ayında önce Hacer halamızın doğumgününü kutluyorduk, sonra Ozan'ın ve sonra da Elif Ece'nin. Ve şimdi herkesten önce artık İlkim Çiçek'in doğumgününü kutlayacağız. Nuran halamızın kızı da katıldı ailemize. Ela bu durumdan hiç hoşnut değil ama üzgünüm :) Onun için bir yelek ördüm ilk defa. Ama deminden beri defalarca denedim yine foto ekleyemiyorum. Kafayı yiyeceğim. 




Bu aralar iki dizi izlemeye çalışıyorum, evde değil tabi ki. İstanbullu Gelin ve Ufak Tefek Cinayetler. İkinci dizideki ilişkiler ne kadar çarpık. İnsanların hayatı neler üzerine kurulu. Sanırım izlemekten vazgeçeceğim. Artık benim de Şebo gibi kızlarla film izleme keyifleri yapmam lazım. 

Şimdilik bizden bu kadar.
Sevgiyle kalın. 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...