28 Kasım 2014 Cuma

Kısa Kısa


Her bir harf bittiğinde değerlendirme sınavı yapıyor öğretmenleri. Maşallah şimdiye kadar hep hatasız geldi bu kağıtlar eve.

En çok "Aferin" kaşesini gördüğümde şaşırmıştım ben. Yani eskiden öğretmen el yazısıyla yazardı. Şimdi bunun da pratiği çıkmış.


Cuma günü toplantı vardı okulda. Hiç beklemezken toplantının içine yine para kaçtığını öğrendik. Dört yıl kreşte çektiğimiz yetmemiş gibi, yine yıl sonu gösterisi varmış ve para toplanacakmış. Ben çok sıkıldım ne yalan söyleyeyim. Eskiden resmi bayramlar vardı, öğretmen katılacakları seçerdi. Çıkan çıkar, çıkmayan bayramları seyretmeye giderdi. Şimdi tutturmuşlar bir yarı yıl gösterisi, 29 Ekim kutlama etkinliği, yıl sonu, öğretmenler günü,  hatta anneler günü... Her şey kutlama yapmak için bahane olabiliyor.


Kızım okuyor artık. Öğretmeni ona hikaye kitabı vermiş. Sınıfta okumayı çözenlere hediye etmiş. En son "y" harfini bitirdik dün.




*****


Safiye ile dönüş yapmasaydım keşke kitap okumaya. Üç kitap okurdum onun yerine. Çok süründü. İteleye iteleye bitti sonunda. Şimdi Bağdat Caddesi Güzeli'ne başladım.

*****

Çıkıklar benim kaderim galiba. Çarşamba günü işten çıktım. Ece yi aldım eve geçtik. Babamız geç geleceğini söyledi. Elektrikler yok. Ece ile mum ışığında biraz ödev yaptık. Yemek molası. Ela ya armut dilimi soydum eline vereyim de biz yemek yerken mızıldanmasın dedim. Ama bir tuhaflık var. Normalde herşeyi havada kapan Ela sağ kolunu oynatmıyordu. Tek eliyle armutu tutmaya çalışıyor ve her seferinde düşürüyordu. Ece ye sordum: " annecim yanına uzandığında kolu altında falan mı kaldı" diye. "hayır anne ama olmuşsa da bilerek olmamıştır değil mi anne?" dedi kuzum.
Salona geçtik. Kanepeye koydum Ela'yı. Sağ kol kalkmıyor kuzunun. Ben kaldırmak istediğimde ise suratı acı bir ifade alıyor ve ağlayacak gibi oluyor. Ece'den deneyimliyim. Çünkü onun kolunu ben çıkarmıştım. Kolunu nasıl oynatamadığına şahit olmuştum. Bakıcımızı aradım, gündüz böyle birşey olup olmadığını sordum. Sadece giydirirken biraz ağladığını ama kucağına aldığında da hemen sustuğunu söyledi. Her giydirmemizde ağladığı için, ters bişey olduğunu düşünmemiş. Kolda garip bişeyler olduğuna iyice emin olduktan sonra eşimi aradım, geç kalıp kalmayacağını sordum. Ela'nın kolunda bir terslik olduğunu söyledim. Hemen geliyorum deyip tel.u kapattı. Kahretsin elektrik kesik. Dışarda yağmur. Bir kolumda çocuk, Ece'nin ödevleri, benim hazırlanmam. Neyse gittik hastaneye iki dk sürmedi kolu yerine "çıt" diye girdi. Ağlamadı kuzum. Ece ninki daha ağrılı olmuştu. Kolu yerine takılır takılmaz, dr un verdiği kalemi ağzına götürmeye çalıştı. Ömrümüzden gitti yine.

Bunu da tarihe not düştükten sonra, hepinize sağlıklı günler, iyi haftalar.




26 Kasım 2014 Çarşamba

Öğretmenler Gününü Kutladık.


23 Kasım Pazar günü iki sınıf annesi ve bir sınıf babamız program yapmışlar. Geçen sefer yapılan kahvaltı programına Cumartesi çalışanlar katılamadığı için, bu sefer Pazar günü yaptılar organizasyonu. Bahanemiz kalmamıştı yani gitmemek için :P

Evimize yakın bir cafe ayarlanmış, öğretmenimizin eşi plana dahil edilmiş ve bir pasta ayarlanmıştı. Eşinin bir hastası ile görüşeceğini düşünen, bu sayede gel hava almış olursun diyen eşinin peşine takılan öğretmenimiz , son dakika nolmuşsa eşofmanlarıyla çıkmak yerine üzerini değiştirmiş. Eşinin çay teklifini kabul edince köfteyi çakıyor tabi. Çok şaşırıyor. 
Çocukların hepsi birden üzerine koşunca dengesini kurmakta zorlanıyor öğretmenimiz.
Hepimize geldiğimiz için teşekkür ediyor. Çocuklarınızı okutmanız bana en büyük armağan, darısı üniversitelerden mezun olmalarına inşallah deyip, pastayı kesiyor.

Biz okulumuzu ve öğretmenimizi çok seviyoruz. İlkokul öğretmeni çok önemlidir bir çocuk için. Ben Leyla hocanın da Ece de büyük bir iz bırakacağına inanıyorum. Çünkü mezun olalı 25 yıl olmasına ve iki öğretmen değiştirmeme rağmen mıh gibi kazımışım öğretmenlerimin adını beynime. İçimdeki ukde meslektir öğretmenlik. 


Ela çok mızmızlandı. Uykusu vardı ama çocuk çığlıklarından bir türlü uyuyamıyor, gözyaşı sel olup akıyordu. Dolayısıyla mekanı erken terketmek zorunda kaldık.






25 Kasım 2014 Salı

Kara gözlümün doğum günü

İlk defa bu sene ben kızıma onu mutlu edecek şekilde bir parti hazırladım. Çünkü şimdiye kadar hep aile arasında kutlanırdı (çocuksuz) ve kreşte arkadaşlarıyla (bizsiz).
Bu sefer artık okullu olduğumuz için okula pasta göndermek gibi bir programımız yoktu. Ve benim de bir şey yapmak için ne mecalim ne de planım vardı. Ta ki beni gaza getiren arkadaşım Elif'in oğlunun partisi için yaptıklarını görene kadar.
Önce konsept belirledik. Disney Prensesleri. Pastamızın siparişini verdik. Harbiden zormuş konsept partisi. O kadar çok zımbırtısı var ki!
Sınıftan beş kız arkadaşını davet ettik.  İnternetten kızlar için ufak tefek şeyler getirttim. Küçük hediye paketleri hazırladım. Partimize katıldıkları için teşekkür babında. İçlerine prenses rozeti, Kaynana dili, balon ve prenses yüzükleri ekledim. 

Yeni ayakkabısını bir hafta evde giydi, açılsın diye. Başardı da :)



Hazırlıklarımın çoğunu işyerinde yaptım. Hatta iş arkadaşlarımı bile seferber ettim. Kartondan kalpler kestim. Onları ipe dizdim, sabitledim. Çiçekler yaptım. Duvara astım. Kaç kere düştüklerini ben bile saymadım. İlallah geldi onları yapıştırmaktan. Afiş için çok uğraşmadım. Basite kaçtım. Çerçeve çok vaktimi aldı. Mukavva ile yapmakla büyük hata ettim. İki kat yapmama rağmen sallanıyordu. Sonra oluklu kartonla sertleştirmeye çalıştım. Kaplarken çok pürüz çıktı ortaya. Onları kamufle etmeye çalıştım falan derken, aşağıdaki çerçeve çıktı ortaya.

Parti günü geldi çattı.Ece gözünü açar açmaz "bugün hayatımın en mutlu günü" dedi. Sabahtan müzik açtım. İşyerinden izin almıştım. Ev bomba atılmış gibiydi. Masanın yerini değiştirdim. Belediye temizliği yapmaya çalıştım. 

İkramlar için yardım istedim.
Unlu börek (ben)
Tuzlu pasta (annem)
Biberli ekmek (annem)
Poğaça (annem)
Pudingli revani ( Nuno)
Tahinli çıtır (Nuno)
Truff ( Haco)
Çikolatalı marshmellow (ben)
Patates salatası (annem)
Patlamış mısır

Cankurtaranım annem geldi erkenden. Hülya ablamız erken gitti.( aslında ayrı bir post konusu) Neyse ki Nuno halamız geldi de Ela ile ilgilendi. Saat 14:00 demiştik herkese. Saat 13:30 ama biz hala tam anlamıyla hazır değiliz. Misafirler yavaştan gelmeye başladılar.

Önce biraz müzik, dans, fotoğraf falan derken; kızlar pasta için çok sabırsızlanıyordu. Onlar pasta yerken hediyelerini verdim çok mutlu oldular. Yüzüklere bayıldılar. Ama kaynana dilleri ilk saat içinde tükürükten allahın rahmetine kavuşmuştu. Bir daha patlamış mısır yapmak mı? Tövbeler tövbesi.

Günün sonunda ayaklarıma basamıyordum. Ağrı kesici almadan yatamadım. Ama olsun, kızım bana teşekkür etti ya herşey için, uçup gitti tüm yorgunluk. O mutlu oldu ya, partisinin bitmesini hiç istemedi ya, o yeter bana. Şimdiden geri saymaya başladı, bir dahaki doğumgününe kaç gün kaldı diye :)



Elif Ece - Yeşim - Hanzade - Suzan - Bengisu

Babaanne - Nuno - Ela

Said amca- Canan yenge - Ozan






Bütün kızlar


Emrah dayı-Nida yenge-Alin Nur 


Rahşan hn - Ilgın

Nuno hala


Haco hala - Tamer enişte

Mahmut dede


Hikmet dede
Ve gördüğünüz gibi ne benim ne eşimin bir fotoğrafı bile yok. Bir tek buna üzüldüm. Bir aile fotosu çekilemedik.  El ayak çekilince ancak kendime bir servis tabağı yapabildim, yorgunluk çayı içtim.

Nice güzel yaşların olsun Meleğim. İyi ki doğmuşsun, iyi ki benim kızımsın.
Seni çok seviyoruz.

21 Kasım 2014 Cuma

6. YAŞ ELİF ECEM

İlk göz ağrım, beni anne yapanım, kara gözlü kızım,

Altı yıl önce bugün gelişinle bizi sevinçlere boğdun. Çok güzel bir bebektin. Bizi asla yormadın. ( Ta ki bu yaza kadar. Sanırım abla olmak ve okula başlamakla alakalı zor bir yaz geçirdik.) Ek gıdaya hemen uyum sağladın. Emziği 6. ayında kendiliğinden bıraktın. 13. ayında memeyi bırakırken asla zorlanmadın.(Şimdiki aklım olsa asla bıraktırmazdım o ayrı.) Uykusuz bir bebek değildin. Karnıma yatmayı çok severdin.

22 aylıkken kreşe başladın. İlk yıl çok zorlandık. Yıldız öğretmenini çok sevmiştin. Faaliyet manyağıydın ve hala öylesin. Her ne kadar kardeşin olunca faaliyetlere ara versekte, mutfakta asla yalnız bırakmıyorsun. İki yıl sonra kreşini değiştirdik. Pamuk kreşi daha çok sevmiştin. Son gözden Nilay öğretmen mezun etti seni kreşten.

Kaç aylıktın tam hatırlamıyorum, kolunun çıkışı, yazın halanlar amcanlarla gittiğimiz havuzda simitsiz havuza atlayışın, dişinin sallanması, ürtiker oluşun hepsi geçti gitti. Artık kocaman 6 yaşsın. Okula başladın. Çok güzel okuyup, yazıyorsun. Hala yanımda yatmak için kırk takla atıyorsun. Çok güzel bir ablasın. Kızkardeşini çok fazla sevmediğini söylesen de , okuldan gelir gelmez ilk onu görmeye koşuyorsun, ilk onu öpüyorsun.

Nilüfer teyzenin 2. yaş günü hediyesi olan bu bloğa elimden geldiğince yazmaya çalışacağım. Sana ve kardeşine bırakacağım en güzel hatıranın bu blog olacağını düşünüyorum. Her ne kadar layığıyla güzel yazılar yazamayıp, bazen özel şeyler için bloğu kullansam da, sizin için daha çok şeyi paylaşmaya çalışacağım.

İyi ki doğdun güzel kızım, baban sana sürekli " melek " dediği için kardeşinin adını Melek koymadık biliyorsun değil mi?
Çok mutlu ol, hep sağlıklı ol, vicdanlı ol, merhametli ol,sevdiğin mesleği yap, kimselerin seni üzmesine izin verme.
Nice güzel yaşlara canım kızım.
İyi ki doğurmuşum, İyi ki benim kızımsın.

21.11.2008    Saat: 09:00

17 Kasım 2014 Pazartesi

Aşure ve Triliçe

Bu seneki aşure fotoğrafları Ece'den. Ben başka bişeyle uğraşırken çekmiş. Tesadüfen gördüm. Yoksa eklemeyecektim bloğa. Bana göre hergün olsa yiyebileceğim bir tatlı aşure. Ondandır bu sene iki tencere yaptık. Annem yaptı sağolsun. Nefis oldular. Her ne kadar yapmasını bilsem de annemin eli değince bir başka oluyor sanki herşey.



Blogların birinde rastladım triliçe tatlısına, ilgimi çekti. Evde sütte vardı. Fotoğrafını çekmedim çünkü sütü fazla karameli az olmuştu. Buna rağmen ben beğendim. Çok hafif bir tatlı. Eşim sadece tadına baktı, Ece ise ağzına bile koymadı. Bir borcamı ben yedim desem abartmış olmam. Ama bir daha deneyeceğim kesin.

Tatlıya olan zaafımdan nasıl vazgeçebilirim bilmiyorum. Çok seviyorum. Sigara tiryakileri yemekten sonra hemen yakarlar ya bir tane, ben de tatlı ne var acaba diye bakıyorum çekmeceme. Evde tatlı olunca acayip mutlu oluyorum. Biliyorum hiç sağlıklı değil, kanserin bir numaralı dostu. Ama engel olamıyorum nefsime. Yiyip yiyip kilo almayanlara da uyuzum.

Bu aralar doğum günü ile bozdum kafayı. Yumurta kapıya dayanınca tutuştum. Güya birşey yapmayacaktım bu sene. Ama olur mu? İlla kendimi yormam, yeni şeyler denemem lazım. Hepsi sıpa kızım için. Okuldan beş kız arkadaşını davet ettik. Genelde evimize yakın oturanları seçtik. Umarım diğer arkadaşları üzülmez. Malum ailede hiç çocuk yok Ece nin yaşıtı.  Bakalım eve nasıl sığacağız?
Şimdi fellik fellik ne yapabilirim diye araştırıyorum. Konseptimiz kızımın istemesiyle, Disney prensesleri.
Süslemeler, ikramlar, hatıra çerçevesi, hediyelikler... yapacak çok iş var. Bu hafta artık erkenden uyusunlar diye gözlerinin içine bakacağım çocukların. İnşallah cumartesi günü izin alabilirim.

Heryanım liste doldu yine. Ece nin elbisesi, ayakkabısı tamam, pasta siparişi tamam, parti için tabak çanak tamam,... Oy oy daha yapacak bir sürü şey var.

Haydi bana müsaade.

Herkese iyi haftalar.


12 Kasım 2014 Çarşamba

5. AY ELA

Ela'm, boncuğum, sarı şekerim. Sağ kulağı kepçem, ağzı mağaza kızım. Kocaman olsa da ağzın, çok güzel gülüyorsun meleğim. Rabbim yüzünü soldurmasın.

Bugün 5. ayını bitirdin. Hala uyuyacağın zaman  yaygarayı basıyorsun, gözlerin kıpkırmızı olana kadar ağlayıp, zırlayıp sonra uykuya dalıyorsun. Bütün apartman hatta sokak seni ağlamalarından tanıyor. Hülya ablanın eli ayağına dolaşıyor sen ağladığın zaman. Asansör bozuk olmasa, bu güzel havaların tadını çıkartırdınız ama maalesef eve tıkılıp kaldınız :(

Havuç suyuna bayılıyorsun. Yoğurtun tadına baktın ama surat ifadenle hiç sevmediğini anlattın. Artık yavaş yavaş ek gıda dönemine giriyoruz. Umarım alnımızın akıyla geliriz üstesinden. Ablanla anneannen ilgilenmişti. Belki o yüzdendir bamyayı severek yemesi. Hülya ablan bamyayı sevmiyormuş, bakalım sen de sorunsuz yemek yiyen ablan gibi mi olacaksın, yoksa alnımızın damarını mı çatlatacaksın? Ben deniz anası olduğum için ablanın ek gıdaya geçişinde hiç zorlanmamıştık, annem sağolsun. Oysa şimdi bir aydır ek gıda ile ne varsa okumaya çalışıyorum.

İlk olarak, havuç, elma, kabak, patates, bal kabağı, tatlı patates, irmik, pirinç unu, pekmez,yulaf, yoğurt ile baya bir haşır neşir olacağız.

Bu ay rota nın 2. dozu var.
Kakan çok kıymetliydi ta ki bu aya kadar. Üç günde bir yaptığın kaka şimdilerde seni banyoya sokmadan tahliye olmuyor. Her seferinde üstün başın batıyor. Bütün bezler mi taşırır?  Ek gıdaya geçince bakalım bir değişiklik olacak mı?

Sağdığım sütler yetmiyor artık sana. Ben eve gelinceye kadar çok acıkmış oluyorsun. Biz de günde bir kere mama vermeye başladık sana.

İlk gribini oldun. Ablan okuldan eve daha çok virüs , mikrop taşıyacak. Sen de erkenden tanışacaksın hepsiyle. Ablan arasıra cadı gibi davransa da, çaktırma ama seni çok seviyor.

Emziğinle oynuyorsun. Kendin çıkarıp kendin koyuyorsun ağzına. Soyunmak seni ne kadar rahatlatıyorsa, giyinmekten bir o kadar nefret ediyorsun.

Ha bir de lütfen her gördüğüne mavi boncuk dağıtma! İnsanların seni kucaklarına almalarına engel olamıyorum.

Şimdilik senin hakkında bildiklerim bu kadar. Umarım aksatmadan yazmaya devam edebilirim.

Seni seviyoruz MELEĞİM.


10 Kasım 2014 Pazartesi

Doğumgünü Ayı


Sen benim Atamsın
Yüreğimde yatansın
Toprağımsın, vatansın
Atatürk Atatürk.

Düşmanları kovdun
Cumhuriyeti sen kurdun
Hiçbir ülkede yok ordun
Atatürk Atatürk.

Ece nin Atam'ızı anmak için ezberlediği şiir.  Çok özledik ATAM
-   -   -   -   -   -   -   -   -  -   -   -   -   -   -   -   -   -   -  -   -   -   -   -   -   -   -   -   -  -
Yazamıyorum çünkü şapşik bilgisayarcı bilgisayar kasasının ön usb lerini devre dışı bıraktı, ben de telefonları pc ye bağlayamıyorum. Sizi o mikemmel fotolarımdan mahrum bırakmak istemiyorum oysa. Her biri sanat eseri fotoğraflar oysa :P

Farkettim ki; Ela yı Ece kadar fotoğraf çekmiyorum. Oysa Ece bebekken , her yeni bir şey giydiğinde, her yeni bandana taktığında, bornozuyla, havlusuyla, her dışarı çıktığında , ota moka güldüğünde.... hep çekmeye çalışırdım. Ela ya haksızlık ediyorum.

Kasım ayında ailede üç doğumgünü var. Şubat ayında da öyle. Aile kalabalık. Neredeyse her ay en az bir kutlama oluyor.

Dün Ozan'ın doğumgününü kutladık. Aslında 12 Kasım ama hafta arasına denk geldiği için dün kutladılar. Dışarıda bir arkadaşımızın mekanında kutlamayı tercih ettiler. Hava da güzeldi çocuklar için iyi oldu. Şöyle bir baktım da Ozan'ın baya arkadaşı varmış. Gelen her misafirin kucağında bir bebek vardı. Ece ne kadar yalnız büyümüş meğer.

İçinde bizim de olduğumuz fotolar benim telefonda.

İyi ki doğdun Ozan. Dilerim yanağındaki gamzen hiç solmaz. Sana uzun, sağlıklı, mutlu, başarılı nice yıllar diliyoruz paşam.

Çok sevdiğimiz Haco halamız. Onun doğumgünü dündü. İyi ki ki doğdun, İyi ki Ece ile Ela nın halası, benim de görümcemsin. Seni çok seviyoruz. Nice yıllara.

Sırada Ece nin doğumgünü var. 21 Kasım ama 22 sinde kutlarız. Hala ne hediye alacağımı, doğumgünü için ne yapacağımı bilmiyorum. Artık okulda olduğu için arkadaşlarıyla kutlayamayacak. Evine çağırabileceğimiz bir kaç arkadaş ayarlamak istiyorum aslında. Pek kimseyi de tanımıyorum henüz. Sonra bloglarda gördüğüm gibi bir konsept belirlemek istiyorum ama üstesinden gelemeyeceğimi düşünüyorum. Artık Ela var. Geçen sene sadece pinyata yapabilmiştim. Bu sene hatıra çerçevesi yapmak istiyorum. İkramları bile kendim yapabileceğimi düşünmüyorum.

Bakalım ortaya ne çıkacak? Ben de sizin gibi merakla bekliyorum. Merak edersiniz değil mi :P

İyi haftalar herkese.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...