Ece'nin bayram tatili bugün sona eriyor. Annemlerle birlikte İzmir'e gitmişti. İlk defa bayramı ayrı geçirdik. Normalde dün döneceklerdi ama mitinge katılmak için bilet tarihlerini değiştirdiler.
Dün o atmosferi ben de solumak isterdim.
Haftasonu hepimizi çok önemli bir seçim bekliyor. Nolur oylarınızı kullanın. Bence artık bişeyler değişmeli. Ülkenin üstündeki kara bulutlar dağılmalı. Aydınlık bir gelecek için, çocuklarımız için sen de oyunu kullan. Ama önce iyice bir düşün lütfen. Hastalıklı bir ülke haline geldik. Yeniden ayağa kalkabiliriz bunu unutma. Bizim millet ruhumuz var, kenetlenmelerimiz var. Ülkemiz için hayırlı bilgili, görgülü, üreten, adil, demokrat biri gelir inşallah.
Haydi iyi hafta sonları.
tatil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tatil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
22 Haziran 2018 Cuma
18 Mayıs 2018 Cuma
I ♥ Eskişehir (Nisan Ayı da diyebiliriz)
Kışın hastalığın dibine vurmuşuz. Ara ara 4 şişe antibiyotik içmişiz. Kızıl denen hastalıkla tanışmamıza hiç memnun olmamışız. Derken bahar gelmiş. Havalar ısınmaya başlamış. Kanımız kaynamalı diye beklerken, tembelliğe daha meyilli olmuşuz.
Eşimin gazıyla Ece ile spora gitmeye karar verdik. Zumbaya yazıldık. Ben zaten kapı gıcırtısına oynayabilen biri olduğum için çok sevdim zumbayı. Ama Ece de bir o kadar mı kütük olur. Hiç mi kıvıramaz, hiç mi annesine çekmez bu kız? Olsun yine de eğleniyoruz. Ama ev kalk gidelim diyor o ayrı mesele. Çünkü yetişemez oldum. Spordan gelince duş falan derken haliyle yorgunluk da çöküyor.
Duyduk ki 14-15 Nisan Elaların kreşinin düzenlediği bir kermes olacakmış. Ve bu kermesten sağlanan gelir Down Sendromlu çocuklar yararına kullanılacakmış. Hemen kurabiye yaptık ve kermese az da olsa bizim de katkımızın olmasını istedik. Çocuklar çok eğlendi.

Haco halamız bize 23 Nisan'daki Eskişehir turundan bahsetmişti ama biz gidemeyiz demiştik. Derken annemler de duydu turu, babanla ben gitmek istiyoruz dedi. Hadi siz de gelin diye bize gaz verdi. Biz hiç gaza gelmeyiz. Babamız zaten katılmaz onu bildiğim için gidemeyiz diyorum ama gitmek de istiyorum. Neyse beyim siz gidin deyince, kim tutar bizi. 23 Nisan tatiliyle haftasonu birleşince kendimizi otobüste bulduk. Okulda düzenlenen 23 Nisan törenine katılım zorunluymuş, idareye şehir dışında olacağımızı bildirdik.
Biz bayıldık Eskişehir'e. Nasıl düzenli, nasıl tertemiz, nasıl yemyeşil olunur bu şehir öğretsin diğerlerine. Büyükşehir Belediye Başkanına buradan takdirlerimi sunuyorum. Balmumu müzesi, Kent Parkı, Hayvanat Bahçesi, Miniatürk, Devrim arabası, Beypazarı ve daha bir sürü yer gezdik. Turun üzerinden neredeyse bir ay geçti ve ben tabi ki unuttum. Ama Eskişehir'i unutmadım, unutamam. Ela daha yola çıkalı 1 saat olmuş üzerine meyve suyu dökmüş olabilir, üç kişi olduğumuz için ben yabancı biriyle seyahat etmiş olabilirim, iki çanta ile seyahat etmek beni zorlayabilir ama yine de iyi ki gitmişiz. Turda çok yorulduk evet ama neyse ki bir gece otelde konaklayacağımız için, ikinci güne enerji depolayabildik. Aslında yazılacak çok şey var ama en kısa ve öz olanı Eskişehir'in yaşanılacak bir şehir olması.
Uzun zamandır bu kadar fotoğraflı bir post eklememiştim. Ne kadar zormuş.
Nisan ayında yaptıklarımız yani hatırladıklarım bu kadar. Anı olarak bloğumuza ekler ve kaçarım.
İyi haftasonları. Sağlıcakla kalın.
Eşimin gazıyla Ece ile spora gitmeye karar verdik. Zumbaya yazıldık. Ben zaten kapı gıcırtısına oynayabilen biri olduğum için çok sevdim zumbayı. Ama Ece de bir o kadar mı kütük olur. Hiç mi kıvıramaz, hiç mi annesine çekmez bu kız? Olsun yine de eğleniyoruz. Ama ev kalk gidelim diyor o ayrı mesele. Çünkü yetişemez oldum. Spordan gelince duş falan derken haliyle yorgunluk da çöküyor.
Duyduk ki 14-15 Nisan Elaların kreşinin düzenlediği bir kermes olacakmış. Ve bu kermesten sağlanan gelir Down Sendromlu çocuklar yararına kullanılacakmış. Hemen kurabiye yaptık ve kermese az da olsa bizim de katkımızın olmasını istedik. Çocuklar çok eğlendi.

![]() |
Kreşteki 23 Nisan kutlamamızdan |
Biz bayıldık Eskişehir'e. Nasıl düzenli, nasıl tertemiz, nasıl yemyeşil olunur bu şehir öğretsin diğerlerine. Büyükşehir Belediye Başkanına buradan takdirlerimi sunuyorum. Balmumu müzesi, Kent Parkı, Hayvanat Bahçesi, Miniatürk, Devrim arabası, Beypazarı ve daha bir sürü yer gezdik. Turun üzerinden neredeyse bir ay geçti ve ben tabi ki unuttum. Ama Eskişehir'i unutmadım, unutamam. Ela daha yola çıkalı 1 saat olmuş üzerine meyve suyu dökmüş olabilir, üç kişi olduğumuz için ben yabancı biriyle seyahat etmiş olabilirim, iki çanta ile seyahat etmek beni zorlayabilir ama yine de iyi ki gitmişiz. Turda çok yorulduk evet ama neyse ki bir gece otelde konaklayacağımız için, ikinci güne enerji depolayabildik. Aslında yazılacak çok şey var ama en kısa ve öz olanı Eskişehir'in yaşanılacak bir şehir olması.
![]() |
Aşık olduğum Sakura ağacı |
Nisan ayında yaptıklarımız yani hatırladıklarım bu kadar. Anı olarak bloğumuza ekler ve kaçarım.
İyi haftasonları. Sağlıcakla kalın.
Etiketler:
gezi,
kreş,
Kreş Güncesi,
kurabiye,
melek kızım,
tatil
25 Eylül 2017 Pazartesi
Yazamasam da aklım hep sende sevgili blogum ( ya da bloğum)
İki ay olmuş yazamayalı. Bir ara ayarlarında bir şeyler kurcaladım hepten giremedim. Şimdi girdim ama yazacaklarımı unuttum.
Kurban bayramıyla yıllık izin birleşince bir ay kadar işe gelmedim. Okullar da açılınca koşturmacaya start verildi.
Bir ay önce hiç beklemediğimiz bir anda anneannemi kaybettik. Hani derler ya Allah ölümün hayırlısını versin diye, canım anneannem de uyuduğu yerde veda etti hayata. Ki bunu söylemek çok acı ama dedem iki senedir yatalak ve herkes ondan ümidi kesmişken, anneannemi kaybetmek bizi çok sarstı. Özellikle annem hala kendine gelemedi. Anneannemin bize çok emeği var. O bizi öpmez koklardı. Rabbim gani gani rahmet eylesin, mekanı cennet olsun inşallah.
Bayramdan sonra başlayan yıllık izinde, yavaştan okul hazırlıkları ve Eylül ayının denizinin tadını çıkardık kızlarla. Ha ufak bir sakarlık yaşadık ama yine de engel olmadı bizim denize girmemize. Hani Şener Şen genelde görmeden bir yere çarpar ve yuvarlanarak düşer ya; resmen öyle ters takla atarak düştüm. Ağlasam mı gülsem mi bilemedim. Tek üzüldüğüm çocuklar çok korktu.
Ela kreşe başladı. Ve öyle hazırmış ki buna; hiç sızlanmadan ağlamadan vedalaşıyoruz. Bunda sanırım hem bakıcı ile büyümesinin, bizden ayrı kalmasının hem de ablanın okula gitmesine şahit olmasının etkisi var. İnşallah böyle devam eder Sarı Fırtına.
Okulla beraber ödevler de başladı. İlk haftadan öğretmen çocuklardan iskelet yapmalarını istedi. Ben iki defa denedim ama olmadı, bu sefer babamızın sanat eseri bizi kurtardı. Yıllarca olta bağlamak el becerilerini baya geliştirmiş :)
Hazır izindeyken şu yıllanan bebek battaniyesini bitirdim ve terziye teslim ettim. Daha önce boyamaya niyetlendiğim ama verniklemeye fırsat bulamayınca rezil olan sehpayı yeniden boyadım. Şimdi de Kasım ayında ailemize katılacak olan Nuno halamızın bebeği için bir yelek örmeye başladım. İnşallah battaniye ile aynı olmaz akibeti. Çünkü daha sonra Şubat ayında Emo dayımızın doğacak bebeği için de örmem lazım bir tane.
Haa bir de bayramda (bayram denirse tabi) 4 günlüğüne Mersin - Tisan'a gittik. Gitmez olaydık. Evet denizi çok güzel, harika iki koyu var ama hepsi bu. Yani otel yok, kiralık evler var ve rezalet durumdalar. Sosyal hayat namına , tesis namına hiç bir şey yok. Gitmeyin anacım. Bir şey kaybetmezsiniz.
Şimdi bakalım cepte ayarları bozulan bloğuma tekrardan giriş yapabilecek miyim? Yoksa hiç fotoğraf ekleyemeyeceğim. Maalesef eklediğim başka bir gmail hesabını devre dışı bırakamıyorum ve bu sorunu nasıl çözeceğimi bilmiyorum. Telefonu bilgisayara bağladım sabahtan beri hata veriyor. Ya sabır. En kısa zamanda çözmeye çalışacağım.
Sağlıcakla kalın.
Etiketler:
canım kızım,
kreş,
Kreş Güncesi,
melek kızım,
okul,
ölüm,
tatil
9 Şubat 2017 Perşembe
Tatilde ne mi yapıyoruz? Part - 2
Geçen seneden kalan 8 günlük yıllık iznimi sömestr tatilinin ikinci haftasından itibaren kullanmaya karar verdim. Maksat çocuklarla bişeyler yapmaktı. İlk haftasını evde nasıl geçirdiğimizi şurada anlatmıştım.
Yapacak listemiz hazırdı zaten.
Cumartesi kahvaltıdan hemen sonra hazırlanmaya başlamamıza rağmen yine geç kaldık avm de çocuklar için hazırlanan aktiviteye. Ama oraya varınca gördük ki, hiç de hayal ettiğimiz gibi değilmiş cupcake ve kokulu sabun atölyeleri. Ece hayal kırıklığına uğradı. Biz de trene binip , yemek yiyip evimize döndük.
Pazar günü Arena Sirki'nin son günüydü. Çocuklara bedava olan sirk için yetişkinlerden 20 tl gibi cüzi bir rakam alınıyordu. Patlamış mısırımızı evde patlatıp çantama attım. Evet cimrilik ettim. Hatta patlayan mısırı ig de paylaşınca ve sirk için hazırlık yaptığımı not düşünce, sosyal medyanın sirklere karşı olduğunu öğrenmiş oldum. Ama şükür ki izlediğimiz sirk sadece sihirbazlık, akrobasi ve cambazlıktan ibaretti. Denge gösterileri, çember içinden geçilerek atılan taklalar, merdiven ile yapılan gösteriler baya heyecanlı ve güzeldi. Çocuklar çok güzel vakit geçirdi. Ve biz bu gösteriler sayesinde sosyal medyada recm edilmekten kurtulduk :)
Pazartesi kalk gidelim diyen evi adam etmekti niyetim ama, mutfağa giren neden bir türlü çıkamazmış anladım. Sadece mideye çalıştım ve temizlik yapamadan o günü kapattım.
Salı günü muhteşem MOANA günüydü. Ece öncelikle yalnız gitmek istedi, arkadaşı bize katılınca arıza çıkardı ama, sonra yaptığının yersiz bir trip olduğunu anladı. Çünkü Dila ve Yeşim ile çok güzel vakit geçirdiler. Sinema 2,5 yaşındaki çocuğun kucakta izlemesine izin vermedi, ona da bilet aldım. Ela nın ilk sinema deneyimiydi, sesten ürkünce kucağımda izledi tüm filmi. Kimse de gelip kucakta film izlemek yasaktır demedi. Boş koltuğa para ödedim anlayacağınız. Ama yine de film süperdi. Ela çok eğlendi, beni hiç yormadı. Bundan sonra animasyonları kaçırmayız CANIMSIN :D
Çarşamba hastane günümüzdü. Ecenin alerjisinin sebebini bulmak için alerji testi yaptırmaya karar verdik. Çıkan test sonucunda alerjisi olmayan şeyleri yazsam daha az vaktimi alır. Yok yoktu. Yumurta, polen, toz, küf, çimen, plastik, yün, kavun, balık, bezelye, ceviz, muz ...buna da şükür. Güya ben de ellerimdeki uyuşma için doktora görünecektim ama Ece'nin sonucundan sonra vazgeçtim. Zira Ela ile taşıdığım montlar çanta ile çok yorulmuştum.
Perşembe dışarıda kahvaltı yaptıktan sonra babaannelere gittik. Ece babaannesinden en sevdiği yemeği istemişti. Fırında patatesli tavuk :) Kimse babaannesi gibi yapamıyormuş. Babaannede seve seve yaptı sağolsun. Yemekten önce aklıma esen bir fikirle çocukları yengelerine bırakıp, kocamla yıllaaar sonra sinemaya gittik. Ata Demirer'in filmi. Biz çok eğlendik. En çok da organik amonyak sahnesine :) Çocuklar yormamıştı babaanneleri ile yengelerini. Akşam tüm aile bir arada çay keyfi ile güzel bir gün daha sona ermişti.
Cuma Ece'nin sınıf arkadaşına gittik. Ece arkadaşlarıyla oyun oynamak yerine hep yanımda oturmayı tercih ediyor. Bu da bana garip geliyor. Ben yönlendiriyorum genelde oyun oynaması ya da arkadaşlarıyla vakit geçirmesi için. Ela bu konuda daha rahat.
Cumartesi yemeğe misafir davet ettik. Babamızın tuttuğu balıklar sonunda midemizdeki yerini alacaktı.
Pazar günü ne yaptığımızı unuttum desem. Deminden beri düşünüyorum ama hatırlayamadım. Hah buldum Yeşim'in doğumgününe gittik. Çocuklar için güzel oldu tatile doğumgünü ile veda etmek. Yeşim bizim her zaman favori arkadaşımız oldu zaten. Kibar güzel kızım benim. Ela'nın Emiş'i o bizim için :)
Pazartesi ve salı günü de evde yapılması gereken işler ve çarşamba şükür ki işbaşı. Listemizi okuduysanız çok fazla avm de ya da başka mekanlarda vakit geçirmememize rağmen bunları yapmak bile baya bir maliyetli. Yani atlara binip, oyun salonlarına gidip, kayak yapıp, seyahat falan etseydik mazallah.
Araya bir örgü sıkıştırıp panduf giymeyen Ela'ya bir patik öreyim dedim onu da beceremedim. Tutturamadım ne sayısını ne modelini. Vazgeçtim.
İşte böyle geçti bizim tatilimizin ikinci haftası. Bu postu sabahtan beri nasıl toparlayacam diye düşündüm. Ortaya karışık bişey oldu işte.
Hepinize sevgiler, saygılar iyi hafta sonları.
Yapacak listemiz hazırdı zaten.
Cumartesi kahvaltıdan hemen sonra hazırlanmaya başlamamıza rağmen yine geç kaldık avm de çocuklar için hazırlanan aktiviteye. Ama oraya varınca gördük ki, hiç de hayal ettiğimiz gibi değilmiş cupcake ve kokulu sabun atölyeleri. Ece hayal kırıklığına uğradı. Biz de trene binip , yemek yiyip evimize döndük.
Pazar günü Arena Sirki'nin son günüydü. Çocuklara bedava olan sirk için yetişkinlerden 20 tl gibi cüzi bir rakam alınıyordu. Patlamış mısırımızı evde patlatıp çantama attım. Evet cimrilik ettim. Hatta patlayan mısırı ig de paylaşınca ve sirk için hazırlık yaptığımı not düşünce, sosyal medyanın sirklere karşı olduğunu öğrenmiş oldum. Ama şükür ki izlediğimiz sirk sadece sihirbazlık, akrobasi ve cambazlıktan ibaretti. Denge gösterileri, çember içinden geçilerek atılan taklalar, merdiven ile yapılan gösteriler baya heyecanlı ve güzeldi. Çocuklar çok güzel vakit geçirdi. Ve biz bu gösteriler sayesinde sosyal medyada recm edilmekten kurtulduk :)
Pazartesi kalk gidelim diyen evi adam etmekti niyetim ama, mutfağa giren neden bir türlü çıkamazmış anladım. Sadece mideye çalıştım ve temizlik yapamadan o günü kapattım.
Salı günü muhteşem MOANA günüydü. Ece öncelikle yalnız gitmek istedi, arkadaşı bize katılınca arıza çıkardı ama, sonra yaptığının yersiz bir trip olduğunu anladı. Çünkü Dila ve Yeşim ile çok güzel vakit geçirdiler. Sinema 2,5 yaşındaki çocuğun kucakta izlemesine izin vermedi, ona da bilet aldım. Ela nın ilk sinema deneyimiydi, sesten ürkünce kucağımda izledi tüm filmi. Kimse de gelip kucakta film izlemek yasaktır demedi. Boş koltuğa para ödedim anlayacağınız. Ama yine de film süperdi. Ela çok eğlendi, beni hiç yormadı. Bundan sonra animasyonları kaçırmayız CANIMSIN :D
Çarşamba hastane günümüzdü. Ecenin alerjisinin sebebini bulmak için alerji testi yaptırmaya karar verdik. Çıkan test sonucunda alerjisi olmayan şeyleri yazsam daha az vaktimi alır. Yok yoktu. Yumurta, polen, toz, küf, çimen, plastik, yün, kavun, balık, bezelye, ceviz, muz ...buna da şükür. Güya ben de ellerimdeki uyuşma için doktora görünecektim ama Ece'nin sonucundan sonra vazgeçtim. Zira Ela ile taşıdığım montlar çanta ile çok yorulmuştum.
Perşembe dışarıda kahvaltı yaptıktan sonra babaannelere gittik. Ece babaannesinden en sevdiği yemeği istemişti. Fırında patatesli tavuk :) Kimse babaannesi gibi yapamıyormuş. Babaannede seve seve yaptı sağolsun. Yemekten önce aklıma esen bir fikirle çocukları yengelerine bırakıp, kocamla yıllaaar sonra sinemaya gittik. Ata Demirer'in filmi. Biz çok eğlendik. En çok da organik amonyak sahnesine :) Çocuklar yormamıştı babaanneleri ile yengelerini. Akşam tüm aile bir arada çay keyfi ile güzel bir gün daha sona ermişti.
Cuma Ece'nin sınıf arkadaşına gittik. Ece arkadaşlarıyla oyun oynamak yerine hep yanımda oturmayı tercih ediyor. Bu da bana garip geliyor. Ben yönlendiriyorum genelde oyun oynaması ya da arkadaşlarıyla vakit geçirmesi için. Ela bu konuda daha rahat.
Cumartesi yemeğe misafir davet ettik. Babamızın tuttuğu balıklar sonunda midemizdeki yerini alacaktı.
Pazar günü ne yaptığımızı unuttum desem. Deminden beri düşünüyorum ama hatırlayamadım. Hah buldum Yeşim'in doğumgününe gittik. Çocuklar için güzel oldu tatile doğumgünü ile veda etmek. Yeşim bizim her zaman favori arkadaşımız oldu zaten. Kibar güzel kızım benim. Ela'nın Emiş'i o bizim için :)
Pazartesi ve salı günü de evde yapılması gereken işler ve çarşamba şükür ki işbaşı. Listemizi okuduysanız çok fazla avm de ya da başka mekanlarda vakit geçirmememize rağmen bunları yapmak bile baya bir maliyetli. Yani atlara binip, oyun salonlarına gidip, kayak yapıp, seyahat falan etseydik mazallah.
Araya bir örgü sıkıştırıp panduf giymeyen Ela'ya bir patik öreyim dedim onu da beceremedim. Tutturamadım ne sayısını ne modelini. Vazgeçtim.
İşte böyle geçti bizim tatilimizin ikinci haftası. Bu postu sabahtan beri nasıl toparlayacam diye düşündüm. Ortaya karışık bişey oldu işte.
Hepinize sevgiler, saygılar iyi hafta sonları.
27 Ocak 2017 Cuma
Tatilde ne mi yapıyoruz?
20 Ocak itibariyle tatile girdi canım kızım. Dolayısıyla beni aldı bir gerginlik. Çünkü tatil demek sıkınılan günler demek. Hemen planlar yapmalı. Kızımın ilk planı işyerime gelmek. Anne patron orda mı? Anne bugün işyerine gelim mi?
Tatile girmeden zor bela karar vererek seçtiğim iki puzzle siparişi vermiştim. İlk önce puzzle a başladık 500 parçalık olanla. Ben kızımdan daha heyecanlıydım ama evdeki minik cüce bir rahat vermiyordu ki. Biz puzzle yaparak kafa dağıtmayı beklerken parçası kaybolacak diye gerildik resmen. 1 saat sonra halımızı toplayıp kaldırdık. Artık sesim yükselmeye başlamıştı çünkü.
Pazartesi ve salı günü öğleden sonraları işyerime geldi. Ödevlerinin birazını da burada yaptı.
Çarşamba akşamı örgü öğretmeye karar verdim kendisine. Bu blog sayesinde heveslendim. Önceden aldığım örgü şişlerini çıkardım ve başladım anlatmaya. Benden öğretmen olmazmış onu anladım. Çarşamba akşam başladığımız örgümüzü ertesi gün ben işteyken bozmuş. Perşembe akşamı yeniden başladık. Sonuç gayet güzel şimdilik. Ben de kızım kadardım annem bana örgü öğrettiğinde. Açılın örgü dünyası Elif Ece geliyor :)
İki sıra sonra aradan ilmek kaçtıysa da yakaladık bir yerden :) İki şişle örmeyi, tığla örmekten daha çok sevdi.
Sonra takip ettiğim bloglardaki tatil faaliyetlerini okuyunca gözüme şu çarptı. Tuzdan seramik hamuru. Hemen not ettik yapılacaklar arasına. Benim tarifim 1 bardak tuz - 2 bardak un - 1 bardak su. Hemen yoğruluyor ama çocuklar hamuru şekillendirirken elleri beyaz beyaz oldu. Ece çok sevdi bu faaliyeti. Akşam geç olmuştu fırınlayamadım. Kendi kendine kurur diye umarak bir kenara bıraktım. Sonra boyama aşamasına geçecez.
Bugün cuma, yengesi avm ye götürecekmiş. Bugünü de kurtardık ;)
Evet yarından itibaren izinliyim 8 gün. Asıl eğlence şimdi başlıyor. Kendi çapımda bir liste yaptım kızlar için. Onu da tatil dönüşünde paylaşmaya çalışırım. Çünkü ben telefondan pek bloğa girip post yazamıyorum. Çelıncın kalan sorularını şimdiden hazırladım. Evden direkt yollayabileyim diye.
Hepinize iyi tatiller.
Sağlıcakla kalın.
12 Temmuz 2016 Salı
Tatil Dönüşü
İşimi özlemişim. Dokuz gün tatili yedik geldik. Ne mi yaptık? Kayda değer hiç birşey. İlk günler harika bir boğaz enfeksiyonu ve antibıdı zımbırtısı. Klima ile yatarsan olacağı bu. Şu dokuz güne dair yazacak hiç bişey bulamıyorum. Sevgili Deep tatil anılarını yaz demiş ama. Bu bayram anı biriktiremedik sanırım. Aile, dost ziyaretleri o kadar.
En çok annemlere gittik. Kızlar bahçede rahat ediyor. Biz de tabi :)
Bol bol yüzdük.
Bir selfie bile çekemedik. Nedense beceremiyorum. İşte sefil selfie.
Annemin harika kahvaltılarına yumulduk. Selfie yi çeken ben, yine yokum.
Artistik tahteravalli. Babamızın arkadaşı Cumacala yı ziyaret ettik. Onların da üç kızı var. Güzel vakit geçirdik.
Market alışverişi.
Bir artistik poz da abladan.

Çok yakıyor mu bu reis?
Almanya'dan amcamız geldi. Daha pek görüşemedik. İnanın dünden beri ne yazsam diye düşünüyorum. Ancak bu kadar çıktı. Sevgili Deep bu seferlik böyle olsun. Olur mu?
Sevgiler.
En çok annemlere gittik. Kızlar bahçede rahat ediyor. Biz de tabi :)
Bol bol yüzdük.
Bir selfie bile çekemedik. Nedense beceremiyorum. İşte sefil selfie.
Annemin harika kahvaltılarına yumulduk. Selfie yi çeken ben, yine yokum.
Artistik tahteravalli. Babamızın arkadaşı Cumacala yı ziyaret ettik. Onların da üç kızı var. Güzel vakit geçirdik.
Market alışverişi.

Çok yakıyor mu bu reis?
Almanya'dan amcamız geldi. Daha pek görüşemedik. İnanın dünden beri ne yazsam diye düşünüyorum. Ancak bu kadar çıktı. Sevgili Deep bu seferlik böyle olsun. Olur mu?
Sevgiler.
1 Temmuz 2016 Cuma
Görüşmek üzere
Son iş günü. Mesainin bitmesine son bir kaç saat. İkramiyelerimizi almadık henüz. Pazartesi ve cuma çalışmayacağımız da az önce bildirildi. Biz de meşhurdur, son ana kadar söylenmez. İnsanlara umut vermemek neden mutlu eder bazılarını?
Hoş daha iki gün önce yitirdik masum canları, diğer tarafta bayram havasında köprü açılışları. Onların vadetmediği umutların yanında benim dokuz gün tatil umudumun lafı mı olur? Sanki ne yapacaksam bu dokuz günde?
Kızlar anneanneleriyle gezmelerde. En azından onlar mutlu şükür. Geçen gün yaptık bayram kömbemizi. Bizim buraların meşhur bayram kültürüdür. İnsanlar sabaha kadar fırınlarda sıra bekler, tepsi almak için, pişirmek için. Uzun ömürlüdür. Yapımı da basittir aslında ama kimse 1-2 kg yapmadığı için zahmetlidir. Darısı her sene bu günlere inşallah.
Bir kitap bitirdim az önce aman allahım. Arabeskin dibi. İçim daraldı. Resmen sigara koktum sanki o kitabı okurken. Benim de gırtlağım yandı, ben de kirlendim onlarla. Ne kadar pesimist bir kitap. Ne çok kafa sesi.
"Önce hayaller ölür, sonra insanlar..." Shakespeare. Tavsiye etmiyorum. "Ruhunu Satan Kadın"
Kandilinizi kutluyorum. Rabbim ettiğiniz duaları kabul etsin. Ölümler, savaşlar son bulsun.
Kaç ocağa ateş düştü. İnsanların bayram gelmiş neyine. Bizi bu hallere düşürenler allahından bulsun. Yine de hayırlı ramazan bayramları.
Görüşmek üzere.
Hoş daha iki gün önce yitirdik masum canları, diğer tarafta bayram havasında köprü açılışları. Onların vadetmediği umutların yanında benim dokuz gün tatil umudumun lafı mı olur? Sanki ne yapacaksam bu dokuz günde?

Bir kitap bitirdim az önce aman allahım. Arabeskin dibi. İçim daraldı. Resmen sigara koktum sanki o kitabı okurken. Benim de gırtlağım yandı, ben de kirlendim onlarla. Ne kadar pesimist bir kitap. Ne çok kafa sesi.
"Önce hayaller ölür, sonra insanlar..." Shakespeare. Tavsiye etmiyorum. "Ruhunu Satan Kadın"
Kandilinizi kutluyorum. Rabbim ettiğiniz duaları kabul etsin. Ölümler, savaşlar son bulsun.
Kaç ocağa ateş düştü. İnsanların bayram gelmiş neyine. Bizi bu hallere düşürenler allahından bulsun. Yine de hayırlı ramazan bayramları.
Görüşmek üzere.
3 Mayıs 2016 Salı
Çoook yorgunum, beni bekleme kaptan.
Aynı başlıktaki gibi. İnanın hiç halim yok. Ne yazasım, ne okuyasım yok. Bir hafta izin aldım, almaz olaydım. Perte çıktım resmen. Çöplük evde yaşıyormuşuz da haberim yokmuş. Utanmasam öncesi sonrası diye fotolar çeker eklerdim. Ama kendimi rezil etmeye ne gerek var?
Cuma günü ofisten çıktım. Ve ben ilk defa bir sonraki pazartesiyi iple çektim. Meğer ofis benim dinlenme alanımmış. Cumartesi giydik Atatürk tişörtlerimizi okulumuzda 23 Nisan bayramımızı kutlamaya gittik. Tören sonrası sınıfça tekne gezisi yaptık. O gün için kızıma pizza sözüm vardı. Gün onun günüydü ne de olsa. Sahilde uçurtma şenliği vardı ama geç kalmıştık, biz de eve geri döndük. Eve geldiğimizde hışımız çıkmıştı. Saat 17:00 olmasına rağmen herkes bir köşeye atıldı. Biraz kestirdik.
Pazar günü rutin babaanne, anneanne gezileri.
Pazartesi sınıfça hazırlanan 23 Nisan kutlaması. Kuzularımız bize şiir okuyup, flüt dinletisi sundular. Sonra sınıfça dışarıda yemek yendi ve parka gidildi.
Ve işte temizliğin başladığı salı gününe geldi sıra. İnanın işe nereden başlayacağımı bilemedim. Ela'yı bakıcıya bıraktım her ne kadar hoşnut kalmasa da ablamız. Cumartesiye evde girmediğim köşe, çekmece, dolap kalmamıştı. Ve benim de ayağıma ağrı girmeye başlamıştı. Sanırım çok fazla ayakta kaldım. Ee oturarak çalışınca hamlamışım artık. Üç gündür sol ayağıma basamıyorum. Nezle midir, grip midir her ne illetse hala peşimi bırakmadı. Nasıl bir sinüs varsa bende artık.
Ama artık kafam rahat, uyuyabiliyorum mesela. Çünkü aklımda yapılacak işler olunca manyağa bağlıyorum. Gece ha bire kafamda kuruyorum. Battaniyeler kaldı yıkanacak, onun için de havaların iyice ısınmasını bekliyorum. Çocuk odasının duvarlarına raf ve askı almalıyım. Ve kitaplığımı düzenlemeliyim.
Pazartesi işe uçarak gelmek istedim. Yoğun bir hafta başıydı ama olsun. Evden az yorulduğum kesindi. Hala yorgunluğumu atabilmiş değilim.
Yarın üçüzlerin doğumgünü. Unuttuğumu farkettim. Bakalım neler yapabileceğiz. Haziranda düğünümüz var. Alışveriş beni bekler. Yapılacak işler hiç bitmez mi? Aklımda yapmak istediğim bir sürü proje var. Bakalım kaçını gerçekleştirebileceğim?
Hayırlı kandiller .
Hepinize tertemiz, mis kokulu, haftalar.
Cuma günü ofisten çıktım. Ve ben ilk defa bir sonraki pazartesiyi iple çektim. Meğer ofis benim dinlenme alanımmış. Cumartesi giydik Atatürk tişörtlerimizi okulumuzda 23 Nisan bayramımızı kutlamaya gittik. Tören sonrası sınıfça tekne gezisi yaptık. O gün için kızıma pizza sözüm vardı. Gün onun günüydü ne de olsa. Sahilde uçurtma şenliği vardı ama geç kalmıştık, biz de eve geri döndük. Eve geldiğimizde hışımız çıkmıştı. Saat 17:00 olmasına rağmen herkes bir köşeye atıldı. Biraz kestirdik.
Pazar günü rutin babaanne, anneanne gezileri.
Pazartesi sınıfça hazırlanan 23 Nisan kutlaması. Kuzularımız bize şiir okuyup, flüt dinletisi sundular. Sonra sınıfça dışarıda yemek yendi ve parka gidildi.
Ve işte temizliğin başladığı salı gününe geldi sıra. İnanın işe nereden başlayacağımı bilemedim. Ela'yı bakıcıya bıraktım her ne kadar hoşnut kalmasa da ablamız. Cumartesiye evde girmediğim köşe, çekmece, dolap kalmamıştı. Ve benim de ayağıma ağrı girmeye başlamıştı. Sanırım çok fazla ayakta kaldım. Ee oturarak çalışınca hamlamışım artık. Üç gündür sol ayağıma basamıyorum. Nezle midir, grip midir her ne illetse hala peşimi bırakmadı. Nasıl bir sinüs varsa bende artık.
Ama artık kafam rahat, uyuyabiliyorum mesela. Çünkü aklımda yapılacak işler olunca manyağa bağlıyorum. Gece ha bire kafamda kuruyorum. Battaniyeler kaldı yıkanacak, onun için de havaların iyice ısınmasını bekliyorum. Çocuk odasının duvarlarına raf ve askı almalıyım. Ve kitaplığımı düzenlemeliyim.
Pazartesi işe uçarak gelmek istedim. Yoğun bir hafta başıydı ama olsun. Evden az yorulduğum kesindi. Hala yorgunluğumu atabilmiş değilim.
Yarın üçüzlerin doğumgünü. Unuttuğumu farkettim. Bakalım neler yapabileceğiz. Haziranda düğünümüz var. Alışveriş beni bekler. Yapılacak işler hiç bitmez mi? Aklımda yapmak istediğim bir sürü proje var. Bakalım kaçını gerçekleştirebileceğim?
Hayırlı kandiller .
Hepinize tertemiz, mis kokulu, haftalar.
15 Kasım 2010 Pazartesi
Pamuk Prenses Tatilde :)
Bu yaz ilk defa ailece tatile çıktık. Ramazan bayramında önce iki gün Arsuz'da bir apart kiraladık. Sabah Akşam denize girdik. Ece denizde epey yoruluyordu ve gece deliksiz uyuyordu. Kumlara da doydu. gönlünce iki gün geçirdik.Ve maalesef öksürüğümüz bu günlerde başladı :(
Arsuz'dan döndükten sonra bir gün mola verip Mersin'e gittik. 1 haftalık yıllık iznimizde yolda çok zaman kaybetmemek için ve Ece'yi yolda çok oyalayamayacağımız için Pıne Park oteli seçtik. 3 gün konakladık. Öksürüğümüz hala devam ediyor :( Ece ye ilaç içirmek deveye hendek atlatmaktan zor.
Giderken yörük çadırında mola verdik
Ve otele varır varmaz kendimizi havuza attık.
Ve otelimizin en sevdiğimiz yanı küçük bir hayvanat bahçesi olmasıydı
Arsuz'dan döndükten sonra bir gün mola verip Mersin'e gittik. 1 haftalık yıllık iznimizde yolda çok zaman kaybetmemek için ve Ece'yi yolda çok oyalayamayacağımız için Pıne Park oteli seçtik. 3 gün konakladık. Öksürüğümüz hala devam ediyor :( Ece ye ilaç içirmek deveye hendek atlatmaktan zor.
Giderken yörük çadırında mola verdik
Ve otele varır varmaz kendimizi havuza attık.
Ve otelimizin en sevdiğimiz yanı küçük bir hayvanat bahçesi olmasıydı
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)