Yazacaklarımın hepsi ayrı bir post konusu olabilir aslında ama ben çok profesyönel eleştiri yapabilen biri değilim. Beğenip beğenmediğimi söyleyebiliyorum sadece. Dolayısıyla hepsini ayrı postlar halinde yazacak olsam yazı iki cümle bir fotoğraftan ibaret olur diye düşünüyorum.

İlk önce son okuduğum kitaptan bahsedeyim. "Senden Önce Ben" . Kitabı okumak için fırsat yarattım resmen. Bloglara bile girmedim. Demek ki gerçekten bu aralar böyle bişeyler okumaya ihtiyacım varmış. Eve gidiyorum çocuklar uyusunlar diye gözlerinin içine bakıyorum. Çok mu harika derseniz, hayır. Basit. Çünkü aynı konuda daha önce iki film izlemiştim. Can Dostum ve Sen Sen Değilsin. İkisi de çok güzel filmler. Yani kitabın konusu, kurgusu çok farklı bişey olmasa da, akıcılığı çok güzel. Omurilik felci olan zengin bir adam, hayattan, yaşamaktan nefret eder kendini dört duvar arasına kapatır.Ama ona yardımcı olması için işe başlayan kız uçuk kaçık, paraya ihtiyacı olan biri olunca umut bir yerlerden kendini gösterir. Böyle bir hayat gerçekten çok zor olmalı. Will'in rutin bir hayatı olsaydı belki ötenazi istemeyebilirdi. Ama bu kadar maceradan sonra kuadripleji olmak, onun için ölümden farksız zaten. Lou'nun hayatı da zor. Hep başkaları için kendini feda ediyor. Ve ailede övülen hep diğer kardeş. Her evde var sanırım bu sorun. Lise yıllarında okunacak bir kitap desem küçümsemiş olmam umarım. Kitaptan çok güzel alıntılar yapabilirsiniz ama.
"Will'in mavi, derin gözleri benimkiyle buluştu. Mideme küçük bir kelebek sürüsü konuvermişti."
"Will o kadar az gülüyordu ki tek bir gülüşle bile gururdan başım dönüyordu."
"Hiçbir şey söylemeden durmanın ne kadar zor olduğunu bilir misiniz? Her bir hücreniz tam tersini yapmanız için yanıp tutuşuyorken bu ne kadar da zordur."
"Bilgi güçtür"
"Erken kalkmak için bir nedenimin ya da bir amacımın olmasını özlemiştim"
"İnsana eşlik eden karanlık düşüncelerden başka hiç bir şeyin olmadığı geceler boyunca yataktan çıkmadan, kapana kısılmış gibi uzanmak nasıl bir şeydir diye düşünmemeye çalıştım."
"Babamın yorumu "Tanrım inanabiliyor musun? Sanki tekerlekli sandalyeye muhtaç olmak yeterli bir ceza değilmiş gibi bir de bizim Lou ona bakıcılık edecek."oldu."
Kitaptan sonra filmini de izlemek istedim ama, dublajından mı, oyuncuların kötü olmasından mı bilemedim, yine yanılmadım. Okuduğum kitapların filmleri bana aynı tadı vermiyor. Patrick nasıl itici bir tip! Ama manzaralar gerçekten müthişti. Filmi yarım bıraktım maalesef. Kitabın devamını okumak konusunda kararsızım ama.
Bir de bu aralar Mehmet Erdem'e takmış durumdayım. Hergün sabah ofise gelir gelmez başlıyorum dinlemeye ve eve gidene kadar devam ediyorum. Sesi insana huzur veriyor. Sıkılmadan saatlerce dinlenebilecek bir ses. Mehmet Erdem'i de Kuzey Güney dizisinde Hakim Bey şarkısıyla keşfetmiştim.
Yazıma Kum Gibi şarkısıyla veda ederkene, hepinize sağlık, sevgi, BARIŞ dolu günler efenim.