31 Mayıs 2011 Salı

Ece ,

dün akşam bangır bangır çalan ıslıklı müzik eşliğinde geçen seçim arabasının " bilmem ne partisi milletvekili adayı x bey tüm esnafa iyi akşamlar diler " temennisinden sonra balkona koşup;

- Anne palyaço mu geçiyor?

demesi üzerine söyleyecek söz bulamadım.

Zira kızım insan sarrafı olmuş, haberim yok...

30 Mayıs 2011 Pazartesi

Güzel bir haftasonundan

Efenim C.tesi günü kuzum anneanneye gitti. Ben de mesai bitiminden sonra direkt kızımı almaya gitmeyip ona sandalet almak için çarşıya çıktım. Babişko ile buluştuk. Önce kendimizi sahil kıyısındaki mekana atıp soğuk biralarımızı yudumladık. Ordan kuzuma sandalet alıp eve geçtik.

Evi temizleyip kızımı almaya öyle gidecektim. Eşimin yardım etmesiyle çarçabuk bitirdik işimizi. Giderken yol kenarındaki sebzeciden aldık ihtiyaçlarımızı. Yeşil nohutumuzu da alıp kızımla yedik.

Dönüşte Lalo nenemize uğradık (babaannemiz adı Galiye). Oturduk muhabbet ettik. Dönüşte kuzum arabada uyudu. Aslında yatak beni de çağırıyordu ama ben bu davete icabet etmedim. Yılmadım ve sırf Pazar gününe iş kalmasın diye ütü yaptım. Hatta abarttım revani yaptım .
İlk revanim. Gecenin bir yarısı eve limon kabuğunun aroması hakimdi. Misssss
3 yumurta
1 bardak şeker
1 bardak yoğurt
1 bardak sıvıyağ
1 bardak hindistan cevizi
1 bardak irmik
1 limon kabuğu rendesi
1 vanilya - 1 k. tozu
2 bardağa yakın un

Şerbeti : 2,5 bardak şeker - 2 bardak su  - limon
Üzerine kayınvalidem file badem kavurup döküyor nefis oluyor ama bende yoktu ceviz koydum.

Saat 01:30 da işlerimi ve canımın çektiğini yapmış olmanın verdiği rahatlıkla yatağın davetine geç de olsa cevap verdim

Sabah 08:00 de kızımın "uykucu anne" diye seslenmesiyle istemeyerek de olsa gözlerimi açtım. Ama canım babamız sen uyu biz biraz parka gidelim deyince cumburlop yatak yaptım.
Ama dön dön uyuyamadım , kaçmıştı bir kere uyku. Kalktım süpriz yapayım bari dedim.
Hemen Pepelamın nefis kremşantili poğaçalarından yapmaya başladım. Sevgililerim parktan dönmeden bitirmek istedim. Maalesef yetişemedim. Ayrıca meşhur pankekleri dedeneyecektim ama olmadı. Gelecek hafta inşallah.
Benimkiler biraz devasa oldu ama tadı muhteşem. Haftasonu ganimetleri. İşte ben hep böyleolayım istiyorum. Zoraki değil isteyerek mutfağa gireyim. Coşayım, döktüreyim. Evden , mutfaktan mis gibi kokular alsın mest etsin bizi istiyorum.

Efenim sonra babamızı balık pazarına yolladık ve biz kızımla " Arkadaşım Eşek " şarkısı eşliğinde delice zıpladık. Ece de eşlik etti şarkıya. Tam kaydediyordum ki makine koyduğum yerden düşünce, maalesef kaydedemeden kapandı :(

Sonra anneannelere gittik. Hava çok güzeldi. Dayımız da geldi askerden. Anneannemler de geldi. Hasret giderdik. Sonra kamyonumuzu alıp kumsala indik.

Anne kum yumuşacık dedi. Çok mutlu oldu

Akvaryumumuz için deniz kabuğu topladı Babişkomuz. Ece de daha fazla dayanamayıp denize doğru koştu. Haydi gidip mayomuzu giyip gelelim demesem hayatta dönmeye niyeti yoktu. Elini tutmasam denizin sadece ayaklarına değmesiyle yetinmeyecek, dalışa geçecekti cimcime :)

Güzel bir haftasonuydu. İşlerimi c.tesi den bitirmekle iyi yapmışım. Dün hiç yorulmadık. Aklımda biran önce eve gidip şu işi yapmak düşüncesi olmayınca anın tadını daha çok çıkarabiliyorum.

Herkese iyi haftalar...

26 Mayıs 2011 Perşembe

Renkler Herkes İçindir

"Bu film her izlendiğinde bir görme engelli çevresindeki renkleri öğrenebileceği özel bir yazılıma ücretsiz kavuşuyor. Jotun boya'nın desteği sayesinde siz de onlardan birine renkleri armağan edebilirsiniz. Derneğin İstanbul şube başkanı Murat Demirok'un da filmde dediği gibi:
"lütfen bu filmi paylaşın, daha fazla insan duysun, daha fazla insan bu imkandan yararlansın."

Filmi izleyerek bir görme engellinin hayatına renkleri katabilirsiniz.

"İyi ki varsınız , BİZ DE VARIZ" diyorlar.

Sadece bir tık

*Türkiye'de 700.000 görme engelli var. Film, şu ana kadar 310.283 kere izlendi.  http://www.renklerherkesicindir.com/

23 Mayıs 2011 Pazartesi

Nil'in İstanbul Çıkarması

Dayanamadım. Gittim. İyi ki de gittim.

Muhteşem bir üç gün geçirdik annem ve kızımla.
Çok yoruldum ama değdi.
Şu bir gerçek İstanbul'da yaşayamam. Ben her an öyle koşturamam.

Canım arkadaşım Elif'im de kaldım.


Forumdaki arkadaşlarımı gördüm, kucaklaştım. Bu ayki oyun grubunun Elif'te olması onları görmemde büyük etkendi.



Macun yedim
Eliflerin anesinin evinde kaldık Manzara muhteşemdi

Ne desem ne yazsam az. Yaşadığım mutluluk tarifsiz. Yoruldum ama asla pişman değilim. İyi ki gitmişim. Hayaldi gerçek oldu.

17 Mayıs 2011 Salı

MİM almaz mıydınız ??

Canım Bigom mimlemiş beni

1.MİM KONUSU;

Blog yazma yeriniz neresi?
İşyerim. Ben evde hiç bilgisayar başına oturmam, oturamam sıra gelmiyor ki. Zaten fırsatım da olmuyor.
                               
En iyi ,rahat nerede yazıyorsunuz? Yani bazen rahat , bazen alelacele de olsa bloguma sadece ofiste girip yazıyorum, okuyorum, takip ediyorum, yorum yapıyorum..                               

Kimlerin haberi var? Forumdaki arkadaşlarımın, eşimin, kardeşlerimin, kayınbiraderimin, görümcelerimin, dostlarımın ve sizlerin :)                       
İş yerin de veya evde yada başka nerede yazıyorsunuz kim biliyor o çevreden?Sadece ofiste yazıyorum. İşyerindekilere söylemedim çünkü bazen onlar hakkında konuşabiliyorum :)

2. MİM KONUSU;
Aşağıdaki resim ve blogunuzla ilgili hissettiklerinize dair bir kaç cümle yazıp paylaşmak.
Bu mimi bana Aylincim yollamış.

Bu mim bana birkaç gündür kızıma okuduğum "Annemi çok seviyorum, çünkü.." ve " Babamı çok seviyorum, çünkü.." kitaplarını anımsattı

Blogumu seviyorum çünkü, sizleri tanımama vesile oldu.


Blogumu seviyorum çünkü, burası içimi döktüğüm günlüğüm, başımı yasladığım dostum gibi.


Blogumu seviyorum çünkü,yazdığım konulara yapılan yorumlar beni çocuklar gibi şenlendiriyor.


Blogumu seviyorum çünkü, sizlerden çok şey öğrendim.


Blogumu seviyorum çünkü, bu sayede ahşap boyamaya merak saldım.


Blogumu seviyorum çünkü, mutfakta neler yapılabileceğine şahit oldum.


Blogumu seviyorum çünkü, sevdiğim dostlar hakkında haberler almak, onların fotoğraflarına bakmak, yazılarında kendimi bulmayı ya da kaybetmeyi çok ama çok seviyorum.


Blogumu en çok sevdiren şey ise yalnız olmadığımı görmek ... İyi ki varsınız

Efenim bu mimlerden istediği birini cevaplaması için,
ayl-in
Annesinin mimoşu
Ballı Lokmam

Buse'miz
Kaan'la Yaşamak
Sil baştan başlamak gerek bazen'e
yolluyorum.



16 Mayıs 2011 Pazartesi

Yıl Sonu Gösterimiz
















Muhteşemdi.
Hepsi harikaydı.
Kızım beni şaşırttı ve hiç ağlamadı.
Gözleri hep bizi aradı, ne zaman ki farketti , el salladı, öpücük yolladı.
Onunla gurur duyuyorum.
Rabbime bana bu duyguları yaşattığı için şükrediyorum ve daha nice güzel günlerini, mezuniyetlerini göstermesi için dua ediyorum.

Melekler tüm kuzularımızı korusun.

14 Mayıs 2011 Cumartesi

Yapımı haftalar süren ahşap boyamalarım


Anneler günü için kayınvalidemle anneme ahşap tepsi ve peçetelik boyadım. Ama işin tekniklerini bilmediğimden dolayı yapımı haftalar sürdü.

Çok zorlandım. Dekupaj yapacağım resim dallı budaklı, bir daha tövbe. keserken başıma ağrılar girdi, gözlerimin feleği şaştı. Yapıştırırken koptu, yamuldu, kıvrıldı. Acemi olmak ne kötü bişey ya. Bir de gece yaptığım için yardım alabileceğim kimseleri arayamadım. Kendi çapımda bunları ortaya çıkardım.

Çok acemice oldu. Ama hakikaten insan acayip stres atıyor. Her aşama sonrası, bitmesi için sabırsızlanıyor.

Demek ki neymiş? İnsan isterse kendine hobi için vakit yaratabilirmiş :)

Aldım guardımı, ağlamaya hazırım

Az önce işyerindeki çekmecemden iki paket selpağı aldım çantama koydum. Bugün bol bol ağlayacağım. Kendimi biliyorum. Sulugözün önde gideniyim. Nasıl heyecanlıyım anlatamam. Ama çok fazla da beklenti içinde değilim. Kızım beni görünce dans etmek yerine beni isteyebilir, ağlayabilir... ya da süpriz şekilde şaşırtabilir.

Bu arada iki gündür bloglara giremiyordum. Kendi kumanda panelime de ulaşamıyordum. Bugün girince şaşırdım. Allahım şu bloglarımızı kaybetme korkusundan kurtulmak istiyorum artık.

10 Mayıs 2011 Salı

Bugün daha iyiyim

Dün akşam iş çıkışı taziye evine gittik. Minik Azra'yı kucağıma aldım, öptüm, kokladım. Kuzum herşeyden bihaber şaşkın şaşkın baktı yüzüme. Rabbime " onu sevenlerinin yanında büyüt" diye dua ettim. Çünkü babaanne , hala kişileri sağlıkta, varlıkta yanında olmadıkları gelinlerini misafirmiş gibi uğurlamaya gelmişler ve elalem alışverişte görsün misali torunlarını sahiplenmeye çalışıyorlardı.

Bugün daha iyiyim. Çünkü kuzum bugün ağlamadan gitti kreşine. Üstüne üstlük bana çiçek verdi.
Şimdi çiçeklerim karşımda. Gördükçe gülümsememek elde değil. Off Azram :(

Bu da Cuma günü kızımın kreşte benim için yaptığı çiçeği
Üzerinde " Şayet bana gözünle değil kalbinle bakıyor olsaydın, seni ne kadar sevdiğimi çok iyi anlardın. Anneler günün kutlu olsun annecim." yazıyor :) Offf Azram

Ve bu da Anneler günü için çok sevdiğim arkadaşımın bana yolladığı el emeği hediyeleri.
Demetçim çok teşekkür ederim. Ece çok sevindi hediyelerini görünce

Seldamın bana yolladığı kart:

Dünkü ruh halime o kadar iyi geldi ki bu hediyeler. Zamanlama ancak bu kadar güzel olabilirdi.
Dün haftasonu postlarını okumak için bloglarınıza uğrayamadım.Beni mazur görün lütfen. Zamanla arayı kapatmaya, yorumlarınıza cevap yazmaya çalışacağım.

9 Mayıs 2011 Pazartesi

Anneler Günüymüş:(

Evet aynen yukarıda da ifade ettiğim gibi mutsuzum. Hem de dibine kadar. Ayıp olmasa başka kelime bile kullanabilirim ruh halimi ifade etmek için. Neden mi?

Bendeniz temizlik ayağına kızımı Cuma akşamından anneme yolladım. C.tesi zaten beraber gezmeye gideceklerdi. Cuma akşamından biraz bişeyler yapmaya başladım. Önce Anneler Günü için yaptığım ahşapları vernikledim. Mutfak dolabını gece 01:00 e kadar yapabildiğim kadar temizledim. Ama çok ilerleyemedim.

C.tesi öğlen işyerinden çıkar çıkmaz alelacele çarşıdan bir – iki şey alıp eve koştum. Kaldığım yerden devam ettim. Akşam bitti mutfak denen illet. Haa camı perdesi duruyor hala. Sonra kuzumun odasına geçtim. Çekmecelerini dolabını düzelttim. Yazlık kışlıklarını hallettim. Gece 01:00 e yaklaşıyordu. Yatarken de dua ediyorum. “Allahım nolur erken kalkayım. “ Başımı yastığa koyuyorum ama aklımda yapacak kırk şey. Her yerim dayak yemiş gibi ağrıyor.

Pazar günü dumur bir şekilde 08:00 de uyandım. Önce “eyvah geç kaldım” dedim. Sonra hangi gündeyiz hatırlamaya çalıştım. Ece nerde falan derken kendime geldim. İstediğim saatten geç uyanmıştım. Kahvaltı falan hak getire. Önce bir ayılma kahvesi ardından yatak odasına dalış. Hemen perdesini söküp makineye attım. Dolaplara çekmecelere daldım. Camını sileyim dedim perde yıkanana kadar. Bir daha kuş yuvasına acımak mı? Tövbeler olsun. Kokudan bayılacaktım resmen. Çamaşır suyu bile bastırmadı o iğrenç kokuyu. Kaç dakikada silersiniz iki göz camı? 1 saat uğraştım ama küfürlerin biri bin para ve  de benim istediğim gibi temizlenmedi . Hala demirlerde kuş pisliği var. ( Hatta bu sabah pencereyi açtığımda yenilerinin de eklendiğini gördüm)

Yatak odası bitti. Eşim söylene söylene perdesini taktı. Akşam gördük ki halkalar karışmış

Neyse banyo dolabına daldım. Orayı da hallettim ama tam teşekküllü temizlenmedi banyo. Bu arada çamaşır sepeti taştıkça taşıyor. Ayakkabılığı eşim halletti sağolsun.

Kaç poşet çöp çıkmış olabilir? 1-2-3 .. bilemediniz. 10 poşet pislik ayıkladım evden. Resmen çöp evde yaşıyormuşuz. Balkonu yıkadım. Bulaşık makinesini boşalttım. İşim bitecek, duşumu alacam, kızıma kavuşacam, vicdanımı rahatlatacam.

Temizlik uğruna kızımsız iki gün geçirdim. Niye? temizlik yapınca ruhum huzur bulacak ya. Öyle bir zihniyetle büyütülmüşüz ki… İşlerin bitmediğine mi yanayım,  yorgunluğuma mı? Kızımın bizimle geçireceği vakitten çaldığıma mı?

İşte bütün bunların cevabını eşime gelen telefonla aldık. Geçen aylarda size bahsettiğim bir arkadaşım vardı. Hastaneye ziyaretine gitmiştik. İllet hastalık yüzünden tedavi görüyordu. Son günlerde evdeydi. Doktorlar ümitlerini kesmişlerdi  ve biz dün o kötü haberi aldık. Hacer tam da Anneler Gününde Azra’sını annesiz bıraktı, aramızdan ayrıldı. Evet ya, Anneler Gününde bir yavru annesiz kaldı. Bu nasıl bir şeydir? Bu yavrucuk bundan sonra Anneler Gününde ne yapacak? Neler hissedecek? Bir daha annesini göremeyecek olması nasıl bir şeydir. Allahım sabır ver, isyan etmek istemiyorum. Biliyorum ne ölen ilk anne, ne annesiz kalan ilk kuzu..

Ben sırf .oktan bir  temizlik uğruna kızımdan ayrı kaldım 2 gün. Onunla geçireceğimiz vakitten çaldım. Bunun vicdan muhasebesini yaparken, Azra yı düşünmek beni tamamen alaşağı etti. Azra bir daha annesinin kokusunu duyamayacak, onunla koyun koyuna yatamayacak, “Anne” dediğinde sesini kimse duymayacak….. Off

Yemişim Anneler Gününü de , temizliği de…

6 Mayıs 2011 Cuma

6 Mayıs 1972 utanç verici, kanlı bir sayfa



Sizler üç fidandınız gencecik. Nasıl bir yanlışa kurban gittiniz? Nasıl utanç veren bir tarihtir bu? Keşke devrimi bu kadar uç noktada yaşamasaydınız. İdam edildiniz de noldu? Keşke diyenlerin vicdanı hiç sızlamaz mı bugün ?

Unuttular Denizim unuttular. Mustafa Kemal'e sahip çıkanlar varsa, onlar gerçekten sizlerdiniz. Gerçekleri örtmek istediler. Sizler bağımsızlıktan başka birşey istemediniz ve bunu canınızla ödediniz.

Deniz Gezmiş'in Son Mektubu

Baba,
Mektup Elinize geçmiş olduğu zaman aranızdan ayrılmış bulunuyorum. Ben ne kadar üzülmeyin desem yine de üzüleceğinizi biliyorum. Fakat bu durumu metanetle karşılamanızı istiyorum. İnsanlar doğar, büyür, yaşar, ölürler.


Önemli olan çok yaşamak değil yaşadığı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir. Bu nedenle ben erken gitmeyi normal karşılıyorum. Ve kaldı ki benden evvel giden arkadaşlarım hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir. Benim de tereddüte düşmeyeceğimden şüphen olmasın. Oğlun ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmış değildir. O bu yola bilerek girdi ve sonunun da bu olduğunu biliyordu.

Seninle düşüncelerimiz ayrı, ama beni anlayacağını tahmin ediyorum. Sadece senin değil, Türkiye’de yaşayan Kürt ve Türk halklarının da anlayacağına inanıyorum. Cenazem için avukatlarıma gerekli talimatı verdim. Ayrıca savcıya da bildireceğim. Ankara’da 1969’da ölen arkadaşım Taylan Özgür’ün yanına gömülmek istiyorum. Onun için cenazemi İstanbul’a götürmeye kalkma Annemi teselli etmek sana düşüyor. 

Kitaplarımı küçük kardeşime bırakıyorum. Kendisine özellikle tembih et, onun bilim adamı olmasını istiyorum. Bilimle uğraşsın ve unutmasın ki, bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir. 

Son anda yaptıklarımdan en ufak bir pişmanlık duymadığımı belirtir, seni, annemi, ağabeyimi ve kardeşimi devrimciliğimin olanca ateşiyle kucaklarım.
06 Mayıs 1972
Oğlun Deniz GEZMİŞ

Huzur içinde uyuyun FİDANLAR
Devrim bir gemidir, kimbilir kaç liman görmüş, kaç Deniz Gezmiş...

4 Mayıs 2011 Çarşamba

Bugün sizin doğumgününüz. İyi ki doğdunuz.

Bugün hayatımda oldukları için rabbime şükrettiğim sevdiklerimin doğumgünü.

Sevgilim, eşim, adamım, canım, arkadaşım, herşeyim. İyi ki doğdun AŞKIM. Seni çok seviyoruz. Kızım ve ben sana sahip olduğumuz için çok şanslıyız. Yeni yaşın sana tüm güzellikleri getirsin. Herşey gönlünce olsun sevdiğim.

Canım halamız Nuran, Ecemin vazgeçilmezi Nuno halası . İyilik meleğimiz.


Ve sevgili amcamız Said, ailemizin Hızırı., babamızın ekürisi. Muhteşem üçüzler. İyi ki doğdunuz. İyi ki hayatımızda varsınız. Sizleri çok çok çok seviyoruz.





Ve Türker'im . Paşam, bıdığım, oğluşum, tatlışım, kuzum benim. Hayat seni hep iyilerle karşılaştırsın. Ben maalesef annen gibi yaratıcı , orjinal hediyeler sunamıyorum sana. Bağışla beni kuzum.Ömrün uzun bahtın güzel olsun yavrum.


Yarın gece Hıdrellez. Hızır ve İlyas’ın yeryüzünde buluştukları gün olduğu sayılarak kutlanmaktadır.Belki kimine batıl inanç kimine değil. Ben de gitmiştim bizim ordaki Marcircos kilisesine. Dileklerimi yazarak, çizerek kağıda dökmüştüm. Tüm dileklerinizin gerçekleşmesi temennilerimle.

İşte bir sabah erken, BLOG böyle başlamış...

Aylardan Kasım, yıllardan 2010. Kuzumun 2. yaş gününe 1-2 gün var. Nilümle msn de laflıyoruz. O zamanlarda Nilüfer'in yeni açtığı blogla ilgili konuşuyoruz. Beni de yazar olarak atamış bloguna. (  kendi bloğumdan sonra oraya hiç uğramadığımı farkettim şimdi) Sohbet esnasında benden benim için anlamı olan fotolar istedi. Ne gibi dedim, ilkler, özeller .. vs onları bana yollar mısın? Yolladım ama yollarken tek düşüncem bloğunda bize de yer vereceği idi.

Ertesi gün bloğuna uğradım, baktım foto falan yok. Hani fotolar dedim? Daha yükleyemedim dedi. O sıralarda gemideydi.

21 Kasım günü bir mail aldım:


Güzel, Tatlı yavrum Ece’m;


Çok kısa bir süre sonra 2. yaşına basacaksın. Yanında olamıycaz ben, Ekrem Amcan ve Türker. O yüzden şimdiden sana bir armağan hazırladık.

Kot, bluz, mont oyuncak değil bu sefer. Annenin çabalarıyla sen kocaman kız olana kadar yaşamasını umduğum bir iz.

Umarım beğenirsin.


İyi ki doğdun da o güzel yanaklardan öpebildik, anneni babanı tanıyabildik. İyi ki varsın güzel kızım. Seni çook seviyoruz.

2. güzel yaşın kutlu olsun Ece’m..


Türker Kağan
Ekrem Amca
İyü/Üfer Teyze

Hediyeni almak için BURAYA tıklaaaa

O kadar şaşırmıştım ki!! Çünkü bloglara hergün neredeyse salyam akarak bakıyordum ama nasıl yapılır nerden yapılır, yapabilir miyim, yazabilir miyim? hiç bilmiyordum.

İşte artık bir blogum vardı. Kızım için şimdiye kadar aldığım en anlamlı hediye.

Efenim işte böyle başladı bizim blog hikayemiz. Sevgili İlknur ve Ayl-in mimlemişti beni. Benim maalesef çok güzel yazılar yazma kabiliyetim yok sizler gibi , takip etmekten kendimi alamadığım diğer blog sahibi arkadaşlar gibi. Tek amacım kızım için bir nevi günlük tutmak, arada yaptıklarımızı , sevinçlerimizi , üzüntülerimizi paylaşmak, kendimizi şımartmak İyi ki böyle bir hediye almışım ve iyi ki hepinizi tanımışım. Ben burayı çok seviyorum.

Mimlenmeyen kalmasın :)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...