Oldum olası sevmişimdir Aamir Khan filmlerini. İlk önce Taare Zameen Par ile başladı hayranlığım. Sonra 3 Idiots, P.K., Ghajini... Her filmi ayrı bir toplumsal mesaj içeriyor. Hem güldürüp, hem düşündürüyor.
Dün de uzuuun zaman aradan sonra film izleme fırsatı buldum. Blogların birinde görmüştüm bu filmi. İçinde Aamir Khan varsa kesin güzeldir dedim.
Film 2:40 dakika ama nasıl akıp gidiyor anlamıyorsunuz bile. Tam bir aile filmi. Zamanında Hindistan'da güreş şampiyonu olmuş ve tek amacı olimpiyatlarda ülkesine birincilik kazandırmak için bir oğlunun olması. Ama Mahavir'in dört kızı oluyor. Hayalini de sandığa kaldırıyor. Ta ki birgün kızları sokakta kavga edip erkek çocuklarını dövene kadar. O zaman anlıyor ki, neden hayaline kızlarıyla ulaşmasın ki? Kız çocuklarının erkek çocuklarından ne eksiği var ki? Gerçek bir hayat hikayesi sizi bekliyor.
- Kızlarının dövüşmesinden ve saçlarının kısacık kesilmesinden hoşlanmayan anne: kızlarımı artık kimse beğenmeyecek, onlarla kimse evlenmek istemeyecek diyor.
Baba: Kızlarım ilerde çok başarılı olduklarında, erkekler değil, kızlarım kimle evlenmek istediklerine karar verecekler, diye cevap veriyor.
- Gümüş madalya alırsan birgün unutulursun ama altın madalya alırsan sadece sen kazanmayacaksın. Tüm Hindistan kızları kazanmış olacak.
- Tanrı bize ne biçim bir baba verdi. Sabah 5 te kalkıp antrenman yapıyoruz. Çok yoruluyoruz diye şikayet ettiklerinde, keşke tanrı bana da böyle bir baba verseydi der düğününe gittikleri arkadaşları. En azından sizin ki baba gibi davranıyor benim ki ise beni evden yeter ki göndersin diye evlendiriyor.
Gibi çok güzel mesajlar içeriyor film. Ece tatilden geldikten sonra ona da izleteceğim.
Kesinlikle tavsiye ederim. İyi seyirler.
tavsiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tavsiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
21 Haziran 2018 Perşembe
22 Aralık 2017 Cuma
Pal Sokağı Çocukları - Ferenc Molnar
Yine kızıma aldığım kitabı önce ben okudum. Ve yine içinden harika duyguları aldım cebime koydum. Kalbimi ısıtan bir kitap oldu Pal Sokağı Çocukları.
Çocukken bizim mahallede de bir arsa vardı. Orada uçurtma uçururduk. Halamın çocuklarıyla piknik yapardık. Hiç bir planımız olmasa bile arsaya gider orda vakit geçirirdik.
Bir sürü çekirge olurdu o arsada. Bazen lezzetli otlar bile toplardık. Ben evlenip başka mahalleye taşınırken de vardı arsa, ta ki bir kaç yıl öncesinde o arsaya avm yapılıncaya kadar. Şimdi mahallenin çehresi değişti. Sanki güneş bile uğramaz oldu mahalleye. Yol üzerindeki bahçeli müstakil evler yıkıldı, yerine kocaman binalar yapıldı avm ye uygun olacak şekilde. Ne de olsa artık değerlenen bölgeydi mahalle. Artık hangi sokaktan annemlerin evine dönüldüğünü şaşırır oldum, eğer saymamışsam. Çünkü döndüğüm köşelerdeki evler yoklar artık.
O yüzden apartmanda yaşayan çocuklar bilmezler mahalledeki arsanın ne anlama geldiğini.
İyiliği, dürüstlüğü, bağlılığı, dostluğu, sadakati ne güzel anlatıyor kitap. Pal Sokağı Çocukları'nı çocuklarla birlikte herkes okumalı bence.
Çocukken bizim mahallede de bir arsa vardı. Orada uçurtma uçururduk. Halamın çocuklarıyla piknik yapardık. Hiç bir planımız olmasa bile arsaya gider orda vakit geçirirdik.
Bir sürü çekirge olurdu o arsada. Bazen lezzetli otlar bile toplardık. Ben evlenip başka mahalleye taşınırken de vardı arsa, ta ki bir kaç yıl öncesinde o arsaya avm yapılıncaya kadar. Şimdi mahallenin çehresi değişti. Sanki güneş bile uğramaz oldu mahalleye. Yol üzerindeki bahçeli müstakil evler yıkıldı, yerine kocaman binalar yapıldı avm ye uygun olacak şekilde. Ne de olsa artık değerlenen bölgeydi mahalle. Artık hangi sokaktan annemlerin evine dönüldüğünü şaşırır oldum, eğer saymamışsam. Çünkü döndüğüm köşelerdeki evler yoklar artık.
O yüzden apartmanda yaşayan çocuklar bilmezler mahalledeki arsanın ne anlama geldiğini.
" Dargınlıkla,
küskünlükle savaşa gidilir mi? Bu savaşı ancak birbirimizle çok iyi dost
olursak kazanabiliriz! "
"- Rüzgar esiyor oğlum.
Yüzbaşı ise yüzünde kederli bir tebessümle fısıldadı.
- Arsa'dan bu tarafa doğru esiyor. Canım Arsa'mdan bu tarafa doğru."
Yüzbaşı ise yüzünde kederli bir tebessümle fısıldadı.
- Arsa'dan bu tarafa doğru esiyor. Canım Arsa'mdan bu tarafa doğru."
"Hiçbir zaman yüksek
binaların arasına sıkışıp yaşamayan sizler, Budapeşte çocukları için boş bir
arsanın ne anlama geldiğini anlayamazsınız."
"Şimdi artık Pal Sokaği
Çocuklari'nin
Arsa'sinda kocaman çok katlı evler var.
Ama ne gam:
Dünyanin bütün çocukları Pal Sokaği'ndandır!"
Arsa'sinda kocaman çok katlı evler var.
Ama ne gam:
Dünyanin bütün çocukları Pal Sokaği'ndandır!"
Hahoo ho! Hahoo ho! Bu
nida onların kendileri arasında bir parola. Macaristan'ın yoksul bir semtinde
geçen hikayede, bir tarafta Pal Sokağı çocukları var, diğer tarafta onların ezeli rakipleri
Kızıl Gömlekliler. Ve arsa. İki grubun kıyasıya mücadelesiyle kazanılacak
bir arsa! Oyun oynamak için başka bir yer yok çünkü.
Janos Boka, Pal sokağı çocuklarının lideri olarak hayran olunası bir çocuk.Küçük sarışın oğlan Nemecsek. Kendi küçük ama kocaman mangal gibi bir yüreği var. Canı arsası uğruna neler yapıyor kahraman Nemecsek. Aslında hepsi mangal yürekli, hepsi kahraman. Öyle ki, Kızıl Gömleklileri oluşturan çocuklara bile yeri geldi saygı duydum. Çocukluklarına bakmadan, kendilerinden büyük davranış sergilediler.
Janos Boka, Pal sokağı çocuklarının lideri olarak hayran olunası bir çocuk.Küçük sarışın oğlan Nemecsek. Kendi küçük ama kocaman mangal gibi bir yüreği var. Canı arsası uğruna neler yapıyor kahraman Nemecsek. Aslında hepsi mangal yürekli, hepsi kahraman. Öyle ki, Kızıl Gömleklileri oluşturan çocuklara bile yeri geldi saygı duydum. Çocukluklarına bakmadan, kendilerinden büyük davranış sergilediler.
İyiliği, dürüstlüğü, bağlılığı, dostluğu, sadakati ne güzel anlatıyor kitap. Pal Sokağı Çocukları'nı çocuklarla birlikte herkes okumalı bence.
Sonrasında Böyle Buyurdu Zerdüşt kitabına başlamak istedim ama olmadı, yani okuyamadım. Dili çok ağır. Tarzı garip. Tercümesinden mi kaynaklı acaba diye düşündüm, internette inceledim diğer tercümeler de öyle. Ama mutlaka okunması gereken kitaplar arasındaymış. Okur muyum bilmiyorum.
Şimdi elimde Deniz Erten'in İşaret kitabı var. Yaklaşık 700 sayfa. Ben bu yıl için 30 kitap hedef koymuştum kendime ama 26 tane okuyabildim. 100 lerce kitap okuyanlar var, önlerinde saygıyla eğiliyorum. Elimdeki kitap neredeyse üç kitaba tekabül ediyor ama zor ilerleyen bir kitap. Okudukça kafamda çelişkiler oluşuyor.
Bakalım ne zaman biter?
Okuduğum Kitaplar
|
|||||
Herkese iyi haftasonları.
19 Temmuz 2017 Çarşamba
Bu aralar
Blog dünyası da yaz tatiline girdi galiba. Bloglarda pek kimse yok, ben de giremiyorum bu sıralar. Kitap okumaya çalışıyorum. Sene sonuna kadar 18 kitap daha okumam lazım hedefime ulaşmam için. Bu sene için kendime koyduğum tek hedef.
Dün iki film izledim. Sol gözüm iki gündür ağrıyınca kitap okuyamadım. Yine Şebo ile Handan'ın filmlerinden izlemeyi tercih ettim.
Kızarmış Yeşil Domatesler
Film seyretmeye uzun bir süre ara verdikten sonra bu filmle dönmek güzeldi.
Evelyn in evliliğini kurtarmak için katıldığı toplantılar süperdi. Rahip ise on numara adamdı.
Towandaaa " Kıyas kabul etmez bir kraliçe " :)
"Ölüm korkulacak bir şey değildir. Bana bak, ben tam atlama yerindeyim ve hiç korkmuyorum" diyor Niny.
Canım kızarmış yeşil domates istedi. Merak ettim tadını.
Lanet ırkçılık var bu filmde ama bununla birlikte harika bir dayanışma, dostluk da var. İzlerseniz pişman olmazsınız.
İyi Bir Yalan
İzlediğim ikinci film daha bir dokunaklı, insanın içine batan, adalete lanet okutan bir film.
Sudan'da "Kayıp Çocuklar" diye ilan edilen çocukların anısına çekilmiş bir film. Offf yani.
Ben iyi bir film eleştirmeni değilim. Sadece bana neler hissettirdi onu yazabiliyorum. Yoksa sanatsal yönlerini eleştirmek gibi bir niyetim yok. Bu film hayatın acı gerçeklerini insanın yüzüne yüzüne vuruyor. 1983 yılında Sudan'da patlak veren iç savaş yüzünden çocukların hayatta kalabilmek için binlerce kilometre yürümesi, başlarına gelenler ve harika bir kardeşlik filmi. Eskiden Sudan, şimdilerde Suriye. Lanet olsun savaş da bir sektör bu dünyada. İnsanlar rant sağlıyor ölümlerden.
Neyse yeter bu kadar, yoksa inançlarımda, umutlarımda sarsılmalar oluyor.
Patronumuz bize bir jest yaptı. Moral gecesi babında Haluk Levent konseri düzenledi. Gençliğimizin sanatçısı olur kendileri. Her şarkısını ezbere bilip eşlik etmek muhteşemdi. Gerçekten ihtiyacımız varmış. Çok iyi geldi. Umarım devamı gelir :)
Görüşmek üzere , Sevgiler.
Dün iki film izledim. Sol gözüm iki gündür ağrıyınca kitap okuyamadım. Yine Şebo ile Handan'ın filmlerinden izlemeyi tercih ettim.
Kızarmış Yeşil Domatesler
Film seyretmeye uzun bir süre ara verdikten sonra bu filmle dönmek güzeldi.
Evelyn in evliliğini kurtarmak için katıldığı toplantılar süperdi. Rahip ise on numara adamdı.
Towandaaa " Kıyas kabul etmez bir kraliçe " :)
"Ölüm korkulacak bir şey değildir. Bana bak, ben tam atlama yerindeyim ve hiç korkmuyorum" diyor Niny.
Canım kızarmış yeşil domates istedi. Merak ettim tadını.
Lanet ırkçılık var bu filmde ama bununla birlikte harika bir dayanışma, dostluk da var. İzlerseniz pişman olmazsınız.
İyi Bir Yalan
İzlediğim ikinci film daha bir dokunaklı, insanın içine batan, adalete lanet okutan bir film.
Sudan'da "Kayıp Çocuklar" diye ilan edilen çocukların anısına çekilmiş bir film. Offf yani.
Ben iyi bir film eleştirmeni değilim. Sadece bana neler hissettirdi onu yazabiliyorum. Yoksa sanatsal yönlerini eleştirmek gibi bir niyetim yok. Bu film hayatın acı gerçeklerini insanın yüzüne yüzüne vuruyor. 1983 yılında Sudan'da patlak veren iç savaş yüzünden çocukların hayatta kalabilmek için binlerce kilometre yürümesi, başlarına gelenler ve harika bir kardeşlik filmi. Eskiden Sudan, şimdilerde Suriye. Lanet olsun savaş da bir sektör bu dünyada. İnsanlar rant sağlıyor ölümlerden.
Neyse yeter bu kadar, yoksa inançlarımda, umutlarımda sarsılmalar oluyor.
Patronumuz bize bir jest yaptı. Moral gecesi babında Haluk Levent konseri düzenledi. Gençliğimizin sanatçısı olur kendileri. Her şarkısını ezbere bilip eşlik etmek muhteşemdi. Gerçekten ihtiyacımız varmış. Çok iyi geldi. Umarım devamı gelir :)
Görüşmek üzere , Sevgiler.
13 Temmuz 2017 Perşembe
Aeden - AKİLAH AZRA KOHEN
Bu kadınla tanışmak oturup bir fincan çay içmek isterdim. Yazardan öğrenilecek çok şey var. Okuyunca algılarını açan, iğrençlikleri gözüne gözüne sokan bir kitap AEDEN. İçinde tıp var, kimya var, fizik var, din var, hayvan sevgisi, doğa sevgisi ve her şeyi nasıl da tüketmek için programlandığımız var.
Aşılar kısmını okuyunca böğrüme oturan öküz hala kalkmadı yerinden. Ne kadar acımasız bir dünyada yaşıyoruz. Kitapta her sayfada altını çizecek bir şeyler buluyorsun. Yani kitap hakkında ne yazacağımı bilmiyorum ama gerçekten okumanız harika bir deneyim olur.
Aşılar kısmını okuyunca böğrüme oturan öküz hala kalkmadı yerinden. Ne kadar acımasız bir dünyada yaşıyoruz. Kitapta her sayfada altını çizecek bir şeyler buluyorsun. Yani kitap hakkında ne yazacağımı bilmiyorum ama gerçekten okumanız harika bir deneyim olur.
"Bir ulusun köleliği; kendi vergileriyle hayat verdikleri
kurumların, diğerlerinin eline geçmesiyle başlar, kurulan nükleer santrallerin
yaydığı zehirde yetişen nesillerin, hayatta kalmaktan başka hiçbir şeyi
önemsemeyecek sağlıksızlıkta olmasıyla devam eder ve samanı bile yurtdışından
ithal eder hale gelmesiyle doruk noktasına ulaşırdı."
"Bu insansıların tarihinden öğrendiği bir şey varsa o da bu
insansıların kadınlarının katılmadığı hiçbir hareketin devrime dönüşemiyor
olduğuydu. İnsansılar belki fark etmemişlerdi ama devrimleri daima kadınlar
yapıyorlardı. Çünkü annelerdi uygarlıkların ruhunu koruyanlar."
"Bir toplumun gelişmesi için anneye yani kadına, o toplumu
doğuracaklara saygı saygı mecburiyettir."
"Din artık bugün, maalesef, salakların beynini kalıplarla
yıkamak için, gelişmemiş ülkelerdeki uyanıklarca kullanılan bir silah haline
gelmiş durumda."
"İnandıkları güç onlara merhametli olmayı buyururken onlar
acımasızlıklarıyla inançlarını mı koruyorlar!"
"Harita, yolculuklar içinken, bu insansılar için ele
geçirilecek yerlerin mimlenmesiydi."
Bunlar alıntılardan sadece bir kaçı. Kesinlikle tavsiye ediyorum.
İyi okumalar.
23 Haziran 2017 Cuma
Tarif - Film - Bayram
Öncelikle şu sıcak yaz günleri için içinizi ferahlatacak bir limonata tarifine ne dersiniz? Tarif çok pratik. Umut Sepeti gayet ayrıntılı bir şekilde hem yazmış, hem video eklemiş. Videoyu izlerseniz ne kadar kolay olduğunu göreceksiniz.
1 adet dondurulmuş limon
1 adet dondurulmuş portakal
1 bardak şeker
2 lt ye yakın soğuk su.
Ben buzluğa konmuş limonla portakalın nasıl dilimleneceğini düşünüyordum. Muhtemelen taş gibi falan olurlar diye düşünmüştüm. Ama öyle olmuyormuş. Dilimleyip blenderda şekerle birlikte çekip püre haline getiriyorum. Sonra da su ekleyip süzüyorum. Portakalla limonun birlikteliği limonataya harika bir renk veriyor. Annem eskiden Handan gibi yapıyordu. Limonları doğrayıp şekerle bir süre beklettikten sonra, yoğuruyordu. Sonra su ekleyip süzüyordu. İkinci tarifi limonları sıkıp şekerle kaynatıp konsantre elde edip saklamaya başladı. Ama bence hiç gereği yokmuş. Şimdi buzluğum bir sürü limon ve portakalla dolu. Dolabımda da hergün taze mis gibi limonata bizi karşılıyor.
Afiyet olsun.
İkinci tavsiye yine Handan'da görüp izlediğim Hidden Figures - Gizli Sayılar filmi. Tek kelimeyle muhteşem. Aynı zamanda iç burkucu. Ben o kadınların yerinde olsam, böyle dimdik ayakta duramazdım. Bu kadar ayrımcılığa tabii tutulup, bu kadar istikrarlı, azimli olamazdım. Şiddetle tavsiye ederim. Sırada yine Handan'ın izlediği benim gözden kaçırdığım ve Şebo'nun da izlenmeli dediği diğer filmlerde.
İyi seyirler.
Ve son olarak herkese;
![]() |
Görsel Umut Sepetim'den |
1 adet dondurulmuş limon
1 adet dondurulmuş portakal
1 bardak şeker
2 lt ye yakın soğuk su.
Ben buzluğa konmuş limonla portakalın nasıl dilimleneceğini düşünüyordum. Muhtemelen taş gibi falan olurlar diye düşünmüştüm. Ama öyle olmuyormuş. Dilimleyip blenderda şekerle birlikte çekip püre haline getiriyorum. Sonra da su ekleyip süzüyorum. Portakalla limonun birlikteliği limonataya harika bir renk veriyor. Annem eskiden Handan gibi yapıyordu. Limonları doğrayıp şekerle bir süre beklettikten sonra, yoğuruyordu. Sonra su ekleyip süzüyordu. İkinci tarifi limonları sıkıp şekerle kaynatıp konsantre elde edip saklamaya başladı. Ama bence hiç gereği yokmuş. Şimdi buzluğum bir sürü limon ve portakalla dolu. Dolabımda da hergün taze mis gibi limonata bizi karşılıyor.
Afiyet olsun.
İkinci tavsiye yine Handan'da görüp izlediğim Hidden Figures - Gizli Sayılar filmi. Tek kelimeyle muhteşem. Aynı zamanda iç burkucu. Ben o kadınların yerinde olsam, böyle dimdik ayakta duramazdım. Bu kadar ayrımcılığa tabii tutulup, bu kadar istikrarlı, azimli olamazdım. Şiddetle tavsiye ederim. Sırada yine Handan'ın izlediği benim gözden kaçırdığım ve Şebo'nun da izlenmeli dediği diğer filmlerde.
İyi seyirler.
Ve son olarak herkese;
21 Haziran 2017 Çarşamba
Sürü - Frank Schatzing
İlk defa bu kadar kalın bir kitap okudum.37 günde bitirebildim. Hem 840 sayfa hem puntoları küçük. Yazarın okuduğum ikinci kitabı. Ama Ölüm ve Şeytan la kıyaslarsak Sürü on numara beş yıldız. Yazarın üçüncü kitabı Limit 1248 sayfaymış. Okur muyum bilmiyorum.
Sürü bir bilim kurgu kitabı ama aynı zamanda size okyanuslar, bilim, biyoloji, derin deniz, kimya, coğrafya, orkalar, balinalar ve daha bir sürü şey hakkında bilgi yüklüyor. Kitabın kapağında "Yeri göğü inleten dev bütçeli bir film gibi! yorumunu sonuna kadar hakediyor.
Okurken kendimi yüzeye çıkmak için çırpınıyormuş, nefes alamıyormuş gibi hissettim. Gerçekten biz insanlık kendinden başkasını düşünmeyen bencil yaratıklarız. Sırf ekonomi için bile bu doğadaki kaç canlıya bilerek ya da bilmeyerek nasıl zarar verdiğimizi hiç düşünmüyoruz.
Bu yaz denize korkmadan girebilir miyim bilmiyorum.
"Ahlak bir insan icadıdır."
"Ne zaman ne yaptığımızı bilmeden çevreyi kurcalasak ölümle
kumar oynuyoruz."
"Eğer daireler çizmeye başladıysan yapacak en iyi şey ne,
diye sordu kendi kendine. Döngüyü kır. Tekrar yola girmek için ne gerekiyorsa
yap. Başkalarına bakmanın bir faydası yok. Kendine bak. Sıra dışı bir şey yap."
"Her şey birdir.
Eğer bir şey değişirse her şey değişir."
"Bilim mucizevi bir şey ve insanlar onunla harikalar
yaratıyor."
"Aborjinler doğanın onlara sunduğu kaynaklardan sadece
ihtiyaçları olanı alırlar ama beyazlar ellerine geçeni sömürürler."
"En iyi çalışan, en fazla gözden çıkarılabilir olandı."
"Eninde sonunda, insanların yerine makineleri çalıştırıp
maliyeti azaltmak mantıklıydı. Makineler güzel, sıcak yemekler istemezdi.
Uyumaz, zor şartlarda çalışır ve para almayı beklemezlerdi. Asla şikayet
etmezlerdi ve bir sorun çıktığında bir şey vermen gerekmeden onları kaldırıp
atabilirdin. Ama robotlar da içgüdüleriyle hareket edemez ve insan gözüyle
kulağının yerini tutamazlardı. İnsan denklemden çıkarıldığında insan
hatalarından kurtulunabilirdi ama onları tamir edecek insanlar olmadan da
makineler çalışamazdı."
"Özgür irade harika bir şeydir ama sadece bir kaç düğmeyi
çevirene kadar. Örneğin acı."
"Bir bakteri çağında yaşıyoruz. Üç milyar yıldan fazla
zamandır şu anki formlarını değişmeden korudular. İnsanlık geçici bir moda
akımı gibidir; ama Güneş patladıktan sonra bile bir yerde, bir şekilde bu
mikroplardan bazıları var olmayı sürdürecek. Bu gezegenin gerçek başarı
hikayesi onlardır, insanlık değil."
Kesinlikle tavsiye ederim. İyi okumalar.
29 Mart 2017 Çarşamba
Okudum
Kitap okuma modundayken, iki kitap okudum üst üste. Ondandır buralara sık uğramayışım. İkisi de kanlı kitaplar. İlk kitabı biraz ittire kaktıra okusam da, ikincisi beni derinden yaraladı. Bir günde bitti ama ben de bittim. " Ben bir insandım."
İsmail - Reha Çamuroğlu
Kitap beni tatmin etmedi. Okuduğum tek şey kıyımlar. Müslümanın müslümanla savaşı. Şimdilerde olduğu gibi. Bu konuda Şah Sultan kitabı daha akıcı, daha dolu bir kitap.
Okudukça insanın böğrüne bir öküz oturuyor. Önümde internet, her okuduğum bilgiyi hayal ürünü olmasını umut ederek arattım ama maalesef hayatın iğrenç, acımasız, lanet gerçekleriyle karşılaştım.
Ağladım Zilan'a, Nergis'e, Meleknaz'a, gözleri bulut bebeğe, işkencelere maruz kalan insanlığa.
Bu hiç değişmedi değişmeyecek. Tarihte savaşların sebebi hep dindi ve bu böyle devam edecek. Bazıları din konusunda ahkam kesecek, bazıları din kisvesi altında herşeyi kendinde hak görecek. Olan insanlığa olacak.
İsmail - Reha Çamuroğlu
Kitap beni tatmin etmedi. Okuduğum tek şey kıyımlar. Müslümanın müslümanla savaşı. Şimdilerde olduğu gibi. Bu konuda Şah Sultan kitabı daha akıcı, daha dolu bir kitap.
Aynaya niye bakarsınız?Üstünüzü başınızı düzeltmek için. Hor görmeden, dikkatle ve eksik bulmak, güzeli görmek için bakarsınız. Mümin , müminin aynasıdır. Öyleyse birbirinize öyle bakın. Teferruata değil, öze bakın. Öze giden yol gözden geçer, göze bakın. (Sayfa 28 )
"Fark edilmeyeceksin, ama var olacaksın..."(Sayfa 44 )
Yenilik için her zaman aşk gerekir. Yeniyi aramak, bulmak, kurmak heyecan gerektirir. Öyle bir heyecan ki, yavukluya verilen ilk öpücüğün heyecanı bile yanında sönük kalmalı. Bu heyecan ancak aşkta vardır, tasavvufta vardır. (Sayfa 48)
Vermek istemeyen birinden aldığında, sen zulmetmiş olmayacak mısın? Belki vermek istemediğini bile anlamayacaksın. Gönülden isteyerek veriyor gibi gelecek sana, çünkü kılıçlarından korkacak, hem verecek hem teşekkür edecek, ama arkandan ettiği bedduayı duymayacaksın. (Sayfa 92)
Zulüm yok olmaz. Kimse bu dünyadaki zulmü yok edemez. O zaman cennete gerek kalmazdı, buranın adı da cennet olurdu. (Sayfa 92)
Herkes yüzülen derisini sırtlayıp celladına acıyabilir miydi? (Sayfa 93)
Bir düzene bağlı olanlar en çok belirsizlikten korkarlar. Öngörülemezlik onlar için bildikleri felaketlerden bile daha korkutucudur. (Sayfa 105)
" Doğrudur , iblis Allah'ın emrine karşı geldi, ama bunu Allah'a duyduğu aşk nedeniyle yaptı. Bu aşk, onun başka bir varlığa secde etmesini engelledi. Lanetlendi, ama aşkı için lanetlendi. ...... Allah insanı her ne kadar kendi suretinde yarattıysa da, ışığın kaynağındaki parlaklığıyla uzaktaki parlaklık aynı değildi ve iblis bunu fark ediyordu. Böylece Allah'a, Adem'e secde etmemesinin haklılığını göstermek için uğraşa girişti. Artık onun için tek amaç, insanın eksikliğini, hiçbir zaman ışığın kaynağı kadar parlak olmayacağını sevgilisine göstermek oldu. Bunun için insanların eksiklerini açığa çıkardı, o eksiklerin açığa çıkması için tahrikçilik yaptı, ama bunlarda amacı hep aşkının haklılığını kanıtlamaktı." (Sayfa 242)
Şüphe , şeytanın öncüsüdür. (Sayfa 243)
Huzursuzluk - Livaneli
Okudukça insanın böğrüne bir öküz oturuyor. Önümde internet, her okuduğum bilgiyi hayal ürünü olmasını umut ederek arattım ama maalesef hayatın iğrenç, acımasız, lanet gerçekleriyle karşılaştım.
Ağladım Zilan'a, Nergis'e, Meleknaz'a, gözleri bulut bebeğe, işkencelere maruz kalan insanlığa.
Bu hiç değişmedi değişmeyecek. Tarihte savaşların sebebi hep dindi ve bu böyle devam edecek. Bazıları din konusunda ahkam kesecek, bazıları din kisvesi altında herşeyi kendinde hak görecek. Olan insanlığa olacak.
"Melek Tavus'un diğer meleklerden farkını sorma cesareti gösteriyorum. Çünkü diyor, hem iyiliği hem kötülüğü barındırır, aynen insan gibi. Her insanın içinde iyi ve kötü, yan yana durur. Hangisini beslersen o galip gelir. Diğer dinlerin tanrıları da öyle değil mi? Hem ödüllendirici hem cezalandırıcı bir tanrı o da. Büyük dinlerin tanrısı gibi. "Bana inanmayanın boğazından aşağı erimiş kurşun dökerim" diyen bir tanrı, sadece iyi olabilir mi sence evladım?"
"Nesini söyleyeyim, nesini anlatayım, nereden başlayayım, nerede bitireyim bilmem; böyle dile söze gelmez şeyleri insan kulağıyla değil, yüreğiyle duyabilir ancak. Bizim acımızın üstüne acı yoktur, Bizim figanımızın üstüne figan yoktur. Şengal Dağı kadar büyüktür derdimiz, göğsümüzün üstüne oturmuştur. Öyle çok kanımız döküldü ki, iki nehrin suyu bu kanı yıkamaya yetmez."
"Bu dünya bir penceredir
Her gelen baktı geçti
Felsefe bundan başka nedir ki diyorum; raf çökerten onca kitap, onca üniversite, anlı şanlı felsefe profesörleri, sözüm ona varlığı sorgulayanlar bundan başka bir şey söyleyebilirler mi? Ya o din alimi geçinenler? Din alanlar, din satanlar, laf kalabalığından başka ne söylüyorlar? Onların bütün laflarını da Bir Karadeniz türküsünün iki dizesi açıklıyor:
Bu dünya yalan dünya
Öteki de şüpheli."
Her gelen baktı geçti
Felsefe bundan başka nedir ki diyorum; raf çökerten onca kitap, onca üniversite, anlı şanlı felsefe profesörleri, sözüm ona varlığı sorgulayanlar bundan başka bir şey söyleyebilirler mi? Ya o din alimi geçinenler? Din alanlar, din satanlar, laf kalabalığından başka ne söylüyorlar? Onların bütün laflarını da Bir Karadeniz türküsünün iki dizesi açıklıyor:
Bu dünya yalan dünya
Öteki de şüpheli."
"Hizmetçilik yapmak gururunu kırmıyordu ama merhamet yaralıyordu onu."
"Kimi kadınlardaki bu güce her zaman şaşırmışımdır zaten, bu özgüveni, bu inadı, bu kararlılığı nereden alıyorlar, güçlerinin kaynağı ne, niye erkekler duygusal bakımdan daha zayıf ve perişan diye sorup durmuşumdur yıllardır. Erkeklerin beden gücüne karşı, bir ruh üstünlüğü dengesi mi bu acaba?"
İyi okumalar.
İyi okumalar.
1 Mart 2017 Çarşamba
Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku
Nasıl güzel, nasıl çerez, nasıl keyifli bir kitapsın sen öyle.
Hiç elinizden bırakmadan bir solukta okuyabileceğiniz bir kitap. Çok güzel kafa sesleri ile birlikte insanı üzen tarafı da var kitabın. 58 sayfacık. Ne yazılır ki hakkında? Okuması en fazla 2 saatinizi alır. 58 sayfa ama içinde bir sürü lezzetli cümleler var. Aşağıdakiler 1000kitap.com da paylaştığım alıntılar.
- Bitse ne olur,bitmese ne?-
İyi okumalar.
Hiç elinizden bırakmadan bir solukta okuyabileceğiniz bir kitap. Çok güzel kafa sesleri ile birlikte insanı üzen tarafı da var kitabın. 58 sayfacık. Ne yazılır ki hakkında? Okuması en fazla 2 saatinizi alır. 58 sayfa ama içinde bir sürü lezzetli cümleler var. Aşağıdakiler 1000kitap.com da paylaştığım alıntılar.
... çıkardım tütünümü, tek harekette ince bir sigara sardım. Bir rüzgar esti, semt göz ucu ile hareketimi kaydetti.
(Sayfa 9 - İletişim)
Uzaklaşan şeylerin gözden yitişini görmemek için, gözlerimizi başka yöne çevirsek bile, yine de ne bok yemeye bir taraflarımızla geyik gibi bakardık?
(Sayfa 29 - İletişim)
Bazı gece yarıları uyanır, beni, kendisini seyrederken bulurdu. Yüzümü okşar, burnumu oynatır ya da göğsüme sokulur, yine uyurdu. İçim büyür , içimde dolunay olur, önünden ince bir bulut geçer, bedenim manzaraya dar gelir, burun direğim sızlardı.
(Sayfa 32 - İletişim)
" Otistik, ot gibi oturmaktan mı gelir?" diye düşündüm.
(Sayfa 33 - İletişim)
"Ayna," dedim, " seni bölük bölük bölerim."
"Denememeni tavsiye derim.," dedi, " bölünerek çoğalırım ve çoğaldıkça fazla suret veririm, hoşuna gitmez."
(Sayfa 36 - İletişim)"Denememeni tavsiye derim.," dedi, " bölünerek çoğalırım ve çoğaldıkça fazla suret veririm, hoşuna gitmez."
" Müzeyyen, " dedim, " sende hicran yarasından derin yara mı var?"
Verdiği cevabı alıp, suda eritip, yemeklerden sonra bir kaşık: " Ben böyleyim."
(Sayfa 37)Verdiği cevabı alıp, suda eritip, yemeklerden sonra bir kaşık: " Ben böyleyim."
"Mesela ..." dedi, " başka bir kadına aşık olsun, ona kapılsın gitsin."
" Ne bu?" dedim, " Boğaz motoru mu, bir o kıyıya bir öbür kıyıya, kır dümeni dolaş dur. Geç bunları."
"Peki ..." dedi, " bu hikaye adama yetmesin, başka şehre ya da memlekete gitsin."
Fikir fena değildi. Boka sarmış bir hikayeyi, daha derin bir boka sarmak, belki bir çıkış yolu olabilirdi.
(Sayfa 45)" Ne bu?" dedim, " Boğaz motoru mu, bir o kıyıya bir öbür kıyıya, kır dümeni dolaş dur. Geç bunları."
"Peki ..." dedi, " bu hikaye adama yetmesin, başka şehre ya da memlekete gitsin."
Fikir fena değildi. Boka sarmış bir hikayeyi, daha derin bir boka sarmak, belki bir çıkış yolu olabilirdi.
"... asıl olan birdir ve bir esastır. Fakat nedense bir'i yarım sayar ve iki yaparak tamamlamaya çalışırlar. İki lanet bir sayıdır, kendine yetmez, hep üçe koşar ve sonra sil baştan."
(Sayfa 55)
"Nereye gidiyorsun çocuk," dedim içimden, " büyümeye mi?"
(Sayfa 58)- Bitse ne olur,bitmese ne?-
İyi okumalar.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)