hobi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hobi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Mayıs 2017 Pazartesi

Selam

Nasıl yazsam da yazıma başlasam inanın bilmiyorum.  Ara verince tekrar dönmek zor oluyor hep benim için. Kafamda deli sorular. Bir bıkkınlık, bir boşvermişlik. Aynı zamanda gergin ve sinirliyim. Hep bir şeyleri ertelemek zorundayım.

Eşimin işyerinde hala bir gelişme yok. Neredeyse 2 yıl olacak. Elimizi kolumuzu bağladılar resmen. Evdeki bazı durumlar da bizi geriyor ama hep susmak zorunda kalıyoruz. Şafak sayıyoruz. Ne de olsa okulların kapanmasına az kaldı.

Bununla birlikte güzel şeyler de olmuyor değil. Mesela ayın 18'inde Said amcamızın ikinci oğlu, Ozan'ın kardeşi Uras bebek katıldı ailemize. O kadar güzeldi ki, hani üçüncüyü doğurası geliyor insanın ama gelip geçici bir histi o kadar. Rabbim isteyen herkese nasip etsin.

Daha sonra ayın 20'sinde Anıt Alanı'nda çok güzel bir organizasyon yapıldı. 1919 gönüllü bir araya geldi ve Atatürk'ün imzasını oluşturdu. İçlerinde biz de varız tabi. O kadar iyi geldi ki bize bu etkinlik. İhtiyacımız varmış. Hava kötüydü, bir yağdı, bir durdu, bir esti ama yine de zamanlama iyiydi. Çünkü organizasyon dağıldıktan en fazla bir saat sonra gök yarıldı resmen.


Bununla birlikte üç günlük tatilde şu postumda yazdığım listeden bir kaç maddenin üzerini çizebildim. Tatil deyince yapılacak işlerin aklıma gelmesinden nefret ediyorum. Elbise dolapları, banyo dolabı tamam, kabanlar, montlar yıkandı kaldırıldı, bir de battaniye yorganların bir kısmı tamam. Gözümü en çok mutfak dolabı korkutuyor.

Bir de uyduruk bir kutu yaptım kendime. İçine evdeki fazla ürünleri dizip dolaba yerleştirdim. Basit bir dıy procesi :) Sırada Ece'den kalma ahşap bir abaküs ile konserve kutu proceleri beni bekliyor. Ha bir de halamızın verdiği bir büstiyeri Eloşa elbise yapacam. Zigonlarımı rengarenk boyayasım da var. Ev o kadar kahve ki, renkli bişeyler eklemek istiyorum.


Bir de bu süre zarfında üç kitap okudum. Haftasonu da yeni bir kitaba başladım. Kitaplar da bir sonra ki postumun konusu olsun bari.

Ha bu arada işyerinden birileri ig hesabımı keşfetti. Bloğumu da keşfeder diye başlığı falan değiştirdim ama umarım işe yarar. Zira burda çok fazla iç döküşlerim var. Sonum olur mazallah :)

Kendinize iyi bakınız.
İyi haftalar.

12 Mayıs 2016 Perşembe

Özendim, yaptım

Ne zaman ki Dikiş Sevda'sının bloğunda danteli değerlendirdiğini gördüm, o zaman aldı beni bir heves. Evde çekmecede duran bir sürü dantelim var. Ben ortaokuldaydım heralde dantel örmeye başladığımda. Hala da severim örmeyi ama çabuk sıkılmaya başladım artık. Hemen biten renkli şeyler örmek istiyorum. Kızların odası için bişeyler yapmaya hevesim var. Bakalım ne zaman gelecek keyfim. Bir de elim uyuşmasa iyi olacak.

İşte Sevda orda beni çok güzel gaza getirdi. Önce severek kullandığım on yıllık emektarım tepsimi çıkardım. Hala sağlamdı ama bazı yerleri zarar görmüştü. Sonra çekmecemden bu tepsiye uyacak dantel bulmaya geldi sıra. Bu da tamam.

Eski malzemelere bir göz atayım dedim. İlk ahşap boyama hevesimden kalan fırça ve boyamı buldum. Zımparam bile var. Tepsiyi vengeye boyadım. Sonra eksik olan malzemeleri tamamlamak için hobi dükkanına gittim. Aman allahım, insanın neler yapası geliyor ordaki malzemeleri görünce. Dekupaj tutkalı, vernik ve yüz kat vernik aldım. Dantelimi monte ettim. Güzelce tutkalladım. Sıra geldi yüz kat verniği uygulamaya. Aynı videoyu kaç defa izledim hatırlamıyorum. Aldım kavanozumu dakika tuttum başladım karıştırmaya, şaffaflaşınca döktüm tepsiye. Ama bir gariplik var bu işte. Neden derseniz, tepsim büyük, dantelim kalın. Yani yüz kat verniği dökünce hiç de öyle cam altına monte edilmiş gibi durmadı. Canım sıkıldı. Bir yüz kat vernik daha almaya karar verdim. Ve işte sonuç:












Özenmekle olmuyor, işin tekniklerini bilmeli. Ama öyle güzel anlatıyor ki bu işin erbapları, heves etmemek mümkün değil. Yaptım ama, "waaaaw müthiş, harika, bayıldım" bir iş olmadı. Lakin benim ruhuma iyi geldi birşeyler yapmak.

Hobi dükkanında bir boya buldum, tam bana göre. Zımpara yok, astar boya yok, vernik yok. Tam da sehpamın rengini değiştirmeye karar vermişken, hazine bulmuş gibi oldum.

Bir insanın hobisi olmalı. Mesela eşimin balık tutmak. Saatlerce iğne bağlar. Acayip bir tutku. Ve bunun için vakit ayırmasını acayip kıskanıyorum. Ben geceleri çalışabiliyorum sadece.

Sırada sehpam var. Dün başladım. Bakalım ne çıkacak ortaya?

Sevgilerle.





14 Mayıs 2011 Cumartesi

Yapımı haftalar süren ahşap boyamalarım


Anneler günü için kayınvalidemle anneme ahşap tepsi ve peçetelik boyadım. Ama işin tekniklerini bilmediğimden dolayı yapımı haftalar sürdü.

Çok zorlandım. Dekupaj yapacağım resim dallı budaklı, bir daha tövbe. keserken başıma ağrılar girdi, gözlerimin feleği şaştı. Yapıştırırken koptu, yamuldu, kıvrıldı. Acemi olmak ne kötü bişey ya. Bir de gece yaptığım için yardım alabileceğim kimseleri arayamadım. Kendi çapımda bunları ortaya çıkardım.

Çok acemice oldu. Ama hakikaten insan acayip stres atıyor. Her aşama sonrası, bitmesi için sabırsızlanıyor.

Demek ki neymiş? İnsan isterse kendine hobi için vakit yaratabilirmiş :)

19 Nisan 2011 Salı

İşte ilk ahşap denemelerim

Her türlü eleştiriye açık olduğumu belirtmek istiyorum.

Kolaj yapamadığım için çok fazla fotoğrafa maruz kalacağınızdan dolayı üzgünüm.



Kurdele ile de ilk defa çalıştım.
Umarım forumda hediye edeceğim arkadaş blogumu takip etmiyordur

18 Nisan 2011 Pazartesi

Güzel bir haftasonundan

Cumartesi sabah 08:00 de evden çıktım akşam 20:00 idi kızımla eve girdiğimizde. Baba yoktu çoktan serin sulara doğru yol almıştı. Balık yakalamak umuduyla.

Kızıma hemen pirinçli çorba pişirdim. Sonra çöpü dökmeye indik. Babamız balık hevesiyle dolu çöpleri de görmemiş. Sonra kuzumu doğruca banyoya soktum. Bu aralar hiç yıkanmak istemiyor resmen cebelleşiyorum. Banyodan sonra sütünü içerken çoktan rüya alemine dalmıştı yavrum. TV yi kapattım, ve başladım üstten üstten evi toparlamaya. İçimde bir heyecan, bir heves işlerim bitse de beni böyle pır pır ettiren işlerimin başına koyulsam diye, ne yaptığımı anlamadım.

Efenim ben bu coşkuyla gece 03:00 e kadar oturmuşum. Artık benim de bir hobim var. Eşimi şimdi daha iyi anlıyorum. Balığa çıkarken ki heyecanını. . Belki çok klasik ama ahşap boyamaya başladım. Hem de hiç kursuna gitmeden. Anneler günü için bir çerçeve alıp boyamıştım ya, malzeme alırken ordaki bayan bu son olmayacak demişti. Meğer ne kadar haklıymış. Şimdi o çerçevenin yanına takım olması için küçük bir de kutu aldım aynı şekilde süsleyecem. Ve yine anneler günü için kayınvalidemle anneme birer tepsi ile peçetelik aldım.

İnşallah alnımın akıyla çıkarım bu işten. Ve inşallah sıkılmam. Ama sıkılacağa benzemiyorum çünkü o kadar zevk alıyorum ki. Gece 3 e geliyordu kapı açıldığında . Eşim gelmiş ama balık gelmemişti. Buna rağmen nötrlenmişti. Keyifliydi. Benim belim tutulmuş farkına varmamışım. Malzemeleri görünce hem şaşırdı hem sevindi, kendime meşgale bulmamdan ötürü. Renkleri beğendi. Yorum yaptı, bu bana daha çok mutluluk verdi. Şimdi gözüm evdeki tüm kutuları keşfediyor. Sezobigo gibi hepsini boyayasım geliyor.

Pazar günü klasik bir kahvaltı faslından sonra yine sahile gittik maaile. Ordan parka ve ordan yine çay bahçesine. Balıklara ekmek attık. Eve döndüğümüzde Ece nin halini görmeliydiniz. Yolda emekledi kızım. Sonra terledi. Babasının aldığı şekerden dolayı yüzü zaten yapış yapış ve kırmızıydı. Allahım kendi kızımı tanıyamadım.

Şu surata bakar mısınız :) El yüz yıkandı, süt içilirken güzellik uykusuna dalındı. Benim gözler objelerde. Ama yapılması gereken işler var. Bir tarafı boyuyorum kuruması için bırakıp, yemeğe bakıyorum. Diğer tarafı boyuyorum , ütüye geçiyorum derken kuzum uyandı.

Uzun zamandır görmediğim anneannemlere gitmeye karar verdik de evden çıkamadık ki. Niye mi Ece hanımın ayak tırnaklarına oje süresi tuttu.

Bozulur diye de ayakkabılarını giymedi. Terlikle gitti süslü cadı. Neyse ki hava sıcaktı. Anneannemler çok mutlu oldular. Aslında çok ihmal ediyoruz :(

Eve geldik, Nihat Doğan'ı izleyip güldük. Ece hanımın uykuya geçisi biraz zaman aldı. O uyur uyumaz ben yine aynı heyecanla gece 01:00 e kadar hediyelerimle uğraştım.

Sabah kargalar botlarını giymeden uyanan kızım 07:00 gibi tekrar dalınca 08:00 de uyandırmayı başaramadım. İşe geç kalacam telaşıyla ne yapacağımı düşünürken kapı çaldı. Gelen babamdı, bize bişeyler getirmiş Ece gitmeden göreyim diye de erken gelmek istemiş. Allah göndermişti babamı sanki. Ece hanım zaten kreşe gitmeyi istemiyordu. Hemen uyandı anneannesine gideceğini duyunca. Dedesi bugünü de tatil ilan etti Ece hanıma. Neyse hadi bakalım yarın tıpış tıpış okula deyip kapıyı kapattım balkona çıktım.

Aşağıdan bana laf yetiştiriyordu hala: "yarın da okul yok " diye :)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...