arkadaş. etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
arkadaş. etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Mart 2017 Perşembe

Park Forbes Ödülü

Öğretmenimiz taaa geçen seneden söz vermişti en çok yıldız alan 10 öğrenciyi sinemaya götürecekti. İlk dönem bitti, neredeyse ikinci dönem bitecek ve öğretmenimiz sözünü anca tutabildi. Olsun tuttu ya. 

Program şöyle:
Okul çıkışı Park Forbes'e gidilecek
Yemek yenecek
Sürüş akademisinde sürüş ve trafik eğitimi
Playland da ödül ikişer oyun
Ve Karlar Kraliçesi filmi

Peki benim Karlar Kraliçesi ile Karlar Ülkesini aynı film sanmama ne demeli. Karlar Ülkesi'nin ikisi ne zaman çıktı ki, üçü oynuyor dedim.  Cahilliğime veriniz lütfen.

Öğretmen az ödev vermiş dün, bizimki de okulda bitirmiş. Matematik kesir sınavını hiç yanlışsız yapmış. 

Babamız aldı okuldan, o eşek ölüsü gibi çantasını getirip bana bıraktı, sonra da Ece'yi götürüp öğretmenine teslim etti. 

Avm de çok eğlenmişler. Her arkadaşa iki oyun hakkı verilince hepsi ikiden fazla oyun oynamış. Film çok güzelmiş. Ama mısır almamışlarmış :) 

Arada böyle zaman geçirmeleri güzel oluyor. Biz çok fazla avm ye giden bir aile olmadığımız için bizimkine gerçekten ödül oluyor böyle aktiviteler.







9 Şubat 2017 Perşembe

Tatilde ne mi yapıyoruz? Part - 2

Geçen seneden kalan 8 günlük yıllık iznimi sömestr tatilinin ikinci haftasından itibaren kullanmaya karar verdim. Maksat çocuklarla bişeyler yapmaktı. İlk haftasını evde nasıl geçirdiğimizi şurada anlatmıştım.

Yapacak listemiz hazırdı zaten.




Cumartesi kahvaltıdan hemen sonra hazırlanmaya başlamamıza rağmen yine geç kaldık avm de çocuklar için hazırlanan aktiviteye. Ama oraya varınca gördük ki, hiç de hayal ettiğimiz gibi değilmiş cupcake ve kokulu sabun atölyeleri. Ece hayal kırıklığına uğradı. Biz de trene binip , yemek yiyip evimize döndük.

Pazar günü Arena Sirki'nin son günüydü. Çocuklara bedava olan sirk için yetişkinlerden 20 tl gibi cüzi bir rakam alınıyordu. Patlamış mısırımızı evde patlatıp çantama attım. Evet cimrilik ettim. Hatta patlayan mısırı ig de paylaşınca ve sirk için hazırlık yaptığımı not düşünce, sosyal medyanın sirklere karşı olduğunu öğrenmiş oldum. Ama şükür ki izlediğimiz sirk sadece sihirbazlık, akrobasi ve cambazlıktan ibaretti. Denge gösterileri, çember içinden geçilerek atılan taklalar, merdiven ile yapılan gösteriler baya heyecanlı ve güzeldi. Çocuklar çok güzel vakit geçirdi. Ve biz bu gösteriler sayesinde sosyal medyada recm edilmekten kurtulduk :)

Pazartesi kalk gidelim diyen evi adam etmekti niyetim ama, mutfağa giren neden bir türlü çıkamazmış anladım. Sadece mideye çalıştım ve temizlik yapamadan o günü kapattım.

Salı günü muhteşem MOANA günüydü. Ece öncelikle yalnız gitmek istedi, arkadaşı bize katılınca arıza çıkardı ama, sonra yaptığının yersiz bir trip olduğunu anladı. Çünkü Dila ve Yeşim ile  çok güzel vakit geçirdiler. Sinema 2,5 yaşındaki çocuğun kucakta izlemesine izin vermedi, ona da bilet aldım. Ela nın ilk sinema deneyimiydi, sesten ürkünce kucağımda izledi tüm filmi. Kimse de gelip kucakta film izlemek yasaktır demedi. Boş koltuğa para ödedim anlayacağınız. Ama yine de film süperdi. Ela çok eğlendi, beni hiç yormadı. Bundan sonra animasyonları kaçırmayız CANIMSIN :D




Çarşamba hastane günümüzdü. Ecenin alerjisinin sebebini bulmak için alerji testi yaptırmaya karar verdik. Çıkan test sonucunda alerjisi olmayan şeyleri yazsam daha az vaktimi alır. Yok yoktu. Yumurta, polen, toz, küf, çimen, plastik, yün, kavun, balık, bezelye, ceviz, muz ...buna da şükür. Güya ben de ellerimdeki uyuşma için doktora görünecektim ama Ece'nin sonucundan sonra vazgeçtim. Zira Ela ile taşıdığım montlar çanta ile çok yorulmuştum.

Perşembe dışarıda kahvaltı yaptıktan sonra babaannelere gittik. Ece babaannesinden en sevdiği yemeği istemişti. Fırında patatesli tavuk :) Kimse babaannesi gibi yapamıyormuş. Babaannede seve seve yaptı sağolsun. Yemekten önce aklıma esen bir fikirle çocukları yengelerine bırakıp, kocamla yıllaaar sonra sinemaya gittik. Ata Demirer'in filmi. Biz çok eğlendik. En çok da organik amonyak sahnesine :) Çocuklar yormamıştı babaanneleri ile yengelerini. Akşam tüm aile bir arada çay keyfi ile güzel bir gün daha sona ermişti.

Cuma Ece'nin sınıf arkadaşına gittik. Ece arkadaşlarıyla oyun oynamak yerine hep yanımda oturmayı tercih ediyor. Bu da bana garip geliyor. Ben yönlendiriyorum genelde oyun oynaması ya da arkadaşlarıyla vakit geçirmesi için. Ela bu konuda daha rahat.

Cumartesi yemeğe misafir davet ettik. Babamızın tuttuğu balıklar sonunda midemizdeki yerini alacaktı.

Pazar günü ne yaptığımızı unuttum desem. Deminden beri düşünüyorum ama hatırlayamadım. Hah buldum Yeşim'in doğumgününe gittik.  Çocuklar için güzel oldu tatile doğumgünü ile veda etmek. Yeşim bizim her zaman favori arkadaşımız oldu zaten. Kibar güzel kızım benim. Ela'nın Emiş'i o bizim için :)

Pazartesi ve salı günü de evde yapılması gereken işler ve çarşamba şükür ki işbaşı. Listemizi okuduysanız çok fazla avm de ya da başka mekanlarda vakit geçirmememize rağmen bunları yapmak bile baya bir maliyetli. Yani atlara binip, oyun salonlarına gidip, kayak yapıp, seyahat falan etseydik mazallah.

Araya bir örgü sıkıştırıp panduf giymeyen Ela'ya bir patik öreyim dedim onu da beceremedim. Tutturamadım ne sayısını ne modelini. Vazgeçtim.

İşte böyle geçti bizim tatilimizin ikinci haftası. Bu postu sabahtan beri nasıl toparlayacam diye düşündüm. Ortaya karışık bişey oldu işte.

Hepinize sevgiler, saygılar iyi hafta sonları.

18 Ağustos 2016 Perşembe

Bizden

Son bir kaç postta hiç bizden bahsetmemişim. Yaz bitmek üzere ve biz kızlarla doğru dürüst bir şey yapamadık bu sene. Daha havuza götüreceğim onları söz verdim. Hafta sonları anneannenin orda denize giriyoruz bazen.



Apartmanımıza yeni komşular taşındı, biz evde yokken kızları gelmiş. Ece yi sormuş kapıyı açan eşime : " bu evde bir kız varmış, onunla tanışmaya geldim, burda mı acaba?" :) Biz evde yoktuk. Ama sonra denk gelip tanıştılar. Yeni arkadaşımızın adı Narin. Ece den bir yaş büyük. Okula da beraber gidip gelirler artık. Dün akşam hafıza kartı oynadık hep beraber, çekirdek eşliğinde.

Çekirdeği balkonda yedik, malum pek dökülür saçılır. Ama bu aralar evin temizliğine eşim el atmış durumda sağolsun. Yerleri silip, balkonu yıkıyor, toz alıyor, banyoyu da bazen yapıyor bazen bana bırakıyor. Ama temizliği sevmeyen bana ilaç gibi geliyor.


Bir de geçenlerde şu sitede gördüğüm harika poğaçalardan yaptım. Tarife birebir sadık kaldım ve muhteşem oldular. Eşim bayıldı. Tam bir poğaça canavarıdır kendisi. Şimdi ne zaman misafir gelse benden poğaça yapmamı istiyor. Kalanı buzluğa atıyorum. Fırında ısıtınca yumuşacık oluyorlar.




Haa son olarak da, bitirdiğim kitaptan bahsedeyim. Okuyunca neden bir zamanlar yasaklı olduğunu anlıyorsunuz. Kitapta siyasetin işleyişi o kadar güzel anlatılmış ki, şaşıp kalıyorsunuz. Şu zamanda olanları daha iyi kavrıyorsunuz. Eminim çoğunuz okumuştur, ama bu da okunması geç kalan kitaplardan benim için.



İş arkadaşım kütüphaneye abone, kendisine kitap almaya gidiyordu. Kendisinden bu kitabı istedim ve gelen eski basımı görünce hem şaşırdım hem çok mutlu oldum. İçinde yabancı kelimeler var, altları çizilmiş. Kitabın kokusu bambaşka. Kitabın tadı hala damağımda. İstenirse bir günde çok rahat okunabilir. Şiddetle tavsiye ederim.

En son olarak header ım sevgili Naz'ın hediyesi. Kendisi 1. yılı şerefine herkese çok güzel headerlar hediye ediyor. Şansınızı kaçırmayın derim. Sevgili arkadaşım çok teşekkür ederim. Tam istediğim gibi olmuş. Sağdan kırptı biraz ama olsun. Uğur böceklerini kızlarım o kadar çok seviyorki, beni çok mutlu ettin.

Herkese sevgiler, saygılar efenim.

15 Nisan 2016 Cuma

Çukata :)

Ela tam bir çikolata manyağı. Aynı Mahmut dedesi. Kimden ne isteyeceğini çok iyi bilir. Eğer babaannelere gitmişsek, dedesinin zulasından çikolata çıkarıp vereceğini bildiği için direkt dedeye koşar. Ece yi ise küçükken asla çikolata ile kandıramazdın. Ela'nın önüne koy sürülebilir çikolatayı kaşık kaşık yesin.

İşte çok yoğun çalıştığı günlerdenbir kare. Almış Dobi paşayı
patrona götürüyor hanımefendi.
Ela ya hamileyken yeni bir arkadaş başlamıştı işe. Direkt yönetici asistanı olarak. İlk başlarda hiç hoş olmayan şeyler yaşadık. Hatta doğumdan sonra ben bu ortama dönmem bile demiştim yöneticilerime. Şimdi ikimiz de o günleri anıp gülüyoruz. Ama doğum izninden sonra hiç bişey olmamış gibi başladık  mesailerimize. Ecenin bile ekürisidir Selma ablası. Allah var iyi kızdır. Onun işe başlaması beni baya bir rahatlattı. Artık mesaiye çok nadir kalıyorum. Onun olması izin almamı çok kolaylaştırıyor. Özünde zaten çok iyi bir arkadaş. İş arkadaşı olmaktan çıktık zaten. Çünkü neredeyse birbirimizin herşeyini biliyoruz artık. Üç gün yıllık izin kullandı. Meğerse varlığı bana büyük dayanakmış. Kendisi zaten pek çalışan bir tip değil. Bırak bütün gün alışveriş sitelerine baksın, Dobi'yle ilgilensin .(Patronun köpek bile denmeyecek kadar küçük köpekçiği.) Hep arkasını toplarım, laf sokarım. Ama hiç alınmaz , alıştı artık bana. Yoksa mesai nasıl geçer ?( Bloğumu okuduğunu biliyorum :) ) 

O üç günlük izinde işte bize bunları getirmiş. Bu işe en çok kim sevinecek dersiniz? Tabi ki Eluşka. Teşekkürler Selmacık. Sayende ilk defa Beyoğlu çikolatası yiyecez. Muckss. İyi ki varsın.


Çikolata tadında haftasonları.

Not: Çukata : Çikolata ( Elaca )

6 Nisan 2016 Çarşamba

Yolun açık olsun Hidayet

Hidayet, (bundan sonra kendisine Hido diye hitap edilecektir ) birinci sınıftan beri kızımın sınıftaki tek rakibi. Her zaman karşımıza Hido çıktı. Hido aşağı , Hido yukarı. İkinci sınıfta daha bir depreşti sevgisi Elif'in. Anne ben Hido'yu çok seviyorum demeye başladı. Olabilir annecim bazı arkadaşlar daha çok sevilebilir dedim. Peki ya o seni seviyor mu diye sorduğumda, benim gibi değil demişti. Ben olsam beni sevmeyeni sevmem diye teselli etmeye çalışmıştım. Peki Hido dan uzaklaşmasında etkili oldu mu? Tabiki hayır. Her akşam Hido yu dinledim. İlk aşk gibi birşeydi. Bir de sürekli babama söyleme diyordu. Bu bizim sırrımızdı. Okulda hep Hido ile oyun oynuyor, hep Hido nun yanına oturmak için çabalıyordu. Bilsem sınavında bile buldular birbirlerini. Bir ara keçeli kalemle Hido nun adını yazmıştı koluna. Birinci sınıfta sınıfça çekildikleri fotoğrafta yanyana durmalarından bile anlam çıkarmıştı kızım.

Ece sürekli Hido nun bir kardeşi olduğundan ve hasta olduğundan bahsediyordu. Annesi geçen sene hamileydi ama nedense çıkmış aklımdan. Kızım kardeşi olsa bilirdim, toplantılarda hiç denk gelmedim falan diyordum. Anne kardeşi çok hasta , hatta öğretmenimiz Hido yu hep tek oturtuyor ki hastalanmasın, kardeşine bulaştırmasın diye, demişti. Geçenlerde sınıfımızın bir kahvaltı etkinliği oldu. İlk orda duydum Hido nun annesine acil şifalar dilendiğini. Küçük bir kızları var ve gerçekten çok hasta. Lösemi :( Adana'da tedavi görüyor. Ve bu yüzden Adana'ya tayinlerini istemişler. Ece çok önceden üzülmeye başlamıştı Hido'nun gideceğine. Anlam verememiştim zaten, küçük yavrunun Adana'da onların burada olmasına. Sonunda çıkmış tayinleri.

Eşim ile yazışıyoruz. Ece akşam eve bunalım gelirse şaşırma dedim. Eşimden gelen yorum beni dumur etti.
S: Yapma. Tlf al görüştür. Nereye gidiyor Hido?
N: Adana.
S: Misafir ederiz ya, sıkıntı yok. Bu yaşlarda etkisi yüksek olur. Buyursun.

Dün veda partisi yapmışlar sınıfın şampiyonu Hido'ya. Ece çok ağlamış. Hatta öyle ki her arkadaşı Hido hakkında düşündüklerini söylerken, Ece söyleyememiş bile.
Anne bir daha göremeyeceğim Hido'yu dedi. Annecim telefonları var görüşürsünüz dedim. Annee bir daha hiç göremeyeceğim ama dedi :( Kıyamam kuzuma. Ne kadar masum duygular bunlar.

Sevgili Hido, hayatının geri kalanında sana başarılar, minik kardeşine de en acilinden şifalar diliyorum. Rabbim yardımcınız olsun. Dualarımızdasınız.





30 Temmuz 2012 Pazartesi

Biz şımarmayalım da, kimler şımarsın?

Neyse ki bloğumun şifresini unutmamışım. Bu hafta öyle yoğundu ki, beynim burnumdan akacaktı. İşimi sevmediğimi söylemiştim değil mi? Az kaldı, inşallah işyeri değiştireceğim. Gelen gideni aratmasın da! Bu hafta üç İngiltere, iki Kanada ve iki Amerika vize dosyasıyla cebelleştim. Hepsinde hatalar yaptım, ama umurumda mı? Zerre kadar değil hem de. Banane kendileri hazırlasalardı dosyalarını, benim işim mi?Şirket evraklarını hazırlamayı geçtim, online formlarına kadar ben dolduruyorum.Kusacaktım yani o derece.

Neyse gecikmiş bir post oldu, ama değinmeden geçemeyeceğim. Sevdiğimiz dostlarımız var bizim, hayatımızda oldukları için şanslı olduğumuz dostlarımız.

Geçen cumartesi işe gelmedim (burnumdan fitil fitil geldi zaten), İstanbul'dan misafirlerimiz vardı. Dilek & Beren ve Neslihan & Utku Bora. Çok güzel iki gün geçirdik beraber. Hava şanslarına kapalıydı ama buna rağmen ıstakoz gibi yandık. Ece, misafirleriyle çok ilgilendi, oyunlar oynadı diyemem. Zaten ben Ece'nin hiç kendi kendine ya da arkadaşlarıyla oyunlar oynamasına şahit olmadım. Varsa yoksa ben.

Dilek ve Nesli benim  forumdan arkadaşlarım. Geçen sene ben gitmiştim Elif'ime , bu sene Elif Malatya'ya taşınınca, önce Malatya'ya gittiler, ordan da buraya bizi görmeye geldiler. Hoş geldiler , sefalar getirdiler. Beren cimcimesi sarı şeker. Dilli, zilli çıtı pıtı bir prenses. Utkuşum da akıllı ama Neslim hamile olduğundan artık en ufak şeye de tahammülü kalmamış. Oysa hiç yaramaz değil benim oğlum.

Gelirken de elleri kolları dolu dolu geldiler. Elifim Malatya'nın meşhur meyvesinden yollamış. Ecimo'ya kendi yaptığı muhteşem parmak kuklalardan yollamış, Zehra teyzemin diktiği, kendisinin süslediği çok güzel anne -kız önlüğü yollamış, buzdolabı için puzzle magnetlerden yollamış yine kendisinin yaptığı, faaliyetlerde kullanmamız için bir sürü malzeme masa örtüleri ve aklıma gelmeyen bir sürü şey.Çok marifetli olduğunu söylememe gerek yok değil mi?

Dilek'im yine Ecimo'ya elbise ve ayakkabı getirmiş ama tahmin ettiğim gibi kızımın dombili ayaklarına olmadı. Bana çok şık bir kolye.

Neslim annemi unutmamış çok şık bir fincan takımı getirmiş.Annemde kaldığından fotosunu çekemedim.İşin ilginci biz hiç fotoğraf çekilmedik. Ayıp bize yahu.bir daha kim bilir ne zaman tekrar görüşeceğiz?

Bu arada Almanya'dan Naim amcamız geldi, Zeki amcamız geldi ve hediyeler de geldi tabi ki beraberlerinde.Kareye sığmayanlar da var.








Daha bitmedi. En son olarak birkaç gün önce elimize geçen hediyemiz, tatatataaam Nil teyzemiz yolladı. Üzerindeki notu görünce gözlerim doldu. Ece'ye arayıp teşekkür edelim deyince "beğenmedim geri gönder" dedi yalancı böcek. Halbuki içi gidiyor. Ece'nin en sevdiği şeyleri kitaplarıdır. Ona vereceğim en büyük ceza onu kitapsız bırakmaktır. Sonra Nil teyzemizi aradık. Kitapta su aygırının söylediği şarkıyı Nil teyzemiz bize canlı canlı söyleyince pek hoşumuza gitti ve biz de öpücük yolladık.
Su aygırı olmak istemiyorum , yo yo yo
Zebra ya da bufalo, lo lo lo
Ağaçta şarkı söyleyen maymun,
Su aygırı yerine maymun olsam, ho ho ho :D


Dedim ya; biz şımarmayalım da kimler şımarsın? Çok şanslıyız biz , hayatımızda olduğunuz için. İyi ki varsınız.

Şimdi uzun zamandır ihmal ettiğim ve çok özlediğim blogları ziyaret etme zamanı.

Herkese iyi haftalar.

14 Mart 2012 Çarşamba

Şef Elif Ece'den Elmalı Muhallebi Tarifi

Bu tarifi daha önce de yapmıştım. Ama bu sefer tarifin başındaki şef farklıydı. İşte size Şef Elif Ece'nin Elmalı Muhallebi tarifi. Deneyin bayılacaksınız. Hele evdeki cücelerinizle birlikte yapınız ki, beraberinde parmaklarınızı da yiyesiniz :D 

5 elma
4 kaşık şeker
1 tatlı kaşığı tarçın
Biraz ceviz

Muhallebisi:
1 lt süt
4 yemek kaşığı un
7 yemek kaşığı şeker
1 vanilya
1 lacivert falım sakız


Elmaları tavla zarından biraz büyük doğrayıp tüm malzemelerle birlikte pişirdik. Kaselerin dibine yaydık. Bu sırada muhallebinin başında Ece usta vardı. O olmasa hayatta yetişmezdi zaten :D İçinde sakız olması Ece'nin çok ilgisini çekti. Habire çırpıcıya yapıştırdı. Tencerenin sakız olmayan yeri kalmadı zaten. Pişen muhallebiyi de elmaların üstüne paylaştırdık ve soğumaya bıraktık. Bugün yiyeceğiz , yemeden üzerine çikolata rendelemeyi unutmayız inşallah :) Bu arada mutfağın her hali yansımış karelere mazur görünüz. Çünkü bir yandan şefimize yamaklık yaparken diğer yandan dağınık mutfakla baş etmeye çalışıyordum.


                                      







Bana yardım ederken kendisi istedi önlüğü ile şapkasını. Nilü teyzemize demiştim. Bebek alsan bu kadar sevinmezdi diye. Yorulmasına rağmen hiç ayrılmadı tencerenin başından :) Öyle işine sadık bir ustadır kızım :D


 Bu arada Nilü teyzemiz dün hastaneye yattı. Henüz yeni 33 haftalık oldu ikizler ama maalesef doğum başlamış. Doktorlar hastaneye yatırdılar. Doğumu durdurmaya çalışıyorlar. Oysa biz Feriş ile Sarper'i Nisana kadar bekleriz diye düşünüyorduk. İnşallah biraz daha annelerinin karnında kalmayı başarır minik yaramazlar. Şimdiden başına buyruk cüceler. Bizim değil kendi istedikleri zamanda gelmeye niyetliler. Nilüm herşey güzel olacak. Sağlıkla kucağına alacaksın minik çoraplarını merak etme. Allaha emanet olun dostum.

19 Temmuz 2011 Salı

Kısa bir izin

Efeniiiimm, bendeniz Cuma- Cumartesi ve Pazartesi izinliydim. Niye mi? Çünkü İstanbul'dan arkadaşım geldi. Neslihan'ım geldi. Üşenmedi, beni kırmadı sırf bizi görmeye, dört günlüğüne oralardan buralara geldi. Bizi çok mutlu etti. Kendisi ayrıca Forumumuzun sahibi ve admini .

Çok güzel dört gün geçirdik. Sıcaklar dışında herşey güzeldi. Ayrıca kızımın içine kaçan cadıyı es geçmeden edemeyeceğim. Utku'ya etmediğini bırakmadı. Hiç bir şeyini paylaşmadı.
Neslim sayesinde bu mevsim deniz sezonunu açtık. Sıpaları yüzdürdük, sonrasında sızdılar.Ben domates gibi oldum. Sırtım fena yandı. Habire kaşınıyorum. Derimin soyulması yakındır.
Çekirdek alıp sahilde çitledik.
Gece geç saatlere kadar sohbet ettik.
Meşhur dönerimizden yedik:)
Harbiye'ye gidip şelaleleri görmemek olmazdı.
Sonra da Kuzeytepe'de Nuri'nin Yeri'nde harika bir yemek yedik. Eğer bir gün yolunuz Antakya'ya düşerse muhakkak uğrayın derim Asla pişman olmazsınız.


Her güzel şey gibi bu dört gün de çok çabuk geçti. Dün akşam Neslimi yolcu ettim. Alıştık. Kızım sürekli Utku'yu Nesliyan teysesini sorup duruyor. Aslında daha uzun yazmak istiyordum ama fotolara sinir oldum. Son zamanlarda nedendir bilmiyorum postlara hakim olamıyorum.Ya yazı kayıyor ya fotolar kaymamakta ısrar ediyor.
Zaten yaz günü sıcak bunaltıyor, en iyisi ben de sizi bunaltmayayım.
İnşallah en kısa zamanda tekrar kucaklaşırız Neslim. Hoşgeldin sefalar getirdin. İyi ki de geldin.
Burada kapısını çalacak tek bir dostum bile yokken, forum sayesinde sizleri tanıdığım için çok şanslıyım.

23 Mayıs 2011 Pazartesi

Nil'in İstanbul Çıkarması

Dayanamadım. Gittim. İyi ki de gittim.

Muhteşem bir üç gün geçirdik annem ve kızımla.
Çok yoruldum ama değdi.
Şu bir gerçek İstanbul'da yaşayamam. Ben her an öyle koşturamam.

Canım arkadaşım Elif'im de kaldım.


Forumdaki arkadaşlarımı gördüm, kucaklaştım. Bu ayki oyun grubunun Elif'te olması onları görmemde büyük etkendi.



Macun yedim
Eliflerin anesinin evinde kaldık Manzara muhteşemdi

Ne desem ne yazsam az. Yaşadığım mutluluk tarifsiz. Yoruldum ama asla pişman değilim. İyi ki gitmişim. Hayaldi gerçek oldu.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...