Ömer etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ömer etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Aralık 2012 Pazartesi

Ece işe gelirse!

Efeniim kısa bir aradan sonra tekrar buradayım. Aslında arada yazacak şeyler oldu, ama tembelliğime takıldı.
Mesela sirke gittik, ama hiç profesyönel olmamasına rağmen çocuklar eğlendi mi? Eğlendi. Neyseki çok fazla hayvan yoktu. Üç köpek, bir yılan, iki timsahtan başka. Sahneleri bizim evin salonundan küçüktü. Siz düşünün gerisini. Neyseki fotolar Ece'nin makinesinde kaldı.

Annem İzmir'e gitti, Ömer paşanın doğumgünü sebebiyle. Biz de gitmek istedik ama ofiste iki şahsiyetin keyfine takıldık.Bloğumu birgün keşfederler mi bilmem ama kulaklarını çok çınlattım bilsinler. Cuma günü geçtim bu şahsiyetlerden birinin yanına, dedim ki; "annem İzmir'de, görümcem nöbette, kuzenim Antakya'da. Ya bana izin verin , ya da kızımı ofise getireceğim" diye zarf attım, yemedi şahsiyetler. "Yarın cumartesi işe getir nolacak ki?" Canıma minnet.
Benimle işe geleceği için öyle mutlu ki! Eskiden olsa kasardım. Artık daha rahatım sanırım.
Sabah kalktık hazırlandık. Bir gün önceden de çantamızı hazırladık.

Neler mi yaptık işyerinde?

Bu resmi tam dört defa çizdirdi bana. İlki küçük olmuş, ikincisinde yeşilleri karıştırmış, üçüncüde elmaları çizerken saplarını kırmızı yapmam kriz geçirmesine sebep oldu. Dördüncüde duvara çarpasım geldi ama kendime hakim oldum. Neyse ki işyerindeydik.En son boyadıktan sonra da karşımdaki duvara astı. Baktıkça beni hatırla dedi. Sanki aklımdan çıkıyor da. Bu sabah da şahsiyetlerden biri geldi "kaldır konuşurlar" dedi. "Biliyorum" dedim










Saat üçe kadar çalıştım. Ben geç çıktığım için sinirliyken, benim sıpa erken çıkıyoruz, daha akşam olmadı diye sinirlendi. Eve çekiştire çekiştire götürdüm.
Sonra babaannemize gittik. Çok oldu gitmiyorduk, balede öğrendiklerimizi gösterdik. Artık eskisi gibi değil. Çok hareketlendi ve dillendi.
Eve geldikten sonra , küçük yılbaşı ağacımızı süsledik.

Pazar günü uyandığımda, hazır kahvaltı , boş bulaşık makinesi , sıcak kahveyle karşılaştım. Acayip şımardım. Kocam balığa yol yapıyordu anlayacağınız üzere :) Hasılat iyiydi. Akşama bir tava kızarttık.
Güya işim yoktu ama saat 22:00 olmuştu oturduğumda.
Bundan yaptım ilk defa. Çok severim, bakalım nasıl olacak? 

Sonrasına bir gözleme yapmışım, yeminle parmaklarınızı yersiniz. Neden mi? Gözlemenin yenecek hali yoktu da ondan. Allahım bir de fırıncı kızıyım diye övünürüm,rezaletti. Ya bir defa bile yuvarlak hamur açamadım. Hele bugüne kalanları anlatmak bile istemiyorum. Zira dişlerim bile kesmedi. Israr etmeyin resmini paylaşamam. Yeminle tüm izleyicilerimi kaybetmeme sebep olur.



 
Çok mu uzattım? Yazacak bişeyim de kalmadı sanırım. Varsa da aklımda yok. Zaten yakın tarihi hatırlamakta zorluk çekiyorum artık.
Bugünlük bu kadar.
Zaten yılın son ayına da girdik. Zaman yorulmadan akıp gidiyor.
Güpgüzel bir hafta sizin olsun.

27 Eylül 2012 Perşembe

Ceee eeee

Vira bismillah.

Efsane geri döndü dermişim. :P

Zaten zor oldu gelişim, bir de bloggerın yeni yüzüyle karşılaştık iyi mi?

Bir ay olmuş uğramayalı. Bir gmail sevdasına tutuldum, bloğumu eski hesabımla açamadım. Şimdi iki browser kullanıyorum arkadaşlarımdan aldığım tavsiye üzerine, ama diğeri kağnı gibi ve uyumlu değilmiş. Arkadaşlarım bu fikri vermese kimbilir buralara gelmem daha ne kadar sürerdi? İyi ki varlar.

On günlük yıllık izin kullandım bu süre zarfında, dört günü içeride bıraktım, nolur nolmaz. Sonunda Emrah dayımızı evlendirdik. Defettik başımızdan , kurtulduk. Varsın gelin uğraşsın artık onunla. Hoş annemlerin üstündeki dairede oturuyorlar ama annem dağınıklığından kurtulacak inşallah. Gerçi hala bilgisayar odasını taşımamış yukarı serseri.

Nikahtı, kınaydı, düğündü derken bir hafta koşturmacayla geçti. Kınaya giderken ruj sürmeyi, fotoğraf makinemi yanıma almayı bile unutmuşum, öyle ki stresli çıktık evden. Eşim kıyafetimi bağlayamadı, Ece apartmanı birbirine katan bir sinir krizine girdi. Neyse ki sağ salim atlattık geceyi. Düğünde herşey, herkes daha sakindi. Ta ki o sesi duyana kadar. Daha çantalarımızı masaya bile koymamışım, Ece düştü ve yanağını yere çarptı. Ama çarpma sesini hepimiz duyduk. Salon henüz boştu. Ve ağlama krizine giren Elif Ece'yi susturabilene helal olsun. Bütün düğün gecesi boyunca yapışık bir şekilde eğlenmeye çalıştık. Ve bu geceyi de atlattık çok şükür.

Bu arada bu on günlük izinde yeni kreşimize başladık. Eski kreşle yollarımızı ayırdık. Her ne kadar arayıp, neredesiniz, hala Ece kreşe başlamadı deselerde, onlara bu sene kızımızı kreşe yollamayacağımızı söylesek de, biz çoktan yeni kreşimize başlamıştık. Arada zırtıllasa da, bu kreşimizi hepimiz sevdik gibi. İnşallah böyle devam eder.

Başka ne oldu diye soracak olursanız, insan yazmayınca unutuyor işte böyle. Uğramadığım bir ay zarfında aklımda kalanların hepsi bunlar. Fotoğraflar nerede derseniz, telefonda. Kablo nerede, dağa kaçtı. Bu aralar aklım bir karış havalarda mazur görün pliz. Kitap da okumuyorum epeydir. Kış geliyor düzene girerim diye ümit ediyorum.

Nikaha gitmeden önce çektiğim, yakışıklı kuzeniyle Ece nin bir fotoğrafını ekleyerek postuma son veriyorum. Bakmayın böyle durduklarına, Ece kuzenine hiç pas vermedi.

Ve ben bloglarımla hasret gidermeye gidiyorum.

16 Nisan 2012 Pazartesi

Ondan Bundan Haftasonundan

13. Cumayı atlattık, bakalım haftasonu bizi neler bekliyor derken, geçti gitti yine işbaşı yaptık. Offf
Ben daha bugünden offlayama başlarsam bu hafta geçmek bilmez artık.

Cumartesi gittiler :( Ne çabuk geçti on gün. Doyamadık ki biz sizlere. Ece hiç bişeyini paylaşmadı kuzeniyle. İnanılmaz derecede kaçtı Ömer'den. Ömer de bir o kadar sıcakkanlı. Bir sonraki geliş Emrah dayımızın düğününe inşallah. Bakalım biz ne zaman gideceğiz İzmir'e?Geldiğinde saçları lüle lüleydi, gitmeden tıraş ettirdiler kuzumu. Birincide yapmacık bir gülücük bizim kızdaki, ikinci karede daha belli ne kadar mutlu olduğu.
 


Onlarla vedalaştıktan sonra avm ye kum ile boyama yapmaya gittik.Gitmeden önce anlaşma yapmıştık başka bişey istemek yok diye. Şükür ki ikiletmedi. Çok çabuk ikna oluyor seviyorum bu huyunu. Oradan çıkıp babaannelere yürüdük. Herkes oradaydı.

 Ece ye çok benziyor dediğim Sinem ablası, amcasının kızı. Çayımızı içip eve geçtik. Ece hanımın uyuması gerekiyordu çünkü pazar günü çok yorulacaktı.

Pazar günü bir garipti. Babamız yeğenine söz vermişti sahilden balık tutmaya gideceklerdi. Anneannesi de Ece ye söz vermişti onu Antakya'ya tura götürecekti. Erkenden uyandı, oysa haydi kreşe desem gözünü bile açmazdı. Velhasılı kelam, kuzu tura, sevgili balığa yollanıldı, ben de yatakla olan muhabbetime kaldığım yerden devam ettim. Ama bir yanım da dürtmüyor değildi. "Kalk Nilhan! Erken kalkmışsın, çamaşırı at, balkonu yıka, fırsat bu senin için..." derkene gözümü bir açtım saat 10:00 :( Nasıl vicdan azabı duyuyorum anlatamam. Yıllar sonra ilk defa. Eşim geldi haydi ciğer yemeye gidelim dedi. Evi olduğu gibi bıraktım, sonuçta başbaşa kaldığımız ender anlardandı.
 
Ciğerimizi yeyip , sahile çay içmeye gittik. Ordan eve muhteşem havada yürüdük. Evimiz sahile yakın. Zengin değiliz kayınpeder sağolsun :D Eşimin gözü teknelerdeydi.

-Sana doğumgününde hediye alayım dedim,
-Olur. Şunun fotoğrafını çek ki, alacağın zaman sıkıntı çekmeyesin, bunun gibi birşey arıyorum dersin dedi.( Umut fakirin ekmeği)

Eve geldik, iş bölümü yaptık. Sonra da Zeki abilerle buluştuk. Önce sahilde bir bira içtik, oradan yemeğe geçtik bir cila çektik :) İyi oldu ne de olsa son günleriydi. Bugün Almanya'ya dönüyorlar. Birden bir kalabalık ve birden bir boşluk. İnsan alışıyor. Kavuşmalar bayram havasındayken, vedalaşmalar gurbete lanet ettiriyor.

Kızım gece geldi turdan. 22:00 idi eve geldiğimizde. Hemen uyudu. Gelirken de uyuyordu zaten. Sabah okula gitmek istemedi yine. Nisan sonunda kreşle yollarımızı ayırıyoruz. Bakalım bizi ne bekliyor? Çünkü her sabah aynı şeyleri yaşamaktan sıkıldım. Onu da sıktım. Seneye anasınıfına vermek istiyorum ama kararsızım.Çünkü kızım zor adapte olan biri. Zaman göstersin, yeter kastığım.

Çabuk geçsin bu hafta nolur.
İyi haftalar

9 Nisan 2012 Pazartesi

Tadım yok, tuzum yok. Kargom ulaşmadı ziyanı yok!!!

Bir haftasonunu daha geride bıraktık . Nasıl mı?

Çok yoğun, çok koşturmalı geçti desem yalan olur. Allah var soluk aldım bu haftasonu. Cumartesi geç çıkmalar, çarşıda bir iki iş halledip kızımı almaya gitmeler, vardığımda kimseyi bulamayıp , onlar gelene kadar kanepede uyuya kalmalar....

Efenim İzmir'den Erhan dayımız geldi. Süpriz yaptılar perşembe günü geldiler. Öyle bir şakaya maruz kaldım ki eşek şakası resmen. Ömerim gelmiş, hoş gelmiş. Hiç yabancılık çekmiyor maşallah. Ece abasına yaklaştıkça benim yabani kızım hiç yüz vermiyor kuzenine. Bu arada cuma günü yediğimiz birazcıcık dondurma bademciklerimizi şişirmeden inmedi boğazımızdan. Kızım cumartesi lokum gibiydi. Öyle şekerdi ki bayıyordu artık.
Perşembeden beri bezsiz yatmaya başladık artık. Üç gece hiç sektirmedik. Ama dün kızım kendi uyandırdı beni çişim var diye.Sabah neşeli uyanmamda etkisi baya büyüktü bu olayın.

Dün akşam Nida gelinlere yemeğe davetliydik. Çok zahmetler etmişler bizim yüzümüzden. Ailemiz büyüyor ne güzel. Ömer kucaktan kucağa dolaşırken , kızım dibimden ayrılmadı.

Hala kuzenleri ile Ecoşu bir karede toplayamadım. Gitmeden birkaç fotoğraf çekmeliyim.

Haa bu arada unutuyordum, yolladığım kargo hala ulaşmadı yerine , girdikçe giriyorum yerin dibine .

22 Haziran 2011 Çarşamba

İşte Pabuç ve yeni çıkartma kitaplarımız



Dedesi getirmiş kediyi Ece ye. İlk başta baya yaklaştı sevindi, çıldırdı. Şimdi ara ara korkuyor, istemediğini söylüyor. Yıkandıktan sonra da okşamaya başladı. İsmini de Ece koydu. PABUÇ :)

Bunlar da geçen gün marketten kızıma aldığım yeni çıkartma kitaplarımız.




Ve Ece ile Ömer Beni görünce hele de kucağımda Ömer var diye baya bir huysuzlandı.  (ilk defa bir fotoğrafa rötuş yaptım.çok fena çıkmışım.)

İşte hala yeğen buluşması


Dün çok mutluyum demiştim ya.. Çünkü,

6,5 aydan sonra dün gördüm Ömer paşamı. İlk defa. Kokladım , öptüm, sardım, kucakladım. İlk hala oluşum, ilk yeğenim. Kardeşimin küçüklüğüne çok benziyor.

İzmir de yaşadıkları içindi buluşmamızın bu kadar gecikmesi. Sanki dünyanın bir ucu ? mu değil, ama olmadı. Kısmet olmadı. Doğduğunda gidecektim ki Ece kabakulak olmuştu. Kışın gidecektim iznimi ayarlayamadım. Mayısta İstanbul'a mı İzmir'e mi gidim diye çok kararsız kalmıştım ama  Haziranda gelecekleri için yine ertelemiştim.

Ve sonunda dün akşam muradıma erdim. Ece biraz mızmızlandı, o da kucağıma aldığım zaman. Ama ben yokken çok iyi anlaşmışlar. Gündüz beraber yatmışlar. Ece nin bütün kuzenleri uzak. Şimdi bu tatilde çok alışacak ama gittiklerinde yine boşluğa düşecek :(

4 Aralık 2010 Cumartesi

Hoşgeldin aramıza Ömer bebek

O kadar karışık duygular içindeyim ki! 2 Aralık'ta hala oldum. Tam bir duygu seli yaşadım. Kardeşim büyümüş de baba olmuş. Ya ben ilk defa hala oluyorum, boru mu? Heyecan, mutluluk, şaşkınlık, hepsi bir kenara bir de uzakta olmanın hüznü çöktü içime :( Kanatlanıp uçsam İzmir'e gitsem , o doğumhanenin önünde ben de volta atsam. Ömer bebeği kucaklasam, koklasam koklasammm...
Tam 4 kg 50 cm doğmuş halasının bitanesi. Maşallah tombilime. Hoş genlerinde var zaten tontonluk :) halası amcası anne baba büyükler herkes iri yapılı bizim ailede. Eee hal böyle olunca da zayıf olmasını beklenemez heralde.
Tekrar aramıza hoşgeldin bebeğim. Ece nin benim taraftan ilk kuzenisin. Ve sen de diğer kuzenleri gibi uzaksın kızıma. Ece nin senden başka 6 kuzeni var ama ( hatta 7. de yolda ) hepsi yurtdışında. Seni de onlar gibi yılda 1-2 defa görecek. Umarım aranızdaki bağ çok sağlam olur. ve bunun olması için elimden geleni yapacağım.




Ömrün uzun bahtın güzel olsun, rabbim tüm belaları kötülükleri senden uzak tutsun.
Seni bir an önce kucaklamak ve koklamak ümidiyle MİNİĞİM.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...