23 Aralık 2014 Salı

İki Kitap, Bir Film

Bir hafta aradan sonra merhaba. Elimdeki kitabı bitirmek için kendime sınır çizdim. Mecbur. Çünkü bloglara bir dalınca , bir bakıyorum akşam olmuş.

Sürünen Safiye kitabından sonra elime uff puff bişeyler alayım dedim ve Bağdat Caddesi Güzeli'ne başladım. Ama ne kitap. Bana göre çok gereksiz. Çünkü okumadan geçirdiğim zamanları telafi etmem lazım, bu kitap bana göre zaman kaybıydı. Ama içinde güzel tavsiyeler var.

Mesela;
".... Ayrıca kendini güçlü olmak için zorlama. Bazen insana bu hayatta güçsüzlük kazandırır."


".... Mutluluk hayatımıza verdiğimiz anlamdır. Önemli olan sensin. Geri kalan her şey senin bu hayattaki koltuk değneklerin."


"Bugünü değil, geleceği hayal edin.
Kendinizi herşeyin üzerinde görün.
Sanırım en mühimi insanın kendini sevmesi.
Başkalarının sevgisi ve ilgisi bir yere kadar. En sonunda sadece siz varsınız hayatta. Kendi biricikliğinize saygı gösterin." gibi.

Elinize aldığınızda bir günde rahatlıkla bitebilecek bir kitap. Kafa dağıtmak için birebir.Yaz tatili için ideal olabilir.

****

Sonra Zülfü Livaneli'nin ilk kitabını okuduğumda aşık olduğum Serenad'ından sonra Mutluluk kitabına başladım. Nasıl gerçek, nasıl acı, nasıl sefil, nasıl değersiz, iç acıtan hayatlar. Ve bunun yanında nasıl gösteriş budalası, nasıl lanet, nasıl iğrenç, nasıl yalancı, nasıl sapık, nasıl dinbaz, yobaz, moktan,  insanlar.
Mutluluğun peşinden koşan üç insan ve  yollarının nasıl kesiştiğini anlatan bir kitap.

Dayanamadım filmini de izledim. Gerçi tövbeliydim, okuduğum kitapların filmleri bende hayal kırıklığı yaratıyordu, izlemeyecektim. Ama kitaptan farklı bir sonla bitmesine rağmen, ben ikisini de beğendim. Zülfü Livaneli kitaplarını çok sevdim ben.






****

Bunlar da kızımın sanat eserlerinden sadece ikisi. Biri çekmecemde, biri masamda. Büyüyünce ressam olmak istiyormuş. Resim çizmeyi çok seviyor. Ve bu faaliyet hemen bitmesin diye elinden geldiğince renkli boyamaya, her rengi kullanmaya çalışıyor. En ince ayrıntıyı bile boyayarak.

İnşallah çok sevdiğin ve yapmaktan mutlu olduğun bir mesleğin olur canım kızım.

15 Aralık 2014 Pazartesi

6. AY ELA

Bu sabah çalıştığım için yine küfrederek geldim ofise. Özel sektörüne de, vicdansızlığıma da...
6. ay aşılarımız için sağlık ocağına gittik bugün. Gidene kadar yaşadığım stresi ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Ama dayanamayacağım, söylemezsem çatlarım. Yahu aşıya gidecez, Ece ye ceketini giydir, kapıları kilitle, bebek arabasını yüklen, sonra farket ki, battaniyesi yok Ela'nın. Ela yı taşıyan Hülya abla alsak iyi olur der. Arabayı bırak, kapıları aç, ayakkabını çıkar, battaniyeyi al. Arabayı tekrar taşı , indir. Apartman önüne çık, emzik yok. Bir daha çıkamazdım. Herşeyi düşünmek zorunluluğundan nefret ediyorum.

Yolda giderken ne dedi peki? Keşke aşıya gideceğimizi söyleseydin, güneş kremimi sürerdim. Gözlerimin nasıl açıldığını görmeniz lazımdı. Battaniye, emzik kimin umurunda? Yahu aşı son anda aklıma gelmiş sevineyim mi, yoksa önceden bilgilendirme yapmadığım için güneş kremini sürmeyen Hülya ablaya üzüleyim mi? Neden gözlerim açıldı biliyor musunuz? Bu kadın bize yürüyerek geliyor, neredeyse yarım saatlik mesafe. Sen evden çıkarken sürme, 5 dk lık gidiş mesafesinde olan sağlık ocağına giderken sürmedin diye hayıflan. Sanırsınız Sina Çölü'nü geçecez. Neymiş gelirken gölgeden geliyormuş. Ya sabır.

Sağlık ocağına vardığımızda mesai saatimin onbeş dk sı geçmişti zaten. İşini ağırdan alan hemşire sayesinde kızımı bırakıp gelmek zorunda kaldım. Emziksiz nasıl susturdular çok merak ettim.

8,5 kg 67 cm iz artık. Bir ağızdan, üç bacaktan aşı olduk bugün.
Tükürüyoruz, çığlık atıyoruz, gözlerimizi ovuşturuyoruz.
Yoğurtla hala pek aramız yok. Muhallebiye bayılıyoruz, soyunurken gıkımız çıkmazken, giyinirken kıyameti koparıyoruz. Hala mızırdanmadan, huysuzlanmadan uykuya dalamıyoruz.

Ateş düşürücü dışında peditusla da tanıştık bu ay.
Geçmiş olsun melek kızım.
Halasıyla cee e oynayan Ela

Dedesinin pidesi tanışan Ela


11 Aralık 2014 Perşembe

Nedir bizim yatağın sırrı?

İşin doğrusu ne biliyorum ama yapamıyorum.

Ela zaten beşiğinde ve bizim odada. Ama Ece de bizim odada, hatta babasının yerinde yatıyor.
Yazın bizim buralarda klimasız yatılmaz. Klima bizim odada. Ece yi aramıza alarak yattık bütün yaz, yatmak sayılırsa. Deli gibi yatıyor. En son babamız gecenin bir yarısı kalkıp salona geçiyor, sıcakta yatıyor.

Şimdi kış geldi. Derdimiz soğuk. Ece üstünü açıyor. Babası kıyamıyor. ( Ben kıyıyorum ya) Yazın yanımızda yatmaya alışan Ece, odasında yatmaya ikna olmuyor. Ağlıyor, yanımda yatmak için kırk takla atıyor. Odasında yatsa bile, uykuya dalana kadar beni yanında istiyor. Sonra gecenin bir yarısı yine yanımıza geliyor, örtünün üstüne yatıyor, hava soğuk, baba üç kişi yatamadığı için gece yine yatak değiştiriyor. Uykusu bölünüyor, sabahın köründe uyanıyor, asabi oluyor. Bulduğu çözüm ; Ece'nin yanımda , kendisinin Ece nin yatağında yatması. Benim için hava hoş.

Anne babanın ayrı yatmasının çocuk için  hiç de iyi bir rol model olmadığını biliyorum. Ama eşime de yazık, kızıma da yazık, bana da yazık.

Neden bu sıpalar anne babalarının yatağında bu kadar rahat yatıyorlar? Beşiğinde sürekli mızırdanan küçük sıpa bile, emzirdikten sonra bizim yatakta mışıl mışıl yatıyor. Seneye o da ablasının peşinden gelir bizim yatağa.
Yatağımız 3 sene önceydi sanırım, çöktü. Bildiğiniz eşim yatarken ve ben yatağa girmeye hazırlanıyorken, eşimin yatakta dönmesiyle hoop baş kısmından içine göçtü. Eşim neye uğradığını şaşırdı. Gözlerini açtığında ayakları kafasına gelmişti. Uzun süre yer yatağı olarak kullandık. Baya bir süre sonra sağlam para verip yeni yatak aldık. Hatta ölçüleri de büyüttük. Şimdi pişmanım çünkü yatak tekstilinde zorluk çekiyorum. Ama iki cüceden sonra 20 cm büyüttüğümüz yatakta bile bana düşen o fazladan 20 cm. Yan yatmaktan uyuşmuş olarak uyanıyprum her seferinde.
Kendi odasına sızlanarak yatmaya giden büyük sıpa. Şimdi bizim odada yattığı için haydi uykuya deyince ikiletmiyor. Sanırım sonunda yanına gideceğimi bildiğinden.
Çözüm?

Sabah bu kareden 10- 15 dk sonra, Ela'yı emzirirken Ece bana seslendi "anne gel". Gelemeyeceğimi Ela yı emzirdiğimi söyledim. Koşarak yanıma geldi elinde dişi. Kendi kendine dişini çekmiş , hiç de anası kılıklı olmayan kızım, cesur kızım.
İşte son halimiz. Dördüncü dişimiz de düştü. Birini anneannenin çatısına atmıştık. Diğer üç diş hala evde. Hoş kızlarımın düşen göbekleri bile hala evde. Evde kalacak benim kızlar anlaşıldı :P

10 Aralık 2014 Çarşamba

Buyrun çekilişe

Şansım yok ama belki 2015 te şeytanın bacağını kırarım. Çarkım döner ve şans bana güler.
Bir insan niye çekiliş yapar ki? Bunu hiç bir zaman anlamamışımdır. Yani tanımadığın birine hediye yollamak, sadece bloğun tanınsın diye yapılan birşey değildir heralde. Ama amaç karşı tarafı mutlu etmekse, bu hediyeleri alıp da mutlu olmayacak kadın tanımıyorum ben.

Şimdi bir kadın bunları görür de, çekilişe katılmamazlık edebilir mi? Kaybedeceğim bişey yok.


İşte size çekilişin adresi: Eylül'le gel
Bu da dün katıldığım çekiliş. Harika tabakların adresi.

Siz yine de boşverin, görmezden gelin.
İlla ki bu sene bir çekilişte tutturacağım. Öyle hissediyorum :P

9 Aralık 2014 Salı

Başlık bulamadım :)

Yeni yıl geliyor (muş). Benim ise tek düşündüğüm ömrümüzden gittiği. Ey zaman! Sana yetişemiyorum. 30 yaşına kadar sanki hiç yaşlanmayacak gibiydim. Ne zaman ki 30 a merdiven dayadık, ohoo 40 ın ucu görünmeye başladı bile.

Bu sene dışarı çıkamayız. Evde kutlayan birilerini bulmak lazım. Bana kalsa evde kalırım. Malum Ela evden başka yerde rahat etmeyecek, uykusu , emzirmesi, alt değiştirmesi. En güzeli evim. Ama benim büyük cadı tam bir alem cadısı. Elinden gelse eve girmeyecek. Gençliğini düşünemiyorum bile. Vallahi babası kulaklarından tavana asar onu :)
Neyse buluruz heralde gidecek bir yer. Malum çalışıyoruz, hazırlık yapmam zor olacak.

Kızıma yeni yılda hediye alsam mı? Ne alsam?

Yılbaşı ağacımızı süsledi kızım tek başına. Ama artık ağacımızı beğenmiyor. Seneye daha büyüğünü alacam, küçüğünü de Ela süsler artık.



Pek şanslı olduğum söylenemez ama Gulsah'in yılbaşı çekilişine bir katılayım bakalım, zira tabaklara bayıldım. Çok ciciler değil mi? Belki bana çıkar belli mi olur?  Aslında duyurmak istemezdim, çünkü kazanma yüzdem düşüyor :) Ne yani yalan mı söyleyeyim. Neyse el mahkum duyuracaz :) Aslında tabaklar çok kalitesiz. Aldatmaca bakmayın siz bu fotoğrafı paylaştığına :P Gülşah ben istiyorum bu tabakları :) Bana çıksın, benim olsun.



Bu arada Ece'nin üçüncü dişini çekti  dün babası. Çok komik oldu kızım. Okulda oynaya oynaya kanatmıştı zaten. Benim yüreğim kaldırmaz. İyi ki babası bu konulara el atıyor. Ben hayatta yapamazdım. Annem kabusumdu çocukken. İp bağlar çekerdi dişlerimizi. Iyyy. Nasıl ağlardım, nasıl korkaktım anlatamam. Gerçi hala korkağım. Kızım benden cesur maşallah. Dişlerin inci gibi dizilir inşallah. Sırada üst ikinci diş var. O da sallanıyor.

Başlıksız yazımız şimdilik bu kadar.
Kalın sevgiyle.

5 Aralık 2014 Cuma

Bir oturtamadılar gitti şu sistemi!

2015 te 20 yıl olacak liseden mezun olalı. Dolayısıyla evlenip anne olmayı bırakın, okullu oluncaya kadar inanın hiç ilgimi çekmezdi eğitim ile ilgili haberler. Biz de geçtik o yollardan derdim. Önce sınavların adının değiştiğini öğrendim. ÖSS - ÖYS farklı bişey oldular. Şimdi TEOG mu ne deniyor. LYS -LGS... inanın çoğunun açılımını bilmiyorum.
Birkaç tanıdığımdan öğrendim, Antakya'da oturmalarına rağmen, İskenderun'da ki okullara yerleştirildiklerini. Ne oluyordu, neden böyleydi bilmiyorum.

Biz bu sene okullu olduk. Zamanla biz de bu hengamenin içinde yerimizi alacağız.

Harfler değişti, kitaplar değişti, okumayı yazmayı öğretme sistemi değişti. Haksızlık etmeyeyim, biz daha ikinci dönemde okumayı zor öğrenirken, şimdiki çocuklar patır patır okuyor.

Andımız kaldırıldı.

Özel okullara devlet desteği verilmeye başlandı. Yirmibin bordrolu ailelere teşvik ödenirken, normal maaşlı ailelere çıkmadı.

Kreş için de bir yasa çıktı, çıkarılacaktı derken avucumuzu yaladık. Dört yıllık kreş hayatımızda devletin bir desteğini görmedik çok şükür. Belki Ela'ya yetişir yasa.

Ben kızımı devlet okuluna gönderiyorum. Süt iznimi akşam 1 saat erken çıkarak kullanıyorum ki, onu okuldan alıp eve beraber gidelim. Ve onu görünce ilk sorduğum soru: Oyun oynadın mı kızım?
Nasıl olsa önünde uzun bir eğitim süreci var, ne oynasa kar değil mi?

Erkekler kızlar ayrı okusunmuş. Eskiden beri bu böyleymiş aslında. Kabataş Erkek Lisesi, Çamlıca Kız Lisesi diye örnek veriyordu, televizyondaki vekil teyzem.
Benim aklıma sapıklık geliyor sadece. Art niyet geliyor.

Şimdi de Din Kültürü dersini 1. sınıftan vermek istiyorlar. Yahu ben veririm kızıma din bilgisini. Kızım okulda, matematik öğrensin, fizik öğrensin, bilim öğrensin, resmini çizsin, spora yönelsin, vicdanını geliştirsin, doğa nasıl korunur, trafikte nasıl hayatta kalınır, saygıyı sevgiyi öğrensin ...

Bazı ülkelerde enerji üretmek için geri dönüştürülecek çöp bulunamıyormuş. Millet çöpüne kadar kullanıyor. Diğer bir ülkede deniz üzerine güneş panelleri kuruluyor. Çok isterim kızımın bilimle uğraşmasını, doğaya duyarlı bir birey olmasını. Ben isterim, o ister mi bilmem.

Ama bakın bizim derdimize: Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi. Nedir bu din ile alıp veremediğiniz? Çocuklardan istediğiniz? Ben bu yaşımda hala dinimle, mezhebimle ilgili yazılar okuyorum. Okulda öğretilenlerden çok farklı şeyler okuyorum. Bırakın onlar da büyüyünce okusunlar, araştırsınlar.

Dayatmasanız olmaz mı?


1 Aralık 2014 Pazartesi

Haftasonu

Hava güzeldi. Bizim ofisçenek cumartesi çalışma sendromumuz var. Ece ile Ela, Hülya abla ile sahile çıktılar. Dönüşte bana uğradılar. Ece benimle kaldı.














Çıkışta; yukarıda görünen, belimize kadar uzanan saçlarımızı ani bir kararla kestirdik.
Çok zor ikna ettim kuaföre gitmek için. Nerdeyse zırtıllayacaktı. Saçlarını çok seviyor. Ben de , babası da. Ama kışın harbiden çok zor. Yıkaması, taraması, kurutması.
Ama fönden sonra kendi de beğendi. İtiraf etmedi önce, ama olumlu yorumlar duyunca çok sevdi saçlarının yeni halini.







Ve sonuç.






Ek gıdaya başladık yavaştan. Meyve ile aramız daha iyi.

İşte menümüz. Muz-Hurma-Tatlı patates

Akşama misafir vardı. Allahtan buzlukta stok var. Portakallı kurabiye yapayım dedim, mevsime uygun. Kurabiyeden öte bisküvi gibi oldu , pişirme süresini geçirince. Tadı yine güzeldi ama pek beğenilmedi ev eşrafı tarafından. O yüzden eklemiyorum. İşyerinde hallederim ben onları. Malum insan işyerinde ne bulsa yiyor sıkıntıdan.

Sevdiğimiz dostlarımız geldiler. Muhabbet güzeldi. Gelen iki aile dostumuzun da çocukları kızdı. O yüzden şanslıydılar.
Bir ara şöyle bir diyalog geçti.
Ben: Ne güzel tesadüf hepsi kız, aralarında erkek olsaydı çok sıkılırdı.
Eşim: Biz de sıkılıyoz da, sesimizi çıkarmıyoz :D

Pazar günü aile ziyaretleri. Eşimi işyerinden çağırdılar, koşarak gitti uyuz. Annemler İzmir'e gidecekti, onları yolcu etmeye uğradım. Bir ara kucağımda iki melek vardı.Sağ kolumda Ela, sol kolumda Alin Nur.
Eve döndüğümüzde dışardan yemek söyledik kendimize. Nuno halamız da katıldı bizlere. Sonrasında mis gibi sıcacık banyo ve uyku.

Ayın ilk günü ve yılın son ayına açtık gözlerimizi.

Bir yılı daha yedik ömrümüzden. İyi haftalar herkese.






Lepiska saçlı kızım :)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...