Cumartesi sabah 08:00 de evden çıktım akşam 20:00 idi kızımla eve girdiğimizde. Baba yoktu çoktan serin sulara doğru yol almıştı. Balık yakalamak umuduyla.
Kızıma hemen pirinçli çorba pişirdim. Sonra çöpü dökmeye indik. Babamız balık hevesiyle
dolu çöpleri de görmemiş. Sonra kuzumu doğruca banyoya soktum. Bu aralar hiç yıkanmak istemiyor resmen cebelleşiyorum. Banyodan sonra sütünü içerken çoktan rüya alemine dalmıştı yavrum. TV yi kapattım, ve başladım üstten üstten evi toparlamaya. İçimde bir heyecan, bir heves işlerim bitse de beni böyle pır pır ettiren işlerimin başına koyulsam diye, ne yaptığımı anlamadım.
Efenim ben bu coşkuyla gece 03:00 e kadar oturmuşum. Artık benim de bir hobim var. Eşimi şimdi daha iyi anlıyorum. Balığa çıkarken ki heyecanını. . Belki çok klasik ama ahşap boyamaya başladım. Hem de hiç kursuna gitmeden. Anneler günü için bir çerçeve alıp boyamıştım ya, malzeme alırken ordaki bayan bu son olmayacak demişti. Meğer ne kadar haklıymış. Şimdi o çerçevenin yanına takım olması için küçük bir de kutu aldım aynı şekilde süsleyecem. Ve yine anneler günü için kayınvalidemle anneme birer tepsi ile peçetelik aldım.

İnşallah alnımın akıyla çıkarım bu işten. Ve inşallah sıkılmam. Ama sıkılacağa benzemiyorum çünkü o kadar zevk alıyorum ki. Gece 3 e geliyordu kapı açıldığında . Eşim gelmiş ama balık gelmemişti. Buna rağmen nötrlenmişti. Keyifliydi. Benim belim tutulmuş farkına varmamışım. Malzemeleri görünce hem şaşırdı hem sevindi, kendime meşgale bulmamdan ötürü. Renkleri beğendi. Yorum yaptı, bu bana daha çok mutluluk verdi. Şimdi gözüm evdeki tüm kutuları keşfediyor. Sezobigo gibi hepsini boyayasım geliyor.
Pazar günü klasik bir kahvaltı faslından sonra yine sahile gittik maaile. Ordan parka ve ordan yine çay bahçesine. Balıklara ekmek attık. Eve döndüğümüzde Ece nin halini görmeliydiniz. Yolda emekledi kızım. Sonra terledi. Babasının aldığı şekerden dolayı yüzü zaten yapış yapış ve kırmızıydı. Allahım kendi kızımı tanıyamadım.

Şu surata bakar mısınız :) El yüz yıkandı, süt içilirken güzellik uykusuna dalındı. Benim gözler objelerde. Ama yapılması gereken işler var. Bir tarafı boyuyorum kuruması için bırakıp, yemeğe bakıyorum. Diğer tarafı boyuyorum , ütüye geçiyorum derken kuzum uyandı.
Uzun zamandır görmediğim anneannemlere gitmeye karar verdik de evden çıkamadık ki. Niye mi Ece hanımın ayak tırnaklarına oje süresi tuttu.

Bozulur diye de ayakkabılarını giymedi. Terlikle gitti süslü cadı. Neyse ki hava sıcaktı. Anneannemler çok mutlu oldular. Aslında çok ihmal ediyoruz :(
Eve geldik, Nihat Doğan'ı izleyip güldük. Ece hanımın uykuya geçisi biraz zaman aldı. O uyur uyumaz ben yine aynı heyecanla gece 01:00 e kadar hediyelerimle uğraştım.
Sabah kargalar botlarını giymeden uyanan kızım 07:00 gibi tekrar dalınca 08:00 de uyandırmayı başaramadım. İşe geç kalacam telaşıyla ne yapacağımı düşünürken kapı çaldı. Gelen babamdı, bize bişeyler getirmiş Ece gitmeden göreyim diye de erken gelmek istemiş. Allah göndermişti babamı sanki. Ece hanım zaten kreşe gitmeyi istemiyordu. Hemen uyandı anneannesine gideceğini duyunca. Dedesi bugünü de tatil ilan etti Ece hanıma. Neyse hadi bakalım yarın tıpış tıpış okula deyip kapıyı kapattım balkona çıktım.
Aşağıdan bana laf yetiştiriyordu hala: "yarın da okul yok " diye :)