tarif etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tarif etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Haziran 2017 Cuma

Tarif - Film - Bayram

Öncelikle şu sıcak yaz günleri için içinizi ferahlatacak bir limonata tarifine ne dersiniz? Tarif çok pratik. Umut Sepeti gayet ayrıntılı bir şekilde hem yazmış, hem video eklemiş.  Videoyu izlerseniz ne kadar kolay olduğunu göreceksiniz.

Görsel Umut Sepetim'den


1 adet dondurulmuş limon
1 adet dondurulmuş portakal
1 bardak şeker
2 lt ye yakın soğuk su.

Ben buzluğa konmuş limonla portakalın nasıl dilimleneceğini düşünüyordum. Muhtemelen taş gibi falan olurlar diye düşünmüştüm. Ama öyle olmuyormuş. Dilimleyip blenderda şekerle birlikte çekip püre haline getiriyorum. Sonra da su ekleyip süzüyorum. Portakalla limonun birlikteliği limonataya harika bir renk veriyor.  Annem eskiden Handan gibi yapıyordu. Limonları doğrayıp şekerle bir süre beklettikten sonra, yoğuruyordu. Sonra su ekleyip süzüyordu. İkinci tarifi limonları sıkıp şekerle kaynatıp konsantre elde edip saklamaya başladı. Ama bence hiç gereği yokmuş. Şimdi buzluğum bir sürü limon ve portakalla dolu. Dolabımda da hergün taze mis gibi limonata bizi karşılıyor.
Afiyet olsun.

İkinci tavsiye yine Handan'da görüp izlediğim Hidden Figures - Gizli Sayılar filmi. Tek kelimeyle muhteşem. Aynı zamanda iç burkucu. Ben o kadınların yerinde olsam, böyle dimdik ayakta duramazdım. Bu kadar ayrımcılığa tabii tutulup, bu kadar istikrarlı, azimli olamazdım. Şiddetle tavsiye ederim. Sırada yine Handan'ın izlediği benim gözden kaçırdığım ve Şebo'nun da izlenmeli dediği diğer filmlerde.

İyi seyirler.

Ve son olarak herkese;


27 Ocak 2017 Cuma

Tatilde ne mi yapıyoruz?

20 Ocak itibariyle tatile girdi canım kızım. Dolayısıyla beni aldı bir gerginlik. Çünkü tatil demek sıkınılan günler demek. Hemen planlar yapmalı. Kızımın ilk planı işyerime gelmek. Anne patron orda mı? Anne bugün işyerine gelim mi?

Tatile girmeden zor bela karar vererek seçtiğim iki puzzle siparişi vermiştim. İlk önce puzzle a başladık 500 parçalık olanla. Ben kızımdan daha heyecanlıydım ama evdeki minik cüce bir rahat vermiyordu ki. Biz puzzle yaparak kafa dağıtmayı beklerken parçası kaybolacak diye gerildik resmen. 1 saat sonra halımızı toplayıp kaldırdık. Artık sesim yükselmeye başlamıştı çünkü.

Pazartesi ve salı günü öğleden sonraları işyerime geldi. Ödevlerinin birazını da burada yaptı.

Çarşamba akşamı örgü öğretmeye karar verdim kendisine. Bu blog sayesinde heveslendim. Önceden aldığım örgü şişlerini çıkardım ve başladım anlatmaya. Benden öğretmen olmazmış onu anladım. Çarşamba akşam başladığımız örgümüzü ertesi gün ben işteyken bozmuş. Perşembe akşamı yeniden başladık. Sonuç gayet güzel şimdilik. Ben de kızım kadardım annem bana örgü öğrettiğinde. Açılın örgü dünyası Elif Ece geliyor :)
İki sıra sonra aradan ilmek kaçtıysa da yakaladık bir yerden :) İki şişle örmeyi, tığla örmekten daha çok sevdi. 



Sonra takip ettiğim bloglardaki  tatil faaliyetlerini okuyunca gözüme şu çarptı. Tuzdan seramik hamuru. Hemen not ettik yapılacaklar arasına. Benim tarifim 1 bardak tuz - 2 bardak un - 1 bardak su. Hemen yoğruluyor ama çocuklar hamuru şekillendirirken elleri beyaz beyaz oldu. Ece çok sevdi bu faaliyeti. Akşam geç olmuştu fırınlayamadım. Kendi kendine kurur diye umarak bir kenara bıraktım. Sonra boyama aşamasına geçecez.


Bugün cuma, yengesi avm ye götürecekmiş. Bugünü de kurtardık ;)

Evet yarından itibaren izinliyim 8 gün. Asıl eğlence şimdi başlıyor. Kendi çapımda bir liste yaptım kızlar için. Onu da tatil dönüşünde paylaşmaya çalışırım. Çünkü ben telefondan pek bloğa girip post yazamıyorum. Çelıncın kalan sorularını şimdiden hazırladım. Evden direkt yollayabileyim diye.

Hepinize iyi tatiller.
Sağlıcakla kalın.

18 Ağustos 2016 Perşembe

Bizden

Son bir kaç postta hiç bizden bahsetmemişim. Yaz bitmek üzere ve biz kızlarla doğru dürüst bir şey yapamadık bu sene. Daha havuza götüreceğim onları söz verdim. Hafta sonları anneannenin orda denize giriyoruz bazen.



Apartmanımıza yeni komşular taşındı, biz evde yokken kızları gelmiş. Ece yi sormuş kapıyı açan eşime : " bu evde bir kız varmış, onunla tanışmaya geldim, burda mı acaba?" :) Biz evde yoktuk. Ama sonra denk gelip tanıştılar. Yeni arkadaşımızın adı Narin. Ece den bir yaş büyük. Okula da beraber gidip gelirler artık. Dün akşam hafıza kartı oynadık hep beraber, çekirdek eşliğinde.

Çekirdeği balkonda yedik, malum pek dökülür saçılır. Ama bu aralar evin temizliğine eşim el atmış durumda sağolsun. Yerleri silip, balkonu yıkıyor, toz alıyor, banyoyu da bazen yapıyor bazen bana bırakıyor. Ama temizliği sevmeyen bana ilaç gibi geliyor.


Bir de geçenlerde şu sitede gördüğüm harika poğaçalardan yaptım. Tarife birebir sadık kaldım ve muhteşem oldular. Eşim bayıldı. Tam bir poğaça canavarıdır kendisi. Şimdi ne zaman misafir gelse benden poğaça yapmamı istiyor. Kalanı buzluğa atıyorum. Fırında ısıtınca yumuşacık oluyorlar.




Haa son olarak da, bitirdiğim kitaptan bahsedeyim. Okuyunca neden bir zamanlar yasaklı olduğunu anlıyorsunuz. Kitapta siyasetin işleyişi o kadar güzel anlatılmış ki, şaşıp kalıyorsunuz. Şu zamanda olanları daha iyi kavrıyorsunuz. Eminim çoğunuz okumuştur, ama bu da okunması geç kalan kitaplardan benim için.



İş arkadaşım kütüphaneye abone, kendisine kitap almaya gidiyordu. Kendisinden bu kitabı istedim ve gelen eski basımı görünce hem şaşırdım hem çok mutlu oldum. İçinde yabancı kelimeler var, altları çizilmiş. Kitabın kokusu bambaşka. Kitabın tadı hala damağımda. İstenirse bir günde çok rahat okunabilir. Şiddetle tavsiye ederim.

En son olarak header ım sevgili Naz'ın hediyesi. Kendisi 1. yılı şerefine herkese çok güzel headerlar hediye ediyor. Şansınızı kaçırmayın derim. Sevgili arkadaşım çok teşekkür ederim. Tam istediğim gibi olmuş. Sağdan kırptı biraz ama olsun. Uğur böceklerini kızlarım o kadar çok seviyorki, beni çok mutlu ettin.

Herkese sevgiler, saygılar efenim.

13 Nisan 2016 Çarşamba

Dün bir poğaça yapmışım. Offf

Benim sicilim çok bozuktur poğaça konusunda. Bir türlü beceremem. Ki kızım , kocam çok severler poğaçayı. Ama naptıysam beceremedim onlara hitap eden bir poğaça yapmayı.Geçenlerde bloglardan birinde bir tarif gördüm. Hepsi evdeki malzemeler. Yapabilirsin be Nilo dedim kendime.

Tarifi, yapılışı blogda anlatılıyor. Birebir uyguladım. Ya benim ellerim çok bulanıyor hamura. Poğaçanın kuralı mıdır bu? Hamurunu da cıvık tutmayı beceremiyorum nedense. Herşeyi birebir uyguladım. Sadece şekil verdikten sonra bir saat yerine yarım saat beklettim tepside. Çünkü tadına bakmadan uyumayacaktı büyük sıpam.

Sonuç mükemmelll!!. Bayıldık. Şiddetle tavsiye ediyorum. Gerçekten başlıkta yazdığı gibi pastane poğaçası tadında. Tam bir fırın tepsisi çıkıyor verilen ölçülerle. Bir kaçını buzluğa attım, kızımın okul beslenmesi için. Ama bize yetmedi. Sanırım bu akşam tekrar yapacağım. Bu sefer peynirli deneyeceğim özel istek üzerine.

Yaparsanız pişman olmazsınız. Teşekkürler Portakal Ağacı.




12 Nisan 2016 Salı

Mutfağa girince neden çıkamazsın?

Kızım okuldan çıkıp eve geçince illa arar beni.Ben de başlarım hemen emirlere.Yemeğinizi yeyin sonra da ödevlerini yaparsın dedim Elif'e. Sen ne getirecen bize dedi. Genelde ofiste yemek artınca eve de götürüyorum. Baya pratik oluyor. Annecim bugün yemek kalmadı dedim. Zaten öğlen yerken boğazımdan zor geçmişti. Kuzum çok sever çünkü taze fasulyeyi. Peki kalsaydı ne getirecektin diye sorunca taze fasulye dedim. Mmm bayılırım dedi. Bunu duyduktan sonra, eve giderken hangi anne almaz fasulye? Allahtan manavda taptaze fasulye buldum. Ece ye kalsa hemen akşam pişirip yemek istiyor. Ama bu sefer saat 8 i bulur akşam yemeği.

Çocuklar yemişti yemeklerini eve vardığımıda. Babamıza biraz yemek ısıttım. Ela hanım huy edindi, yemeğini yemiş karnı tok da olsa illa babasının yemeğine musallat olur adama bir türlü rahat yemek yedirmez.

Mutfağı topladıktan sonra  şu blogda gördüğüm muhteşem tatlıdan yaptım. Ama iki çocukla mutfağa girmek gerçekten zor arkadaşlar. Biri odadan ödev sorusu sorar. Diğeri tezgaha oturmak ister, kendi karıştırmak ister. Kazasız belasız bunlar çıktı ortaya. Kıvamı tutturamadım diye korkmuştum. Ama kremayı ekleyince tam kıvamında oldu. Üzerine beyaz çikolata rendeledim. Ama tatlının soğumasını beklemeliydim :) Eridiler. Önce tencereleri yaladılar. Yetmedi her biri bir cup pudingi mideye indirdi. Benden muhteşem görseller beklemeyin. Olmuyor bir türlü.

Sonra yatış pozisyonuna geçtik. Benim de içim geçmiş her zaman ki gibi. Eşim uyandırdı. Uyanınca elimde pudingle buldum kendimi, tadına baktım. Nefisti.

Sonra içime sinmedi mutfağa geçtim. Saat 22:00 ye geliyor. Ece ile ayıklamıştık fasulyeyi. Anne bu yaz çok fasulye yapalım olur mu dedi. Ama baban sevmiyor dedim. O ne anlar ki yemekten dedi :)  Fasulyeyi bugün bakıcı ablamız pişirsin diye hazırladık ama Ece benim pişirmemi istemişti. Dayanamadım girdim mutfağa. Yanına pilav da pişirip huzurla daldım uykuya. Gece yatağımıza gelip, yastığıma musallat olan ve beni yastıksız bırakan bücürü saymazsak :D

Sabah Ece naptı dersiniz? Kahvaltısını fasulye ve pilavla yaptı. :D

Çok şükür yemek sorunu yaşamadım kızlarımda. Hoş genlerinde var.

Sağlıcakla kalın.







17 Kasım 2014 Pazartesi

Aşure ve Triliçe

Bu seneki aşure fotoğrafları Ece'den. Ben başka bişeyle uğraşırken çekmiş. Tesadüfen gördüm. Yoksa eklemeyecektim bloğa. Bana göre hergün olsa yiyebileceğim bir tatlı aşure. Ondandır bu sene iki tencere yaptık. Annem yaptı sağolsun. Nefis oldular. Her ne kadar yapmasını bilsem de annemin eli değince bir başka oluyor sanki herşey.



Blogların birinde rastladım triliçe tatlısına, ilgimi çekti. Evde sütte vardı. Fotoğrafını çekmedim çünkü sütü fazla karameli az olmuştu. Buna rağmen ben beğendim. Çok hafif bir tatlı. Eşim sadece tadına baktı, Ece ise ağzına bile koymadı. Bir borcamı ben yedim desem abartmış olmam. Ama bir daha deneyeceğim kesin.

Tatlıya olan zaafımdan nasıl vazgeçebilirim bilmiyorum. Çok seviyorum. Sigara tiryakileri yemekten sonra hemen yakarlar ya bir tane, ben de tatlı ne var acaba diye bakıyorum çekmeceme. Evde tatlı olunca acayip mutlu oluyorum. Biliyorum hiç sağlıklı değil, kanserin bir numaralı dostu. Ama engel olamıyorum nefsime. Yiyip yiyip kilo almayanlara da uyuzum.

Bu aralar doğum günü ile bozdum kafayı. Yumurta kapıya dayanınca tutuştum. Güya birşey yapmayacaktım bu sene. Ama olur mu? İlla kendimi yormam, yeni şeyler denemem lazım. Hepsi sıpa kızım için. Okuldan beş kız arkadaşını davet ettik. Genelde evimize yakın oturanları seçtik. Umarım diğer arkadaşları üzülmez. Malum ailede hiç çocuk yok Ece nin yaşıtı.  Bakalım eve nasıl sığacağız?
Şimdi fellik fellik ne yapabilirim diye araştırıyorum. Konseptimiz kızımın istemesiyle, Disney prensesleri.
Süslemeler, ikramlar, hatıra çerçevesi, hediyelikler... yapacak çok iş var. Bu hafta artık erkenden uyusunlar diye gözlerinin içine bakacağım çocukların. İnşallah cumartesi günü izin alabilirim.

Heryanım liste doldu yine. Ece nin elbisesi, ayakkabısı tamam, pasta siparişi tamam, parti için tabak çanak tamam,... Oy oy daha yapacak bir sürü şey var.

Haydi bana müsaade.

Herkese iyi haftalar.


16 Ekim 2014 Perşembe

Dün gecenin hasılatı: SÜRK

19 haftalık doğum izninden sonra işe döndüm. Koşturmacalı bir yaz döneminden sonra kızım okula, ben işe. Süt iznimi akşamları bir saat erken çıkarak kullanıyorum. Ece yi okuldan alıp öyle geçiyorum eve. Bizim artık Hülya ablamız var. Eylül ayında işe başlamadan bir ay önce katıldı ailemize. Ben çalışacağım için artık çocuklardan ve yemeğimizden sorumlu kendisi. Hülya abla bizim ilk görüştüğümüz kişi. İlk görüşte sevdik biz onu. Arada tanıdıklar da olunca içimiz pek bir rahat etti. Yani artık evde yemeğim olduğu için tek koşturmaca sebebim Ela oluyor. Bu koşturmacalar Ece ye hiç uymuyor ona kalsa yolda sallana sallana eve gitmek ister.

Yemek yedikten hemen sonra ödevlere başlıyoruz. Bana kalsa eve girer girmez başlarım ama hem çocuğa yazık, hem de benim ağırkanlı kızım için hemen diye bir tabir yok maalesef.

"Tttıı" fasikülü bitecek denmiş. Yani sekiz sayfa ödev bizi bekliyordu. Evde çok güzel okuyan, yazan kızım dün okulda yanlış okumuş. Öğretmen de kızmış." Haklı " dedim sana kızmakta, çünkü senden çok emin. Yanlış okumak öğretmenini şaşırtmış dedim.
Bütün akşamımız Talat'a alet aldırmakla, Ela'ya et tattırmakla, Lale'ye ip atlatmakla geçiyor.
Aslında yazısı çok güzel ama bu sayfada saat artık 22:00 yi geçmiş ve Ece de baya yorulmuştu. Ertesi güne sadece okuma ödevlerimizi bırakıyoruz. Çünkü Hülya ablamızın yapacağı o kadar çok şey oluyor ki, ödevleri yetiştiremez. Bu fotoyu dayımıza yollamak için çekmiştim , pek net çıkmamış herzaman ki gibi. Bu saatte Ela ve babamız çoktan uyumuş oluyor.
Ece ödev yaparken benim aklım mutfakta yoğrulmak için beni bekleyen sürkte. Sürk sanırım sadece bizim yöreye özgü bir kahvaltılık. Tuzsuz çökelek ve içine katılan baharatlarla yoğrulup hazırlanan nefis bir şey. Normalde hep annem yapıp bana verir ben ilk defa yapacaktım. Sebebi de Ece nin alerjisi. Dün doktora kontrole gittik ve herşey yolunda dedi dr ama hala market ürünleri yasak. Bize göre bu alerjinin sebebi stres. Ama yine de yediklerimize dikkat etmekte fayda var. Renkli, boyalı, asitli, baharatlı, katkı maddeli şeyler yasak dedi dr. Evde yapılan herşey serbest. Şimdi cips istiyor benden, tek zaafı. Artık onu da evde yapacağım. Varsa pratik, kızartmasız tarifleriniz çok sevinirim. Sabahları sadece evde sütten yaptığım peynir domates ve zeytin yiyordu epeydir. Sürk de çeşit olur diye düşündüm.
1 kg tuzsuz çökelek
2 çay kaşığı kimyon
Bir dolu avuç kekik ( bizim buraların yabani kekiği)
1 çay kaşığı karabiber
1 çay kaşığı pul biber
Yarım çay kaşığı tarçın
1 yemek kaşığı çörekotu
1 yemek kaşığı tatlı biber salçası
1 tatlı kaşığı acı biber salçası
2-3 çay kaşığı da tuz

Yoğururken tadına bakıp damak tadınıza göre ayarlayabilirsiniz çeşnileri.

İçli köfte yoğurur gibi bir güzel yoğuruyoruz. Yoğurması zor bişey değil. Ben tek başıma ve ellerim bulaşık olduğundan fotoğraflayamadım. İşte sonuç. Yoğurması ve şekillendirmesi yarım saat falan aldı. Kağıt mendil serili bir tepsiye dizdim. Artık kurutma safhası. Ama bizim buralarda güneş bir kaç gündür göstermiyor kendini. Üzerine temiz bir tülbent serilip güneşte kurutuluyor normalde. İki üç günde kurur ama benim yaptıklarımın kuruması daha uzun sürecek sanırım. Altındaki kağıtlar ıslandıkça değiştirmek gerek. Kuruduktan sonra ( taş gibi olmayacak, amaç suyunu kurutmak, elinize aldığınızda şekli değişmeyecek sertlikte olmalı) ister poşetlerde buzluğa koyabilirsiniz, iste kavanoza koyup üzerini zeytinyağı ile doldurabilirsiniz. Bir de küflendirenler var ki, allah affetsin. O nasıl koku öyle! Kahvaltı servisinde de dilimlenip zeytinyağı ile servis yapılıyor. Salatalara konabiliyor, salatası yapılabiliyor, yine bizim buraların biberli ekmeğine , ıspanaklı böreğine katılabiliyor.

Çökelek o kadar suluymuş ki, sabah kalktığımda bu haldeydiler. Hülya ablamız yeniden şekillendirdi.

Afiyet olsun.

18 Mart 2013 Pazartesi

Sini Köfte (Oruk)

Başlıktan da anlaşılacağı üzere, içli köftenin tepsideki hali = yani tembel avrat işi olanı :D

Ama eşim bayılarak yedi ya, gerisi hikaye. Ona diyorum senin böyle iştahla, severek yediğin yemekler yapmak beni çok mutlu ediyor diye. O da ısrarla yemek seçmediğini iddia ediyor ama beni kandıramıyor. Böyle yemekler yapınca kendimi daha bir kadın, daha bir eş , daha bir anne gibi hissediyorum nedense.

Ölçü isteyeceksiniz şimdi siz, ama üzgünüm. Kayınvalidem misafirine patatesli köfte ikram edeceği zaman her daim fazla yapar ve ertesi günü menüsünde illa tepside köfte olur. Bence çok pratik bir fikir.

Yarım kg dan biraz az kıymayı ( evde bıçak kıyması vardı) üç soğanla çok az yağda kavurdum. Tuz ve karabiber ekledim.

Tepsiye yarım kg dan fazla ince bulgur koydum. Bir bardağa yakın irmik ekleyip sıcak suyla ıslattım. Birer kaşık domates ve biber salçası ile tuz ve kimyon ekledim. Daha sonra da 4 tane rendelenmiş patatesi ekleyip iyice özleşene yani sakız gibi olana kadar yoğurdum. Yağlanmış tepsiye hamurun yarısını döşedim. Üstüne kavurduğum kıymayı yaydım. Kalan hamuru da yama yama yaparak üzerini kapladım. Bıçakla verev şekilde dilimledim. Geniş uçlu bıçağın ucuyla hafif bastırarak yuvalar yaptım. En üstüne de zeytinyağı gezdirdim. Yarım saate yakın fırında kaldı. Kenarlarından belli oluyor zaten pişip pişmediği. Sıcak sıcak yemek isterseniz dilimler dağılacaktır. Ama biraz soğuduktan sonra gayet rahat servis edebilirsiniz. Afiyet olsun.

Geçen haftanın menüsü  prenses spesyeli pizza.

Babişkomuzun Ece'ye süprizi. Ben de nasiplendim.:)
 Çekilmek için kendiliğinden poz veren cimcime.


İyi , mutlu haftalar.

6 Mart 2013 Çarşamba

Susamlı Cips

Dün evde temizlik vardı, dışarıda da fırtına. Ben üzülüyorum temizlik boşa gidecek diye, koca çıldırıyor kafayı bunlara takıyorum diye. Haksız değil ama elimde değil napim?

Neyse işyerinde evde yapılacaklar listesini oluşturuyorum kafamda. Hiç bitmez zaten o liste. Öyle bir huy ki, o listedeki maddelerin hepsi yapılınca acayip bir huzurla uyuyorum.

İşte dün akşam ki yapılacak listemde bu Susamlı Cips de vardı. Onu görür görmez aklıma düşmüştü bir kere. Ee dün evde yapılacak pek bişey olmayınca da daldım mutfağa (kahretsin klavyenin pili bitmek üzere. bazı harfler eksik olabilir, mazur görünüz pliz.)

Önce makarnalı börek yaptım. Ardından yeni tarif deneyecek olmanın verdiği heyecanla gevrek kurabiyelerimi yapmaya girişecektim ki, iş arkadaşımdan telefon geldi. Uçuşundan kırk dakika önce beni arıyor biletini değiştirmediğimi söylüyor. Oysa ona sms atmıştım ve aramıştım o da benimle konuşmak yerine meşgule düşürmeyi tercih etmişti. Biletini online aldığı için değişikliği sadece kendisi alandan yapabilirdi. Yıllarca uçan kendisi, bunları bilmesi gerekirdi. Sms imi almamışmış. İyi o zaman açsaydın telefonunu seni aradığımda. Bu bile engel olamadı kurabiyelerimi yapmama.

2 yumurta akı
2/3 çaybardağı pudra şekeri
2 tepeleme yemek kaşığı tereyağı (erimiş)
2/3 çay bardağı un
2,5 çay bardağı susam ( evdeki susamım 2 çay bardağı çıktı sadece)

Önce yumurta aklarını pudra şekeriyle çırptım. Tereyağını ekledim. Sonra da un ve susamı. Tatlı kaşığıyla tepsiye aralıklı dizdim ve üzerlerine bastırdım. Büyük ve ince olmasını istiyodum. 20 adet çıktı. Ama maalesef salona girip gelene kadar ben yakmıştım cipslerimi :( Eşim dalga geçti, " bizim mutfağa meteor düşmüş"  diye. Buna rağmen üç taneyi indirdi mideye. Ece'de sabah iki tane yedi.

Tarifi burdan aldım. Biliyorum yine benzemiyor benim yaptığım ama tadı gerçekten çok güzel. Kesinlikle tekrar deneyeceğim. Ve bu kadar yaymayacağım hamuru çünkü pişerken zaten yayılıyor.



Fonda İlhan İrem çalıyor. Hava soğuk ama güneşli. Üç gün üst üste post yazmışım, akşama da Kuzey var değmeyin keyfime.

Afiyet olsun. Denerseniz pişman olmazsınız.


4 Mart 2013 Pazartesi

Çiş Sorunsalı

Artık gerçekten gına geldi, " anne çişim geldi" cümlesinden. Kesinlikle anormal giden bişeyler var.
Bu durum hemen hemen üç haftadan fazla bir süredir var. "Anne çişim geldi" tuvalete koş, bekle bekle - oturur oturmaz da yapamıyor ki, konsantre oluyoruz, çişimizi yapacağımızı rahatlayacağımızı düşünüyoruz - sonra bir - iki damla yapsın , kalksın, altını temizle, üzerini düzelt, yaptığın işe geri dön.

On dk geçmesin tekrar. Yaptığın işe geri dönüp, bitiremeden tekrar. El yıkamaktan eller haşat, havlu sırılsıklam. Tekrar , tekrar. Değiştirdiğimiz çamaşırın haddi hesabı yok.

Ece hanımın doktorlarla yıldızı hiç barışmadı. Allahtan Nuno halamız laborant. Geçen hafta idrar tahlilimizi yaptı; sonuç temiz. Üzülsem mi sevinsem mi bilemedim. Çok şükür.

Ama bu sabah öğretmeni de sordu bu durumu. Çünkü kreşte de sürekli altına kaçırdığını ve çamaşırını değiştirmesini söylüyormuş öğretmenine. Hatta bağırıyormuş, arkadaşlarının yanında. Hoppalaaaa!

Ya sabır. Cumartesi akşamı benim hatırladığım 5 kere falan değiştirdi çamaşırını. bir damla bile değiştirmesi için yeterliydi. Ürolog yolları göründü. Şimdi bir de bildiği halde sürekli erkeklerin neden ayakta çiş yaptığını sorup duruyor, pis pis sırıtarak. Ben nette -sürekli tuvalet ihtiyacı- diye araştırırken, yanıma gelip "erkekler neden ayakta çiş yapar? onu da araştırır mısın anne?" diyor. Dün banyoda ayakta çiş yapma girişiminde bulundu. Kardeşi olursa erkek kardeş istiyormuş. Hatta çişini kendi yaptıracakmış, altını kendi değiştirecekmiş. Pipisi olduğu için bu çok kolay olacakmış.
Kreş müdiremizi arayıp psikoloğun gözlemlemesini ve sınıf öğretmeniyle istişarede bulunmasını rica ettim. Tabi öncelikle benim dr a götürüp herhangi bir sağlık problemi olup olmadığını öğrenmem gerek. Bu davranışlar psikolojik mi, yoksa bir sorun mu var netleştirmem lazım.

 Aşağıdaki kelebekten çıkan notum

Kızımın benim için kreşte hazırladığı doğumgünü kartım
Hayatımda oldukları için şanslı olduğum insanlara sahibim ben. Bu sene doğumgünümü çekirdek aile kutlama kararı almıştık. Ama eşimin ailesinin içine sinmedi ve bizi yemeğe davet ettiler. Nuno halamız benim için pasta da yapmıştı. Herkes benim için toplanmıştı. Ece şaşırdı; " ama senin doğumgünün geçti anne" dese de mumları söndürmekten kendini alıkoyamadı. Beni çok duygulandırdılar, sayelerinde 34 yaşımı mutlu bir şekilde karşıladım. Kendileri gibi ince bir hediye almışlar, az kalsın beni ağlatacaklardı. İyi ki varsınız. Hep birlikte nice senelerimiz olsun inşallah.



Doğumgünümden sebeplenen bir cüce var karşınızda. Forumda süpriz yapıp,hediye yollamayı seven bir arkadaşım var benim. Başkasını mutlu edince, mutlu olan kendi güzel, yüreği güzel Neslihanım var. Unutmamış Ece me de hediye yollamış ve Ece hanımın gönlünü kazanmıştır kendisi. İşte kelebekli saatimiz. Seni çok seviyorum Nessim.





Ve sırada benden pek geçerli not almayan, ama kesin yapım hatası olan elma cipslerine. Calliou efendide duydum ben elma cipsini. Deneyelim bakalım neye benziyormuş dedim. Dün burada toz fırtınası vardı, çakıldık kaldık evde. Hiç şikayetim yoktu. Çünkü evde olmayı seviyorduk biz ailecek. Elma cipslerini denemek için güzel fırsattı. En azından kızımın ne yediğini bilecektim. Bizim evde cipse karşı zaafı olan bir baba - kız var da.

Üç küçük yeşil elmayı bıçakla ince ince dilimlemeye çalıştım. Üzerine göz kararı şeker serptim ve de tarçın. Yağlı kağıt konmış tepsiye dizdim. 100 derecede bir saatten fazla kaldılar fırında. Ara sıra çevirdim elmaları. Ne kadar ince dilimlersen, o kadar çabuk kavuşuyorsun ciplesirine. Pişerken evi harika bir koku kapladı.

Cipslerimiz çıtır çıtır oldu ama tadında bir gariplik vardı. Bence elma seçimim yanlıştı. Çünkü hiç şekerli olmamıştı ve ekşimtırak elma pişince pek nahoş olmuştu. Bence sarı ya da amasya elmasıyla denenirse daha güzel sonuç elde edilir. Ve belki de şeker miktarı biraz arttırılırsa.




Üç küçük elmadan bir fırın tepsisi doldu ama sonuç olarak küçük bir tabak elma cipsimiz oldu. Ve hepsi de yendi bitti. Tekrar deneyeceğim kesinlikle.







Sağlıklı haftalar.

30 Ocak 2013 Çarşamba

Bayatları değerlendirmece

İlla kalıyordur dolapta bir tabak pirinç pilavınız. Ben pilavı hergün olsa yerim ama sıcak ve taze yapılmışını severim.
İşte sizde de böyle kalan bir tabak bayat pilav oluyorsa , mücver yapabilirsiniz. Bunu forumdaki arkadaşım Selda'dan öğrendim.
İçine istediğiniz yeşilliği doğruyorsunuz, yumurta , gerekiyorsa biraz un, karabiber tuz ve mücveriniz hazır. Geçen çarşamba misafirlerim vardı, kayınvalidemler.
Dolaptaki bir tabak pilavı çıkardım, evde pırasa vardı bir sap doğradım. Peynir ve maydonoz ekledim, iki yumurta kırdım, bir kaşık un ekledim, pul biber ve karabiber ekleyip birer tatlı kaşığı şeklinde küçük küçük kızarttım. Herkes bayıldı. Eminim siz de beğeneceksiniz.



İkinci tarif Yemek Vakti Aylin'e ait. Pazar sabahı kahvaltımızın gözdesi oldular. Tabi benim yaptığımla, Aylin'in yaptkları arasında dağlar kadar fark var o ayrı.

Aylin'in tarifi şöyle : 
PEYNİR SUFLESİ(4 adet)

3-4 dilim bayat ekmek  ( Ben yarım bayat ekmek kullandım.)
1 yumurta (2 tane kullandım)
1 çay bardağı süt
2 yemek kaşığı sıvıyağ
1 çay kaşığı kabartma tozu (unutmuşum)
1 tatlı kaşığı tereyağ (onun yerine de sıvıyağ ekledim)
1,5 su bardağı peynir (evde ne varsa kaşar,tulum,beyaz vs)
Tuz  (hiç eklemedim)


Ekmeği rondodan geçirdim. Üzerine evdeki köy peynirinden iki küp, bir de beyaz peynirden ekledim. İki yumurta kırdım, maydonoz doğradım çok az ve diğer malzemelerle karıştırdım. Benim sufle kalıplarım yok, ilk önce tepsiye yaymayı düşündüm ama sonra aklıma muffin kalıpları geldi.
Benim yaptığım ölçü ile 12 tane çıktı. En son fırını kapattıktan sonra da üzerlerine küçük birer dilim kaçar peyniri koydum. Eşim ve kızım çok beğendi. Teşekkürler Aylinciğim.

Ve geçen haftaki çay davetimden arta kalanlar da bunlardı :)


İki renkli kurabiye (içinde ekstradan 1 yumurta, bir portakal kabuğu rendesi ve bir kabartma tazu var.)

Kreşin paylaşım gününden payımıza düşenler

Un helvası (İki resim arasındaki farkı bulmaya çalışmayın sakın :) Ben sütle yaptım )

Gördüğünüz gibi hiç bir tarif aslına uygun bir şekilde yapılmadı. Siz de istediğiniz şekilde , damak tadınıza en uygun şekilde değiştirip, uygulayabilirsiniz. 

Fotoğraflar maalesef masa kurulurken değil, toplanırken çekildi.

Afiyet olsun.




13 Aralık 2012 Perşembe

Yerli malı bunlar :)

13.12.12 tarihinde okullarında kutlayacakları yerli malı haftası için bizim payımıza börek düştü.
Ece hemen atladı patatesli diye. Bir de okuldaki gibi istiyormuş. Sordum nasıl yaptıklarını, harcını hazırlayıp fırına yolluyorlarmış. Kayık börek yaptırıyorlarmış. Dedemize yakın olsak yollardık fırına ama , akşam harcını hazırlasam bile sabah 7'de börek yapan fırın yoktur. Aslında vardır da, işime gelmedi anlayın işte :D

Ben de yufka aldım. Geçenlerde Serpil'in bloğunda gördüğüm patatesli karnıyarık böreğinden yapayım dedim. Serpil tarifi silmiş bloğundan.

6 tane patatesi haşladım. 2 tane soğanı yemeklik doğradım. Zeytinyağında kavurdum. Pul biberim acı olduğu için bir tatlı kaşığı tatlı biber salçası ekledim. Kimyon, tuz, karabiber ekleyip karıştırdım. Küçük küçük doğranmış patatesleri ekleyip, iyice karıştırdıktan sonra söndürdüm. En son da yarım demet maydonoz doğradım.
Sıvı harç için de, göz kararı süt, yoğurt, sıvıyağ ve iki yumurtayı çırptım. birazcıcık da karbonat ekledim.

Birinci yufkayı serdim tezgaha. Heryerine sıvı harçtan sürdüm. İkinci yufkayı da üzerine serdim. Çok az yoğurtlu karışımdan sürüp 16 parçaya böldüm. Geniş taraflara dolu dolu birer tatlı kaşığı patatesli harçtan koyup kalınca sardım, sigara böreği gibi.Koydum bir kaba, sardım kaldırdım dolaba.Bütün bu süre zarfında Ece vik vik vik dibimde.

Sıra geldi Kuzey'i izlemeye . Handan Style :D Güzel bir bölümdü.

Sabah 06:30 da kalk borusu çaldı. Börekleri çıkarttım dolaptan.Tepsiye dizip, bıçakla küçük kesikler attım karınlarına. Evde domates biber yoktu ben de küççücük birer sosis koydum karıncıklarına. Üzerlerine yoğurtlu harçtan ayırmıştım, sürdüm ve susam serpip, fırına deptim.

Harika kabardılar.Ama gel gör ki, kreşe gittiğimde ne göreyim. Herkes hazır bişeyler almış ya getirmiş, ya yollamış.

İlkokuldayken çok severdim yerli malı haftasını. Annem kesinlikle mozaik pasta ve biberli ekmek yapardı. Acayip hava atardım. Herkes bayılırdı. Ece tüyo almış, İlker mandalina getirecekmiş  2 kg :)


Kreşe götürürken arabada fotoğraflayabildim. Üzerleri streçli. Sabah bana da düştü böreklerden. Ben kahvaltı yapmayan, öğlene kadar aç duran biriyim. Bugün iyi geldi börekler. Afiyet olsun.

10 Aralık 2012 Pazartesi

Buzunun da, pateninin de...

Cuma günü akşamından başlayayım anlatmaya kısa kısa.

Akşam kocişle yemek yemeyince zamandan kazandım, Ece'ye çok sevdiği yayla çorbasından koydum bir tabak, bulaşık falan derdinden kurtuldum.Zaten bu aralar iştahsız kuzum. Öksürük bizi mahvetti.
Ben de dizimi kırıp oturmak yerine, ayıla bayıla yediğimiz Aslı'nın ıslak kekini yaptım yine. Bizde pişti, komşuya da düştü.

Biz Ece'yi bir yıldan fazladır dr a götürmüyoruz sanırım. Ama artık öksürük yakamızı bırakmayınca, ve balgam çıkarmamız kusmalara dönüşünce, cumartesi sabah soluğu dr.da aldık. Ece nin dr lara karşı bir önyargısı var. Ne kadar konuşsam da, kitap okusam da, sevemedi gitti dr unu. Bu sefer farklı bir dr a gittik. Ağlayarak girdi kliniğe, dr un hiç bir sorusuna cevap vermedi. Ta ki burnuna taktığı kırmızı palyaço burnunu görene kadar. Ama yine de sustu diyemem. Geniz etimiz büyük problemimiz şu anda. Bademciklerimiz de kocaman olmuşlar. On günlük bir ilaç tedavisinden sonra tekrar görüneceğiz.

Cafeteryada otururken dr dan bahsederken, dr unun çok komik olduğunu söyledi durdu sadece. Ama şimdi sorsak yine de gitmek istemez dr. a, ki şimdiden on gün sonra ki kontrol için bile gitmek istemediğini dile getirmeye başladı.

Sonra ben iki saatliğine işe gittim, onlar da kırtasiye, hala ziyaretine. Akşama da muhteşem ıslak kekimizi alıp Said amcalara gittik çay içmeye.

Ertesi gün kızıma süpriz yapmak niyetim. Baba yine balıkta bu arada, araba da onda. Sıpa ile önce bir tartışmamız oldu evde, süprizi iptal edecek kadar. Sonra ağladı ,özür diledi de, ikna oldum onu götürmeye. Hem dolmuşa binecekti, hem de ne zamandır gitmek istediği yere gidecekti. Neyse aylar sonra saati denk getirdik ama bu sefer yaşı tutturamadık.Zaten 5 yaşında diye yalan söyleyecektik ama 6 yaş dersek cidden burnumuz uzardı. Neymiş yeni kanun çıkmış, yaş sınırı 6'ya yükseltilmiş. Hay sizin de, buzunuzun da, pateninizin de....Ece çok üzüldü. Dolmuştan indiğinde geldiğimiz yeri görünce gözlerinin içi parlayan çocuğun, 6 yaşı duyunca, dudakları büzülüverdi. Kursağımızda bıraktılar yine. Daha da gelmem patene falan. Dolmuşta eve dönerken " anne bence panik yapıyorlar, ne bu ya? Bir 5 yaş, bir 6 yaş" diye bir cümle kurdu. Panik kelimesini yanlış yerde kullandı ama yine de hoşuma gitti.

Eve geldik, ödev yaptık,faaliyet yaptık. Akşama doğru İzmir'den gelen anneannemizi görmeye gittik.

Telefonuma baktım da en son aşağıdaki fotoğrafları çekmişim.


Forumdan canım arkadaşım Selda'nın bana ve kızıma yolladığı hediye.

Kızımın uğurböcüklü küpeleri. Hsstane sonrası güzel süpriz oldu kendisine.

Bu da evimizin kızımdan ve benden sonra ki çiçeği. Beyaz naslı kasımpatımız. Kızımla ektik.

Ben size o yapraklar affedilmez demiştim değil mi?
Bu hafta sonu fazla yorulmadık.Erkenden de yattık.

Güpgüzel haftalar.

9 Kasım 2012 Cuma

................. Kurabiye :)

Boşluğu siz doldurun :D ( Hindistan cevizli, damla çikolatalı, kuru üzümlü, fındıklı, çekirdekli....)

Dün akşam iş çıkışı, yağmur daha yeni yeni başlıyor yağmaya. Ece yi bir yoğurtlu makarna ile geçiştirip markete alışverişe gittik. Çıkışta bayaa hızlanmıştı yağmur. Hala da yağıyor maşallah.

Poşetleri yerleştirip, mutfağı toplayana kadar baba - kız koltukta tırt oldular. Önce dolapta olan bir kaç biber ve biraz lahanayı kurtarmak adına iki küçük kavanoza turşu kurdum. Turşu kurmayı bilmeyen ben, bu işin kitabını yazma yolunda ilerliyorum. :P Sevgili Bahar sağolsun. Damla'sına kavuşmuş.Allah analı babalı büyütsün Bahar'cığım.

(Dışarıda yağmur, masamda türk kahvem, balkon kapısı hafif aralık , hava miss gibi.Şu andan bahsediyorum)

Neyse nerede kalmıştık. Bizimkiler tırt oldu ya, ben de kurabiye yapmaya karar verdim (görümcemin niyetine, bugün doğumgünü) ama tırsıyorum da elektrik giderse diye. Çamaşırı da serdim

Bu kurabiye tarifini sevgili, marifetli, güzel huylu, hamarat arkadaşım Arzu'dan aldım. O çekirdekli olarak yapmıştı. Ama ben İskenderun'u aradım taradım çekirdek içi bulamadım. Hiç anormal bişey değil aslında. Bulunması şaşırtır insanı. Ama hamur herşeye açık bir hamur. Şöyle ki;

1 paket tereyağ (ben margarin kullandım)
1/2 çay bardağı sıvıyağ
2 yumurta ( birinin akı üzerine)
8 yemek kaşığı şeker
1 tatlı kaşığı portakal kabuğu rendesi
1 kabartma tozu
1 vanilya
2 yemek kaşığı nişasta
2 yemek kaşığı kepekli un
Yaklaşık 12 yemek kaşığı kadar un

Üzerine : Hindistan cevizi, damla çikolata, kuru üzüm (içine) ve isteğe bağlı herşey :D

Ve akşam akşam mis gibi kokan ev. Pişse diye sabırsızlandım. Ve dayanamayıp iki tane yedim yatmadan.

Şincik gelelim ne kadar çekersem çekeyim Nohut gibi çekemediğim fotoğraflara. Aslında biliyorum, materyal eksik, aksesuar eksik, ışık eksik, zaman eksik en önemlisi makine tırt.Akşam mutfak ışığı yetersiz diye sabahı bekledim güya ama ışık yine kötüydü. Balkona çıkardım tabağı. Ben de isterdim yanına çay, kahve koymayı, süzgeç koymayı falan ama dedim ya bu işi üstadına bırakacaksın. Adım hıdır , elimden gelen budur diyeceksin. Nohutum emeğinin karşısında saygıyla eğiliyorum.





Sabahın yedisinde çekilmiş fotoğraflar :D Reziller değil mi :) İdare ediverin gari.

Doğumgünün kutlu olsun Haco hala. Seni çok seviyoruz.




Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...