24 Kasım 2012 Cumartesi

"Öğretmenler, yeni nesil sizlerin eseri olacaktır."

Öğretmenim, canım benim canım benim.
Seni ben pek çok pek çok severim
Sen bir ana, sen bir baba
Herşey oldun artık bana.

Okut, öğret ve nihayet
Yurda yarar bir insan et.


Burcu Öğretmenimiz için hazırladığımız kart. Hatta şöyle bir olay oldu. Biz bu kartı geçen Perşembe günü hazırladık Ece ile. Cuma günü versin diye öğretmenine. Cumartesi doğumgününü kutlayacağız diye yapacak bir sürü işim var , sırf Ece'ye faaliyet olsun, yatmaya daha çabuk ikna olsun diye bu kartı hazırladık. Ertesi gün
aldık kartımızı elimize , ağzımız kulaklarımızda öğretmenimize süpriz yaptık. Peki öğretmenimiz demez mi: " Nilhan hanım yarın ayın 17'si" diye. Haydaaa! Kafa tırt ona mı yanayım, kızımın hevesi kursağında kaldı ona mı? Neyse öğretmenimiz görmemiş gibi yaptı. Kartı tekrardan çantamıza koyduk ve dün verdik.



 Ece bu sene kreşini de, öğretmenini de çok seviyor. Şükürler olsun artık sorunsuz gidiyor. Bu yüzden Burcu öğretmenimize çok teşekkür ederim.

Bu da kreşin bize süprizi. Kızımın elinde görünce çok şaşırdım. Bizim öğretmenlere çiçek vermemiz gerekirken ; "Olur mu? İlk öğretmenleri sizsiniz." dediler.




Evlatlarımız sizlere emanet.


Gününüz kutlu olsun.

23 Kasım 2012 Cuma

4. Yaş ( varan 2)

Yaş büyüdükçe, kutlamalar da büyüyor. Aslında anne-babaların kreşteki kutlamaya katılmadıklarını duyunca, vazgeçmişti kreşteki doğumgünü kutlamasından. Öğretmenimizin sunduğu sebepler çok haklı gelmişti bana. Kimi öğrencinin annesi yok :(, kimisinin anne-babası ayrı, kimisinin ailesi işyerinden izin alamıyor. O yüzden en baştan aileleri kutlamalara almamaya karar verdik dedi.

Kreşte kutlamasını istememin en büyük nedeni arkadaşları. Çünkü evde yaptığımız kutlamada hiç çocuk yok maalesef. Büyükler için oluyor genelde evdeki hazırlıklar.




Küçük kutuları hazırlamamız baya etkili oldu ikna konusunda. Yaparken çok mutlu olduk kuzumla.


Sağolsun Burcu öğretmenimiz kızıma harika bir parti hazırlamış sınıfında.

Şimdiye kadar kreşte yapılan en güzel doğumgünü partisiymiş. Cemile ablası öyle demiş. :)

Doğa Sultan hediye vermiş kızıma. Nasıl haberi olduğunu bilmiyorum ( demek ki kendi aralarında konuşmuşlar)ama Ece bugün onun hediye ettiği küpeleri taktı :)

Müdiremizden de duyunca güzel sözleri, "iyi ki" uğraşmışım, yapmışım dedim kendi kendime. Geçen sene daha yorucu bir kutlama yapmıştık. Pastaları kendim yapmak gibi bir girişimde bulunmuştum. İki gün üstüste. evi de kendimi de dağıtmıştım :)

4 yaşımızı da böylelikle devirmiş olduk.

İyi ki doğdun Meleğim.
İyi ki bizimlesin.
Rabbim bahtını güzel eylesin, hep iyiyle güzelle karşılaştırsın seni.

Seni çok seviyoruz Hayatımızın Anlamı.

Bu da hediyesini açınca aldığı pozisyon :)

21 Kasım 2012 Çarşamba

Teşekkürler Ayşe Arman

Ben gözlerim dolu dolu okudum. Yine yaptı yapacağını Ayşe Arman.

Dilerim en kısa zaman da Atakan'ına kavuşursun Gamze. Hepimiz dört gözle bekliyoruz. Dualarımız seninle.
Artık Atakan'ın saçlarınla oynayarak dalabilecek uykusuna.

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/21975639.asp

http://atakan310309.wordpress.com/2012/11/20/eskisi-en-yenisi-mutlusuuuuu/#comment-4077

19 Kasım 2012 Pazartesi

4. Yaş ( varan 1)

Daha doğmadın ama biz yaşgünün birinci faslını evde kutladık.

Artık farkındasın senin için yapılanların. Süsleri beraber hazırlamak hem faaliyet oldu, hem mutluluk. 4 rakamını çok beğendin. " İyi ki doğdun Elif Ece" yazısını da sen uyuduktan sonra hazırlayıp perdeye astım. Sabah kalktığında önünden ayrılamadın bir süre. "Beğendin mi annecim" diye sorduğumda bana doğru dönüp yüzündeki gülümsemeyi gösterdin.









İşte o kumaşlardan sana yaptığım uyduruk elbise. Benim içime hiç sinmedi. Sana süpriz olsun diye hiç ölçünü almadım tamamen göz kararı oldu. Ama sen bütün gece üzerinden çıkarmak istemedin. Bir gece önce 01:30 a kadar oturdum , iyi ki oturmuşum. Yüzündeki tebessüme değermiş güzel kızım.












Sana çok mutlu olacağın bir hediye aldık babanla. Ama maalesef benim kararsızlığım yüzünden sipariş vermekte geç kaldık ve cumartesiye yetiştiremedik. Olsun, nasıl olsa daha doğmadın ya :D Çok seviyorsun fotoğraf çekmeyi. Artık pili biter , hafızası dolar cümlelerini duymayacaksın benden. Güle güle kullan bitanem. Dilerim hep seni mutlu eden kareler yakalarsın.







Sen bana şükrü hatırlatan, sabrı öğrenmemi sağlayansın. Günden güne beni şaşırtan, sen bana hayatımın en büyük armağınısın. Tüm belalar, kederler, üzüntüler senden uzaklaşsın. Yüzündeki gülücükler hiç solmasın.

Doğum günün kutlu olsun MUCİZEM.


Şimdi sıra partinin ikinci faslında. Çarşamba günü kreşte. Ailemizde hiç çocuk olmadığından, kreşte kutlamayı ben istedim. Arkadaşlarıyla kutlasın. Ne de olsa onun günü. İçindeki çocuğu yaşatan herkesi bekleriz.

16 Kasım 2012 Cuma

Ece Kreşte Ne Yapıyor / Ne Yaptı?

Ece, kreşte bale öğreniyor.( ama ne öğretmeninin ne de Ece'nin aklına gelmiyor çantanın ön gözüne bakmak :) Suçu anneye atıp kıyafeti koymayı unuttuğumu düşünüyorlar :) )


                                        



Ece,  Atamızı saygı, sevgi ve özlemle andı.





Ece, Kızılay Haftasını kutladı.




Ece, Cumhuriyet ve Kurban Bayramını kutladı.








Not: Amacım fotoğrafların arşivde bulunması. Kreşin facebook'undan arakladım da :)







12 Kasım 2012 Pazartesi

Karışık

Cumartesi sabah 06:30 da başladım güne. İşe gelene kadar yetiştirebildiğim kadarıyla ev işi yaptım. İşe koştururken de takım elbise, gayet şık ve temiz giyinmiş bir adamın üzerine, balkonu yıkarken su döken teyzeye tanık oldum. Güldürdü beni ne yalan söyleyeyim Adamcağız  kabalaşmadan " kolay gelsin ama oldu mu şimdi böyle" diye bağırdı ama , adamı takan kim? Teyzem duymadı bile :)

Cumartesi sabah ne kadar duygusaldım, öğlen olmadan sinirlerimi zıplatmayı başardılar. Yine başkasının derdi beni gerdi.

Yok uçaktı, yok aktarmaydı derken uçağı sanki ben kaçıracakmışım gibi gerildim. Ya zenginler, ordan burdan kısarak mı bu kadar servet sahibi oluyorlar? Adam müdürüyle business uçarken, karısını ekonomi uçuruyor. Arapların gözünde kadınların hiç mi değeri yok anlamadım?

Bir hafta boyunca kızıma aldığım kumaşlara elimi sürmedim. Ben de ofise getirdim, arkadaşların sayesinde mutfakta kestim. İş çıkışı da koşa koşa gidip yarım yamalak kalan işlerimi yaptım ki, sinemaya yetişeyim.

"Evim Sensin" filmine gittik görümcemle. "A Moment To Remember" filminin çakması.Senaryo çakma olabilir de, oyunculuk da bu kadar çakma olmak zorunda mıydı? Yani Özcan Deniz'in jöle koymuş kirpi gibi saçları, Fahriye Evcen'in Kore kızlarına benzer ses tonu... Ağlamadım mı? Ağladım. Ne de olsa sulugöz bir balık burcuyum. Ama film olmuş mu derseniz, çıks olmamış. Filmde tek güzel şey vardı o da Fahriye Evcen'in sesinden Karadeniz türküsü.


Günü kocamın tuttuğu çipuralarla kapattık.

Pazar günü de full evdeydik. Baba - kız ben uyanana kadar gidip simit alıp gelmişler. Güzel bir kahvaltının ardından kimsenin dışarı çıkma heveslisi olmadığını gördük.

Dün bütün gün bu dörtlüğü ezberlemeye çalıştı.
Atam,
Sen ölmedin
Toprağa gömülmedin
Biliyorum neredesin
Minicik kalbimdesin.

Kreşe girdiğinde de öğretmenine süpriz yapıp okuyunca, parlayan yıldızı haketti. Ben gözlerim dolu dolu işe koyuldum.

İşe koştururken de , müziğin nereden geldiğini anlamak için kafamı çevirdiğimde, elli yaşlarında teyzemin elinde çay bardağı, gözler kapalı müziğe kendini kaptırıp, dans ettiğini gördüm pencereden. Bugün de bu gülümsetti beni.
Şimdi karışık fotolar ile postuma son verirkene hepinize güpgüzel bir hafta diliyorum.

Haco halamıza aldığımız Milenyum Serisi

Görmemişin elma dilimleyicisi. Güzel bir meyve ziyafeti çektik kızımla. Güya heyecanlıyım daha ilk defa kullanıyorum Ece'ye süpriz yapacağım. Ece demez mi:" Aa bizim kreşte de var bundan, elmaları dilimliyorlar" diye. Hevesimi kursağımda bıraktı cimcime.

Bu gül var ya bu gül. Üç günde ömrümü yedi. Cuma akşamı babaannenin bahçesinden kopardı babamız. Koyduk masanın üzerine. Hergün siyah siyah bişeyler dökülüyor. Allahım kaldırıp bakıyorum bişey yok gülde. En son dün çözdüm olayı. Meğer üç gündür biz evde 5 tane yeşil tırtıl besliyormuşuz. O dökülen siyah şeylerde boklarıymış :)

Bunlar da, doğumgününde arkadaşlarına dağıtması için kızımla yaptığımız hediye kutuları. İçlerine küçük çikolata koymayı düşünüyorum.Bunları yaparken de bir kaza atlattım ama, neyse kurtardık parmağımı. :D


Ve son olarak bir Hülya Koçyiğit pozu ile sizlere veda ediyoruz :D

9 Kasım 2012 Cuma

................. Kurabiye :)

Boşluğu siz doldurun :D ( Hindistan cevizli, damla çikolatalı, kuru üzümlü, fındıklı, çekirdekli....)

Dün akşam iş çıkışı, yağmur daha yeni yeni başlıyor yağmaya. Ece yi bir yoğurtlu makarna ile geçiştirip markete alışverişe gittik. Çıkışta bayaa hızlanmıştı yağmur. Hala da yağıyor maşallah.

Poşetleri yerleştirip, mutfağı toplayana kadar baba - kız koltukta tırt oldular. Önce dolapta olan bir kaç biber ve biraz lahanayı kurtarmak adına iki küçük kavanoza turşu kurdum. Turşu kurmayı bilmeyen ben, bu işin kitabını yazma yolunda ilerliyorum. :P Sevgili Bahar sağolsun. Damla'sına kavuşmuş.Allah analı babalı büyütsün Bahar'cığım.

(Dışarıda yağmur, masamda türk kahvem, balkon kapısı hafif aralık , hava miss gibi.Şu andan bahsediyorum)

Neyse nerede kalmıştık. Bizimkiler tırt oldu ya, ben de kurabiye yapmaya karar verdim (görümcemin niyetine, bugün doğumgünü) ama tırsıyorum da elektrik giderse diye. Çamaşırı da serdim

Bu kurabiye tarifini sevgili, marifetli, güzel huylu, hamarat arkadaşım Arzu'dan aldım. O çekirdekli olarak yapmıştı. Ama ben İskenderun'u aradım taradım çekirdek içi bulamadım. Hiç anormal bişey değil aslında. Bulunması şaşırtır insanı. Ama hamur herşeye açık bir hamur. Şöyle ki;

1 paket tereyağ (ben margarin kullandım)
1/2 çay bardağı sıvıyağ
2 yumurta ( birinin akı üzerine)
8 yemek kaşığı şeker
1 tatlı kaşığı portakal kabuğu rendesi
1 kabartma tozu
1 vanilya
2 yemek kaşığı nişasta
2 yemek kaşığı kepekli un
Yaklaşık 12 yemek kaşığı kadar un

Üzerine : Hindistan cevizi, damla çikolata, kuru üzüm (içine) ve isteğe bağlı herşey :D

Ve akşam akşam mis gibi kokan ev. Pişse diye sabırsızlandım. Ve dayanamayıp iki tane yedim yatmadan.

Şincik gelelim ne kadar çekersem çekeyim Nohut gibi çekemediğim fotoğraflara. Aslında biliyorum, materyal eksik, aksesuar eksik, ışık eksik, zaman eksik en önemlisi makine tırt.Akşam mutfak ışığı yetersiz diye sabahı bekledim güya ama ışık yine kötüydü. Balkona çıkardım tabağı. Ben de isterdim yanına çay, kahve koymayı, süzgeç koymayı falan ama dedim ya bu işi üstadına bırakacaksın. Adım hıdır , elimden gelen budur diyeceksin. Nohutum emeğinin karşısında saygıyla eğiliyorum.





Sabahın yedisinde çekilmiş fotoğraflar :D Reziller değil mi :) İdare ediverin gari.

Doğumgünün kutlu olsun Haco hala. Seni çok seviyoruz.




5 Kasım 2012 Pazartesi

Yazmazsam Çatlarım

Önce haftasonundan başlayayım anlatmaya. Ey blog sen nelere kadirsin. Nilü'm tekrar sağol varol bu güzel hediyen için.

Cumartesi iş çıkışı eve gidip öncelikle ameliyat olan halamız için güzel bir kek yaptım. Yanına da Ece ile hafta arası hazırladığımız geçmiş olsun kartını koydum. (Kartın fotosunu çekmeyi unuttum ama ben ya) Neyse , oradan çarşıya yol aldım, aradığım hiç bir şeyi bulamadım.Şeker kutularıymış, file saç bandıymış, dekoratif taşlarmış, hariboymuş... yok hiç bişey yok.

İlk etapta bunları bulabildim. Kızıma süpriz doğumgünü elbisesi için.

Fotoğraf çekmememin bir sebebi de evimdeki yetersiz ışık. Bir diğeri de makineye pil yetiştiremiyorum artık. Yapımına başlamadım henüz. İlk doğumgünümüz için 13 gün var daha önümüzde.İkincisi ise gününde ve kreşte olacak. Hatta şimdi şeytan dürtüyor. Bu sene sadece kreşte yapılsa yetmez mi diye. Daha vaktim var karar vermek için. Geçen seneden tövbeliyim pasta yapmamak için. İki günde zor toparlamıştım evi, özellikle mutfağı.

Hacer halamızı gördük akşam, çok şükür iyiydi. Eve geç geldik, geç yattık. Ama sabah 7 de ayaktaydık. Babamızın her zamanki gibi balıklarla randevusu vardı. Biz de babaannelere kahvaltıya davetliydik güya ama öğlen 15:30 a kadar kaldık. Ece Haco halasına doydu tabiri caizse. En son "haydi parka gidelim" diyerek ikna edebildim eve gelmeye. Yoksa Haco halamızın bir de kafa ameliyatı geçirmesi gerekecekti. Zira kafasını şişirdi sıpa.

Eve gelirken sürüklene sürüklene gelen cimcime parka giderken fişek gibiydi. Önce scooter sürmek istedi, sonra çekirdek çitleyeyim biraz derken, haydi parka gidelim dedi. Gittik, koştu , zıpladı, tırmandı tam gitmeye yakın, bir bayan banka yanıma oturdu. (Bir anne, bir anneye, bre anne ben seni nereden tanıyorum acaba diye nerede sorar? -Parkta.)Bir süre geçtikten sonra;

J: bişey sorabilir miyim?
N: efendim
J: Sizin bloğunuz mu var? bir ııı ..
N: mucizem var

Tabii siz büyük şehirde yaşayanlar buluşan buluşana, memlekette beni tanıyan çıktı yaw. Hemi de bloğumun takipçisiymiş. Allah bende bir heyecan, bir el terlemesi falan. Meşhur olmuşum haberim yok.Ağzım kulaklarımda. Kendi blogger değilmiş.Keşke olsaymış İki tane aslan parçası oğlu var Ege ve Efe. Bizim Ece yi gördükten sonra karar vermiş benim, bloğunu okuduğu kişi olduğuma. Eşimle tanıştı, eşiyle tanıştım. Ece çok terlemiş olmasaydı muhabbet kesin daha da uzardı. Sevgili Jesika, seninle tanıştığıma çok memnun oldum. Dilerim en kısa zamanda tekrar görüşürüz. Ben sohbetini çok sevdim. Hiç arkadaşı olmayan bana , öyle iyi geldi ki bu tanışma. Burayı okuyacağına eminim, en kısa zamanda tekrar görüşelim olur mu?

Akşam menüde balık vardı ama günün hasılatı değil, eşimin iddia sonucu kazandığı balık. Ece günün verdiği yorgunlukla erkenden yattı. Buna rağmen elim kumaşlara gitmedi.

İşte böyle sevgili arkadaşlar. Bu girdiğim hava beni epey bir götürür. 


(Jesika, dedin ya eskiden daha sık yazıyordun. Sayende yazacak konu buldum. Bu aralar yine tıkanıklık yaşıyorum konu bulmakta maalesef)

Herkese iyi haftalar.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...