18 Şubat 2015 Çarşamba

Korkmamak mümkün mü?

Geçen yıldan kalan bir haftalık iznimi kullandım. Full evdeydim. İki defa sarma sardım. Havalar zaten kötüydü. İlla kendime iş çıkarmalıydım.

Ela nın ikinci dişi çıktı. Sömestr bitti. Çocuklar yine okula koştu.İzin bitti.

Sonra haber izlenmeyen bizim evde tesadüfen bir babanın feryadı duyuldu. "Toprak atmayın kızımın üstüne" diyordu. O sırada Ela nın altını değiştiriyordum. Öylece kalakaldım. Ela nın bacakları çıplak dakikalarca ağladım. Gencecik bir can daha gitmiş, yürekler yanmıştı yine. Sosyal medya kullanan biri değilim. Bir bloğum var ona da günlerce giremiyorum çoğu zaman. Ben alengirli laflar edemem. Duygularımı süsleyemem. Yüreğim sıkıştı izlerken. 

P.tesi Ece okuldan geldiğinde bana Özgecan'ı anlatıyordu. Öğretmeni anlatmış. Çok şaşırdım, çünkü biz anlatmadık. Nasıl anlatılırdı ki? 
Anne üç erkek bir kıza saldırmış, bıçaklamış yakmışlar, öğretmenimiz o yüzden siyah giymişti bugün dedi. Anne kaçıncı sınıfa gidiyorlardı o erkekler dedi???

Büyükler annecim dedim. Olsun ama kaçıncı sınıfa gidiyor olabilirler dedi. Okumuyorlar, çalışıyorlar dedim. Öküzler, hayvanlar dedi. Bir hayvan düşün, insana bunu yapabilir mi annecim dedim. En fazla ısırır dedim, güldü. Sonra durdu, pislik diyeyim o zaman dedi. 

Sonra okuldaki bir arkadaşının ona tokat attığını söyledi. Bende şarteller attı. Normalde her duruma arıza çıkaran, asla laf altında kalmayan Ece sessiz kalmış. Çocuğun annesi sınıf annesiymiş, ona söylemesinden korkmuş. Korkmayacaksın dedim. Sana kimsenin vurmaya hakkı yok. İtekle, sesini yükselt hatta karşılık ver dedim. Evet kızıma şiddeti tavsiye ettim. Onlar daha çocuk biliyorum ama dayanamadım kızımın korkmasına. Öğretmenine söyle dedim.

Dün akşam da bunu söyledi Ece: öğretmeni sınıftaki çocuklara şöyle demiş. Kızlar, erkeklerden daha güçsüzdür. Onlara kötü davranmayın, vurmayın. Onlara yardım edin. 

Gencecik bir beden daha girdi toprağın altına, sapık bir ruh yüzünden. Allah ailesine, sevenlerine sabır versin.

Kızım daha küçük korkması normal, ama ben kocaman kadınım ve korkuyorum. Bugünden, yarından, olacaklardan, kafamda kurduğum senaryolardan...İnsan varoldukça, sonu gelmeyecek biliyorum. Hiç bir şey durduramayacak bu iğrençlikleri. 

Rabbim kimseyi evladıyla sınamasın.

2 Şubat 2015 Pazartesi

Olmaya devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi

Son geçen iki haftanın özeti.

Önce ön diş etimle, dudağım arasında çıkan muhteşem yara (aft) ile başladı herşey. Yediğin herşeyi zehire çeviren illet. Bir hafta boyunca yediğim herşey işkenceydi.

Daha geçti geçmedi derken, beni zınk diye olduğum yere çivileyen sırt ağrısı teşrif etti. Eee gece iki bebeyle yatarsan, onları örteyim derken sen sırtın açık yatarsan olacağı bu. Ama nasıl bir ağrı? İşe gelirken giyinmek, ağlatıyordu resmen. Ayakkabıyı giyinmek için ultra bir güç sarfediyordum. İnsanın neresi ağrırsa canı ordaymış gerçekten. Ağzımdaki yaraya, sırt ağrımın eşlik etmesi inanılmazdı. Elayı beşiğinden almak, emzirmek ciddi anlamda beni zorluyordu. Doktora gittim mi? Tabi ki hayır.Haa bir de caanım eşimle biz bir elmanın iki yarısı olduğumuz için :P onun sırtı midesi ağrımazsa olmazdı. Bir evde iki ağrılı ebeveyn fazlaydı. Yatmak için can atmak , ama uzun süre hareketsiz kaldığın için yataktan kalkamamaktan bahsetmiyorum bile.
İş yerinde neredeyse ayakta çalıştım bir hafta. Oturmak, nefes alamamak , hangi pozisyonda durursan dur belini dinlendirememek çok kötü. Sadece ağrı kesici aldım.

Bu arada 27 Ocakta Eloşumun ilk dişi çıktı. Su içirirken farkettim. Hülya ablamız bizden önce farketmiş aslında ama, nasıl olsa farketmişizdir diye söyleme gereği duymamış.

Cumartesi günü Nuno halamız Ece'yi sıkılmasın diye, karne hediyesi babında avm ye götürmek istedi. ( Karnemizi eklemeyi unuttum di mi :( aferin bana ) Bir kaç oyundan sonra bizimki başladı -boğazım da, boğazım. Halamız güzellik yapacakken, burnundan getirdik anlayacağınız. Eve geldik. Bir diğer arkadaşımız da akşam yemeğine davet etti. Gelemeyeceğimizi Ece nin hasta olduğunu falan söyledim ama itiraz kabul etmedi. Arkadaşını görürse açılır diye düşündük, düşünmez olaydık. Yemek burnumuzdan geldi. Ağlamalar, nazlanmalar derken soluğu acilde aldık. Giderken de iğne vurdurmayacağıma dair söz verince, şurup yazdırıp çıktık. Cumartesi gecesini de böyle atlatmış olduk.

Pazar günü güzel bir öğlen uykusu ve hasta olunca içtiği tek çorba olan yayla çorbasıyla biraz kendimize geldik.
Şimdi Ece de iyileşme sırası. İnşallah Eloşa bulaştırmadan atlatırız.

İşte böyle geçti bizim iki haftamız.
Sağlığınız daim olsun.
İyi haftalar

Not: Akşam eve gittiğimde sümüklü ve şimdiye kadar gördüğüm en huysuz Ela ile karşılaştım. Yanii onun hasta olmaması caiz değildi. Hasta olacak ki zincir kırılmasın di mi :(  Sanırım ikinci diş geliyor. Bütün gece koca adam gibi yatağın içinde debelendi durdu kuzum .
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...