melek kızım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
melek kızım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Haziran 2018 Salı

Sarı Papatyam

Meleğim,

Dört sene önce bugün katıldın hayatımıza. Güzel yüzlüm, boncuk gözlüm; sen evimizin neşesi ve aynı zamanda Çaki'si oldun. Bu sene kreşe başladın ve bu senin için verdiğimiz en güzel karardı. Hala babana aşırı düşkünsün. Ece nin biricik kardeşi ama aynı zamanda kabususun. Ablan senden korkuyor cadı. İstese o da senin canını yakar ama kıyamıyor sana bilesin. Dışarı çıktığımızda eğer baban yoksa kilometrelerce yürürken, baban varsa ayak ağrıların baş gösteriyor, ne hikmetse :)



Hala çok zırtıllıyorsun, istediğin bişey yapılmadığında elindekileri fırlatıyorsun. Telefonda saçma videolar izlemeye bayılıyorsun. Kahvaltıyı sevmiyor, yemek seçiyorsun. Ece ablana hiç benzemiyorsun. Ne huy ne görünüş. Görenler hala kardeş olduğunuza ve benim senin annen olduğuma inanamıyor.

Müziği ve dansı çok seviyorsun. Baban da senin dans etmen gerektiğine inanıyor. İçinde bir kurtçuk var sanki, kıpır kıpırsın. Düz yürümeyip, zıplayarak ya da koşarak gitmeyi tercih ediyorsun. Yatmadan önce ayak masajı hala vazgeçilmezin. Tarkan'ın Beni Çok Sev  ile Yine Yol Göründü Gurbete şarkıları favorilerin. Kreşte en sevdiğin arkadaşın Asya, en sevdiğin meyve porkatal :)

Güzel kızım, dilerim hayatında sağlık , başarı, mutluluk, huzur, neşe hiç yakanı bırakmasın. Kötüler ve kötülükler senden uzak dursun, zorluklar senden korksun. Kendini hep sev, hep güven kuzum. Hayat çok zor ve unutma ki biz hep senin yanında ve arkandayız.

İyi ki doğdun  Meleğim.
Seni çok seviyoruz.

11 Haziran 2018 Pazartesi

Varan 2 - Evde Kutlama

Allahım nasıl bir haftasonuydu. Üzerimden çöp arabası geçmiş gibiyim. Hala yorgun ve halsiz. Cumartesi sabah kahvaltı sonrası hastane yollarına düştük.  Görünmem gereken doktorlar vardı. Gitmişken Ece nin boynunda kaşınan yeri de gösterince mantar olduğunu anladık. Sinüziti de varmış oh ne güzel. Öğlene kadar işlerimizi hallettik.

Sonrasında market alışverişi ve mutfağa giriş. Başlasın hazırlıklar. Haco hala erken geldi de çocukları oyaladı neyse ki.

Parti için zamanlamayı kötü seçmişim, çünkü hemen hemen herkesin bir planı vardı. Amcamız, halamız gelemedi. Gelemeyenler kesin bana daha sonra misafir olarak dönecekti  :) Babamlar geç katıldı. Kayınpeder daha da geç katıldı. Parti geç başlayınca, hiç gelemeyecek olan kardeşim bile katılabildi gece yarısı olmadan. Mumları geç üfledik. Ela yine eğlendi. Çünkü yine en sevdiği elbisesini giymişti. Daha ne olsundu. En sevdiği kuzeni gelememişti ama yapacak bişey yoktu. Diğer kuzeni Alin ile kavgasız geçirebildiler akşamı en azından.  Kayınvalidem sessizdi, kesin bişeyler vardı. Ve ben yorgunluktan ölüyordum. Çok özeniyorum doğumgünlerini ya da başka kutlamaları dışarıdaki mekanlarda kutlayanlara. Eşim ise hiç hoşlanmıyor. Samimi gelmiyormuş, tövbe tövbe.


Pazar günü sabahtan evi topladım. Her yer sim olmuştu Ela nın kostümünden dolayı. Ve ben yorgunluktan ölüyordum. Neden pazar gününe ertelemiyorsunuz sorusunun cevabı buydu aslında. Çünkü kutlama sonrası ev kalkıp oturuyordu ve onu eski haline getirmek için ertesi günün tatil olması gerekiyordu. Öğlen uyumuşum ve ben kanepede uyumayı çok özlemişim. Ama sarhoş gibiyim. Öğleden sonra kızları biraz avm ye götürdük döndüğümüzde ben yorgunluktan ölüyordum.

Haftasonu bitsindi artık. Şimdiye kadar kutladığımız en kötü doğumgünüydü sanırım. Neyse ki kreşte kutlamıştı kuzum da bu beni biraz rahatlatıyordu.

İşte bir doğumgününün daha sonuna geldik. Oysa daha doğmadık bile.
Sağlıkla mutlulukla kutlanacak nice doğumgünlerine :)

5 Haziran 2018 Salı

Kutlamalar Başlasın!

Efenim bizim soyumuz taa Victorialara dayandığından, tek kutlama kesmez bizi. Serde prenseslik var ne de olsa. Kaç ay öncesinden aldık elbisesini. Elsa da Elsa. Ne prim yaptı Elsa bu arada. Gelene gidene gösterdi elbisesini. Evin her yanı sim oldu ama olsundu önemli olan onun mutluluğuydu. Geçen ay da parti malzemelerini aldık.  Sıra geldi ikramlara. Sarma istiyormuş hanımefendi. Verdik siparişi anneanneye. Patlamış mısır da tamam. Bir çeşit kurabiye de yaptık mı oldu bu iş.

Normalde 12 si olan doğumgünümüzü karne öncesine aldık. Çünkü  karnelerden sonra çoğu öğrenci yaz tatiline ayrılacakmış. Diğer sınıflarla birleştirilecekmiş kalan öğrenciler. Biz de öyle olmasın, kendi sınıfıyla kutlasın diye erkene aldık partimizi. Kaç aydır geriye sayım yapıyorduk zaten, erken olması kuzumun işine gelirdi.

Pazartesi izin aldım, evdeki temizlik için. Ece yi anneanneye bıraktım çünkü temizlikten hoşlanmıyormuş evladım. Sanki ben bayılıyorum. Derken pazar gecesi kabusum oldu. Ela nın burnundan iki kere kan geldi. Sabaha kadar ne senaryolar, planlar döndü durdu beynimde. Doğumgününü iptal etsem mi, yardıma gelen ablayı iptal etsem mi, annemi arasam başında mı duysaydı....

Kızımın beklediği gün gelmişti. İptal etmeyecektim hiçbir şeyi ama motoru takacaktım. Abla işi erken bitirecekti, parti biter bitmez de soluğu hastanede alacaktık. Görünürde bişey yoktu , tahlil verdik, tansiyon ölçtürdük. Geç gittiğimiz için sonuçları alamadık. Hatta burun kanamasına o kadar odaklanmıştım ki, parmağındaki iyileşmeyen dolamayı göstermek aklıma bile gelmedi. Sonra da onun için kızdım kendime.

Tahlillerde burun kanamasını tetikleyen bişey çıkmadı şükür. Pıhtılaşmaya bakıldı, hemograma bakıldı sonuç iyiydi. Ama demirimiz eksikmiş. Takviye verildi. Kılcal damarları daraltsın diye pomad ve bir fısfıs. Bir daha kanarsa da kbb ye yönlendirip lazerle yaktıracakmış. İnşallah gerek kalmaz.

Dönelim partiye. Kuzum çok eğlenmiş. Anlata anlata bitiremedi. Hepsi sarmalara saldırmış. Annemle babamdan allah razı olsun. Pinyatayı Ela patlatmış. Dans etmişler derken varan - 1 TAMAM.

Darısı cumartesi günü evde kutlayacağımız doğumgününe. Onu da atlattık mı tamamdır.


Haydi herkese iyi haftalar.


1 Haziran 2018 Cuma

Mayıs - 3 Yıl Sonu Gösterisi

Mayıs bitti ama Mayıs ayının icatları bitmedi.

Ela Hanımın yıl sonu gösterisi var daha kayıtlara geçmesi gereken. Çok fazla ek derse katılmıyor Ela kreşte. Sadece zumba kursuna gidiyor. Dolayısıyla yıl sonu gösterisinde toplu koro ve zumba gösterisinden başka bir sunuma katılmayacak.

Ramazandan dolayı bütün okullar gösterilerini yetiştirme yarışındaydı ve hepsi hafta arasındaydı. Dolayısıyla tüm bu etkinlikler hep birer saat erken çıkmamı gerektirdi.

Ece'nin ilk gösterisini hatırlıyorum da, salya sümük izlemiştim. Şimdi artık sadece gözlerim doluyor :)
Ben cep telefonuyla yapışık yaşayan biri olamadım. Bir ara videoya çekmeye çalışırken kızımı izlemeyi kaçırdığımı farkettim. Hemen kapattım telefonu ve gösterinin tadını çıkarmaya başladım. Müziğe eşlik ettim, güldüm onların komik hallerine, alkışladım. Dolayısıyla çok fazla fotoğraf ve video çekemedim.






Mayıs ayı yıl sonu gösterisiyle son bulmadı. Ayın 26 sında Uras'ın doğumgününü kutladık.



Daha sonra 28 inde Ece'nin okulda Midas'ın Eşek Kulakları adlı tiyatro gösterisi vardı.  15 dk olsa da güzel bir gösteriydi. Eskişehir turunda, Beypazarı'na giderken geçmiştik Gordion antik şehrinden. Midas'ın tümülüsünün yanından. Ece bu tiyatro oyunundan dolayı tüm efsaneyi biliyordu. Seviyorum çocukların böyle sanatsal etkinliklere katılmasını, sunmasını. Özgüvenleri gelişiyor bana göre. Hatta bazen patlıyor.



Şimdi Haziran ayının etkinliklerinde, karne ve doğumgünleri var. Bir de şu temizlik listesini kafamdan çıkardım mı benden iyisi yok.

Telefonumdaki not listeleri; haftasonu yapılacaklar, marketten alınacaklar, gidilecek yerler, doğumgünü menüleri diye uzayıp gidiyor.

Herkese iyi hafta sonları.
Sağlıcakla kalın.

23 Mayıs 2018 Çarşamba

Mayıs -1 Bahar Şenliği

Mayıs ayı baya ekşınlı bir ay olarak başladı. Ve tabi bunun yanında baya giderli :)

Efenim aya eşimin kuzeninin düğünü ile başladık. Hem de üçüzlerin doğumgünü ile aynı gün. Doğumgününden yırttık böylece. Benim bildiğim kadarıyla bloğumu bilen kimse yok yakınlardan, akrabalardan. Dolayısıyla düğünü eleştirebilirim. Gördüğüm en soğuk düğündü heralde. Gelin kendi havasında, damat kendi havasındaydı. Oynayan kimse yoktu. Bu benim gibi oynak biri için kötü bir olay. Ortam gergindi. Böyle organizasyonlarda, yani masa ve oturma düzeninde hep benim yerim kayar, birileri gelir yerime oturur ya da masaya hep eğreti otururum. Kuzeni üçüzlere süpriz yapıp düğünde bir pasta ile kutladı üçüncüsü olmasa da diğer ikisinin doğumgünlerini. Davete icabet görevimizi yerine getirip, çok geç olmadan eve döndük.






Gelelim ilk pazar gününe. Kreşin uçurtma şenliğine ve kahvaltı organizasyonuna davetliydik. Gidip gitmemekte kararsızdık. Hava bulutlu yağmasından korkuyorduk. Ama gözümüzü kararttık ve katılmaya karar verdik. İyi ki de gitmişiz. Çok güzel bir etkinlikti. Çocuklar değil biz de çok eğlendik.























 Önce rüzgar yoktu ama daha sonra gökyüzü uçurtmalarla doldu. Çocuklar değil ama tüm veliler uçurtma uçurdu. Maske boyamalar, çizgi film karakterleri, çuval yarışı, halat çekme. Hepsi çok keyifliydi. Ama çocuklar en çok kumla oynamaya bayıldı. Mekan deniz kıyısındaydı. Ve bu çocuklar için cennet gibi bir şeydi.


























Bir de bu yaralar çıktı Ela'nın parmaklarında. İşaret parmağındaki dolama hala tam olarak iyileşmedi. Yüzük parmağındakiler kurudu şükür.
















Bir sonraki post konumuz mezuniyet. Kızlarım ilerde bu yazdıklarımı okuyacaklar mı acaba? Ben ara ara eski yazılarıma bakıyorum.
Ece nin yazılıları var iki haftadır her gün. Maşallahı var kızımın.

Son olarak Yıldızlı Şarkılar ı dinleyin efenim.

Sağlıcakla kalın.


18 Mayıs 2018 Cuma

I ♥ Eskişehir (Nisan Ayı da diyebiliriz)

Kışın hastalığın dibine vurmuşuz. Ara ara 4 şişe antibiyotik içmişiz. Kızıl denen hastalıkla tanışmamıza hiç memnun olmamışız. Derken bahar gelmiş. Havalar ısınmaya başlamış. Kanımız kaynamalı diye beklerken, tembelliğe daha meyilli olmuşuz.

Eşimin gazıyla Ece ile spora gitmeye karar verdik. Zumbaya yazıldık. Ben zaten kapı gıcırtısına oynayabilen biri olduğum için çok sevdim zumbayı. Ama Ece de bir o kadar mı kütük olur. Hiç mi kıvıramaz, hiç mi annesine çekmez bu kız? Olsun yine de eğleniyoruz. Ama ev kalk gidelim diyor o ayrı mesele. Çünkü yetişemez oldum. Spordan gelince duş falan derken haliyle yorgunluk da çöküyor.

Duyduk ki 14-15 Nisan Elaların kreşinin düzenlediği bir kermes olacakmış. Ve bu kermesten sağlanan gelir Down Sendromlu çocuklar yararına kullanılacakmış. Hemen kurabiye yaptık ve kermese az da olsa bizim de katkımızın olmasını istedik. Çocuklar çok eğlendi.





















Kreşteki 23 Nisan kutlamamızdan
Haco halamız bize 23 Nisan'daki Eskişehir turundan bahsetmişti ama biz gidemeyiz demiştik. Derken annemler de duydu turu, babanla ben gitmek istiyoruz dedi. Hadi siz de gelin diye bize gaz verdi. Biz  hiç gaza gelmeyiz. Babamız zaten katılmaz onu bildiğim için gidemeyiz diyorum ama gitmek de istiyorum. Neyse beyim siz gidin deyince, kim tutar bizi. 23 Nisan tatiliyle haftasonu birleşince kendimizi otobüste bulduk. Okulda düzenlenen 23 Nisan törenine katılım zorunluymuş, idareye şehir dışında olacağımızı bildirdik.

Biz bayıldık Eskişehir'e. Nasıl düzenli, nasıl tertemiz, nasıl yemyeşil olunur bu şehir öğretsin diğerlerine. Büyükşehir Belediye Başkanına buradan takdirlerimi sunuyorum. Balmumu müzesi, Kent Parkı, Hayvanat Bahçesi, Miniatürk, Devrim arabası, Beypazarı ve daha bir sürü yer gezdik. Turun üzerinden neredeyse bir ay geçti ve ben tabi ki unuttum. Ama Eskişehir'i unutmadım, unutamam. Ela daha yola çıkalı 1 saat olmuş üzerine meyve suyu dökmüş olabilir, üç kişi olduğumuz için ben yabancı biriyle seyahat etmiş olabilirim, iki çanta ile seyahat etmek beni zorlayabilir ama yine de iyi ki gitmişiz. Turda çok yorulduk evet ama neyse ki bir gece otelde konaklayacağımız için, ikinci güne enerji depolayabildik. Aslında yazılacak çok şey var ama en kısa ve öz olanı Eskişehir'in yaşanılacak bir şehir olması.









Aşık olduğum Sakura ağacı
Uzun zamandır bu kadar fotoğraflı bir post eklememiştim. Ne kadar zormuş.

Nisan ayında yaptıklarımız yani hatırladıklarım bu kadar. Anı olarak bloğumuza ekler ve kaçarım.

İyi haftasonları. Sağlıcakla kalın.

17 Ocak 2018 Çarşamba

Şükür Kavuşturana

Artık hiç şaşırmadığım bir sorun, bilgisayarımın arıza vermesi, ya da herkeste bağlantının olup bende olmaması.

Geçen ayın 29 undan beridir ofisin santrali arızalı. Neymiş yanımızdaki bina yıkılacakmış, bizim de hatlar onlarla aynı kutudaymış. Onlar hatlarını iptal ettirince biz de nasibimizi aldık. İçerdeki kral dairelerinde herkesin var interneti falan ama biz tebaa kısmısında ne telefon, ne bağlantı. Telefon geldi, kasa arıza verdi. Kasa yapıldı usb ler tırt oldu. Amaaan işte böyle.

Yılsonuydu, yılbaşıydı derken ilk ayı yarıladık bile. Cuma günü karneler. İlk haftası izin almalar, İzmir'e gitmeler falan. Kreş bir hafta gitmesen bile ücreti tam alıyormuş, gıcıklar. Ece'nin karnesi çok iyi maşallah. 11 dersin 8 tanesi 100. Diğerlerinin en düşük ortalaması 95 ve hepsi sözel dersler.  Geçtiğimiz cumartesi bir kolejin bursluluk sınavına girdi. Gönderebileceğimden değil ama deneyim oldu en azından.

Bu aralar fazla sorunlu. Annemlerde bile duramıyor. Ki en sevdiği yerdir anneannesinin evi. Anne haydi gidelim diye tutturuyor. Çok sevdiğim çocuk modeli. Çarpacan ağzının ortasına o olacak. Zaten haftada bir görüyorum. Babasının laflarını bana satıyor: Niye bizim evimiz yok muymuş? Kendi evimizde vakit geçiremez miymişiz? Birdiler, iki oldular. Ya sabır. Geçen konser var gidecez, Ece ile Ela'yı anneanneye bırakacaz, Ela da sorun yok ama Ece yi ikna edene kadar kılı kırk yardım. Bu arada söylemesi ayıp Rubato'nun konserine gittik de. İnanılmaz keyifliydi.

Ela deseniz öksürüyor bu aralar, bu da altına kaçırmasına sebep oluyor geceleri. Dr a gittik mecburen, sonuç: faranjit. Bıkmıştım her gün alez , çarşaf, nevresim yıkamaktan. Yıkamak neyse kurumuyorlar da. Benim içiremediğim ilaçlarını kreşe yolladım, öğretmeni mis gibi içiriyor.  Ağlayarak her istediğini yaptırıyor sıpa. Çok güzel yalan söylüyor. Ece ile pek anlaşamıyorlar. Ece çok doğrucu Davut, Ela'nın hayal dümyasını hiç anlamıyor, anlamaya da çalışmıyor. Sürekli kedi köpek gibiler. Benle Ece de öyle. Tartışmasız bir günümüz geçmiyor.

Bu aralar Deniz Erten'in İşaret kitabını pek elime alamadım. Araya Kafka'nın Dönüşüm kitabını soktum. 2 saatlik kitabı bitirmem dört gün sürdü. Uyandığında kendini böcek olarak bulan Gregor Samsa'nın hikayesi. Hayatını ailesine adayan Gregor'un, böcek olduktan ve öldükten sonra ailesinin hayatındaki yeri ve önemi çok güzel anlatılmış. Kafka'ya babası maalesef gerçek hayatında da hep öyle davranırmış. 

Ela'dan bir kaç sözü de şuraya not alayım ve  bitireyim yazımı. Ofiste yabancı misafirler var. Ortam kalabalık.
Porkatal (portakal) - Fison (sifon) - Kaldırma (kaldırım) - sitengap (stand up)

İzmir sonrası görüşmek üzere.

Sevgiyle kalın.

26 Aralık 2017 Salı

Ela hanımdan inciler

Geçenler de benim beyle atışıyoruz. Ben bulaşık yıkıyorum, o da balkona bakan pencereden bana gıcıklık veriyor. Ela dövim mi babanı kızım?

Ela: Hayır ama o, benim en iyi arkadaşım.

(Kıyamıyor babasına sıpa)

-----------------------------------

Yine kreş çıkışı yanıma gelmiş Sarı Fırtına. O gün bizim menüde elma var. Masamdaki tabakta soyulmuş, dilimlenmiş elmayı yesin diye Ela'yı gaza getirmeye çalışıyorum.

Ben: Bak anneciğim. Bu Pamuk Prenses elması. Kötü kalpli kraliçenin sihir yaptığı kırmızı elma var ya, işte ondan. Yiyen prenses oluyor.... bla bla.

Ela da yüzüme ne diyor bu kadın der gibi bir bakış atıp (hani saçmaladığımı yüzüme vuruyor gibi): Sen ciddi misin?
( Yani anlattıkların o kadar saçma ki, bu söylediklerinde gerçekten ciddi olamazsın der gibi.)

Kimi kandırıyorsam. Ters tepti plan tabi. Elmanın hepsini ben yedim.

-------------------------------------

Geçen akşam bizim yatakta yatıyor cimcimeler. Haftada bir gece benim yanımda yatma hakları var. Ela bunu çok sorgulamasa da, Ece asla atlamıyor. Hatta elinden gelse her akşam benim yanımda yatar. Neyse, uyusunlar diye telefondan, uyku müziği açıp, balkona çamaşır sermeye çıktım. Tabi Ece bizim odada yatıyor olmanın verdiği coşkuyla açtığım uyku müziğine " haydaaaa lülülüşş" diye eşlik edince Ela "annneeee" diye bana seslenir. Yanına gittiğimde:
- Anne, Ece kendini düğünde sanıyor diyerek hepimizi koparıyor.

Şimdilik Ela hanımdan bu kadar. Aslında daha fazlasını yaşıyoruz, daha çok gülüyoruz ama not almayınca maalesef hafızadan siliniyor.


Sevgiyle kalın.

25 Eylül 2017 Pazartesi

Yazamasam da aklım hep sende sevgili blogum ( ya da bloğum)

İki ay olmuş yazamayalı. Bir ara ayarlarında bir şeyler kurcaladım hepten giremedim. Şimdi girdim ama yazacaklarımı unuttum.

Kurban bayramıyla yıllık izin birleşince bir ay kadar işe gelmedim. Okullar da açılınca koşturmacaya start verildi.

Bir ay önce hiç beklemediğimiz bir anda anneannemi kaybettik. Hani derler ya Allah ölümün hayırlısını versin diye, canım anneannem de uyuduğu yerde veda etti hayata. Ki bunu söylemek çok acı ama dedem iki senedir yatalak ve herkes ondan ümidi kesmişken, anneannemi kaybetmek bizi çok sarstı. Özellikle annem hala kendine gelemedi. Anneannemin bize çok emeği var. O bizi öpmez koklardı. Rabbim gani gani rahmet eylesin, mekanı cennet olsun inşallah.

Bayramdan sonra başlayan yıllık izinde, yavaştan okul hazırlıkları ve Eylül ayının denizinin tadını çıkardık kızlarla. Ha ufak bir sakarlık yaşadık ama yine de engel olmadı bizim denize girmemize. Hani Şener Şen genelde görmeden bir yere çarpar ve yuvarlanarak düşer ya; resmen öyle ters takla atarak düştüm. Ağlasam mı gülsem mi bilemedim. Tek üzüldüğüm çocuklar çok korktu.

Ela kreşe başladı. Ve öyle hazırmış ki buna; hiç sızlanmadan ağlamadan vedalaşıyoruz. Bunda sanırım hem bakıcı ile büyümesinin, bizden ayrı kalmasının hem de ablanın okula gitmesine şahit olmasının etkisi var. İnşallah böyle devam eder Sarı Fırtına.

Okulla beraber ödevler de başladı. İlk haftadan öğretmen çocuklardan iskelet yapmalarını istedi. Ben iki defa denedim ama olmadı, bu sefer babamızın sanat eseri bizi kurtardı. Yıllarca olta bağlamak el becerilerini baya geliştirmiş :)

Hazır izindeyken şu yıllanan bebek battaniyesini bitirdim ve terziye teslim ettim. Daha önce boyamaya niyetlendiğim ama verniklemeye fırsat bulamayınca rezil olan sehpayı yeniden boyadım. Şimdi de Kasım ayında ailemize katılacak olan Nuno halamızın bebeği için bir yelek örmeye başladım. İnşallah battaniye ile aynı olmaz akibeti. Çünkü daha sonra Şubat ayında Emo dayımızın doğacak bebeği için de örmem lazım bir tane.

Haa bir de bayramda (bayram denirse tabi) 4 günlüğüne Mersin -  Tisan'a gittik. Gitmez olaydık. Evet denizi çok güzel, harika iki koyu var ama hepsi bu. Yani otel yok, kiralık evler var ve rezalet durumdalar. Sosyal hayat namına , tesis namına hiç bir şey yok. Gitmeyin anacım. Bir şey kaybetmezsiniz.

Şimdi bakalım cepte ayarları bozulan bloğuma tekrardan giriş yapabilecek miyim? Yoksa hiç fotoğraf ekleyemeyeceğim. Maalesef eklediğim başka bir gmail hesabını devre dışı bırakamıyorum ve bu sorunu nasıl çözeceğimi bilmiyorum. Telefonu bilgisayara bağladım sabahtan beri hata veriyor. Ya sabır. En kısa zamanda çözmeye çalışacağım.

Sağlıcakla kalın.

12 Haziran 2017 Pazartesi

Bugün Günlerden ELA

Üç sene önce bugün saat 9 da girdin hayatımıza benim sarı şekerim. Anneliğimi taçlandırdın, babana baba olduğunu hatırlattın, Elif Ece'ye ablalığı tattırdın. Hala her gören benim kızım olduğuna inanmıyor. Çoğu zaman bakıcın olduğunu söylüyorum. Ablanın bana olan düşkünlüğünün tersine sen tam bir babacısın. Emzirebilse, emin ol onu da babandan isterdin. Ablanda neye uğradığını şaşıran baban , senin sayende babalıkta level atladı. Vallahi ben halimden memnunum. Çok inatsın, aynı zamanda çılgın. Dans etmeyi seviyorsun ve hala herşeyi ağlayarak yaptırıyorsun. Çok sıcak kanlısın ama bu durum hoşuma gitmiyor haberin olsun. Her kollarını açana sarılmak zorunda değilsin, ya da öp beni diyeni öpmek. Geceleri hala uyanmadan sabaha kadar yattığın gecelerin sayısı bir elin parmağını geçmez. Bu sene altını bağlamadan yatmaya başladın. Güya büyümüşsün, ama hala her sabah çarşaf pike alez giriyor makineye. Bakalım nasıl aşacağız bu durumu?



Bizde klasik doğumgünleri cumartesileri kutlanır. Hafta arası çalışanlara ızdırap olmasın, bana da evi toplamaya zaman kalsın diye. Ama bu sene nedense çok yoruldum ve kutlamadan bişey anlamadım. Yine doğru düzgün bir fotoğraf çekilmedim, çekilmedik. Şunu anladım ben çok çocuğu idare edemiyorum, çabuk geriliyorum. Sürekli su içmeleri gelir, pastanın belli bir yerini göze kestirir-ki orası emin olun ulaşılmak için baya bir pasta dağıttıktan sonra gelinecek bölgedir. Bütün mutfak dolabındaki tabaklar bardaklar aşağı iner, çatallar yetmez. Evin girilmedik odası kalmaz. Normalde beklenen bişeydir bu ama, çok yorulduğumdan mıdır nedir bu sefer gerçekten isyan ettim. Kağıt bardak tabak olayını da denedim, pek bişey farketmedi. En iyisi dışarıda kutlamak gerçekten. Herkesin ruh sağlığı için :)

Gelelim pastaya, Allahtan Ela küçük. Bu sene pastasını Hello Kitty'li istedi kuzum. Ama pastamızın üzerindeki Hello Kitty nereliydi anlayamadık. Ben evde çizsem daha güzelini çizerdim kesin. Ela mutlu oldu mu, oldu. Ama bu da canımı sıkan mevzulardan biriydi. 

Neyse bu hafta ofis baya yoğun olacak. Yurtdışından misafir ağırlayacağız. Onun da stresinden olsa gerek, fazla duygusala bağlayamadım. Bu da iki arada bir derede yazılmış bir doğumgünü yazısı olsun.

İyi ki doğdun MELEĞİM. Şansın, bahtın açık, sağlığın, neşen daim olsun. Sevdiklerin ve sevenlerin hep seninle, kötüler, kötülükler senden hep uzak olsun.

İyi haftalar.

6 Haziran 2017 Salı

Size tembel olduğumu söylemiş miydim?

Bloğumu değiştirmek istiyorum. Evet ama yapamıyorum. Kesin sorun bendedir. Şimdi benim amacım blog adresini değiştirmek. Bloğu illa taşımam gerekiyor mu?
Bloğu taşırsam izleyiciler , takip ettiklerim ve bloğumun sağında yer alan herşey sıfırlanacak mı? Yani yeniden düzenlemem gerekecek mi? Bu benim gibi tembel biri için çok meşakkatli bir iş. 
Şu içe dışa aktar olayını beceremedim gitti. En sonunda eskisi gibi kalacak gibi görünüyor. Neyse.

Haftasonu gelsin istemiyorum artık. Gerçekten sürekli evde bir yerleri düzeltmeye çalışmaktan , kafamdakileri gerçekleştirmek istemek ve yapamamaktan bıktım. Konmari yöntemi diye bir şey duydum. Dün ilk defa Ece nin çekmecelerinde denedim ve gerçekten çekmecelerde baya yerin açıldığını gördüm. Sıra Ela ile eşimin çekmecelerinde. Yani üst üste dizmektense böyle sıralamak çok mantıklı geldi. Hem alttan bir şeyi almak isterken üsttekiler de bozulmuyor.

Evde sadece akşamları vakit geçirmek çok can sıkıcı. Zaman yetmiyor kardeşim. Uykuculuk var serde. Tavuk gibi saat 10 da yattığım zaman kendime uyuz oluyorum.  Digi yi de dondurduk. Şu anda evde tv yayını da yok. Ohh

Dolapları düzeltirken bir sürü şeyi ayıkladım. Kafamda bir sürü geri dönüşüm projeleri. Penyelerden ip yapmak istiyorum ama o kadar penyeyi kesip ip yapmak ve örmek işi kaç sene sürer kestiremiyorum. ( Malum yılan hikayesine dönen bir battaniye olayım var benim) Bir de penye ipler nasıl birleştiriliyor. Kilim gibi bir şey örmek istersem ipler nasıl birbirine ekleniyor?

Annemler bir köpek aldılar. Çok güzel bir golden. adını Şila koymuşlar. Ela ve Ece korkuyor. Hatta Ece daha çok. 

Okulun kapanmasına 3 gün kaldı ve sınıf mevcudu baya azaldığı için Ece okula gitmiyor. Dolayısıyla yaz sezonu açılmış bulunmakta. Artık hergün dede gelip yazlığa götürecek. Ve bakalım bu yaz sürecinde Şila'ya kim alışacak kim depara kalkacak?

Haftasonu eve gelince dolapta bir sürü salatalık olduğunu gören eşim turşu yap dedi. Bizim Ela günün her saati, her şeyin yanına turşu yiyebilir. İg de sütlaç ile turşu yediği bir video bile var. Salatalık ve küçük elma turşusu yaptım. Bununla birlikte ilk defa kabak turşusu da kurdum. Bakalım nasıl olacaklar. Bir de çilek mevsimi bitmeden reçel kaynatmak istiyorum.

Ela'nın doğumgünü yaklaşıyor ve ben hala kılımı bile kıpırdatmıyorum. Klasik cumartesi kutlaması olacak yine, haftanın hangi gününe denk gelirse gelsin. İftar sonrası olacağı için midir nedir, çok fazla bişey yapasım yok. Pastasını Hello Kitty li istiyormuş sıpam. 

Buyrun size ondan bundan şundan karmakarışık bir yazı. Postuma burda son verirkene Ela'dan bir anekdotla noktayı koyuyorum.

Geçen hafta bir park gezmesi esnasında Ela benim ofisin ordan geçerken bana el sallamak istemiş. Yengesi mesaj attı " cama çık Ela el sallayacak" neyse çıktım, sallaştık. Akşam eve gittiğimde;
- Anne niye izin vermedin ama ben senin fisine gelecektim.
- Nereye gelecektin kızım?
- Fisine :)

Sevgiyle kalın.



6 Mart 2017 Pazartesi

Haftasonundan

Yoğun bir haftasonuydu ama yorulmadık. Hepimiz mutlu bir şekilde haftaya başladık.

Cuma günü iş çıkışı evde belediye usulü temizlik yaptım :) Bir kaç parça yedek kıyafet falan hazırladım. Ece'nin hala haftasonu programından haberi yoktu. Pazar günü Antakya'da Bilsem sınavı olduğu için bir gün önceden teyzemlere gideceğimizi sanıyordu sadece. Kısmen doğruydu.

Sabah erken kalktık, dedesinin bizi almaya geleceğini zanneden Ece otobüsü görünce şaşırdı ve daha sonra günü birlik bir tura katıldığımızı anladı. Gayet keyiflendi. Neticede işin içinde gezmek vardı, anneanne vardı. Ohh keyfine değsindi. Ece turlara alışıktı ama Ela ile ilk defa böyle bir etkinliğe katılıyordum. Annemin yanımda olması bana güven ve güç veriyordu.
Yemyeşil buğday tarlaları. Amik Ovası

Kahvaltı niyetine

Şarkıları, zılgıtları duyan Ela coştu. Otobüsün yaş ortalaması 50 ve üstü olmasına rağmen hepsi benden enerjikti :) Birkaç türbe ziyaretinden sonra öğle yemeği için rezervasyon yapılan Zirve Restauranta soluğu aldık.

Manzara muhteşem. Tüm Defne ayaklarınızın altında. Mezeler nefis. Erken organize edilen klasik bir kadınlar günü kutlaması da varmış programın içinde. Ver müziği :) Hatta Lübnanlı bir sanatçı bile varmış. Allahım kadınlar dünden hazır döktürmeye. Biz kızlarla biraz bahçede takıldık.

Resim yazısı ekle

Nefisss


Erik ağacı

Çakılların arasından çıkan papatyaları topluyorlar.

Restoranın terasından şehir manzarasını çekmeye çalışan ben.

Kokuyor mu diye kontrol edenler :)



Derkeen; ani bir hava değişimi ile gök yarıldı resmen. O nasıl bir yağmur? Mahsur kaldık restaurantta. Yola çıktığımızda bir çok arabanın yolda kaldığını gördük. Yağmur suları kaldırımı aşmıştı. Neyse sağ salim teyzemlere vardık. Yorgun olunca erkenden uyuduk.

Pazar günü güzel bir kahvaltı, kuzenlerle hasret gidermece derken sınav saati yaklaştı. Geçen seneden deneyimimiz vardı. Ama beklentimiz yoktu. Maksat tecrübe kazanmak. Zaten yarım saat sürmüştü. Zor olduğunu söyledi Ece, takılmadık.

Artık eve dönme zamanı gelmişti. Babamızı özlemiştik.  Güzel bir banyo ve uyku zamanı.

Bahar her yerde kendini hissettirmeye başladı.
Güzel bir hafta dileğiyle.
Sevgiler.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...