Geçenler de benim beyle atışıyoruz. Ben bulaşık yıkıyorum, o da balkona bakan pencereden bana gıcıklık veriyor. Ela dövim mi babanı kızım?
Ela: Hayır ama o, benim en iyi arkadaşım.
(Kıyamıyor babasına sıpa)
-----------------------------------
Yine kreş çıkışı yanıma gelmiş Sarı Fırtına. O gün bizim menüde elma var. Masamdaki tabakta soyulmuş, dilimlenmiş elmayı yesin diye Ela'yı gaza getirmeye çalışıyorum.
Ben: Bak anneciğim. Bu Pamuk Prenses elması. Kötü kalpli kraliçenin sihir yaptığı kırmızı elma var ya, işte ondan. Yiyen prenses oluyor.... bla bla.
Ela da yüzüme ne diyor bu kadın der gibi bir bakış atıp (hani saçmaladığımı yüzüme vuruyor gibi): Sen ciddi misin?
( Yani anlattıkların o kadar saçma ki, bu söylediklerinde gerçekten ciddi olamazsın der gibi.)
Kimi kandırıyorsam. Ters tepti plan tabi. Elmanın hepsini ben yedim.
-------------------------------------
Geçen akşam bizim yatakta yatıyor cimcimeler. Haftada bir gece benim yanımda yatma hakları var. Ela bunu çok sorgulamasa da, Ece asla atlamıyor. Hatta elinden gelse her akşam benim yanımda yatar. Neyse, uyusunlar diye telefondan, uyku müziği açıp, balkona çamaşır sermeye çıktım. Tabi Ece bizim odada yatıyor olmanın verdiği coşkuyla açtığım uyku müziğine " haydaaaa lülülüşş" diye eşlik edince Ela "annneeee" diye bana seslenir. Yanına gittiğimde:
- Anne, Ece kendini düğünde sanıyor diyerek hepimizi koparıyor.
Şimdilik Ela hanımdan bu kadar. Aslında daha fazlasını yaşıyoruz, daha çok gülüyoruz ama not almayınca maalesef hafızadan siliniyor.
Sevgiyle kalın.
notlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
notlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
26 Aralık 2017 Salı
Ela hanımdan inciler
3 Temmuz 2017 Pazartesi
Malatya
Annemlerin haftasonu Malatya turu var gider misiniz demesi ile çılgın bir karar sonucunda Pazar günü Malatya'da bulduk kendimizi :) Cumartesi gece çıktığımız günübirlik Malatya turundan bugün sabaha karşı 03:00 de eve döndük ve ben sabah gecikmeli olarak işe geldim.
Ece ye tabi ki koltuk aldım ama Ela ile kucağımda gitmek kötü bir seçimdi. Ayaklarım zaten 40 numara vatoz balığı gibidir, gezi sonunda balon balığına döndüler. Ve daha ilk mola yerimizde telefonumun kapanması pek can sıkıcı olsa da, sosyal medya hayatı olmayan beni pek rahatsız etmedi. En azından elim sürekli telefona gitmedi. Bir kaç fotoyu da şirket hattımla çektim. Telefonumun kapandığını duyan biri, "bu benim depresyona girme sebebim olurdu ben bunları (fotoğraflarını gösteriyordu) paylaşmazsam olmaz ki" dedi. Bu da ayrı bir bakış açısı.
Okuduğum bir kitaptan aklıma şu söz geldi:
"Gördüklerini kalbine işle. Yaşadıklarını başkalarına göstermekten daha önemlidir bu." Paulo Coelho - Aldatmak
Neyse anlatabildiğim kadar turumuzdan bahsedeyim ve anı olarak benim de çektiğim bir kaç fotoğrafı buraya ekleyeyim.


Daha sonra Günpınar Şelalesine geldik. Burası da mesire yeri ama ben burayı beğenmedim. Şelaleye giden yol çok saçma. Bir insan sığacak kadar ince iki yol, aradan akan bir metreye yakın genişlikteki su, ama hem gidenleri hem dönenleri düşününce ne kadar saçma bir eziyete dönüşüyor o şelaleyi görmek anlatamam. Sadece bir tesis var. Yer bulmak büyük sorun. Tuvaletler ise tesisin tam diğer ucunda ve baya uzak bir mesafede. Havada uçuşan polenler ise beni tedirgin etmedi desem yalan. Ece'nin alerjisi azacak diye ödüm koptu.



Daha sonra Hasan Basri Türbesine gidildi. Ben Türbe'ye geçmedim ama harika bir çevresi olan bu Türbe'ye bayıldım. Gerçekten ağaç insana, doğaya, hayvana bu denli lazımken ekileceği yere neden kesilir ki?
Bir sonraki durak Şire Pazarı. Malatya'da yer gök, sağ sol her yer kayısı. İşte bu pazarda kayısı ve türevlerinin satıldığı bir yer. Malatya kayısısı , kayısı sevmeyen bana bile sevdirdi kendini. Yeşil olmasına rağmen baymayan bir şeker oranı ve elma gibi kütür kütür yapısıyla. Kuru kayısı almadan gitmek de olmazdı. Hediyelik alacaklarımızı aldıktan ve sadece fiyat sormak için yanaştığımız dükkanlarda ikram edilen o kadar kayısıhüplettikten sonra otobüsteki yerimizi aldık.

Gezilecek daha bir sürü yer varmış aslında ama biz bir güne ancak bu kadarını sığdırabildik. Yorucuydu. Ela uyurken arıza çıkardı. Evindeki rahatlığı aradı kuzum. Benim ayaklarım uyuştu. Kucağında çocuk varken uzatamamak kötüydü. Ama tüm bunlara rağmen kızlarımla böyle anılar biriktirmek güzeldi.
İyi haftalar.
9 Haziran 2017 Cuma
Ramazan Deyince
Efenim bilenler bilir, fırıncı kızıyımdır. Bildiğiniz eskiden her mahallede yer alan taş fırınlardan. Babamın da pide fırını vardı eskiden. Aslında hala var ama artık eski bir işçisine devretti. Yoruldu canım babacığım. Ayaklarındaki damarların kalınlığı parmağım kadar. Kolay değildir fırın işletmek. Hatta eşim hep dalgasını geçer: kandırdın beni babamın fabrikası var dedin, çıka çıka bir pide fırını çıktı diye.
Sabah çok erken kalkardı babam , bakkallara sabah ekmeği dağıtılacak kolay mı? Bizler uyurken o erkenden ekmek teknesine giderdi. Çocukluğumdan bu yana üç fırın değiştirdik ve bizler hep fırına yakın evlerde oturduk. Annem de babamla çalışırdı. İkisi de çok çalıştılar bugünlere gelmemiz için. Haklarını asla ödeyemeyiz.
İşte ramazan gelince daha bir yorulurduk hepimiz. Ramazan demek oruç demek, iftara yetişecek siparişler demek, dinlenmeden çalışmak demek. Babam sıcak ocağın karşısında çalışırken bile orucunu tutardı yaz günleri. Ve herkes iftarını açarken bile o çok sonra eve gelip orucunu açardı. Biz kardeşler hepimiz elimizden geldiğince babama yardım ederdik ramazanda. İftara 1-2 saat kala beni eve yollarlardı iftarı hazırlamam için. Evlenene kadar fırın nasıl kullanılır bilmezdim. Bütün yemeklerimiz taş fırında pişerdi. Tadı ise tarif edilemezdi.Bu yüzden çok erken yaşta girmişimdir mutfağa. İlkokulu yeni bitirmiştim elimde patlıcanla yandaki fırına giderdim, annem pide yapıyor olurdu bana nasıl soyacağımı , doğrayacağımı tarif ederdi. Akşam yemeği yediklerinde de asla kötü bir yorum almazdım. Ki beni yemek yapmaya hep teşvik etmişlerdir. Sonra o yemekten bir tabak iki sokak ötedeki halamlara götürürdüm, bir tabak alttaki komşumuza, o tabaklar farklı yemeklerle dolar tekrar gelirdi. İftar sofrası dolup taşardı.
Bayrama son on gün kala kömbe savaşları başlar, eskiden tabi. Çünkü bizim buraların olmazsa olmazıdır kömbe. Eskiden her aile tepsi tepsi kömbe yapardı. Sıraya girerlerdi tepsi kapmak için. Dolayısıyla babam hiç dinlenmeden hatta bazen uyumadan annemle nöbetleşerek kömbe pişirirdi. En zevkli zamanıdır ramazanın. Kadınların sohbeti, şakaları, fıkraları yorgunluğumuzu dindirirdi. İftardan sonra ilerleyen saatlerde kahve yapar indirirdim babamlara, yatmadan önce de çay. uykuları kaçsın diye. kaç sokak öteden duyulurdu kokusu o kömbenin.
![]() |
Görsel internetten alıntıdır. |
İşte o uykusuz, yorgun günlerin ardından ramazan biter, bayram gelirdi. Gece geç yatan babam hepimizi tembihlerdi. Erken uyananın kulağını çekerim diye . Ama gel gelelim en erken uyanan hep o olurdu yine :)
Bu yazıyı yazarken Çocuklu Hayat bloğundan esinlendim. Çok güzel bir ramazan yazısı yazmış. Tavsiye ederim okumanızı.
Hepinize hayırlı ramazanlar, iyi haftasonları.
6 Haziran 2017 Salı
Size tembel olduğumu söylemiş miydim?
Bloğumu değiştirmek istiyorum. Evet ama yapamıyorum. Kesin sorun bendedir. Şimdi benim amacım blog adresini değiştirmek. Bloğu illa taşımam gerekiyor mu?
Bloğu taşırsam izleyiciler , takip ettiklerim ve bloğumun sağında yer alan herşey sıfırlanacak mı? Yani yeniden düzenlemem gerekecek mi? Bu benim gibi tembel biri için çok meşakkatli bir iş.
Şu içe dışa aktar olayını beceremedim gitti. En sonunda eskisi gibi kalacak gibi görünüyor. Neyse.
Haftasonu gelsin istemiyorum artık. Gerçekten sürekli evde bir yerleri düzeltmeye çalışmaktan , kafamdakileri gerçekleştirmek istemek ve yapamamaktan bıktım. Konmari yöntemi diye bir şey duydum. Dün ilk defa Ece nin çekmecelerinde denedim ve gerçekten çekmecelerde baya yerin açıldığını gördüm. Sıra Ela ile eşimin çekmecelerinde. Yani üst üste dizmektense böyle sıralamak çok mantıklı geldi. Hem alttan bir şeyi almak isterken üsttekiler de bozulmuyor.
Evde sadece akşamları vakit geçirmek çok can sıkıcı. Zaman yetmiyor kardeşim. Uykuculuk var serde. Tavuk gibi saat 10 da yattığım zaman kendime uyuz oluyorum. Digi yi de dondurduk. Şu anda evde tv yayını da yok. Ohh
Dolapları düzeltirken bir sürü şeyi ayıkladım. Kafamda bir sürü geri dönüşüm projeleri. Penyelerden ip yapmak istiyorum ama o kadar penyeyi kesip ip yapmak ve örmek işi kaç sene sürer kestiremiyorum. ( Malum yılan hikayesine dönen bir battaniye olayım var benim) Bir de penye ipler nasıl birleştiriliyor. Kilim gibi bir şey örmek istersem ipler nasıl birbirine ekleniyor?
Annemler bir köpek aldılar. Çok güzel bir golden. adını Şila koymuşlar. Ela ve Ece korkuyor. Hatta Ece daha çok.
Okulun kapanmasına 3 gün kaldı ve sınıf mevcudu baya azaldığı için Ece okula gitmiyor. Dolayısıyla yaz sezonu açılmış bulunmakta. Artık hergün dede gelip yazlığa götürecek. Ve bakalım bu yaz sürecinde Şila'ya kim alışacak kim depara kalkacak?
Haftasonu eve gelince dolapta bir sürü salatalık olduğunu gören eşim turşu yap dedi. Bizim Ela günün her saati, her şeyin yanına turşu yiyebilir. İg de sütlaç ile turşu yediği bir video bile var. Salatalık ve küçük elma turşusu yaptım. Bununla birlikte ilk defa kabak turşusu da kurdum. Bakalım nasıl olacaklar. Bir de çilek mevsimi bitmeden reçel kaynatmak istiyorum.
Ela'nın doğumgünü yaklaşıyor ve ben hala kılımı bile kıpırdatmıyorum. Klasik cumartesi kutlaması olacak yine, haftanın hangi gününe denk gelirse gelsin. İftar sonrası olacağı için midir nedir, çok fazla bişey yapasım yok. Pastasını Hello Kitty li istiyormuş sıpam.
Buyrun size ondan bundan şundan karmakarışık bir yazı. Postuma burda son verirkene Ela'dan bir anekdotla noktayı koyuyorum.
Geçen hafta bir park gezmesi esnasında Ela benim ofisin ordan geçerken bana el sallamak istemiş. Yengesi mesaj attı " cama çık Ela el sallayacak" neyse çıktım, sallaştık. Akşam eve gittiğimde;
- Anne niye izin vermedin ama ben senin fisine gelecektim.
- Nereye gelecektin kızım?
- Fisine :)
Sevgiyle kalın.
30 Mart 2016 Çarşamba
Ela'ca :)
Bizim evin cadısı, sarı fırtınası hatta babasının deyimiyle Çaki'si :) artık patır patır konuşuyor. Çok da güzel konuşuyor.
Y harfini hiç kullanmıyor şayet kelimenin başındaysa " -emicem, -astık, -atalim, -ok, -umuyta.."
çobab: çorap
icceler: iyi geceler
afiyetos: afiyet olsun
mannana: mandalina
kaplak: kağıt
kaplumtala: kaplumbağa
bebece: cicibebe
Ebiceceee: Elif Ece
bucuc: çubuk
Emiş: Yeşim (ablasının arkadaşı)
Ben bunları bir küçük kağıda yazıp bir kavanoza ya da kutuya koyup, kendime mutluluk kutusu hazırlayacam. Canım sıkkın olduğunda açıp bir tane okuyacam.
Şimdilik not alabildiklerim bu kadar. Neden evin küçükleri hep en masumları oluyor :P Tam bir zıpır benim kızım. Kök söktürecek bize. Şimdiden girdik bile iki yaş sendromuna.
Mutlu kalın.
Y harfini hiç kullanmıyor şayet kelimenin başındaysa " -emicem, -astık, -atalim, -ok, -umuyta.."
çobab: çorap
icceler: iyi geceler
afiyetos: afiyet olsun
mannana: mandalina
kaplak: kağıt
kaplumtala: kaplumbağa
bebece: cicibebe
Ebiceceee: Elif Ece
bucuc: çubuk
Emiş: Yeşim (ablasının arkadaşı)
Ben bunları bir küçük kağıda yazıp bir kavanoza ya da kutuya koyup, kendime mutluluk kutusu hazırlayacam. Canım sıkkın olduğunda açıp bir tane okuyacam.
Şimdilik not alabildiklerim bu kadar. Neden evin küçükleri hep en masumları oluyor :P Tam bir zıpır benim kızım. Kök söktürecek bize. Şimdiden girdik bile iki yaş sendromuna.
![]() |
Bir kutu sudocremi ellerine boca eden kızım :) |
12 Mart 2015 Perşembe
SARI KAFA 9. AY
27 Ocak - 1. diş
16 Şubat - 2. diş
20 Şubat - Ela koltuktan düştü :(
22 Şubat - Ela'nın ateşi çıktı, ilk iğnesini yedi kuzum 39,5 :(
24 Şubat - İlk antibıdı
3 Mart - 3. diş
7 Mart - İlk dondurma
10 Mart - 4. diş
Şimdilik önümdeki takvimde yazdığım notlar bu kadar. Şubat ayı hiç iç açıcı görünmüyor :( Yürüteçten de düştü. Yerde otururken kendini geri atmasıyla kafayı yere de vurdu.
Ece için de tutmuştum bu notları.
Artık yürüteçle evin içinde dört dönüyoruz. Yoğurt yiyoruz. Kuru kayısılı muhallebiye bayılıyoruz. Balık krakeri kıtlarken gülmekten kırılıyoruz. Bizim yemeklerden de yemeye başladın ufaak ufaak.
Artık kendi kendine az da olsa zaman geçirmeye başladı. Te te te diye takılmış plak gibi dırdırlanıyorsun. Şarkılar mırıldanıyorsun ve bizi o güzel sesinle mest ediyorsun. Ama hala uykuya dalarken o kıyametler niye kopuyor anlamıyorum.
Herkese mavi boncuk dağıtma be kızım. Hoşlanmıyorum.
Dişlerin zorluyor seni, sen de beni. Geceleri uyuyamıyorsun bir türlü.
Ama sabah ya gözümüzü oyarak, ya saçımızı çekerek, parmağını ağzımıza burnumuza sokarak çok güzel uyandırıyorsun beni ve ablanı.
Ablan okuldan geldiğinde, onu görür görmez yüzünde güller açıyor.
Rabbim sizi ayırmasın. Birbirinizin en yakın arkadaşı olun e mi kuzularım.
Şükürler olsun sizi bana verene.
Gülen yüzünüz solmasın.
16 Şubat - 2. diş
20 Şubat - Ela koltuktan düştü :(
22 Şubat - Ela'nın ateşi çıktı, ilk iğnesini yedi kuzum 39,5 :(
24 Şubat - İlk antibıdı
3 Mart - 3. diş
7 Mart - İlk dondurma
10 Mart - 4. diş
Şimdilik önümdeki takvimde yazdığım notlar bu kadar. Şubat ayı hiç iç açıcı görünmüyor :( Yürüteçten de düştü. Yerde otururken kendini geri atmasıyla kafayı yere de vurdu.
Ece için de tutmuştum bu notları.
Artık yürüteçle evin içinde dört dönüyoruz. Yoğurt yiyoruz. Kuru kayısılı muhallebiye bayılıyoruz. Balık krakeri kıtlarken gülmekten kırılıyoruz. Bizim yemeklerden de yemeye başladın ufaak ufaak.
Artık kendi kendine az da olsa zaman geçirmeye başladı. Te te te diye takılmış plak gibi dırdırlanıyorsun. Şarkılar mırıldanıyorsun ve bizi o güzel sesinle mest ediyorsun. Ama hala uykuya dalarken o kıyametler niye kopuyor anlamıyorum.
Herkese mavi boncuk dağıtma be kızım. Hoşlanmıyorum.
Dişlerin zorluyor seni, sen de beni. Geceleri uyuyamıyorsun bir türlü.
Ama sabah ya gözümüzü oyarak, ya saçımızı çekerek, parmağını ağzımıza burnumuza sokarak çok güzel uyandırıyorsun beni ve ablanı.

Rabbim sizi ayırmasın. Birbirinizin en yakın arkadaşı olun e mi kuzularım.
Şükürler olsun sizi bana verene.
Gülen yüzünüz solmasın.
11 Aralık 2014 Perşembe
Nedir bizim yatağın sırrı?
İşin doğrusu ne biliyorum ama yapamıyorum.
Ela zaten beşiğinde ve bizim odada. Ama Ece de bizim odada, hatta babasının yerinde yatıyor.
Yazın bizim buralarda klimasız yatılmaz. Klima bizim odada. Ece yi aramıza alarak yattık bütün yaz, yatmak sayılırsa. Deli gibi yatıyor. En son babamız gecenin bir yarısı kalkıp salona geçiyor, sıcakta yatıyor.
Şimdi kış geldi. Derdimiz soğuk. Ece üstünü açıyor. Babası kıyamıyor. ( Ben kıyıyorum ya) Yazın yanımızda yatmaya alışan Ece, odasında yatmaya ikna olmuyor. Ağlıyor, yanımda yatmak için kırk takla atıyor. Odasında yatsa bile, uykuya dalana kadar beni yanında istiyor. Sonra gecenin bir yarısı yine yanımıza geliyor, örtünün üstüne yatıyor, hava soğuk, baba üç kişi yatamadığı için gece yine yatak değiştiriyor. Uykusu bölünüyor, sabahın köründe uyanıyor, asabi oluyor. Bulduğu çözüm ; Ece'nin yanımda , kendisinin Ece nin yatağında yatması. Benim için hava hoş.
Anne babanın ayrı yatmasının çocuk için hiç de iyi bir rol model olmadığını biliyorum. Ama eşime de yazık, kızıma da yazık, bana da yazık.
Neden bu sıpalar anne babalarının yatağında bu kadar rahat yatıyorlar? Beşiğinde sürekli mızırdanan küçük sıpa bile, emzirdikten sonra bizim yatakta mışıl mışıl yatıyor. Seneye o da ablasının peşinden gelir bizim yatağa.
Yatağımız 3 sene önceydi sanırım, çöktü. Bildiğiniz eşim yatarken ve ben yatağa girmeye hazırlanıyorken, eşimin yatakta dönmesiyle hoop baş kısmından içine göçtü. Eşim neye uğradığını şaşırdı. Gözlerini açtığında ayakları kafasına gelmişti. Uzun süre yer yatağı olarak kullandık. Baya bir süre sonra sağlam para verip yeni yatak aldık. Hatta ölçüleri de büyüttük. Şimdi pişmanım çünkü yatak tekstilinde zorluk çekiyorum. Ama iki cüceden sonra 20 cm büyüttüğümüz yatakta bile bana düşen o fazladan 20 cm. Yan yatmaktan uyuşmuş olarak uyanıyprum her seferinde.
Kendi odasına sızlanarak yatmaya giden büyük sıpa. Şimdi bizim odada yattığı için haydi uykuya deyince ikiletmiyor. Sanırım sonunda yanına gideceğimi bildiğinden.
Çözüm?
Sabah bu kareden 10- 15 dk sonra, Ela'yı emzirirken Ece bana seslendi "anne gel". Gelemeyeceğimi Ela yı emzirdiğimi söyledim. Koşarak yanıma geldi elinde dişi. Kendi kendine dişini çekmiş , hiç de anası kılıklı olmayan kızım, cesur kızım.
İşte son halimiz. Dördüncü dişimiz de düştü. Birini anneannenin çatısına atmıştık. Diğer üç diş hala evde. Hoş kızlarımın düşen göbekleri bile hala evde. Evde kalacak benim kızlar anlaşıldı :P
Ela zaten beşiğinde ve bizim odada. Ama Ece de bizim odada, hatta babasının yerinde yatıyor.
Yazın bizim buralarda klimasız yatılmaz. Klima bizim odada. Ece yi aramıza alarak yattık bütün yaz, yatmak sayılırsa. Deli gibi yatıyor. En son babamız gecenin bir yarısı kalkıp salona geçiyor, sıcakta yatıyor.
Şimdi kış geldi. Derdimiz soğuk. Ece üstünü açıyor. Babası kıyamıyor. ( Ben kıyıyorum ya) Yazın yanımızda yatmaya alışan Ece, odasında yatmaya ikna olmuyor. Ağlıyor, yanımda yatmak için kırk takla atıyor. Odasında yatsa bile, uykuya dalana kadar beni yanında istiyor. Sonra gecenin bir yarısı yine yanımıza geliyor, örtünün üstüne yatıyor, hava soğuk, baba üç kişi yatamadığı için gece yine yatak değiştiriyor. Uykusu bölünüyor, sabahın köründe uyanıyor, asabi oluyor. Bulduğu çözüm ; Ece'nin yanımda , kendisinin Ece nin yatağında yatması. Benim için hava hoş.
Anne babanın ayrı yatmasının çocuk için hiç de iyi bir rol model olmadığını biliyorum. Ama eşime de yazık, kızıma da yazık, bana da yazık.
Neden bu sıpalar anne babalarının yatağında bu kadar rahat yatıyorlar? Beşiğinde sürekli mızırdanan küçük sıpa bile, emzirdikten sonra bizim yatakta mışıl mışıl yatıyor. Seneye o da ablasının peşinden gelir bizim yatağa.
Yatağımız 3 sene önceydi sanırım, çöktü. Bildiğiniz eşim yatarken ve ben yatağa girmeye hazırlanıyorken, eşimin yatakta dönmesiyle hoop baş kısmından içine göçtü. Eşim neye uğradığını şaşırdı. Gözlerini açtığında ayakları kafasına gelmişti. Uzun süre yer yatağı olarak kullandık. Baya bir süre sonra sağlam para verip yeni yatak aldık. Hatta ölçüleri de büyüttük. Şimdi pişmanım çünkü yatak tekstilinde zorluk çekiyorum. Ama iki cüceden sonra 20 cm büyüttüğümüz yatakta bile bana düşen o fazladan 20 cm. Yan yatmaktan uyuşmuş olarak uyanıyprum her seferinde.
Kendi odasına sızlanarak yatmaya giden büyük sıpa. Şimdi bizim odada yattığı için haydi uykuya deyince ikiletmiyor. Sanırım sonunda yanına gideceğimi bildiğinden.
Çözüm?

İşte son halimiz. Dördüncü dişimiz de düştü. Birini anneannenin çatısına atmıştık. Diğer üç diş hala evde. Hoş kızlarımın düşen göbekleri bile hala evde. Evde kalacak benim kızlar anlaşıldı :P
21 Kasım 2013 Perşembe
Bugüne Dair.
Sabah saat 08:55 te eşime şöyle yazdım: (bazı yerleri değiştireceğim :D )
Ben:
Canım 5 dk sonra kızım dünyaya gözlerini açmıştı
Sedo:
:)
Sedo:
elif senn gibi bir annesi olduğu için çok şanslı
Sedo:
ona çok emek
Sedo:
vryrsun
Sedo:
ilerde
Sedo:
büüyünce
Sedo:
şöle bir ardına bakıp kendisi için yaptığın şeyleri görünce
Sedo:
çok daha özel bir anne olacan
Sedo:
gözünde
Eşim beni çok gururlandırdı. Her ne kadar ara sıra ben bile kendimin çocuğu olmak istemezken, dilerim eşimin bu söylediklerini kızımın ağzından da duyarım.
İyi ki doğdun hayatımızın anlamı. Dilin pabuç kadar olsa da, ara sıra kavga etsek de, beni her daim babana şikayet etsen de, seni çok ama çok seviyorum.
Ömrün uzun bahtın güzel olsun. Başarı, sevgi, mutluluk , huzur, sağlık, doğruluk her daim yoldaşın olsun.
Bu da kızımın 5 yaşına dair günün notu olsun.
Not: Fotolar kutlamalardan sonra.
Ben:
Canım 5 dk sonra kızım dünyaya gözlerini açmıştı
Sedo:
:)
Sedo:
elif senn gibi bir annesi olduğu için çok şanslı
Sedo:
ona çok emek
Sedo:
vryrsun
Sedo:
ilerde
Sedo:
büüyünce
Sedo:
şöle bir ardına bakıp kendisi için yaptığın şeyleri görünce
Sedo:
çok daha özel bir anne olacan
Sedo:
gözünde
Eşim beni çok gururlandırdı. Her ne kadar ara sıra ben bile kendimin çocuğu olmak istemezken, dilerim eşimin bu söylediklerini kızımın ağzından da duyarım.
İyi ki doğdun hayatımızın anlamı. Dilin pabuç kadar olsa da, ara sıra kavga etsek de, beni her daim babana şikayet etsen de, seni çok ama çok seviyorum.
Ömrün uzun bahtın güzel olsun. Başarı, sevgi, mutluluk , huzur, sağlık, doğruluk her daim yoldaşın olsun.
Bu da kızımın 5 yaşına dair günün notu olsun.
Not: Fotolar kutlamalardan sonra.
8 Kasım 2013 Cuma
Laaayyyynn
Tv de yine o saçma Line reklamlarından biri vardı. Otobüse Kadir Doğulu mudur? Gürbey midir? ( kim olduklarına dair en ufak fikrim yok ) biner ve kızlar bayılır ya:
Ece : Anne şimdi bu adam yakışıklı mı allah aşkına?
Ben : Bana göre değil. Peki sana göre kim yakışıklı?
Ece : Tabiki de ATATÜRK.
Ece : Anne şimdi bu adam yakışıklı mı allah aşkına?
Ben : Bana göre değil. Peki sana göre kim yakışıklı?
Ece : Tabiki de ATATÜRK.
19 Aralık 2012 Çarşamba
Çocuğuma söylediğim en acaip 5 şey
Geçen hafta Görkem'in bloğunda okudum. Çok hoşuma gitti. Rüzgar zaten marjinal bir çocuk. Zehir gibi, zımba gibi, aktif , hareketli , kıpır kıpır bir velet. Ben Ece de hiç görmedim ya, ondandır belki de bu kadar ilgimi çekmesi.
Görkem Rüzgar'a söylediği en acip 5 cümleyi yazmış, haydi siz de dökülün demiş.
Benim bu aralar yakın tarihi hatırlamak gibi bir sorunum var. Allah sonumu hayır etsin. İlk başta gelmedi aklıma. Dedim düşüneyim, post olarak yazayım.
Bakın bizde neler çıktı:
1 - Ece sakın elime kusma, Ece bekle dememe kalmadan böööğğğğ ( Daha bir hafta bile geçmedi bu olayın üzerinden. Avucum üstüm başım her yerim kusmuk)
2 - Ece , burnumun direği düştü be yavrum. (Acayip keskin pırtlarımız vardır. Ece bayılır ortalığı kasıp kavurmaya.)
3 - Ece , bırak o salyangozu elinden! (Yağmur mevsimi tüm salyangozlar saklandığı yerden çıkıyor. Annemlerin duvarlarına tırmanıyor. Ece de zevkle onları tutup yere atıyor ve üzerine basıyor. Çıkan sesi dinliyor. Cani benim kızım. )
4 - Ece, sakın tükürme! ( Dişlerini fırçaladıktan sonra, ağzını çalkalayıp direkt bana doğru dönüp, ağzı şişmiş bir şekilde, hince gülüyor sıpa.)
5 - Ece inanamıyorum, elime kaka yaptın! ( Geçen hafta yatmadan önce uyuyan Ece'yi çişe kaldırdım. Çişi bitti, eğildim tuvalet kağıdıyla sileceğim, bir koku duydum ama pırt sandım. Ben silerken kızım kakasını yapmasın mı? ilk defa oluyor böyle bişey. Hayatta gece yarısı kakasını yapmamıştı şimdiye kadar.Zaten ağzıma mıçıyor, elime de mıçtı tam oldu.)
Benim elimde delil yok maalesef Görkem gibi. Çünkü elimde mok ya da kusmuk varken anı ölümsüzleştirmeyi beceremiyorum henüz.
Sizde ne var ne yok? Dökülün bakalım :)
Görkem Rüzgar'a söylediği en acip 5 cümleyi yazmış, haydi siz de dökülün demiş.
Benim bu aralar yakın tarihi hatırlamak gibi bir sorunum var. Allah sonumu hayır etsin. İlk başta gelmedi aklıma. Dedim düşüneyim, post olarak yazayım.
Bakın bizde neler çıktı:
1 - Ece sakın elime kusma, Ece bekle dememe kalmadan böööğğğğ ( Daha bir hafta bile geçmedi bu olayın üzerinden. Avucum üstüm başım her yerim kusmuk)
2 - Ece , burnumun direği düştü be yavrum. (Acayip keskin pırtlarımız vardır. Ece bayılır ortalığı kasıp kavurmaya.)
3 - Ece , bırak o salyangozu elinden! (Yağmur mevsimi tüm salyangozlar saklandığı yerden çıkıyor. Annemlerin duvarlarına tırmanıyor. Ece de zevkle onları tutup yere atıyor ve üzerine basıyor. Çıkan sesi dinliyor. Cani benim kızım. )
4 - Ece, sakın tükürme! ( Dişlerini fırçaladıktan sonra, ağzını çalkalayıp direkt bana doğru dönüp, ağzı şişmiş bir şekilde, hince gülüyor sıpa.)
5 - Ece inanamıyorum, elime kaka yaptın! ( Geçen hafta yatmadan önce uyuyan Ece'yi çişe kaldırdım. Çişi bitti, eğildim tuvalet kağıdıyla sileceğim, bir koku duydum ama pırt sandım. Ben silerken kızım kakasını yapmasın mı? ilk defa oluyor böyle bişey. Hayatta gece yarısı kakasını yapmamıştı şimdiye kadar.Zaten ağzıma mıçıyor, elime de mıçtı tam oldu.)
Benim elimde delil yok maalesef Görkem gibi. Çünkü elimde mok ya da kusmuk varken anı ölümsüzleştirmeyi beceremiyorum henüz.
![]() |
Fotoğraf öylesine :) |
2 Ekim 2012 Salı
Aklımda kalanlar
Ece: Anne hani evlenince insanın bir çocuğu oluyor ya, peki diğer çocukları nasıl oluyor?
----------------------
Ece: Anne sence Caillou büyüyünce evlenir mi?
Baba: Kısmet kızım.
Ece: Bence evlenmez.
Anne: Neden ki?
Ece: Bence o da benim gibi anne babasından ayrılmak istemiyordur.
----------------------
Bu sabah;
Ece: Anne bişey söyleyebilir miyim?
Anne: Efendim kızım.
Ece: Ben bugün iyi değilim.
Anne: Neden?
Ece: Bugün bana bişeyler oluyor.
Anne: Nasıl bişeyler annecim?
Ece: İçimde bişeyler güm güm yapıyor.
Anne: Kızım herkesin içinde kalbi güm güm yapar.
Ece: Anne hayır karnımda yaa! Ben bugün anneanneme gidebilir miyim?
Anne: Olmaz Ececim. Anneannenin işi var.
Ece: O işlerini yapsın. Ben çizgi film izlerim.
Anne: Aç ağzını bakim. Güç şurubu geliyor. Hiç bişeyin kalmaz şimdi.
Ece: Ama anne bana bişeyler oluyor.
Artık duymazdan geldim. Çünkü eminim bu diyalog akşama kadar sürerdi. Kızım şimdiden okula gitmemek için bahaneler uydurmaya başladı.
--------------------
Ve ilk vesikalık fotoğrafımız.
----------------------
Ece: Anne sence Caillou büyüyünce evlenir mi?
Baba: Kısmet kızım.
Ece: Bence evlenmez.
Anne: Neden ki?
Ece: Bence o da benim gibi anne babasından ayrılmak istemiyordur.
----------------------
Bu sabah;
Ece: Anne bişey söyleyebilir miyim?
Anne: Efendim kızım.
Ece: Ben bugün iyi değilim.
Anne: Neden?
Ece: Bugün bana bişeyler oluyor.
Anne: Nasıl bişeyler annecim?
Ece: İçimde bişeyler güm güm yapıyor.
Anne: Kızım herkesin içinde kalbi güm güm yapar.
Ece: Anne hayır karnımda yaa! Ben bugün anneanneme gidebilir miyim?
Anne: Olmaz Ececim. Anneannenin işi var.
Ece: O işlerini yapsın. Ben çizgi film izlerim.
Anne: Aç ağzını bakim. Güç şurubu geliyor. Hiç bişeyin kalmaz şimdi.
Ece: Ama anne bana bişeyler oluyor.
Artık duymazdan geldim. Çünkü eminim bu diyalog akşama kadar sürerdi. Kızım şimdiden okula gitmemek için bahaneler uydurmaya başladı.
--------------------
Ve ilk vesikalık fotoğrafımız.
28 Ağustos 2012 Salı
Meleğim
Sabah yatağıma gelen cimcimeyle hasbihaldeyiz.
E: Anne haydi kalk saat on oldu. ( Babamın yöntemi. Eskiden bizi uyandırmak için saati hep ileri söylerdi .)
N: Hayır annecim saat daha yedi. Hem eğer saat onsa, ben işe geç kaldım demektir. Eyvah! Patron beni işten kovacak
Ece hanım güler ve şunu der:
E: Allahım, sen hamile kaldın ya.Sonra içinden bir melek çıktı. İşte o benim, ben seni korurum .
-----------------------------------------
Birgün Ece hanımı yıkıyorum.
N: Annecim kollarını kaldır.
Ece durur, ellerini açar, dua eder ve yüzüne götürür avuçlarını.
N: Aşkım ne yaptın?
E: Dua ettim. Annem , babam ölmesin diye .
-----------------------------------------
Aslında bunun gibi çok muhabbetlerimiz oluyor Ece ile. Ama ben, tembel anne maalesef not almayı unutuyor :(
E: Anne haydi kalk saat on oldu. ( Babamın yöntemi. Eskiden bizi uyandırmak için saati hep ileri söylerdi .)
N: Hayır annecim saat daha yedi. Hem eğer saat onsa, ben işe geç kaldım demektir. Eyvah! Patron beni işten kovacak
Ece hanım güler ve şunu der:
E: Allahım, sen hamile kaldın ya.Sonra içinden bir melek çıktı. İşte o benim, ben seni korurum .
-----------------------------------------
Birgün Ece hanımı yıkıyorum.
N: Annecim kollarını kaldır.
Ece durur, ellerini açar, dua eder ve yüzüne götürür avuçlarını.
N: Aşkım ne yaptın?
E: Dua ettim. Annem , babam ölmesin diye .
-----------------------------------------
Aslında bunun gibi çok muhabbetlerimiz oluyor Ece ile. Ama ben, tembel anne maalesef not almayı unutuyor :(
4 Haziran 2012 Pazartesi
Dünden bir not
Cumartesi düğünümüz hayırlısıyla, kazasız belasız oldu. Düğün bitti, eve dönüyoruz:
Ece: Anne Canan niye evlendi?
Ben: Kızım Said amcayla birbirlerini seviyorlar, aynı evde yaşamak için, anne olmak için.. bla bla
Ece: Peki Said amca?
Ben : O da baba olacak annecim.
Dün öğleden sonra kayınvalidemlere gittik. Said amcalar da alt katta oturuyorlar. Israrla Canan'ı görecek. Neyse Said amca yukarı çıktı. Birazdan Canan gelecek falan deyip oyaladık ama beni dumur eden soru gecikmedi.
Ece: Anne Canan hamile olmuş mudur?
Anne: Höh!...
Yani anneliğin hamilelik sonucunda olduğunu bildiğinden ve dün benim ona verdiğim cevaptan yola çıkarak sordu bu soruyu biliyorum ama bu kadar da keskin bir soru ve bağlantı beklemiyordum açıkçası. Hem de düğünün ertesi günü.
İşin kötüsü biz mutfaktayken aynı soruyu amcasına da sormuş sıpam. Offf naptın be kızım?
Not: Fotoğraf makinesini getirmeyi unutmuşum. Düğün fotoları ve Ece nin tam boy fotosu bir sonraki postta.
Ece: Anne Canan niye evlendi?
Ben: Kızım Said amcayla birbirlerini seviyorlar, aynı evde yaşamak için, anne olmak için.. bla bla
Ece: Peki Said amca?
Ben : O da baba olacak annecim.
Dün öğleden sonra kayınvalidemlere gittik. Said amcalar da alt katta oturuyorlar. Israrla Canan'ı görecek. Neyse Said amca yukarı çıktı. Birazdan Canan gelecek falan deyip oyaladık ama beni dumur eden soru gecikmedi.
Ece: Anne Canan hamile olmuş mudur?
Anne: Höh!...
Yani anneliğin hamilelik sonucunda olduğunu bildiğinden ve dün benim ona verdiğim cevaptan yola çıkarak sordu bu soruyu biliyorum ama bu kadar da keskin bir soru ve bağlantı beklemiyordum açıkçası. Hem de düğünün ertesi günü.
İşin kötüsü biz mutfaktayken aynı soruyu amcasına da sormuş sıpam. Offf naptın be kızım?
Not: Fotoğraf makinesini getirmeyi unutmuşum. Düğün fotoları ve Ece nin tam boy fotosu bir sonraki postta.
3 Mayıs 2012 Perşembe
Dün akşam,
hem Kuzey Güney var, hem voleybol maçı var, hem de uyumamakta direnen Ece var.
İş çıkışı Ece'yi almaya gittik anneanneden. Ece hanım aşağıda, fırında dedesinin yanında. Sokakta komşunun kızları top oynuyor. Ece'yi çağırıyorlar , bizimki karşı kaldırımdan bağırıyor:
-Gelemeeeem, izin vermiyorlaaarr.
Halbuki sormadı bile. Ben de tuttum kolundan geçirdim karşıya ve yakan top oynaşını izlemeye başladım. Öyle mutlu bir tablo vardı ki karşımızda. Babası koşan, terleyen, tişörtü kirlenen, kolunun altında topu tutan, sakız çiğneyen kızına bayıldı. Bir ara ben de katıldım oyuna. Eve giderken umutluyduk.
Voleybol maçını açtım ama sadece dinliyorum. Sofrayı kurdum, yedik , kaldırdık derken, koridorda bulduk kendimizi. Yakan topa kurallarına uymadan evde de devam ettik. Hala umutluyduk.
Maçı yendik galiba, izleyemedim ki. Kuzey'in özeti de bitti. Haydi dedim benden buraya kadar. Şimdi artık benim zamanım. Geldi kucağıma çöreklendi kızım, kıpır kıpır. Yerinde uyumaktansa kırk büklüm olarak kucağımda uyumayı yeğliyor. Saat 22:00 yi geçeli çok oluyor ama hala kucağımda uykuya dalamayan bir cüce var. Oysa bizim umudumuz vardı, yorulmuştur belki erken uyur diye :)En sonunda dayanamayıp bombayı patlatıyor:
-Anne gözlerimi uyutamıyorum...
İş çıkışı Ece'yi almaya gittik anneanneden. Ece hanım aşağıda, fırında dedesinin yanında. Sokakta komşunun kızları top oynuyor. Ece'yi çağırıyorlar , bizimki karşı kaldırımdan bağırıyor:
-Gelemeeeem, izin vermiyorlaaarr.
Halbuki sormadı bile. Ben de tuttum kolundan geçirdim karşıya ve yakan top oynaşını izlemeye başladım. Öyle mutlu bir tablo vardı ki karşımızda. Babası koşan, terleyen, tişörtü kirlenen, kolunun altında topu tutan, sakız çiğneyen kızına bayıldı. Bir ara ben de katıldım oyuna. Eve giderken umutluyduk.
Voleybol maçını açtım ama sadece dinliyorum. Sofrayı kurdum, yedik , kaldırdık derken, koridorda bulduk kendimizi. Yakan topa kurallarına uymadan evde de devam ettik. Hala umutluyduk.
Maçı yendik galiba, izleyemedim ki. Kuzey'in özeti de bitti. Haydi dedim benden buraya kadar. Şimdi artık benim zamanım. Geldi kucağıma çöreklendi kızım, kıpır kıpır. Yerinde uyumaktansa kırk büklüm olarak kucağımda uyumayı yeğliyor. Saat 22:00 yi geçeli çok oluyor ama hala kucağımda uykuya dalamayan bir cüce var. Oysa bizim umudumuz vardı, yorulmuştur belki erken uyur diye :)En sonunda dayanamayıp bombayı patlatıyor:
-Anne gözlerimi uyutamıyorum...
27 Mart 2012 Salı
Ece'den İnciler
Hani dün biz uyuyakalmıştık da, kreşe yetişememiştik ya.
Sonra da Hikmet dedeyi çağırıp anneanneye gitmeye karar vermiştik ya.
Kreşi zaten sevmeyen kızım yataktan fırlamıştı ya.
Öğlen anneannesine "canım bişey istiyor, rengi yeşil " bilmecesini sorup, bütün yeşilleri sıralatıp (fasulye, ıspanak, bezelye) ama yine de sorduğu yeşilin bamya olduğunu söyleyip, buzluktaki bamyayı pişiren anneannesine "mmm nefis olmuş bayıldım anneanne" dedik ya. (Babası kulaklarına inanamadı , zira bamyadan hiç hazzetmez de kendileri.)
Akşam eve dönerken:
Anneanne: Dur bir tabak bamya verim, yarın evde yer, Ece için pişirdim zaten.
Ben: Yok anne gerek yok.
Ece : Yarın burada yerim :) (Sinsi planlar peşinde belli )
Bu sabah;
Ben: Eceeee haydi kalk annem.
Ece: Anne ben uyuyakaldım, dedemi çağır.
Buna ne demeli peki? Ben bu kıza nasıl sevdireceğim okulu?
-------------------------------------
Cuma akşamından bir diyalog aktarayım Ayla teyzemizin sayesinde hatırladım. Geçen Görkem'e de söyledim hep unutuyorum bu güzel anları not almayı.
Cuma akşamı Zeki amcamız geldi, biz de hava atacağız ya kızımız Almanca biliyor diye.
-Ece haydi annecim söyle şarkıyı Zeki amca da duysun.
-Ben değişik Almancalar biliyorum ama şimdi söyleyemem. Ayağım ağrıyor :)
Sonra da Hikmet dedeyi çağırıp anneanneye gitmeye karar vermiştik ya.
Kreşi zaten sevmeyen kızım yataktan fırlamıştı ya.
Öğlen anneannesine "canım bişey istiyor, rengi yeşil " bilmecesini sorup, bütün yeşilleri sıralatıp (fasulye, ıspanak, bezelye) ama yine de sorduğu yeşilin bamya olduğunu söyleyip, buzluktaki bamyayı pişiren anneannesine "mmm nefis olmuş bayıldım anneanne" dedik ya. (Babası kulaklarına inanamadı , zira bamyadan hiç hazzetmez de kendileri.)
Akşam eve dönerken:
Anneanne: Dur bir tabak bamya verim, yarın evde yer, Ece için pişirdim zaten.
Ben: Yok anne gerek yok.
Ece : Yarın burada yerim :) (Sinsi planlar peşinde belli )
Bu sabah;
Ben: Eceeee haydi kalk annem.
Ece: Anne ben uyuyakaldım, dedemi çağır.
Buna ne demeli peki? Ben bu kıza nasıl sevdireceğim okulu?
-------------------------------------
Cuma akşamından bir diyalog aktarayım Ayla teyzemizin sayesinde hatırladım. Geçen Görkem'e de söyledim hep unutuyorum bu güzel anları not almayı.
Cuma akşamı Zeki amcamız geldi, biz de hava atacağız ya kızımız Almanca biliyor diye.
-Ece haydi annecim söyle şarkıyı Zeki amca da duysun.
-Ben değişik Almancalar biliyorum ama şimdi söyleyemem. Ayağım ağrıyor :)
10 Aralık 2010 Cuma
TAKVİM NOTLARI – 2010
01 Ocak – Kızımın şansına aldığım biletin son iki rakamına ve amorti ikramiye çıktı :) şansın daim olsun meleğim
04 Ocak – Kuzum yüzünü sehpaya vurmuş gözünün altı morarmış ahh be yavrum
05 Ocak – Suçiçeği
16 Ocak – Memeye son bittiii…
29 Ocak – Ne yiyorsun kızım? – “tuut” (tost)
11 Şubat – Saat 21:00’de İzmir’e uçtu kuşum. Hastaydı. Beni affet meleğim.Seni çok özledim ve çok seviyorum.
12 Şubat – Seni aramamak için zor tutuyorum kendimi. Benimle tel.da konuşmuyorsun. Sen gel de ben ısırırım seni.
13 Şubat – Sensiz 2 gece geçti
14 Şubat – Hastasın ve yanında değilim
15-16-17 Şubat – Seni koklayacam, koklayacam. Çok özledim pamuğum.
18 Şubat – Vuslat . hoş geldin kuzum
07 Mart – Kızım gece rüyasında gülüyordu
25 Mart – Kızımla kurabiye yaptık nefis oldu
25 Mart – Kızımla kurabiye yaptık nefis oldu
04 Nisan – Kızımla dün kumsalda oynadık suya bastık.
10 Nisan – Kızım donduyya ( dondurma) yedi. Hem de parmaklaya parmaklaya. Çok şekerdi çoook
14 Nisan – Bugün ilk defa kuaföre gittik, saçlarımızı kestik. Ağladın ama çok tatlı oldun meleğim.
14 Nisan – Bugün ilk defa kuaföre gittik, saçlarımızı kestik. Ağladın ama çok tatlı oldun meleğim.
23 Nisan – Bayramın kutlu olsun fındığım…
25 Nisan – Gece çok ağladın be kuzum niye? Çok korkuttun beni :(
02 Mayıs – Nolur çığlık atmaktan vazgeç :S
Bugün ilk defa lunaparka gittik nuno halayla :)
16 Mayıs – Bebeğim punik yiyormuş J Ben seni yerim puding yerine
17 Mayıs – Sabah çamaşır sererken kızım uyanmış gelip bana “bööö” yapıyor. Yerim seni minik cadı :)
19 Mayıs – Ki, dööt, atı, kekiz, onn kuzum ikişer sayıyor bi de “ ben de iyiyim “ diyor. Ya pek bir bal bu kuzu maşallah.
23 Mayıs – “ ok anne” kuzum (y) leri yiyor ben kuzumu :)
25 Mayıs – Burnunda geniz eti varmış balımın L
27 Mayıs – ovum deldi – indik bonduk – tana bana – aada tıktı – bayta kesti – tuya düttü :)
29 Mayıs – Komşu komşu oğlun geldi mi? Ece: gelmedi :)
25-26-27 Haziran – Biz geldik :) Türker & Nil
28 Haziran – Biz gidiyoruz :( T&N
01 Ağustos – Vantötötönöy ( vantilatör) yerim ben seni yerim
02 Ağustos – Çorbaya ekmek doğruyoruz veee bakseeet J (basket)
03 Ağustos – Anne neyyaaan , Ece çocuuuk
07 Ağustos – Koomacan (kocaman)
08 Ağustos – Dün kızımla ilk defa dönme dolaba bindik
09 Ağustos – “ anne pembe biboyon”
10 Ağustos – Eceee – anne efendim
11 Ağustos – "sen napıyosun anne?”
12 Ağustos – Trambolinde zıp zıp zıpladı kızım Dizem ablasıyla
12 Ağustos – Trambolinde zıp zıp zıpladı kızım Dizem ablasıyla
15 Ağustos – Kızımla trambolinde zıpladık
17 Ağustos – “Anne kim geldi?”
20 Ağustos – Ameliyat oldum kızım çok ağladı
22 Ağustos – Babası kızıma kamyon aldı kızım çok mutlu oldu
26 Ağustos – Kızım kreşte ne diceksin? – Öööyetmeniiimmm
01 Eylül – “ Anne napıyosun?” – Makyaj “ Güzel mi?” –Güzel “Büyüyünce Ece’de yapacak” :)
03 Eylül – Ece’ye soruyorum benim babam kim?” bilmiyosun aaa çık çık çık”
05 Eylül – Anne sen napıyorsunuz?
06 Eylül – “ Anne bana bitanem de”
09-19 Eylül – Kızımla harika bir tatil geçirdik. Dolo dolu 3 gece mersin. Ailece ilk tatilimiz.
09-19 Eylül – Kızımla harika bir tatil geçirdik. Dolo dolu 3 gece mersin. Ailece ilk tatilimiz.
-kızımla ve aşkımla tekne turu
20 Eylül – Ayrılışımız kötü oldu :( “anne çalışma, işe gitme:(”
23 Eylül – Anne öksürüyor musun? Su verim mi?Ömrün su gibi olsun bitanem
24 Eylül – Güzeyim
03 Ekim – Baba parfüm mü? Mis gibi kokuyorsun
05 Ekim – saçların çok güzel anne
-Hayatım
06 Ekim – Anne geç kalma
07 Ekim – “Baş tacı” durduk yerde bunu dedi
09 Ekim – Hayıylı osun anne
12 Ekim – Annecik – annesi
14 Ekim – Hayıylı işleeer
16 Ekim – “Süt beni büyütüyor”
-“Baba işim var kitap okuyorum”
18 Ekim – Bugün kreşe başladık gayet mutluydu. Öğlene doğru ağlamaya başlamış çiçeğim
20 Ekim – Ağlama artık be annem
22 Ekim – Kızım bugün pizza house a gidip pizza yapacakmış.
- Ayten öğretmeni oje sürmüş kızıma
03 Kasım – Kuzum hasta oldu boğazı uff olmuş çok ağladı
04 Kasım – Bugün kreşe gitmedi. İlaçlarını iç nolur yavrum
10 Kasım – Saat 9’u 5 geçe Atam Dolma bahçede . Kuzum bunu ezberlemiş.
14 Kasım – Atatüüük öymediiiyüyeyimde yaşıyooo, yuyyayyık savaşında her gücü o taşıyoooo
15 Kasım – Cumyuyiyet yüyyiyet demek
20 Kasım – Kızım bana mağazada “eşek anne” dedi gayet doğal bir şekilde
- Kızım bugün ilk defa iğne oldu çok ağladı
21 Kasım – Hayatımın ışığı İYİ Kİ DOĞDUN
21 Kasım – Hayatımın ışığı İYİ Kİ DOĞDUN
25 Kasım – Köpek düştü vah vah karga güldü hahaha
28 Kasım – Anneler babalar işe gider, çocuklar okula gider
29 Kasım – Öyyetmenim canım benim canım
10 Aralık – Kabakulak olduk. 1 hafta kreşe gitmek yok
TAKVİM NOTLARI - 2009
TAKVİM NOTLARI - 2009
24 Nisan – Kızım ilk kahvaltısını yaptı . Pek sevmemiş :(
14 Mayıs – Yine kahvaltı yine hüsran :(
20 Mayıs – Kızımı kuş biti ısırdı. Bir yakalarsam o bitleri ben yapacağımı bilirim :(
7 Haziran – Babası kızımı giydirdi.
23 Haziran – Hastane randevusu saat 14:00. Her şey çok güzel demiş dr. amca. Tşk ederiz anneanne senin sayende.
24 Haziran – Kızımın ilk dişini gördüm oleyyy :D
25 Haziran – Kızımla ilk defa denize girdik harikaydı. Cimcimem denizi çok sevdi. Habire tuz yalayıp durdu.
25 Haziran – Kızımla ilk defa denize girdik harikaydı. Cimcimem denizi çok sevdi. Habire tuz yalayıp durdu.
01 Temmuz – Ödümü kopardın be kuzumL gece yatağından aldığımda çok ağladın. Sabah da tek kolunu oynattın önce. Ama çok şükür bişey yokmuş.
02 Temmuz – Kuzum yataktan düştü :(
05 Temmuz – Benim yüzümden acı çektin. Kendimi affetmeyeceğim. Sen beni affet bebeğim.Düşmeyesin diye kolundan çektim ama senin kolun dirseğinden çıktı. Ödümü kopardın.Seni çok seviyorum bebeğim.Affet beni.
- Vee 2. dişin çıktı bugün sabah.
10 Temmuz – Üst dişimiz çıktı.
05 Ağustos – Dün gece bizi çok üzdün çok ağladın. Hasta olmuşsun. Öksürük, hapşırık, sümük, diş hepsi bir arada. Senin yerine ben olayım hasta. Seni seviyorum kuşum.
- 5. diş
11 Ağustos – Bugün baban beni çok şaşırttı. Çok mutlu etti.Bir seni öğrendiğinde bir de bugün işyerime çiçek yolladı. İyi ki varsınız hayatımda.
23 Ağustos – Dün hastalandın. Burnun akıyordu, öksürüyordun. Gece 3’e kadar uyumadın. O kadar uykum var ki! Anneannenden bir de fırça yedim seni ben hasta ediyormuşum L
25 Ağustos – Artık sürünüyorsun yakında emeklersin.
28 Ağustos – Bütün gece yandın. Sabah acile gittik. Boğazın şişmiş güzel yavrum. İlaçlarını içip hemen iyileşeceksin SS
02 Eylül – Yine yataktan düştün offf. Ben kötü bir anneyim
04 Eylül – Kuzum artık bay bay yapıyor
02 Ekim – Pnömokok son rapel
23 Ekim – Kuzumun kulaklarını deldirmiş anneannesi J minimini kulakları küpeli
05 Kasım – Yavrum artık yürüyoorr
20 Kasım – Kuzum artık “ınnee” diyor :D
21 Kasım – İyi ki doğdun meleğim. Seni çok seviyorum
21 Kasım – İyi ki doğdun meleğim. Seni çok seviyorum
10 Aralık – Artık tek başına yürüyor kuzum
13 Aralık – Kızım köpek napıyor? –“wow wow”
17 Aralık – Kızım düştüL alnı kocaman şişti ve morardı. Görmedim ki.. Özür dilerim
İçimde ukte kalan hamileyken günlük tutmayışım. Ben de kızım hareketlenmeye başladığından itibaren işyerimde masamda duran takvime minik notlar almıştım. İlk yıl kötü bir annelik çıkarmışım.Yazarken bir çoğunu zor hatırladım. .İyi ki yazmışım.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)