28 Mayıs 2012 Pazartesi

Yazmış olmak için

Noldu bana bilmiyorum ama herşeyden kısa kısa yazmak işime gelir oldu.

Haftasonu eh işte modundaydı. Çok şükür sağlıklıyız ya gerisi hava cıva.

Cep telefonu ile çekilmiş bir kaç foto ve notlardan oluşacak bir post ile karşınızdayım.

Kızımın okula girmeden önce benim için kopardığı eflatun çiçek ile ofisten aşırdığım sarı çiçeğin uyumunu çok sevdim ben. 










Güzel yürekli, tatlı dilli, canım arkadaşımı, idolümü çok sevdim ben.













Kayınvalidemin , (anneler günü ganimetleri diye adlandırdığım) , bana hediye ettiği porselenleri çok sevdim ben.
























Kızımın anneler gününde bana hediye ettiği kırmızı çiçeği çok sevdim ben.











Veee haftasonu kızımıza süpriz olsun diye kiraladığımız Sakız tavşan ile kızımın gördüğü anda yüzündeki ifadeyi çok çok sevdim ben. Aslında satın aldık ama annem bahçede istemediği için biz kızımıza ödünç aldığımızı söyledik. Bir kaç gün sonra iade edeceğiz maalesef .




Sadece haftasonu okuyup bitirdiğim kitabı pek sevmedim.

Ha unutmadan hepimizi ilgilendiren bu kampanyaya bir imza lütfen. Blogcu Anneyi takip edenler bilir.

Tadım yok maalesef. Kırmamaya çalıştım, elimden geleni yaptım ama olmadı, anlaşılamadım, kırıldım, kaybettim.

Herkese iyi haftalar.

23 Mayıs 2012 Çarşamba

Fedailerin Kalesi ALAMUT


Hasan Sabbah’ın, Alamut Kalesi’nin, fedailerin ve cennet bahçelerinin hikayesi

Bir tarafta Hasan Sabbah’ın yeryüzü cennetiyle yeni tanışan güzel köleler, diğer tarafta onun en güvenilir savaşçıları olan fedailer. Sabbah’ın yarattığı cennetin içinde gözleri açıldığında hepsinin hayatı hiç umulmadık bir şekilde değişir.
Hikaye 11. yüzyıl İranı’nda, kendini peygamber ilan eden Hasan Sabbah’ın, seçilmiş bir grup insanı intihar suikastçısına dönüştürerek bölgede hakimiyet kurmak için çılgınca ve aynı zamanda zekice bir plan tasarladığı Alamut Kalesi’nde geçmektedir. Güzel kadınların, yemyeşilbahçelerin, şarap ve haşhaşın göz boyadığı sanal bir cennet yaratan Sabbah, genç savaşçılarını emirlerine uydukları takdirde bu cennete gidebileceklerine inandırır. Kendilerini onun yoluna adayan, ölmeyi de öldürmeyi de göze almış olan bu küçük orduyla hükümdar sınıfına gözdağı verebileceğini düşünür. Sabbah kendi deyimiyle insanların saflığını kullanıp dine adanmışlığı politik emellerine alet eder. Artık kapılar onun için ardına kadar açılmıştır.”




"Elimden bırakamıyorum" dediğim kitap nihayet az önce bitti.

İlk defa Ezel dizisinde -Ramiz Dayı'dan- duymuştum Hasan Sabbah'ı.Soluksuz okudum. Hasan İbni Sabbah'ın yirmi yıl üzerinde çalıştığı planının kusursuz olarak nasıl başarıya ulaştığının öyküsü.

Felsefesi: "Hiçbirşey gerçek değildir, herşeye izin verilmiştir!"

Muhteşem cennet bahçeleri, badem gözlü huriler, cennetle ödüllendirilen fedailer, hadımlar. Elinde cennetin anahtarlarının olduğuna şüphesiz inandıkları Seyduna. Hurileri görüp aşık olduktan sonra, sonunda ölüm olan görevler almak için yanıp tutuşan fedailer.

Zekasına hayran olunmaması imkansız.

Meryem, Halime, İbni Tahir, Apama...
Ve ele geçirilmesi neredeyse imkansız Alamut kalesi.

"Arkadaşlarını son bir kez kucakladı. Sonra da gözden kayboldu.
Dairesine kapanarak bu dünya için öldü.
Fakat efsanelerde ebediyen yaşayacak."


Kesinlikle tavsiye ederim.

18 Mayıs 2012 Cuma

Silmeyecekmişim

Mimlenmişim. Mim olmasa gelip yazı yazacağım da yok zaten. Amak-ı Hayal mimlemiş beni.

Neymiş efendim hiç silmeden bir post yazacakmışım.

Geçen hafta beş post yazan ben bu hafta tıkandım, yazacak konu bulamıyorum. Oysa şampiyon olduk. Muhteşem kutlamalara katıldık. Kızım bile yerinde durmadan zıpladı. Yer sarı gök kırmızı.

Sonra anneler gününü kutladık. Kızımdan çok güzel bir saksı çiçeği, annemden terlik, görümcemden şık bir bluz ve kayınvalidemden harika bir porselen takım. Anneler günü ganimetleri. Ama porselenin fotoğrafını çekip paylaşmalıyım. Mükemmel. yıllanmış. yıllar yıllar önce almanya'dan getirmiş. Çeyizimde bile vermemişti. Ama bu anneler gününde " sen bizim için çok değerlisin " deyip hediye etti. Nasıl gururlandım , nasıl mutlu oldum anlatamam.

Efenim, şimdide kreş müdiresinde sıra. Neymiş Ece'yi Agte testine tabii tutalım mı? o ne ki dedik. neymiş başarılı olursa önümüzdeki dönem 6 yaşa yollayacağım dedi. yaw bir durun gele benim kızım daha 42 aylık. Eylülde 46 aylık olacak. ne altı yaşı ne testi. ilerde iyi ki dinlemişmişim diyecekmişim gülser hanımı. yok öyle şey. yeni yasa yetmiyor gibi daha dört yaşında bile olmayan kızımı seneye altı yaşa yollayamam ben. inşallah yanılmıyorumdur arkadaşlar. yanlış bir karar vermek istemiyorum ama o daha çok küçük. bu arada ilk defa duyuyorum AGTE testini.


ANKARA GELİŞİM TARAMA ENVANTERİ (AGTE)
0-6 yaş arasındaki çocukların gelişimsel açıdan değerlendirilebilmesi amacıyla uygulanan bir envanterdir. Çocuk ruh sağlığı alanında çalışan Psikologlar tarafından uygulanmaktadır.
Çocukların, 0-3 aydan başlayarak, 48-72 ay dilimine kadar aylık periyotlarla; dil gelişimi, zihinsel becerileri, küçük-kas gelişimi, büyük-kas gelişimi, sosyal gelişimi ve öz bakım becerileri tek tek incelenip gözlenerek puanlanır. Bu değerlendirme eğer mümkün ise anne-baba ve çocuğun bir arada olduğu bir ortamda yapılır.
Uygulayıcı tarafından anne-babaya yöneltilen soruların yanı sıra çocuk da aynı zamanda gözlem altına alınmaktadır. Adım adım çocuğun sahip olduğu her beceri değerlendirmeye alınmaktadır.
Örneğin; çocuğun her iki elini kullanarak bardak kullanabilmesinden; adresini bilme becerisine kadar, daha önce sözü edilen Dil – Bilişsel, Küçük Kas, Büyük Kas, Sosyal – Öz Bakım beceri alanlarındaki gelişiminin, takvim yaşına uygun olup olmadığı puanlanmakta ve değerlendirme raporu halinde Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanı’na verilmektedir.

sRENEYE zatenkreşimizi değiştirmeyi düşünüyoruz. bu arada koptyalama yapınca rengi değiştiremedim iyi mi? 
agte testini istemeyince de adam çiz gibi başka bir test varmış onu yapavcaklarmış. ne yaparlarsa yapsınlar benim kızım sizi sevmiyor. var mı ötesi ?

bu aralar okuduğum kitap elimden düşmüyor. bitmesine az kaldı. biter bitmez paylaşırım. Ramiz Dayı sağolsun.
kızımla pek iyiyiz bu aralar şeytanın kulağına kurşun. 
arada elim silme tuşuna kaydı ne yalan söyleyeyim ama silmeden bir post yazmak da baya zormuş. bu mimin ahkkından kim gelir buyursun meydana. post neye benzedi bilmiyorum, yarın tatil olsun diye dua ediyorum. düğüne az kaldı ( kaynımın) ben hala yarım dünya. mucize bekliyorum sanlki. spora başlayalı daha iki hafta olmadı bende tık yok. bi dünya alışveriş vbizi bekler.
post allak bullak olmadan en iyisi ben noktalayayım. anlamadığınız yeri sorabilirsiniz. 

7 Mayıs 2012 Pazartesi

Mim ve haftasonu

Haftasonu ne mi yaptık?

Cumartesi işten çıktıktan sonra yıllardan beri yapmam gereken şeyi yaptım ve bir spor salonuna yazıldım. allah sonumu hayır etsin.

Eve gittim çeki düzen verdim.Bu arada herkese yan bakıyorum, boynumu taşıyamıyorum.

Sonra sahile gidip uçurtma uçurduk. Kızım çok mutlu oldu ama dönüşte yine ağlamayı başardı.

Eve geldim filenin sultanlarının Rusya'yı nasıl yendiğini izledim. Dün de Polonya'yı yendik. Maç bittiğinde ağlıyordum. ( Sulugözüm diye söylemiştim.) Kızımı milli sporcu olarak hayal ettim. Bu arada hala yan bakıyorum herşeye. Dün akşam sıcak duş ve kas gevşetici işe yaradı şükür bu sabah boynu düzelttik ama öksürük ve geniz akıntısı devam :( ben yakamı kurtaramadım kuzular nasıl kurtarsın ?

Gelelim yazılarını çok sevdiğim Hypo'nun bana yolladığı mime.Ben bu mimi çok sevdim. Biz mim cevaplamayı seven bloggerlarız :D Yollayana saygı duyarız.

1-Ne sıklıkta kitap okursunuz?
Ben kitap okumaya çok geç başladım. Kızım doğmadan önce okuyordum ama son üç yıldır kitapsız yaşayamaz oldum. Çekmecemde illa kitabım olur. 


2-En sevdiğiniz yazar/lar?
Aklıma gelenler ( pek aklımda tutamam, yine gugıl yetişiyor imdadıma): Ahmet Ümit, Suzanne Collins, Stieg Larsson, Ayşe Kulin, Khaled Hosseini

3-En beğendiğin Kitap/lar?
Uçurtma Avcısı, Ejderha Dövmeli Kız serisi, Açlık Oyunları serisi, Monte Kristo Kontu, Safiye Sultan serisi, Serenad,  Ateşböceği Yolu. Bu kitapların hepsinden inanılmaz derecede etkilenmişimdir.


4-Yerli ve yabancı hangi kitapların yazarlarını daha çok tercih edersin?
Hiç farketmez.Geçenlerde Zülfü Livaneli'yi okumam demiştim , okudum aldım ağzımın payını.


5- Bugüne kadar en beğendiğin kitap serisi?
Açlık Oyunları ile Milenyum serisi


6- Daha çok hangi tarz da okumaktan hoşlanırsın?
Psikoloji, felsefe, gelişim kitaplarını okuyamıyorum. Ama tarih, mitoloji, aşk, polisiye, gerilim kitaplarında kendimden geçiyorum.


7-En son hangi kitabı okudun?
Ateşböceği Yolu


8-Şu anda hangi kitabı okuyorsun?
Son kitabımı cumartesi bitirdim. Sabah telaştan yanıma yeni kitap almayı unutmuşum. Sanırım Alamut'u okuyacağım.


9-Kitap blogları hakkında ne düşünüyorsun? Yeterli mi?
Takip ettiğim kitap blogları yok. Ama okuduğu kitabı bloğuna yazıp tavsiye edenleri listeme muhakkak ekliyorum.


10- Kitap okumak sizin için ne ifade ediyor?
Ben kitabımı işyerinde okuyabiliyorum. Bazen elimde çok sünen kitaplar illa ki oluyor. Ama bitirmeden başkasına başlamıyorum. Kitap okuma hobisini çok geç edindim. Telafi etmem gerekiyor. Ben kitabı okurken yaşıyorum.İç sesler, tasvirler, o kitabın içine akmama sebep oluyor. O yüzden hangi kitabın filmini izlersem izleyeyim çok yavan bir tat alıyorum. Şimdi kızıma kitap alıyorum bol bol. Onun benim gibi geç keşfetmesini istemiyorum kitap dünyasını. Daha karnımdayken bir sürü kitabı vardı, şükür ki kitabına sarılarak uyuyor. 


Zorlama yok ama kitapsız yaşayamam diyen kitap kurtları bu mimi üzerlerine alırlarsa okumaktan mutlu olurum.

5 Mayıs 2012 Cumartesi

Ateşböceği Yolu

Rekor kırıyorum sanırım. Bir hafta içindeki dördüncü postum oluyor bu galiba.

Az önce bitirdim Kristin Hannah'ın "Ateşböceği Yolu" kitabını. Ayla'ya yaptığım yorumlardan birinde, okuduğum kitabın ortasında durdum, ilerleyemiyorum demiştim. Sıkıcı değildi aslında, sadece internete yeniliyordu kitap. 


Kitap iki kız arkadaşı anlatıyor.TullyileKate. İkisinin ne kadar farklı olduğunu ama nasıl mükemmel dost olduklarını. Onlu yaşlarda başlayan "Sonsuza Dek Dostuz" diyen iki kızı.

Kitaptaki Kate gibi hissettim kendimi. Ya da onun gibi olmak istediğimi.Çocuklarının her anında yanında olmak için kariyerinden nasıl vazgeçtiğini, kızını korumak için kötü anne olduğunu söyleyenlere karşı, kızına karşı nasıl savaştığını anlatıyor. Onu okurken hep sorguladım anneliğimi. Ve lanet hastalık.( Bol bol dua ettim Gamze'ye)

Ve Kate'in annesi Mrs. M. muhteşemdi.

Tully ise tam tersi tek aşkı, kariyeri olan bir kadın.Aile kurmayı hep erteleyen, annesi tarafından bile istenmeyen ama en sonunda sahip olduğu tek ailenin Kate'in ailesi olduğunun farkına varan. Şöhret Tully'nin gözünü kör etmişti.

Her kız arkadaşı olanın okuması gerektiği bir kitap olarak düşünüyorum - ki kitabın son sayfalarını ağlamaktan dolayı görmekte baya zorlandım. Beni en çok etkileyen sanırım tüm kız arkadaşlarımdan uzak olmak ve aradığımda, çağırdığımda kimsenin yanımda olamayacağını bilmek :(

"Bu muhteşem romanın sayfalarını çok hızlı geçmek istemeyeceksiniz.Kapıyı kilitleyin, telefonunuzu kapatın ve yanınıza bir paket mendil alıp koltuğunuza yerleşin. ( Sonra uyarmadı demeyin.) Kristin Hannah'dan başka hiç kimse kadınların dostluğunu tüm acısı, tatlısıyla bu kadar güzel yazamazdı. Harika bir yazar." Susan Elizabeth Phillips (arka kapaktan)


"Ev hanımı olan annelerin hayatı böyleydi işte: Bitiş çizgisi olmayan bir yarış pistinde koşmak." (syf 377)

Herkese güneşli haftasonları.

Not: Bu gece Hıdrellez. Tüm dualarınızı kabul , dilekleriniz gerçek olsun. 

4 Mayıs 2012 Cuma

4 Mayıs

Bugün, o gün.

Sevdiceğim ve kardeşlerim.

36 yıl önce bugün doğdunuz. İyi ki doğdunuz.

Sevdikleriniz ve sevenlerinizle birlikte nice uzun, sağlıklı, mutlu,huzurlu, başarılı yıllar sizin olsun.

Yeni yaşlarınız yeni güzellikler getirsin hepinize. Herşey gönlünüzce olsun.

Ve Türker'im Kağan'ım nice güzel yaşların olsun oğlum. Ömrün uzun, bahtın güzel olsun yavrum.

Gugıl'da da bir doğumgünü kutlaması var.Keith Haring'in 54. yaş günüymüş :)




Not: Dünkü Almanya - Türkiye maçını kızımla izlemek muhteşem birşeydi. Nasıl yendik ama :)Maç boyunca "Neslihan" diye bağırdı durdu kuzum . Son sette harika bir performans izledik. Tebrikler Filenin Sultanları.

3 Mayıs 2012 Perşembe

Dün akşam,

hem Kuzey Güney var, hem voleybol maçı var, hem de uyumamakta direnen Ece var.

İş çıkışı Ece'yi almaya gittik anneanneden. Ece hanım aşağıda, fırında dedesinin yanında. Sokakta komşunun kızları top oynuyor. Ece'yi çağırıyorlar , bizimki karşı kaldırımdan bağırıyor:
-Gelemeeeem, izin vermiyorlaaarr.

Halbuki sormadı bile. Ben de tuttum kolundan geçirdim karşıya ve yakan top oynaşını izlemeye başladım. Öyle mutlu bir tablo vardı ki karşımızda. Babası koşan, terleyen, tişörtü kirlenen, kolunun altında topu tutan, sakız çiğneyen kızına bayıldı. Bir ara ben de katıldım oyuna. Eve giderken umutluyduk.

Voleybol maçını açtım ama sadece dinliyorum. Sofrayı kurdum, yedik , kaldırdık derken, koridorda bulduk kendimizi. Yakan topa kurallarına uymadan evde de devam ettik. Hala umutluyduk.

Maçı yendik galiba, izleyemedim ki. Kuzey'in özeti de bitti. Haydi dedim benden buraya kadar. Şimdi artık benim zamanım. Geldi kucağıma çöreklendi kızım, kıpır kıpır. Yerinde uyumaktansa kırk büklüm olarak kucağımda uyumayı yeğliyor. Saat 22:00 yi geçeli çok oluyor ama hala kucağımda uykuya dalamayan bir cüce var. Oysa bizim umudumuz vardı, yorulmuştur belki erken uyur diye :)En sonunda dayanamayıp bombayı patlatıyor:
-Anne gözlerimi uyutamıyorum...

Mimim varmış, haberim yokmuş

Dakika bir gol bir. Ödülün fotosunu koyacam , herkes sağ klik i engellemiş.Hypo Celtic futbol takımının amblemini koymuş. Gugıla bile baktım yok. Ben de gittim hypo ya ödülü yollayan Gonca arkadaşımızdan aldım ödülün resmini. Umarım kızmaz.

Ödülün kuralları:

1 - 11 kişiye bu ödülü yollamam gerekiyor. Ödül paylaşınca güzel lalalalalalala

Şu link eklemenin kısa yolunu öğrenemedim ya hala, yuh bana. Hala tek tek sayfaları açıp, adresi kopyalayıp, öyle bağlıyorum. Yollayacağım çoğu kişi benden daha önce layık görülmüşler bu ödüle.

Onçün; Kardo Nil, On numara beş yıldız Esra,  Misafirperver Şeyma , Ailecek çıkmadıkları dergi gazete kalmayan Görkem, Ortayaş bunalımındaki Ayla, Diloşun annesi Sevgi, İzmir işgalcileri Deli Anne, Son zamanlarda aklı karışık olan güzel hamile, kızımın adaşının annesi Yadigar, Üç çocukla idolüm Gönül, Şansı bol Bigo, Cool Tibetimin annesi Sibel, Kaş aşığı Nohut, Yağmur'u abla yapan Bahar, Yakışıklı Yağız'ın annesi İlknur.

Fazla oldu ama hala eklemek istediklerim var. Dediğim gibi tek tek sayfa açıp, kopyalamak bayıyor beni.

2 - Ödül sahiplerine ödüllerini haber vermem gerekiyor. Bunu şimdiye kadar yapmadım. Benim tesadüfen haberim oldu, belki onlar da zoraki mimden hoşlanmıyorlardır. Hem bütün ödülü yolladıklarımı tek tek ziyaret ettim ben, bağlantılarını verirken :D

3 - Kendimle ilgili yedi gerçeği açıklıyorum , hazır mısınız ey ahali ?

Sulugözüm.
İşimi sevmiyorum.
Tembelim.
Kızımın erken uyumamasına sinir oluyorum.
Yeryüzündeki birçok kişiden daha şanslıyım.
Blog dünyasını seviyorum.
Temizlik yapmaktan nefret ederim.

4 - Sevgili Zeugma beni bu ödüle layık gördüğün sevgiler, saygılar.

5 - Ve bu da ödülümün resmi. Dediğim gibi Gonca dan aldım. Umarım bir sorun olmaz.

2 Mayıs 2012 Çarşamba

Ondan Bundan Şundan

Ne yazacağımı bilmediğim için, ortaya karışık, yanardönerli bir post olacak. Hala nereden başlayacağımı, konuları birbirine nasıl bağlayacağımı bilemiyorum.

Mesela dün saat 12:00 de azad edildik. Hiç beklemiyorduk.Evde bahar temizliği vardı, yanına bile uğramadım.Kocacığımla çarşıya çıktık, canına okudum. Keşke çalışsaydım deyip durdu.

Ece anneannedeydi, onu alıp avm yaptık. Kum boyamasını yaptı herzaman ki gibi. Dönüşte günü düşerek ve dirseğini bir güzel çizerek kapattık.

Okuduğum kitap habire kendimi, anneliğimi sorgulatıp duruyor bana. Ortalarında duraklamıştım.Şimdi güzel gidiyor. Çocukluk arkadaşımı özledim.Benim böyle bir dostum var ama maalesef şimdi çok uzaklarda.Oysa ne çok isterdim aynı kitaptaki gibi yanımda olmasını.

Yılmaz Özdil güzel yazmış bugün. Her zaman ki gibi kalemine sağlık.

Şu harika eteğe bakar mısınız? (Arkadaki yatak örtüsü de beni benden aldı ama o ayrı konu :D ) Bunları becerikli , muhteşem,yüreği güzel, kendi güzel, her daim imrendiğim, kıskandığım anne Gönülüm yapıyor. Bloğunda yayınlar yayınlamaz atladım. Yalvarırım bana anlat dedim, "meslek sırrı verilmez" dedi :P. Yüreğinin güzelliğini gösterip beni mahcup etti. O kadar çok talep görmüş ki, - görmeyecek gibi değil ki- o da bu işi kazanca döndürmek istemiş ve isteyene uygun fiyata yapıp satabileceğini duyurmuş.  Kız anneleri, teyzeleri, halaları, komşuları, ...vs sizler de bu etekten istemez misiniz? Ze nin de hakkını yememek lazım. Allah var güzel taşıyor eteği :D

Ve son olarak kızım yine ağlayarak gitti kreşe. Off diyorum başka bişey demiyorum. İki sene oldu. Artık ters giden bişeyler olduğunu düşünüyorum.

Hava kapalı ve yağmurlu.Bugün Kuzey günü. Kuzey kardeşliğine selamlar olsun :D
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...