30 Aralık 2016 Cuma

Veri Veri Hepi Niv Yiırlar

E İ 

I Z 

K U T L U 

O L S U N.

2017 güzelliklerle gel e mi? Umut getir, sağlık getir, en önemlisi barış getir. Para, huzur, mutluluk, neşe, başarı da getirirsen tadından yenmezsin .  Hepsi bedava getirsen ne olacak ki?

22 Aralık 2016 Perşembe

Yeni Yıl

Hayatta hep kötü şeyler olmuyor ki. Yani evet Ece bu aralar sıkıntılı dönemden geçiyor olabilir. Okulda toplantı olabilir ve ben bu toplantıya katılamayıp içimdekileri öğretmene dökememiş olabilirim. İşyerindeki müdürlerin sayısı patrona az gelip yeni bir müdür daha işe başlamış olabilir. Ama yine de hayatta güzel süprizler olmaya devam ediyor.

Mesela sadece bloğunu takip ettiğin bir arkadaşın sana güzel bir süpriz yapıp, seni yıllar öncesine götürüp, yüzüne kocaman bir tebessüm yerleştirebilir. Dün posta gelince adımı gördüğümde çok şaşırdım çünkü adıma artık ekstre bile gelmiyor.

Sevgili Sevda, dilerim yeni yılda senin beni mutlu ettiğin gibi, senin de hayatında seni hep mutlu eden süprizlerle karşılaşırsın. Şeker tadında bir yıl seni bekliyor olsun. Çok teşekkür ederim. Mutlu yıllar arkadaşım.

21 Aralık 2016 Çarşamba

Ürtiker İlleti

İki sene önce Ela doğduğunda, Ece okula başladığında tanıştık ürtiker denen illetle. Ece'nin göbeğinde başlayan ve daha sonra tüm vücuduna yayılan plak şeklindeki kızarıklık mı kabarıklık mıdır her neyse ödümüzü fazlasıyla koparmıştı. İlk gördüğünde verdiği tepki şuydu: "ütü mü bastınız kızın vücuduna?". Dr her insan hayatında bir defa ürtiker geçirir demişti. Ece de ya bir defa ya da hayatı boyunca bunu yaşayacak demişti. Biz de bir defaya mahsustur inşallah deyip defterimizi kapatmıştık.



Son bir haftadır yine pörtledi. Ayak bileklerinde, kulaklarında baş gösteriyor şimdilik. Ama dün akşam itibariyle ayaklarına yayılmaya başladı ve bu sabah da yüzünde çıkmaya başladı. Genelde sabahları sönüyor ama akşam zıvanadan çıkıyor bu kabarıklıklar. Kaşınıyor, kızarıyor, yayılıyor kısacası off dedirtiyor. Elinizden bişey gelmemesi cidden kötü. Dr a gittik şimdilik iki antihistaminik şurup kullanıyoruz. Yapılan kan tahlilinde vücutta enfeksiyon varmış, alerji şuruplarının birini bırakıp, antibiyotiğe başladık. Ve yine tüm market ürünleri yasak. Bir çocuğun bununla sınanması gerçekten kötü. Evde boğazları boş durmayan iki cüce  ve okulda sürekli kantinden uyduruk şeyler alan arkadaşları varken.



Bununla birlikte fena bir kafa derisi kaşıntısı var. Antibit şampuanı kullandık fıs. Her kaşındığında defalarca kontrol ettim saçlarını; bit namına, sirke namına bişey görmedim. Sonuçta okula gidiyor, bitlenmesi çok da anormal bişey değildi. Hem hepimiz bitlenmedik mi küçükken. Ben çok net hatırlıyorum çocukken bitlendiğimi. Gözlerimden şüphelendim, gittim eski zamanlardaki gibi gaz yağı koydum kızın saçlarına. Sonuçta kızıma okulda arkadaşlarının içinde başında bit var denmemesi, onun üzülmemesi için yaptım bu işlemi. Yapmaz olaydım. Hayatımın en kötü banyo deneyimini hem yaşadım hem yaşattım. O saçları nasıl temizledim hiç hatırlamıyorum. Ama bir saat banyoda kalmak ikimizin de sinirlerini zıplattı. Gaz yağı koyduk görmediğimiz bitlerden kurtulduk dedim ama o da fıs. Kız hala hatır hutur kaşınıyor. Ketoral şampuan aldım. Ki kepek yok saçında. O da fıs. La havle... Dr a gitmişken ona da gösterdik. Ama gaz yağı koyduğumu söylemedim, utandım ne yalan söyleyeyim. Evet haklısınız kepek yok, bit yok, egzama yok ama sanırım bu ürtiker kafa derisinde kaşıntı yapıyor dedi doktor. Alerji şurubuna başlayınca onu da çözdük sandık ama yanılmışız hala kaşınıyoruz.


İnşallah kortizon iğne kullanmadan çözeriz dedi dr ama yayılmaya başlayınca sanırım yine iğne ile tedavi verecek.
Anlayacağınız tadım yok bu aralar. Rabbim kimseyi sağlığıyla, evladıyla sınamasın.
Esen kalın efenim.

20 Aralık 2016 Salı

Karmaşık

Yazacaklarımın hepsi ayrı bir post konusu olabilir aslında ama ben çok profesyönel eleştiri yapabilen biri değilim. Beğenip beğenmediğimi söyleyebiliyorum sadece. Dolayısıyla hepsini ayrı postlar halinde yazacak olsam yazı iki cümle bir fotoğraftan ibaret olur diye düşünüyorum.


İlk önce son okuduğum kitaptan bahsedeyim. "Senden Önce Ben" . Kitabı okumak için fırsat yarattım resmen. Bloglara bile girmedim. Demek ki gerçekten bu aralar böyle bişeyler okumaya ihtiyacım varmış.  Eve gidiyorum çocuklar uyusunlar diye gözlerinin içine bakıyorum. Çok mu harika derseniz, hayır. Basit. Çünkü aynı konuda daha önce iki film izlemiştim.  Can Dostum ve Sen Sen Değilsin. İkisi de çok güzel filmler. Yani kitabın konusu, kurgusu çok farklı bişey olmasa da, akıcılığı çok güzel. Omurilik felci olan zengin bir adam, hayattan, yaşamaktan nefret eder kendini dört duvar arasına kapatır.Ama ona yardımcı olması için işe başlayan kız uçuk kaçık, paraya ihtiyacı olan biri olunca umut bir yerlerden kendini gösterir. Böyle bir hayat gerçekten çok zor olmalı. Will'in rutin bir hayatı olsaydı belki ötenazi istemeyebilirdi. Ama bu kadar maceradan sonra kuadripleji olmak, onun için ölümden farksız zaten. Lou'nun hayatı da zor. Hep başkaları için kendini feda ediyor. Ve ailede övülen hep diğer kardeş. Her evde var sanırım bu sorun. Lise yıllarında okunacak bir kitap desem küçümsemiş olmam umarım. Kitaptan çok güzel alıntılar yapabilirsiniz ama.


"Will'in mavi, derin gözleri benimkiyle buluştu. Mideme küçük bir kelebek sürüsü konuvermişti."
"Will o kadar az gülüyordu ki tek bir gülüşle bile gururdan başım dönüyordu."
"Hiçbir şey söylemeden durmanın ne kadar zor olduğunu bilir misiniz? Her bir hücreniz tam tersini yapmanız için yanıp tutuşuyorken bu ne kadar da zordur."


"Bilgi güçtür"



"Erken kalkmak için bir nedenimin ya da bir amacımın olmasını özlemiştim"

"İnsana eşlik eden karanlık düşüncelerden başka hiç bir şeyin olmadığı geceler boyunca yataktan çıkmadan, kapana kısılmış gibi uzanmak nasıl bir şeydir diye düşünmemeye çalıştım."
"Babamın yorumu "Tanrım inanabiliyor musun? Sanki tekerlekli sandalyeye muhtaç olmak yeterli bir ceza değilmiş gibi bir de bizim Lou ona bakıcılık edecek."oldu."

Kitaptan sonra filmini de izlemek istedim ama, dublajından mı, oyuncuların kötü olmasından mı bilemedim, yine yanılmadım. Okuduğum kitapların filmleri bana aynı tadı vermiyor. Patrick nasıl itici bir tip! Ama manzaralar gerçekten müthişti. Filmi yarım bıraktım maalesef. Kitabın devamını okumak konusunda kararsızım ama.

Bir de bu aralar Mehmet Erdem'e takmış durumdayım. Hergün sabah ofise gelir gelmez başlıyorum dinlemeye ve eve gidene kadar devam ediyorum. Sesi insana huzur veriyor. Sıkılmadan saatlerce dinlenebilecek bir ses. Mehmet Erdem'i de Kuzey Güney dizisinde Hakim Bey şarkısıyla keşfetmiştim. 

Yazıma Kum Gibi şarkısıyla veda ederkene, hepinize sağlık, sevgi, BARIŞ dolu günler efenim.

12 Aralık 2016 Pazartesi

Eluşka 30 ay

Efenim çok oldu bizim Sarı Fırtına'dan bahsetmeyeli. Kendisi erkek olmalıymış gerçekten. Hiç mi yerinde durmaz bir çocuk? Hiç mi susmaz? Küfür bile ediyor. Ablasına etmediğini bırakmıyor. Ağzı hele hiç boş durmuyor. Tam bir midesiz. Sütlaç yerken canı birden turşu isteyebiliyor. Hatta şöyle diyeyim her daim turşu yiyebilirgillerden kendisi. Ben de turşuyu severim ama öyle böyle değil. Mesela dün önce badem şekeri yedi, üstüne top peynir yedi, sonra cacık istedi, sonra cips tırtıkladı, babasının aldığı saçma sakız şekerleri hüpletti sonrasını hatırlayamadım. Çok pis boğaz. Yemek konusunda sıkıntımız yok şükür. Hoş anne baba abla da yiyicigillerden, kime çekecekti ki :)

Renkleri artık biliyor sarı hariç. Yengesi öğretirken pekiştirmek amacıyla güneş rengi deyince sarının adı güneş rengi kaldı. Mavi der demez ardından blu diyor. (yazıldığı gibi :) )

Şarkı repertuarı baya iyi. Maşallah hemen kapıyor. İki dinlesin hemen eşlik etmeye başlıyor.
İstiklal Marşı - Kırmızı Balık - Arkadaşım Eşşek - İzmir'in Dağları - Çilli Horoz - Olmazsan Olmaz ... aklıma gelenler. Arabada Şebnem Ferah'a da eşlik eder, Serkan Kaya'ya da :) Bazen "tavukları pişirmişim hocayı da çarşıya göndermişim" dökülürken dudaklarından, " sen gidince bak neler oldu" diye potpori yapıyor.

Tekerleme de biliyor. Porkatalı soydum, Mutfakta neler oluyor?, Birgün birgün bir çocuk, Komşu komşu huhuu, fış fış kayıkçı,   ...

Kafasından senaryolar uyduruyor, adamı ipe götürür derler ya, o biçim :) Hergün naptınız Alin'le (kuzeni) diye sorduğumda istisnasız şu cevabı alıyorum : Alin'i dövdüm.

Babasıyla aşk yaşıyor. Hala gece uyanıp babası için ağlıyor. Ota moka ağlıyor. Allahım hem de nasıl ağlama. Ama ilgisini çekecek birşeyi bulduğun zaman da anında kesiliyor o ağlama. Sanki az önce ağlayan o değilmiş gibi.

Çok bozguncu. Kırıp dökmek, bozmakta üstüne yok. Ablasının bebekliğinden kalan herşey tarih oldu. Elifimin malı çok kıymetliydi, bunun malda mülkte gözü yok.

Elif biblo gibiyken, bu koltuk masa tepelerinde geziyor.

Önceleri su dökmeye bayılıyordu. Sonra elektrik düğmelerine yetişmeye başlayınca ışıkları kapatıp açmaya başladı. Şimdi de elindeki herşeyi fırlatıyor. Kumandaların arkaları bantlı artık. Babasının telefonun taksidi daha yeni bitti ama görseniz 50 tl vermezsiniz artık. Bereket versin ki hala çalışıyor.

Saçları baya uzadı ama hala az. Hiç kestirmedik. Herkes kestirirsek koyulaşacağını söylüyor.

Geceleri hala ağlayarak uyanıyor. Babasının kucağa almasını istiyor. Ve ayağına masaj yaptırıyor. Ayağının ağrıdığını söylüyor ama biz bunun gerçekliğini hala çözemedik. Çünkü sadece ağlayınca ve kucağa alınınca ayağının ağrıdığını söylüyor. Uyumayı reddediyor. Bir de giyinmeyi. Evimiz klimalı. Yani sadece salon sıcak. Ama hanımefendi ısrarla badi ile kalmak istiyor. Ağlayarak giydiriyorum. Uyumak için de elektrik kesildi yalanını söyleyip karanlığa gömüyoruz evi. Çok ağlıyorsa da kapıya tıklatıp, " bak komşular rahatsız oldu, sessiz ol yoksa gitmezler " diyoruz. Bazen işe yarıyor bazen takmıyor bile. Sabah uyandığındaysa, herkes uyanmak zorunda. Yatanın vay haline. 

Ela hanımın 2,5 yaşında durumlar böyle.

İçimiz kan ağlıyor. Haber izlememekte haklıymışım gerçekten. Dün biraz açıp bakalım dedik, demez olaydık. Kaç tane yavru babasız, analar babalar evlatsız kaldı. Buna sebep olan herkesi allaha havale ediyorum. Söyleyecek çok şey var ama konuşunca maalesef bişey değişmiyor. İnsanlar at gözlüğünü takmış, bana dokunmayan yılan bin yaşasın modunda. Kanla besleniyorlar resmen. Döktükleri kanda boğulsunlar inşallah.

Sevgiyle, sağlıkla kalın.

PS: 95 cm , 18 kg


9 Aralık 2016 Cuma

Değirmen - Çocuk Kalbi

Kitap okumaya yine ara verdiğim bir dönemde sevgili Gülşah'ın tavsiye ettiği 1000kitap.com sitesiyle tanıştım. Siteyi incelemeye başlayınca resmen utandım. Üyelerin okuma hedeflerini görünce okumadan yitip giden zamana acıdım. Sonra hemen üye oldum. Okuduğum kitapları ekledim. Okumayı düşündüğüm kitapları işaretledim. Kitap incelemeleri, kitaplardan yapılan alıntılar derken sitede kaç saat geçirdiğimi farketmedim. Hemen iş arkadaşıma da tavsiye ettim. Ve inanmazsınız okuyacak kitap aradı gözlerim. Ofiste Değirmen kitabını buldum. Usta yazar Sabahattin Ali'nin okumadığım seçmece öykü kitabı.


Dili açık, betimlemeler ise harika. Sonu genelde kötü biten hikayeler. En çok Değirmen hikayesini sevdim.Ve son hikaye Komik-i Şehir. Hep acı hikayeler yazmış Sabahattin Ali. Nasıl bir ruh halidir bu? Bunu Kürk Mantolu Madonna'yı okurken de düşünmüştüm.

"....bizim en büyük maharetimiz nefsimizden beraat kararı almaktır." (Sayfa 14)


"...sevgili bir vücutta bulunmayan bir şeyi kendisinde taşımaya tahammül etmeyerek onu koparıp atabilmek, işte adaşım, yalnız bu sevmektir." 1929(Sayfa 23 - YKY)


"Yarın öldüğümüz zaman birisi bize sorsa: 'Dünyada neler gördünüz? ' dese herhalde verecek cevap bulamayız. Koşmaktan görmeye vaktimiz olmuyor ki..."(Sayfa 39)
Çocuk Kalbi ise yine okumaya geç kaldıklarımdan. Yarım bırakmıştım. 1000kitap.com sayesinde tekrardan elime aldım. Bir çocuk için içinde çok güzel nasihatler var. Dili çok sade, her çocuğun rahatlıkla okuyabileceği güzel bir günlük. 
Oğlum,
Kanepeyi temizlemeni neden istemedim, biliyor musun? Arkadaşının gözü önünde böyle bir şey yapmak, kanepeyi kirlettiği için onu azarlamak gibi olurdu. Bu da alabildiğine yanlış bir şeydir, çünkü bunu bilerek yapmadı, hem bunu babasının elbiseleriyle yaptı. Çalışırken oluşan şeyler kir ya da leke değildir; tozdur, kireçtir. Emekçi olmak hiç kimseyi kirletmez. Bunu hiç unutma. Küçük Duvarcı'yı sev, çünkü o hem bir işçinin oğlu, hem de senin arkadaşın. (Sayfa 75 - Tutku yayınları)
"Çocukken bayrağa saygı gösteren, büyüdüğünde de onu korumak için her şeyi yapar."(Sayfa 53 - Tutku yayınları)
Sokakta da saygılı davran; çünkü bir ulusun terbiyesi sokaktaki davranışlarından da anlaşılır. Sokakların, evlerin aynası olduğunu unutma.(Sayfa 180 - Tutku yayınları)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...