okul etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
okul etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Eylül 2017 Pazartesi

Yazamasam da aklım hep sende sevgili blogum ( ya da bloğum)

İki ay olmuş yazamayalı. Bir ara ayarlarında bir şeyler kurcaladım hepten giremedim. Şimdi girdim ama yazacaklarımı unuttum.

Kurban bayramıyla yıllık izin birleşince bir ay kadar işe gelmedim. Okullar da açılınca koşturmacaya start verildi.

Bir ay önce hiç beklemediğimiz bir anda anneannemi kaybettik. Hani derler ya Allah ölümün hayırlısını versin diye, canım anneannem de uyuduğu yerde veda etti hayata. Ki bunu söylemek çok acı ama dedem iki senedir yatalak ve herkes ondan ümidi kesmişken, anneannemi kaybetmek bizi çok sarstı. Özellikle annem hala kendine gelemedi. Anneannemin bize çok emeği var. O bizi öpmez koklardı. Rabbim gani gani rahmet eylesin, mekanı cennet olsun inşallah.

Bayramdan sonra başlayan yıllık izinde, yavaştan okul hazırlıkları ve Eylül ayının denizinin tadını çıkardık kızlarla. Ha ufak bir sakarlık yaşadık ama yine de engel olmadı bizim denize girmemize. Hani Şener Şen genelde görmeden bir yere çarpar ve yuvarlanarak düşer ya; resmen öyle ters takla atarak düştüm. Ağlasam mı gülsem mi bilemedim. Tek üzüldüğüm çocuklar çok korktu.

Ela kreşe başladı. Ve öyle hazırmış ki buna; hiç sızlanmadan ağlamadan vedalaşıyoruz. Bunda sanırım hem bakıcı ile büyümesinin, bizden ayrı kalmasının hem de ablanın okula gitmesine şahit olmasının etkisi var. İnşallah böyle devam eder Sarı Fırtına.

Okulla beraber ödevler de başladı. İlk haftadan öğretmen çocuklardan iskelet yapmalarını istedi. Ben iki defa denedim ama olmadı, bu sefer babamızın sanat eseri bizi kurtardı. Yıllarca olta bağlamak el becerilerini baya geliştirmiş :)

Hazır izindeyken şu yıllanan bebek battaniyesini bitirdim ve terziye teslim ettim. Daha önce boyamaya niyetlendiğim ama verniklemeye fırsat bulamayınca rezil olan sehpayı yeniden boyadım. Şimdi de Kasım ayında ailemize katılacak olan Nuno halamızın bebeği için bir yelek örmeye başladım. İnşallah battaniye ile aynı olmaz akibeti. Çünkü daha sonra Şubat ayında Emo dayımızın doğacak bebeği için de örmem lazım bir tane.

Haa bir de bayramda (bayram denirse tabi) 4 günlüğüne Mersin -  Tisan'a gittik. Gitmez olaydık. Evet denizi çok güzel, harika iki koyu var ama hepsi bu. Yani otel yok, kiralık evler var ve rezalet durumdalar. Sosyal hayat namına , tesis namına hiç bir şey yok. Gitmeyin anacım. Bir şey kaybetmezsiniz.

Şimdi bakalım cepte ayarları bozulan bloğuma tekrardan giriş yapabilecek miyim? Yoksa hiç fotoğraf ekleyemeyeceğim. Maalesef eklediğim başka bir gmail hesabını devre dışı bırakamıyorum ve bu sorunu nasıl çözeceğimi bilmiyorum. Telefonu bilgisayara bağladım sabahtan beri hata veriyor. Ya sabır. En kısa zamanda çözmeye çalışacağım.

Sağlıcakla kalın.

2 Mart 2017 Perşembe

Park Forbes Ödülü

Öğretmenimiz taaa geçen seneden söz vermişti en çok yıldız alan 10 öğrenciyi sinemaya götürecekti. İlk dönem bitti, neredeyse ikinci dönem bitecek ve öğretmenimiz sözünü anca tutabildi. Olsun tuttu ya. 

Program şöyle:
Okul çıkışı Park Forbes'e gidilecek
Yemek yenecek
Sürüş akademisinde sürüş ve trafik eğitimi
Playland da ödül ikişer oyun
Ve Karlar Kraliçesi filmi

Peki benim Karlar Kraliçesi ile Karlar Ülkesini aynı film sanmama ne demeli. Karlar Ülkesi'nin ikisi ne zaman çıktı ki, üçü oynuyor dedim.  Cahilliğime veriniz lütfen.

Öğretmen az ödev vermiş dün, bizimki de okulda bitirmiş. Matematik kesir sınavını hiç yanlışsız yapmış. 

Babamız aldı okuldan, o eşek ölüsü gibi çantasını getirip bana bıraktı, sonra da Ece'yi götürüp öğretmenine teslim etti. 

Avm de çok eğlenmişler. Her arkadaşa iki oyun hakkı verilince hepsi ikiden fazla oyun oynamış. Film çok güzelmiş. Ama mısır almamışlarmış :) 

Arada böyle zaman geçirmeleri güzel oluyor. Biz çok fazla avm ye giden bir aile olmadığımız için bizimkine gerçekten ödül oluyor böyle aktiviteler.







13 Ekim 2016 Perşembe

Tehlike çanları çalıyor

Açık açık söyleyeyim, ben haber izleyen çok gazete okuyan biri değilim. Çünkü okudukça nefes alamayanlardanım. Handan'ın blogunda okuyana kadar Proje Okul safsatasından haberim yoktu.  Okuyunca resmen ürperdim. Noluyoruz allah aşkına? Nedir bu İmam Hatip sevdası? Varolanlar yetmiyor mu? Herkes imam hatiplere gitmek için  sıraya mı girmiş. Karşı kesime olan bu saygısızlık bu dayatmanın açıklaması nedir? Cumhuriyet birilerine neden bu kadar batıyor? Nasıl bir kuyruk acısıdır?Nasıl bir nefrettir bu? Başka açıklaması var mı? Din gerçekten de ticareti yapılabilen en kolay şeymiş. Yani sizin isteklerinizi karşılayan başka ülkeler var gidin orada yaşayın. Ve şu bir gerçek en mutlu dinciler Avrupa'da yaşayanlar. Neden acaba? Neden gelip ülkelerinde Türkiye'de yaşamıyorlar?

Daha geçenlerde eşimin yolladığı bu videoyu izlerken Rahmetli Uğur Mumcu yıllar öncesinden görmüştü geleceği.  https://www.youtube.com/watch?v=EiKHVjh_dHI

Durumun vehameti apaçık ortada. 
http://www.sozcu.com.tr/2016/yazarlar/yilmaz-ozdil/proje-okul-1442199/

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/614342/Proje_okullar.html

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/613777/_Proje_okullari_benim_devlet_okulumdur__istedigimi_yaparim__gidin_ozel_okula..._.html


Benim kızım da devlet okuluna gidiyor. Özel okullara binlerce lira teşvik veren devlet, kendi okullarında çalışan hizmetlilerin bile parasını ödemiyor. Devlet okulu olmasına rağmen biz de bağış veriyoruz. Yarın birgün benim de okulumu projelerine katmayacakları ne malum? Alet etmeyin okullarımızı, öğretmenlerimizi projelerinize. 

Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!


Mustafa Kemal Atatürk

Bundan daha güzel açıklanamazdı .Boşuna yazılmadı bu hitabe. 

Cumhuriyet, okullarını kaybediyor, tehlikenin farkında mısınız?


Bu yazıyı dün yazmıştım. Kontrol etmeden yayınlıyorum. Umarım çorbada az da olsa tuzum bulunmuştur.

3 Haziran 2016 Cuma

Verdik Gitti :)

Bu aralar yine yazamamaya başladım. Okuyamıyorum da. Nolacak bu halim bilmiyorum. Yoğun bir hafta içerisindeyiz. Düğünü atlattık bitti çok şükür. Verdik gitti Nuno halamızı. Allah mutlu etsin , herşey gönlünce olur inşallah. 

Hafta arası düğün hakikaten zormuş. İşyerinden izin almak zorunda kalmalar, çocuğu okula gönderememeler, kuaförlerdeki yoğunluk... Mezuniyetler, ramazan dolayısıyla düğünleri erkene almalar derken, kuaföre bir giriyorsun, bir daha çıkamıyorsun. 

Ece geçen hafta rahatsız olduğu için okula gidememişti. Bu hafta da rol yapıyor gitmemek için. Ya bu çocuklar bu okulun değerini hep büyüyünce mi anlayacaklar? Aynı bizim gibi. Hep büyümek için can attık, şimdi de küçülmek için can atıyoruz :)

Geçen hafta sınıfın toplantısı vardı. Eşim katıldı. Ondan rica ettim lütfen çocukların neden bu kadar kendisinden korktuğunu öğretmene sorar mısın diye? Öğretmen anlam verememiş, bizi okula birebir görüşmeye çağırıyor. Oysa Ece nin sınıf arkadaşları Yeşim, Akay, Ceren de korkuyor. Hatta geçen Ceren test kağıdını kaybettiği için korkusundan ağlıyordu. Annesine yalvarıyordu onu okula götürmesi ve durumu öğretmene açıklaması için. Es geçilecek bir konu değil. Ece hoş olmayan şeyler anlatıyor bize. Ben diğer velilerin nasıl şikayet etmediğine hayret ediyorum. 

Bu arada kızım dün madalya kazanmış çünkü sınıfta en çok kendisinin yıldızı varmış. 

Ramazan geldi hoş geldi. Bir bakacaz ki bayram gelmiş. Hayırlısıyla, layığıyla oruç tutmak nasip olur inşallah.

Haftaya Sarı Fırtına'nın doğumgünü. Pazar'a geliyor ama ramazan dolayısıyla cumartesi akşam kutlarız yine koşturmaca. Bir sonraki pazar babalar günü. Sonrasında bayram geliyor zaten. 

Yurtdışından gelen halamız bugün bizde kalacak. Yarın sabaha güzel bir kahvaltı hazırlamalıyım. Ece isteklerini sıralamaya çoktan başladı. 

Benden bu kadar. Herkese iyi haftasonları.




6 Nisan 2016 Çarşamba

Yolun açık olsun Hidayet

Hidayet, (bundan sonra kendisine Hido diye hitap edilecektir ) birinci sınıftan beri kızımın sınıftaki tek rakibi. Her zaman karşımıza Hido çıktı. Hido aşağı , Hido yukarı. İkinci sınıfta daha bir depreşti sevgisi Elif'in. Anne ben Hido'yu çok seviyorum demeye başladı. Olabilir annecim bazı arkadaşlar daha çok sevilebilir dedim. Peki ya o seni seviyor mu diye sorduğumda, benim gibi değil demişti. Ben olsam beni sevmeyeni sevmem diye teselli etmeye çalışmıştım. Peki Hido dan uzaklaşmasında etkili oldu mu? Tabiki hayır. Her akşam Hido yu dinledim. İlk aşk gibi birşeydi. Bir de sürekli babama söyleme diyordu. Bu bizim sırrımızdı. Okulda hep Hido ile oyun oynuyor, hep Hido nun yanına oturmak için çabalıyordu. Bilsem sınavında bile buldular birbirlerini. Bir ara keçeli kalemle Hido nun adını yazmıştı koluna. Birinci sınıfta sınıfça çekildikleri fotoğrafta yanyana durmalarından bile anlam çıkarmıştı kızım.

Ece sürekli Hido nun bir kardeşi olduğundan ve hasta olduğundan bahsediyordu. Annesi geçen sene hamileydi ama nedense çıkmış aklımdan. Kızım kardeşi olsa bilirdim, toplantılarda hiç denk gelmedim falan diyordum. Anne kardeşi çok hasta , hatta öğretmenimiz Hido yu hep tek oturtuyor ki hastalanmasın, kardeşine bulaştırmasın diye, demişti. Geçenlerde sınıfımızın bir kahvaltı etkinliği oldu. İlk orda duydum Hido nun annesine acil şifalar dilendiğini. Küçük bir kızları var ve gerçekten çok hasta. Lösemi :( Adana'da tedavi görüyor. Ve bu yüzden Adana'ya tayinlerini istemişler. Ece çok önceden üzülmeye başlamıştı Hido'nun gideceğine. Anlam verememiştim zaten, küçük yavrunun Adana'da onların burada olmasına. Sonunda çıkmış tayinleri.

Eşim ile yazışıyoruz. Ece akşam eve bunalım gelirse şaşırma dedim. Eşimden gelen yorum beni dumur etti.
S: Yapma. Tlf al görüştür. Nereye gidiyor Hido?
N: Adana.
S: Misafir ederiz ya, sıkıntı yok. Bu yaşlarda etkisi yüksek olur. Buyursun.

Dün veda partisi yapmışlar sınıfın şampiyonu Hido'ya. Ece çok ağlamış. Hatta öyle ki her arkadaşı Hido hakkında düşündüklerini söylerken, Ece söyleyememiş bile.
Anne bir daha göremeyeceğim Hido'yu dedi. Annecim telefonları var görüşürsünüz dedim. Annee bir daha hiç göremeyeceğim ama dedi :( Kıyamam kuzuma. Ne kadar masum duygular bunlar.

Sevgili Hido, hayatının geri kalanında sana başarılar, minik kardeşine de en acilinden şifalar diliyorum. Rabbim yardımcınız olsun. Dualarımızdasınız.





3 Haziran 2015 Çarşamba

Çok çalıştık, çabaladık, birinci seneyi tamamladık.

Canım kızım, ilk göz ağrım. Daha zamanı geldi mi gelmedi mi, hazır mı değil mi diye düşünürken, 1. sınıfı bitirdi. Bu sene abla olması, okula başlaması ciddi sorunlara yol açsa da alnımızın akıyla tamamladık ilk senemizi. O bizim gurur kaynağımız. Hala yanımda yatmak istese de, arada Ela'nın mamalarına göz dikse de, büyüdüm artık diyor. Aslında doğru söylüyor. Çok çabuk büyüdü hem de benim kızım. Akıllı kızım. Kardeşi çok şanslı böyle bir ablası olduğu için.

Dün okuma bayramımız vardı. Ece sunuculuk yapacaktı. Çok ama çok heyecanlıydı. Sabahı zor etti. Şaka bir yana ondan daha heyecanlıydım. Saçlarını nasıl yapacağına bir türlü karar veremiyordu. Kuaförü sevmeyen kızım, ilk defa kuaföre gitti. Sonunda deniz (kendisi öyle diyor) dalgası yapmaya karar verdi. Bir de oje sürdürdü kuaförde kokoşum. Sınıf arkadaşının annesiydi kuaförümüz. Kızının arkadaşı olduğu için ücret bile almamış Ece'den. Maalesef ben yanında olamadım o anlarda. Gösteriye ancak yetişebildim.

İki sınıf ortak bir gösteri düzenlemişti. Diğer sınıfımızın öğretmeni maalesef bizlere katılamadı. Tedavi için şehir dışındaydı. Bir ay önce öğrendik o illet hastalığa yakalandığını. Onun yüreği bizleydi, bizim de dualarımız  onunla.


Hava sıcak, sahne küçük, katılım büyük. Ece pişman oldu saçlarını açık bıraktığına. Ela gösterinin başında, her şarkıyla yerinde duramazken, ilerleyen zamanlarda sıkılıp , sıcağa yenik düştü. Uykusu da gelince iyice huysuzlaştı. Allahtan dedemiz ve halamız yanımızdaydı. Yoksa görüntü alabilmem ne mümkün!





Çok şükür başarılı bir şekilde tamamladık 1. sınıfı. Artık sıkılmak zamanı. Hergün defalarca aranıp bu cümleyi duyacağımı biiyorum. Haftada üç gün spora gidecek ama akşamları. Gün içinde nasıl oyalanacak henüz bilmiyorum.

Biliyorum yine ara vermeye başladım bloğa. Eskisi gibi fotoğraf çekmiyorum. Aktivite yapmıyorum. Mutfağa girmiyorum. Hayat o kadar rutine bindi ki. İşten çık , ödev eşliğinde yemek hazırla. Baba gelsin, Ela yıkansın uyusun, ev işleri oldu sana gece yarısı. Yaz geldi inşallah daha renkli günler bizi bekliyordur.

Sevgiyle, sağlıkla kalın.

11 Mart 2015 Çarşamba

Beklenen birincilik :D

Öğretmenler günü resim yarışmasında birinci seçilemediğine üzülen ama okul panosuna asılması bile kızımı mutlu eden olay vardı ya; işte şimdi sınıfında yapılan "kirli, temiz doğa" konulu resim yarışmasında kazandığımız birincilikle geldik bu sefer. ( Nasıl bir cümle oldu bu yahu?)

Kızım o nasıl dağ? -Bildiğin dağ anne.
Uçan böcükler nasıl ağaçlardan büyükler? - Çünkü tepeden görünüyorlar. Ağaçlar uzaktalar.
Ressamlar resmin ortasına isimlerini kocaman yazmazlar. - Başka yerde boşluk yoktu.

Resmi çok seviyor. İnşallah bu ilgisini hiç kaybetmez.


1. Elif Ece - Üç ödül (süpriz çantasından Halley, Petito, çubuk kraker)
2. Suzan - İki ödül (bilmiyorum)
3. Begüm - Bir ödül (bilmiyorum)

Yarışma iki ayrı sınıfta yapıldı. Her sınıf resimlerini değerlendirmek için diğer sınıfa yollamış. Bizimki bu yüzden Mehtap öğretmeni çok seviyormuş. Kendini birinci seçmiş ya :)

28 Kasım 2014 Cuma

Kısa Kısa


Her bir harf bittiğinde değerlendirme sınavı yapıyor öğretmenleri. Maşallah şimdiye kadar hep hatasız geldi bu kağıtlar eve.

En çok "Aferin" kaşesini gördüğümde şaşırmıştım ben. Yani eskiden öğretmen el yazısıyla yazardı. Şimdi bunun da pratiği çıkmış.


Cuma günü toplantı vardı okulda. Hiç beklemezken toplantının içine yine para kaçtığını öğrendik. Dört yıl kreşte çektiğimiz yetmemiş gibi, yine yıl sonu gösterisi varmış ve para toplanacakmış. Ben çok sıkıldım ne yalan söyleyeyim. Eskiden resmi bayramlar vardı, öğretmen katılacakları seçerdi. Çıkan çıkar, çıkmayan bayramları seyretmeye giderdi. Şimdi tutturmuşlar bir yarı yıl gösterisi, 29 Ekim kutlama etkinliği, yıl sonu, öğretmenler günü,  hatta anneler günü... Her şey kutlama yapmak için bahane olabiliyor.


Kızım okuyor artık. Öğretmeni ona hikaye kitabı vermiş. Sınıfta okumayı çözenlere hediye etmiş. En son "y" harfini bitirdik dün.




*****


Safiye ile dönüş yapmasaydım keşke kitap okumaya. Üç kitap okurdum onun yerine. Çok süründü. İteleye iteleye bitti sonunda. Şimdi Bağdat Caddesi Güzeli'ne başladım.

*****

Çıkıklar benim kaderim galiba. Çarşamba günü işten çıktım. Ece yi aldım eve geçtik. Babamız geç geleceğini söyledi. Elektrikler yok. Ece ile mum ışığında biraz ödev yaptık. Yemek molası. Ela ya armut dilimi soydum eline vereyim de biz yemek yerken mızıldanmasın dedim. Ama bir tuhaflık var. Normalde herşeyi havada kapan Ela sağ kolunu oynatmıyordu. Tek eliyle armutu tutmaya çalışıyor ve her seferinde düşürüyordu. Ece ye sordum: " annecim yanına uzandığında kolu altında falan mı kaldı" diye. "hayır anne ama olmuşsa da bilerek olmamıştır değil mi anne?" dedi kuzum.
Salona geçtik. Kanepeye koydum Ela'yı. Sağ kol kalkmıyor kuzunun. Ben kaldırmak istediğimde ise suratı acı bir ifade alıyor ve ağlayacak gibi oluyor. Ece'den deneyimliyim. Çünkü onun kolunu ben çıkarmıştım. Kolunu nasıl oynatamadığına şahit olmuştum. Bakıcımızı aradım, gündüz böyle birşey olup olmadığını sordum. Sadece giydirirken biraz ağladığını ama kucağına aldığında da hemen sustuğunu söyledi. Her giydirmemizde ağladığı için, ters bişey olduğunu düşünmemiş. Kolda garip bişeyler olduğuna iyice emin olduktan sonra eşimi aradım, geç kalıp kalmayacağını sordum. Ela'nın kolunda bir terslik olduğunu söyledim. Hemen geliyorum deyip tel.u kapattı. Kahretsin elektrik kesik. Dışarda yağmur. Bir kolumda çocuk, Ece'nin ödevleri, benim hazırlanmam. Neyse gittik hastaneye iki dk sürmedi kolu yerine "çıt" diye girdi. Ağlamadı kuzum. Ece ninki daha ağrılı olmuştu. Kolu yerine takılır takılmaz, dr un verdiği kalemi ağzına götürmeye çalıştı. Ömrümüzden gitti yine.

Bunu da tarihe not düştükten sonra, hepinize sağlıklı günler, iyi haftalar.




26 Kasım 2014 Çarşamba

Öğretmenler Gününü Kutladık.


23 Kasım Pazar günü iki sınıf annesi ve bir sınıf babamız program yapmışlar. Geçen sefer yapılan kahvaltı programına Cumartesi çalışanlar katılamadığı için, bu sefer Pazar günü yaptılar organizasyonu. Bahanemiz kalmamıştı yani gitmemek için :P

Evimize yakın bir cafe ayarlanmış, öğretmenimizin eşi plana dahil edilmiş ve bir pasta ayarlanmıştı. Eşinin bir hastası ile görüşeceğini düşünen, bu sayede gel hava almış olursun diyen eşinin peşine takılan öğretmenimiz , son dakika nolmuşsa eşofmanlarıyla çıkmak yerine üzerini değiştirmiş. Eşinin çay teklifini kabul edince köfteyi çakıyor tabi. Çok şaşırıyor. 
Çocukların hepsi birden üzerine koşunca dengesini kurmakta zorlanıyor öğretmenimiz.
Hepimize geldiğimiz için teşekkür ediyor. Çocuklarınızı okutmanız bana en büyük armağan, darısı üniversitelerden mezun olmalarına inşallah deyip, pastayı kesiyor.

Biz okulumuzu ve öğretmenimizi çok seviyoruz. İlkokul öğretmeni çok önemlidir bir çocuk için. Ben Leyla hocanın da Ece de büyük bir iz bırakacağına inanıyorum. Çünkü mezun olalı 25 yıl olmasına ve iki öğretmen değiştirmeme rağmen mıh gibi kazımışım öğretmenlerimin adını beynime. İçimdeki ukde meslektir öğretmenlik. 


Ela çok mızmızlandı. Uykusu vardı ama çocuk çığlıklarından bir türlü uyuyamıyor, gözyaşı sel olup akıyordu. Dolayısıyla mekanı erken terketmek zorunda kaldık.






Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...