Efenim bizim soyumuz taa Victorialara dayandığından, tek kutlama kesmez bizi. Serde prenseslik var ne de olsa. Kaç ay öncesinden aldık elbisesini. Elsa da Elsa. Ne prim yaptı Elsa bu arada. Gelene gidene gösterdi elbisesini. Evin her yanı sim oldu ama olsundu önemli olan onun mutluluğuydu. Geçen ay da parti malzemelerini aldık. Sıra geldi ikramlara. Sarma istiyormuş hanımefendi. Verdik siparişi anneanneye. Patlamış mısır da tamam. Bir çeşit kurabiye de yaptık mı oldu bu iş.
Normalde 12 si olan doğumgünümüzü karne öncesine aldık. Çünkü karnelerden sonra çoğu öğrenci yaz tatiline ayrılacakmış. Diğer sınıflarla birleştirilecekmiş kalan öğrenciler. Biz de öyle olmasın, kendi sınıfıyla kutlasın diye erkene aldık partimizi. Kaç aydır geriye sayım yapıyorduk zaten, erken olması kuzumun işine gelirdi.
Pazartesi izin aldım, evdeki temizlik için. Ece yi anneanneye bıraktım çünkü temizlikten hoşlanmıyormuş evladım. Sanki ben bayılıyorum. Derken pazar gecesi kabusum oldu. Ela nın burnundan iki kere kan geldi. Sabaha kadar ne senaryolar, planlar döndü durdu beynimde. Doğumgününü iptal etsem mi, yardıma gelen ablayı iptal etsem mi, annemi arasam başında mı duysaydı....
Kızımın beklediği gün gelmişti. İptal etmeyecektim hiçbir şeyi ama motoru takacaktım. Abla işi erken bitirecekti, parti biter bitmez de soluğu hastanede alacaktık. Görünürde bişey yoktu , tahlil verdik, tansiyon ölçtürdük. Geç gittiğimiz için sonuçları alamadık. Hatta burun kanamasına o kadar odaklanmıştım ki, parmağındaki iyileşmeyen dolamayı göstermek aklıma bile gelmedi. Sonra da onun için kızdım kendime.
Tahlillerde burun kanamasını tetikleyen bişey çıkmadı şükür. Pıhtılaşmaya bakıldı, hemograma bakıldı sonuç iyiydi. Ama demirimiz eksikmiş. Takviye verildi. Kılcal damarları daraltsın diye pomad ve bir fısfıs. Bir daha kanarsa da kbb ye yönlendirip lazerle yaktıracakmış. İnşallah gerek kalmaz.
Dönelim partiye. Kuzum çok eğlenmiş. Anlata anlata bitiremedi. Hepsi sarmalara saldırmış. Annemle babamdan allah razı olsun. Pinyatayı Ela patlatmış. Dans etmişler derken varan - 1 TAMAM.
Darısı cumartesi günü evde kutlayacağımız doğumgününe. Onu da atlattık mı tamamdır.
Haydi herkese iyi haftalar.
Kreş Güncesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kreş Güncesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
5 Haziran 2018 Salı
Kutlamalar Başlasın!
Etiketler:
doğumgünü,
hastalık,
kreş,
Kreş Güncesi,
kutlama,
melek kızım
1 Haziran 2018 Cuma
Mayıs - 3 Yıl Sonu Gösterisi
Mayıs bitti ama Mayıs ayının icatları bitmedi.
Ela Hanımın yıl sonu gösterisi var daha kayıtlara geçmesi gereken. Çok fazla ek derse katılmıyor Ela kreşte. Sadece zumba kursuna gidiyor. Dolayısıyla yıl sonu gösterisinde toplu koro ve zumba gösterisinden başka bir sunuma katılmayacak.
Ramazandan dolayı bütün okullar gösterilerini yetiştirme yarışındaydı ve hepsi hafta arasındaydı. Dolayısıyla tüm bu etkinlikler hep birer saat erken çıkmamı gerektirdi.
Ece'nin ilk gösterisini hatırlıyorum da, salya sümük izlemiştim. Şimdi artık sadece gözlerim doluyor :)
Ben cep telefonuyla yapışık yaşayan biri olamadım. Bir ara videoya çekmeye çalışırken kızımı izlemeyi kaçırdığımı farkettim. Hemen kapattım telefonu ve gösterinin tadını çıkarmaya başladım. Müziğe eşlik ettim, güldüm onların komik hallerine, alkışladım. Dolayısıyla çok fazla fotoğraf ve video çekemedim.
Mayıs ayı yıl sonu gösterisiyle son bulmadı. Ayın 26 sında Uras'ın doğumgününü kutladık.
Daha sonra 28 inde Ece'nin okulda Midas'ın Eşek Kulakları adlı tiyatro gösterisi vardı. 15 dk olsa da güzel bir gösteriydi. Eskişehir turunda, Beypazarı'na giderken geçmiştik Gordion antik şehrinden. Midas'ın tümülüsünün yanından. Ece bu tiyatro oyunundan dolayı tüm efsaneyi biliyordu. Seviyorum çocukların böyle sanatsal etkinliklere katılmasını, sunmasını. Özgüvenleri gelişiyor bana göre. Hatta bazen patlıyor.
Şimdi Haziran ayının etkinliklerinde, karne ve doğumgünleri var. Bir de şu temizlik listesini kafamdan çıkardım mı benden iyisi yok.
Telefonumdaki not listeleri; haftasonu yapılacaklar, marketten alınacaklar, gidilecek yerler, doğumgünü menüleri diye uzayıp gidiyor.
Herkese iyi hafta sonları.
Sağlıcakla kalın.
Ela Hanımın yıl sonu gösterisi var daha kayıtlara geçmesi gereken. Çok fazla ek derse katılmıyor Ela kreşte. Sadece zumba kursuna gidiyor. Dolayısıyla yıl sonu gösterisinde toplu koro ve zumba gösterisinden başka bir sunuma katılmayacak.
Ramazandan dolayı bütün okullar gösterilerini yetiştirme yarışındaydı ve hepsi hafta arasındaydı. Dolayısıyla tüm bu etkinlikler hep birer saat erken çıkmamı gerektirdi.
Ece'nin ilk gösterisini hatırlıyorum da, salya sümük izlemiştim. Şimdi artık sadece gözlerim doluyor :)
Ben cep telefonuyla yapışık yaşayan biri olamadım. Bir ara videoya çekmeye çalışırken kızımı izlemeyi kaçırdığımı farkettim. Hemen kapattım telefonu ve gösterinin tadını çıkarmaya başladım. Müziğe eşlik ettim, güldüm onların komik hallerine, alkışladım. Dolayısıyla çok fazla fotoğraf ve video çekemedim.
Mayıs ayı yıl sonu gösterisiyle son bulmadı. Ayın 26 sında Uras'ın doğumgününü kutladık.
Daha sonra 28 inde Ece'nin okulda Midas'ın Eşek Kulakları adlı tiyatro gösterisi vardı. 15 dk olsa da güzel bir gösteriydi. Eskişehir turunda, Beypazarı'na giderken geçmiştik Gordion antik şehrinden. Midas'ın tümülüsünün yanından. Ece bu tiyatro oyunundan dolayı tüm efsaneyi biliyordu. Seviyorum çocukların böyle sanatsal etkinliklere katılmasını, sunmasını. Özgüvenleri gelişiyor bana göre. Hatta bazen patlıyor.
Şimdi Haziran ayının etkinliklerinde, karne ve doğumgünleri var. Bir de şu temizlik listesini kafamdan çıkardım mı benden iyisi yok.
Telefonumdaki not listeleri; haftasonu yapılacaklar, marketten alınacaklar, gidilecek yerler, doğumgünü menüleri diye uzayıp gidiyor.
Herkese iyi hafta sonları.
Sağlıcakla kalın.
Etiketler:
doğumgünü,
gösteri,
kreş,
Kreş Güncesi,
melek kızım,
tiyatro
23 Mayıs 2018 Çarşamba
Mayıs -1 Bahar Şenliği
Mayıs ayı baya ekşınlı bir ay olarak başladı. Ve tabi bunun yanında baya giderli :)
Efenim aya eşimin kuzeninin düğünü ile başladık. Hem de üçüzlerin doğumgünü ile aynı gün. Doğumgününden yırttık böylece. Benim bildiğim kadarıyla bloğumu bilen kimse yok yakınlardan, akrabalardan. Dolayısıyla düğünü eleştirebilirim. Gördüğüm en soğuk düğündü heralde. Gelin kendi havasında, damat kendi havasındaydı. Oynayan kimse yoktu. Bu benim gibi oynak biri için kötü bir olay. Ortam gergindi. Böyle organizasyonlarda, yani masa ve oturma düzeninde hep benim yerim kayar, birileri gelir yerime oturur ya da masaya hep eğreti otururum. Kuzeni üçüzlere süpriz yapıp düğünde bir pasta ile kutladı üçüncüsü olmasa da diğer ikisinin doğumgünlerini. Davete icabet görevimizi yerine getirip, çok geç olmadan eve döndük.
Gelelim ilk pazar gününe. Kreşin uçurtma şenliğine ve kahvaltı organizasyonuna davetliydik. Gidip gitmemekte kararsızdık. Hava bulutlu yağmasından korkuyorduk. Ama gözümüzü kararttık ve katılmaya karar verdik. İyi ki de gitmişiz. Çok güzel bir etkinlikti. Çocuklar değil biz de çok eğlendik.


Önce rüzgar yoktu ama daha sonra gökyüzü uçurtmalarla doldu. Çocuklar değil ama tüm veliler uçurtma uçurdu. Maske boyamalar, çizgi film karakterleri, çuval yarışı, halat çekme. Hepsi çok keyifliydi. Ama çocuklar en çok kumla oynamaya bayıldı. Mekan deniz kıyısındaydı. Ve bu çocuklar için cennet gibi bir şeydi.



Bir de bu yaralar çıktı Ela'nın parmaklarında. İşaret parmağındaki dolama hala tam olarak iyileşmedi. Yüzük parmağındakiler kurudu şükür.
Bir sonraki post konumuz mezuniyet. Kızlarım ilerde bu yazdıklarımı okuyacaklar mı acaba? Ben ara ara eski yazılarıma bakıyorum.
Ece nin yazılıları var iki haftadır her gün. Maşallahı var kızımın.
Son olarak Yıldızlı Şarkılar ı dinleyin efenim.
Sağlıcakla kalın.
Efenim aya eşimin kuzeninin düğünü ile başladık. Hem de üçüzlerin doğumgünü ile aynı gün. Doğumgününden yırttık böylece. Benim bildiğim kadarıyla bloğumu bilen kimse yok yakınlardan, akrabalardan. Dolayısıyla düğünü eleştirebilirim. Gördüğüm en soğuk düğündü heralde. Gelin kendi havasında, damat kendi havasındaydı. Oynayan kimse yoktu. Bu benim gibi oynak biri için kötü bir olay. Ortam gergindi. Böyle organizasyonlarda, yani masa ve oturma düzeninde hep benim yerim kayar, birileri gelir yerime oturur ya da masaya hep eğreti otururum. Kuzeni üçüzlere süpriz yapıp düğünde bir pasta ile kutladı üçüncüsü olmasa da diğer ikisinin doğumgünlerini. Davete icabet görevimizi yerine getirip, çok geç olmadan eve döndük.
Gelelim ilk pazar gününe. Kreşin uçurtma şenliğine ve kahvaltı organizasyonuna davetliydik. Gidip gitmemekte kararsızdık. Hava bulutlu yağmasından korkuyorduk. Ama gözümüzü kararttık ve katılmaya karar verdik. İyi ki de gitmişiz. Çok güzel bir etkinlikti. Çocuklar değil biz de çok eğlendik.


Önce rüzgar yoktu ama daha sonra gökyüzü uçurtmalarla doldu. Çocuklar değil ama tüm veliler uçurtma uçurdu. Maske boyamalar, çizgi film karakterleri, çuval yarışı, halat çekme. Hepsi çok keyifliydi. Ama çocuklar en çok kumla oynamaya bayıldı. Mekan deniz kıyısındaydı. Ve bu çocuklar için cennet gibi bir şeydi.



Bir de bu yaralar çıktı Ela'nın parmaklarında. İşaret parmağındaki dolama hala tam olarak iyileşmedi. Yüzük parmağındakiler kurudu şükür.
Bir sonraki post konumuz mezuniyet. Kızlarım ilerde bu yazdıklarımı okuyacaklar mı acaba? Ben ara ara eski yazılarıma bakıyorum.
Ece nin yazılıları var iki haftadır her gün. Maşallahı var kızımın.
Son olarak Yıldızlı Şarkılar ı dinleyin efenim.
Sağlıcakla kalın.
Etiketler:
doğumgünü,
etkinlik,
faaliyet,
kreş,
Kreş Güncesi,
melek kızım
18 Mayıs 2018 Cuma
I ♥ Eskişehir (Nisan Ayı da diyebiliriz)
Kışın hastalığın dibine vurmuşuz. Ara ara 4 şişe antibiyotik içmişiz. Kızıl denen hastalıkla tanışmamıza hiç memnun olmamışız. Derken bahar gelmiş. Havalar ısınmaya başlamış. Kanımız kaynamalı diye beklerken, tembelliğe daha meyilli olmuşuz.
Eşimin gazıyla Ece ile spora gitmeye karar verdik. Zumbaya yazıldık. Ben zaten kapı gıcırtısına oynayabilen biri olduğum için çok sevdim zumbayı. Ama Ece de bir o kadar mı kütük olur. Hiç mi kıvıramaz, hiç mi annesine çekmez bu kız? Olsun yine de eğleniyoruz. Ama ev kalk gidelim diyor o ayrı mesele. Çünkü yetişemez oldum. Spordan gelince duş falan derken haliyle yorgunluk da çöküyor.
Duyduk ki 14-15 Nisan Elaların kreşinin düzenlediği bir kermes olacakmış. Ve bu kermesten sağlanan gelir Down Sendromlu çocuklar yararına kullanılacakmış. Hemen kurabiye yaptık ve kermese az da olsa bizim de katkımızın olmasını istedik. Çocuklar çok eğlendi.

Haco halamız bize 23 Nisan'daki Eskişehir turundan bahsetmişti ama biz gidemeyiz demiştik. Derken annemler de duydu turu, babanla ben gitmek istiyoruz dedi. Hadi siz de gelin diye bize gaz verdi. Biz hiç gaza gelmeyiz. Babamız zaten katılmaz onu bildiğim için gidemeyiz diyorum ama gitmek de istiyorum. Neyse beyim siz gidin deyince, kim tutar bizi. 23 Nisan tatiliyle haftasonu birleşince kendimizi otobüste bulduk. Okulda düzenlenen 23 Nisan törenine katılım zorunluymuş, idareye şehir dışında olacağımızı bildirdik.
Biz bayıldık Eskişehir'e. Nasıl düzenli, nasıl tertemiz, nasıl yemyeşil olunur bu şehir öğretsin diğerlerine. Büyükşehir Belediye Başkanına buradan takdirlerimi sunuyorum. Balmumu müzesi, Kent Parkı, Hayvanat Bahçesi, Miniatürk, Devrim arabası, Beypazarı ve daha bir sürü yer gezdik. Turun üzerinden neredeyse bir ay geçti ve ben tabi ki unuttum. Ama Eskişehir'i unutmadım, unutamam. Ela daha yola çıkalı 1 saat olmuş üzerine meyve suyu dökmüş olabilir, üç kişi olduğumuz için ben yabancı biriyle seyahat etmiş olabilirim, iki çanta ile seyahat etmek beni zorlayabilir ama yine de iyi ki gitmişiz. Turda çok yorulduk evet ama neyse ki bir gece otelde konaklayacağımız için, ikinci güne enerji depolayabildik. Aslında yazılacak çok şey var ama en kısa ve öz olanı Eskişehir'in yaşanılacak bir şehir olması.
Uzun zamandır bu kadar fotoğraflı bir post eklememiştim. Ne kadar zormuş.
Nisan ayında yaptıklarımız yani hatırladıklarım bu kadar. Anı olarak bloğumuza ekler ve kaçarım.
İyi haftasonları. Sağlıcakla kalın.
Eşimin gazıyla Ece ile spora gitmeye karar verdik. Zumbaya yazıldık. Ben zaten kapı gıcırtısına oynayabilen biri olduğum için çok sevdim zumbayı. Ama Ece de bir o kadar mı kütük olur. Hiç mi kıvıramaz, hiç mi annesine çekmez bu kız? Olsun yine de eğleniyoruz. Ama ev kalk gidelim diyor o ayrı mesele. Çünkü yetişemez oldum. Spordan gelince duş falan derken haliyle yorgunluk da çöküyor.
Duyduk ki 14-15 Nisan Elaların kreşinin düzenlediği bir kermes olacakmış. Ve bu kermesten sağlanan gelir Down Sendromlu çocuklar yararına kullanılacakmış. Hemen kurabiye yaptık ve kermese az da olsa bizim de katkımızın olmasını istedik. Çocuklar çok eğlendi.

![]() |
Kreşteki 23 Nisan kutlamamızdan |
Biz bayıldık Eskişehir'e. Nasıl düzenli, nasıl tertemiz, nasıl yemyeşil olunur bu şehir öğretsin diğerlerine. Büyükşehir Belediye Başkanına buradan takdirlerimi sunuyorum. Balmumu müzesi, Kent Parkı, Hayvanat Bahçesi, Miniatürk, Devrim arabası, Beypazarı ve daha bir sürü yer gezdik. Turun üzerinden neredeyse bir ay geçti ve ben tabi ki unuttum. Ama Eskişehir'i unutmadım, unutamam. Ela daha yola çıkalı 1 saat olmuş üzerine meyve suyu dökmüş olabilir, üç kişi olduğumuz için ben yabancı biriyle seyahat etmiş olabilirim, iki çanta ile seyahat etmek beni zorlayabilir ama yine de iyi ki gitmişiz. Turda çok yorulduk evet ama neyse ki bir gece otelde konaklayacağımız için, ikinci güne enerji depolayabildik. Aslında yazılacak çok şey var ama en kısa ve öz olanı Eskişehir'in yaşanılacak bir şehir olması.
![]() |
Aşık olduğum Sakura ağacı |
Nisan ayında yaptıklarımız yani hatırladıklarım bu kadar. Anı olarak bloğumuza ekler ve kaçarım.
İyi haftasonları. Sağlıcakla kalın.
Etiketler:
gezi,
kreş,
Kreş Güncesi,
kurabiye,
melek kızım,
tatil
25 Eylül 2017 Pazartesi
Yazamasam da aklım hep sende sevgili blogum ( ya da bloğum)
İki ay olmuş yazamayalı. Bir ara ayarlarında bir şeyler kurcaladım hepten giremedim. Şimdi girdim ama yazacaklarımı unuttum.
Kurban bayramıyla yıllık izin birleşince bir ay kadar işe gelmedim. Okullar da açılınca koşturmacaya start verildi.
Bir ay önce hiç beklemediğimiz bir anda anneannemi kaybettik. Hani derler ya Allah ölümün hayırlısını versin diye, canım anneannem de uyuduğu yerde veda etti hayata. Ki bunu söylemek çok acı ama dedem iki senedir yatalak ve herkes ondan ümidi kesmişken, anneannemi kaybetmek bizi çok sarstı. Özellikle annem hala kendine gelemedi. Anneannemin bize çok emeği var. O bizi öpmez koklardı. Rabbim gani gani rahmet eylesin, mekanı cennet olsun inşallah.
Bayramdan sonra başlayan yıllık izinde, yavaştan okul hazırlıkları ve Eylül ayının denizinin tadını çıkardık kızlarla. Ha ufak bir sakarlık yaşadık ama yine de engel olmadı bizim denize girmemize. Hani Şener Şen genelde görmeden bir yere çarpar ve yuvarlanarak düşer ya; resmen öyle ters takla atarak düştüm. Ağlasam mı gülsem mi bilemedim. Tek üzüldüğüm çocuklar çok korktu.
Ela kreşe başladı. Ve öyle hazırmış ki buna; hiç sızlanmadan ağlamadan vedalaşıyoruz. Bunda sanırım hem bakıcı ile büyümesinin, bizden ayrı kalmasının hem de ablanın okula gitmesine şahit olmasının etkisi var. İnşallah böyle devam eder Sarı Fırtına.
Okulla beraber ödevler de başladı. İlk haftadan öğretmen çocuklardan iskelet yapmalarını istedi. Ben iki defa denedim ama olmadı, bu sefer babamızın sanat eseri bizi kurtardı. Yıllarca olta bağlamak el becerilerini baya geliştirmiş :)
Hazır izindeyken şu yıllanan bebek battaniyesini bitirdim ve terziye teslim ettim. Daha önce boyamaya niyetlendiğim ama verniklemeye fırsat bulamayınca rezil olan sehpayı yeniden boyadım. Şimdi de Kasım ayında ailemize katılacak olan Nuno halamızın bebeği için bir yelek örmeye başladım. İnşallah battaniye ile aynı olmaz akibeti. Çünkü daha sonra Şubat ayında Emo dayımızın doğacak bebeği için de örmem lazım bir tane.
Haa bir de bayramda (bayram denirse tabi) 4 günlüğüne Mersin - Tisan'a gittik. Gitmez olaydık. Evet denizi çok güzel, harika iki koyu var ama hepsi bu. Yani otel yok, kiralık evler var ve rezalet durumdalar. Sosyal hayat namına , tesis namına hiç bir şey yok. Gitmeyin anacım. Bir şey kaybetmezsiniz.
Şimdi bakalım cepte ayarları bozulan bloğuma tekrardan giriş yapabilecek miyim? Yoksa hiç fotoğraf ekleyemeyeceğim. Maalesef eklediğim başka bir gmail hesabını devre dışı bırakamıyorum ve bu sorunu nasıl çözeceğimi bilmiyorum. Telefonu bilgisayara bağladım sabahtan beri hata veriyor. Ya sabır. En kısa zamanda çözmeye çalışacağım.
Sağlıcakla kalın.
Etiketler:
canım kızım,
kreş,
Kreş Güncesi,
melek kızım,
okul,
ölüm,
tatil
26 Kasım 2013 Salı
Birkaç Fotoğraf
Maalesef son birkaç gündür bağlantı sorunu yaşıyorum. Bu kağnı gibi bağlantı 12 yıllık iş hayatımda hep kaderim oldu. Herkes kablolu kullanırken ben en uç noktada olduğum için hep kablosuz kullanmak zorundaydım. Ya hep kopardı ya da kağnı hızında açılırdı sayfalar.
İşte tam da şu anda yakalamışken kreşte yapılan doğumgünü fotoğraflarından birkaç tane paylaşmak istedim. Bendenizin bu aralar beyni kuş kadar bile çalışmıyor. Geçen hafta makinenin şarjını arayarak geçirdim. Şarjı buldum ama şimdi de bağlantı kablosunu bulamıyorum. Dolayısıyla evde yapılan kutlamayla ilgili elimde fotoğraf yok şimdilik.
İşte tam da şu anda yakalamışken kreşte yapılan doğumgünü fotoğraflarından birkaç tane paylaşmak istedim. Bendenizin bu aralar beyni kuş kadar bile çalışmıyor. Geçen hafta makinenin şarjını arayarak geçirdim. Şarjı buldum ama şimdi de bağlantı kablosunu bulamıyorum. Dolayısıyla evde yapılan kutlamayla ilgili elimde fotoğraf yok şimdilik.
(Bu çocuk da kim???)
Ve mutlu son.
Gülen yüzün hiç solmasın meleğim.
4 Mart 2013 Pazartesi
Çiş Sorunsalı
Artık gerçekten gına geldi, " anne çişim geldi" cümlesinden. Kesinlikle anormal giden bişeyler var.
Bu durum hemen hemen üç haftadan fazla bir süredir var. "Anne çişim geldi" tuvalete koş, bekle bekle - oturur oturmaz da yapamıyor ki, konsantre oluyoruz, çişimizi yapacağımızı rahatlayacağımızı düşünüyoruz - sonra bir - iki damla yapsın , kalksın, altını temizle, üzerini düzelt, yaptığın işe geri dön.
On dk geçmesin tekrar. Yaptığın işe geri dönüp, bitiremeden tekrar. El yıkamaktan eller haşat, havlu sırılsıklam. Tekrar , tekrar. Değiştirdiğimiz çamaşırın haddi hesabı yok.
Ece hanımın doktorlarla yıldızı hiç barışmadı. Allahtan Nuno halamız laborant. Geçen hafta idrar tahlilimizi yaptı; sonuç temiz. Üzülsem mi sevinsem mi bilemedim. Çok şükür.
Ama bu sabah öğretmeni de sordu bu durumu. Çünkü kreşte de sürekli altına kaçırdığını ve çamaşırını değiştirmesini söylüyormuş öğretmenine. Hatta bağırıyormuş, arkadaşlarının yanında. Hoppalaaaa!
Ya sabır. Cumartesi akşamı benim hatırladığım 5 kere falan değiştirdi çamaşırını. bir damla bile değiştirmesi için yeterliydi. Ürolog yolları göründü. Şimdi bir de bildiği halde sürekli erkeklerin neden ayakta çiş yaptığını sorup duruyor, pis pis sırıtarak. Ben nette -sürekli tuvalet ihtiyacı- diye araştırırken, yanıma gelip "erkekler neden ayakta çiş yapar? onu da araştırır mısın anne?" diyor. Dün banyoda ayakta çiş yapma girişiminde bulundu. Kardeşi olursa erkek kardeş istiyormuş. Hatta çişini kendi yaptıracakmış, altını kendi değiştirecekmiş. Pipisi olduğu için bu çok kolay olacakmış.
Kreş müdiremizi arayıp psikoloğun gözlemlemesini ve sınıf öğretmeniyle istişarede bulunmasını rica ettim. Tabi öncelikle benim dr a götürüp herhangi bir sağlık problemi olup olmadığını öğrenmem gerek. Bu davranışlar psikolojik mi, yoksa bir sorun mu var netleştirmem lazım.
Hayatımda oldukları için şanslı olduğum insanlara sahibim ben. Bu sene doğumgünümü çekirdek aile kutlama kararı almıştık. Ama eşimin ailesinin içine sinmedi ve bizi yemeğe davet ettiler. Nuno halamız benim için pasta da yapmıştı. Herkes benim için toplanmıştı. Ece şaşırdı; " ama senin doğumgünün geçti anne" dese de mumları söndürmekten kendini alıkoyamadı. Beni çok duygulandırdılar, sayelerinde 34 yaşımı mutlu bir şekilde karşıladım. Kendileri gibi ince bir hediye almışlar, az kalsın beni ağlatacaklardı. İyi ki varsınız. Hep birlikte nice senelerimiz olsun inşallah.

Doğumgünümden sebeplenen bir cüce var karşınızda. Forumda süpriz yapıp,hediye yollamayı seven bir arkadaşım var benim. Başkasını mutlu edince, mutlu olan kendi güzel, yüreği güzel Neslihanım var. Unutmamış Ece me de hediye yollamış ve Ece hanımın gönlünü kazanmıştır kendisi. İşte kelebekli saatimiz. Seni çok seviyorum Nessim.
Ve sırada benden pek geçerli not almayan, ama kesin yapım hatası olan elma cipslerine. Calliou efendide duydum ben elma cipsini. Deneyelim bakalım neye benziyormuş dedim. Dün burada toz fırtınası vardı, çakıldık kaldık evde. Hiç şikayetim yoktu. Çünkü evde olmayı seviyorduk biz ailecek. Elma cipslerini denemek için güzel fırsattı. En azından kızımın ne yediğini bilecektim. Bizim evde cipse karşı zaafı olan bir baba - kız var da.
Üç küçük yeşil elmayı bıçakla ince ince dilimlemeye çalıştım. Üzerine göz kararı şeker serptim ve de tarçın. Yağlı kağıt konmış tepsiye dizdim. 100 derecede bir saatten fazla kaldılar fırında. Ara sıra çevirdim elmaları. Ne kadar ince dilimlersen, o kadar çabuk kavuşuyorsun ciplesirine. Pişerken evi harika bir koku kapladı.
Cipslerimiz çıtır çıtır oldu ama tadında bir gariplik vardı. Bence elma seçimim yanlıştı. Çünkü hiç şekerli olmamıştı ve ekşimtırak elma pişince pek nahoş olmuştu. Bence sarı ya da amasya elmasıyla denenirse daha güzel sonuç elde edilir. Ve belki de şeker miktarı biraz arttırılırsa.

Üç küçük elmadan bir fırın tepsisi doldu ama sonuç olarak küçük bir tabak elma cipsimiz oldu. Ve hepsi de yendi bitti. Tekrar deneyeceğim kesinlikle.
Sağlıklı haftalar.
Bu durum hemen hemen üç haftadan fazla bir süredir var. "Anne çişim geldi" tuvalete koş, bekle bekle - oturur oturmaz da yapamıyor ki, konsantre oluyoruz, çişimizi yapacağımızı rahatlayacağımızı düşünüyoruz - sonra bir - iki damla yapsın , kalksın, altını temizle, üzerini düzelt, yaptığın işe geri dön.
On dk geçmesin tekrar. Yaptığın işe geri dönüp, bitiremeden tekrar. El yıkamaktan eller haşat, havlu sırılsıklam. Tekrar , tekrar. Değiştirdiğimiz çamaşırın haddi hesabı yok.
Ece hanımın doktorlarla yıldızı hiç barışmadı. Allahtan Nuno halamız laborant. Geçen hafta idrar tahlilimizi yaptı; sonuç temiz. Üzülsem mi sevinsem mi bilemedim. Çok şükür.
Ama bu sabah öğretmeni de sordu bu durumu. Çünkü kreşte de sürekli altına kaçırdığını ve çamaşırını değiştirmesini söylüyormuş öğretmenine. Hatta bağırıyormuş, arkadaşlarının yanında. Hoppalaaaa!
Ya sabır. Cumartesi akşamı benim hatırladığım 5 kere falan değiştirdi çamaşırını. bir damla bile değiştirmesi için yeterliydi. Ürolog yolları göründü. Şimdi bir de bildiği halde sürekli erkeklerin neden ayakta çiş yaptığını sorup duruyor, pis pis sırıtarak. Ben nette -sürekli tuvalet ihtiyacı- diye araştırırken, yanıma gelip "erkekler neden ayakta çiş yapar? onu da araştırır mısın anne?" diyor. Dün banyoda ayakta çiş yapma girişiminde bulundu. Kardeşi olursa erkek kardeş istiyormuş. Hatta çişini kendi yaptıracakmış, altını kendi değiştirecekmiş. Pipisi olduğu için bu çok kolay olacakmış.
Kreş müdiremizi arayıp psikoloğun gözlemlemesini ve sınıf öğretmeniyle istişarede bulunmasını rica ettim. Tabi öncelikle benim dr a götürüp herhangi bir sağlık problemi olup olmadığını öğrenmem gerek. Bu davranışlar psikolojik mi, yoksa bir sorun mu var netleştirmem lazım.
![]() |
Aşağıdaki kelebekten çıkan notum |
![]() |
Kızımın benim için kreşte hazırladığı doğumgünü kartım |

Doğumgünümden sebeplenen bir cüce var karşınızda. Forumda süpriz yapıp,hediye yollamayı seven bir arkadaşım var benim. Başkasını mutlu edince, mutlu olan kendi güzel, yüreği güzel Neslihanım var. Unutmamış Ece me de hediye yollamış ve Ece hanımın gönlünü kazanmıştır kendisi. İşte kelebekli saatimiz. Seni çok seviyorum Nessim.


Cipslerimiz çıtır çıtır oldu ama tadında bir gariplik vardı. Bence elma seçimim yanlıştı. Çünkü hiç şekerli olmamıştı ve ekşimtırak elma pişince pek nahoş olmuştu. Bence sarı ya da amasya elmasıyla denenirse daha güzel sonuç elde edilir. Ve belki de şeker miktarı biraz arttırılırsa.

Üç küçük elmadan bir fırın tepsisi doldu ama sonuç olarak küçük bir tabak elma cipsimiz oldu. Ve hepsi de yendi bitti. Tekrar deneyeceğim kesinlikle.
Sağlıklı haftalar.
Etiketler:
Anneler Dünyası,
canım kızım,
Cinsellik,
doğumgünü,
forum,
haftasonu,
Kreş Güncesi,
tarif
28 Ocak 2013 Pazartesi
Bizim evin kuğusu
Cumartesi koştura koştura gittim gösteriye. Yine kızımı ben hazırlayamadım.Şimdiye kadar ki katıldığı hiç bir gösteriye ben hazırlayamadım kızımı :( Normal saatte çıkmak için bile izin almak zorunda kaldım. Demiştim ya, artık Cumartesi yarım gün çalışma kavramı kalmadı bizde.
Kreşe çok kızmıştım beni yeterince bilgilendirmeyip, enayi yerine koydukları için. Ama kızımı böyle görünce ne sinir kaldı , ne de düştüğüm para tuzağı. İyi ki katıldı dedim. Bakıp bakıp şükrettim.
Kostümünü eve getirdiği gün bakıp bakıp: " harika ya, bayıldım" deyip durdu :D
Ama gerçekten de harikaydı, biz de bayıldık.
İşte bizim "Beyaz Kuğu" muz. Umudumuz, mutluluğumuz, huzurumuz, yavrumuz.
Umut, mutluluk, huzur dolu haftalar dilerim.
Kreşe çok kızmıştım beni yeterince bilgilendirmeyip, enayi yerine koydukları için. Ama kızımı böyle görünce ne sinir kaldı , ne de düştüğüm para tuzağı. İyi ki katıldı dedim. Bakıp bakıp şükrettim.
Kostümünü eve getirdiği gün bakıp bakıp: " harika ya, bayıldım" deyip durdu :D
Ama gerçekten de harikaydı, biz de bayıldık.
İşte bizim "Beyaz Kuğu" muz. Umudumuz, mutluluğumuz, huzurumuz, yavrumuz.
Umut, mutluluk, huzur dolu haftalar dilerim.
24 Ocak 2013 Perşembe
Ben Salağım
Hem de en süzmesinden. Hep aynı tuzağa düşüyorum. Sebep mi? Tabi ki kreş.
Nilimin söylediği bir söz var çok yerinde olan. " Eskiden anneler çalışıyor diye çocuklar kreşe giderdi, şimdi çocuklar kreşe gitsin diye anneler çalışıyor."
Size yemin ederim ki, bu cümledeki her şey beni anlatıyor. Ben şu anda kızımı kreşten alamadığım için çalışıyorum desem.
Çünkü yıl otasındayız ve artık okul öncesi dönemdeyiz. Bundan önce gittiği iki sene için pişmanım ama artık geri dönüşümüz yok. Evde artık ona yetemem. Ayrıca Ece eve çabuk adapte olan bir çocuk. Ona "kışın okullar açılır, yazın tatile girer" fikrini aşılamam lazım.
Kızımın kreşine ödediğim para benim maaşımın yarısından fazla. Varın siz düşünün gerisini.
Eylül ayında kreşe başladığımızdan beri ben net kreş parası ödeyip çıkmış değilimdir kreşten.
İlk ay eğitim setleri, kırtasiye masrafı.
Kızım baleye gitmek istediği için her ay bale ücreti.
İkinci ay bale kıyafetinin ücreti.
Üçüncü ay kreş eşofmanının ücreti.
Bunu tiyatrosu, sineması, zartı zurtu...
Bu ay gösteri vardı Adana'da. Mickey'in Müzik Festivali. Kağıt geldi , türkçesi 85 tl. İyi peki , işyerine yalan söyledik izin aldık. Sonradan öğrendik ki, o veli ücretiymiş, çocuklar için de ayrıca 75 tl ödeyecekmişiz. Şemsiye özlü sözünü bilirsiniz heralde. 160 tl bayıldık. Gittik gezdik eğlendik geldik.
Bir kaç hafta önce bir öğretmen aradı. "Ocak sonu ya da Şubat başında bir Cumartesi günü avm de bale gösterimiz var gelebilir misiniz?" diye sordu. "Saati uyarsa seve seve" dedim.
Dün bir kağıt geldi, şu tarihte yapılacak gösteri için kostüm siparişi verilmiştir, türkçesi 75 tl. Hoppalaaa.
Ben de şalterler attı. Dün akşamdan beri kuduruyorum.
Sabah müdiremiz "nasılsınız?" diye sorunca atladım, " sinirli."
Ya dedim bu ücretler neden baştan konuşulmuyor?Eksik bilgi aktarılıyor dedim.Kabul ettikten sonra da geri adım atılamıyor. Tahmin etmeliymişim bu gösterinin bir maliyeti olacağını.Lan biz gerizekalı mıyız?Müneccim miyiz? Çocuğunu her kreşe yollayan zengin olmak zorunda mı? İki senedir başka kreşe gittik , hiç yarıyıl gösterimiz olmadı, o yüzden tahmin edemedim dedim.
Yalnız bir eşeklik ettim, Ece'nin önünde konuştum.. Ama cidden çok sinirlenmiştim. Resmen para tuzağı. Ve ben her seferinde salak gibi bu tuzağın içinde buluyorum kendimi.
Bu sene yıl sonu gösterisinden sonra veda edeceğim iş hayatına. Dediğim gibi sırf kreş için çalışıyorum şu anda. Allah sonumuzu hayır etsin.
Neyse dün akşam kaçırdığım Kuzey'imi izleyeyim de kendime geleyim biraz.
Nilimin söylediği bir söz var çok yerinde olan. " Eskiden anneler çalışıyor diye çocuklar kreşe giderdi, şimdi çocuklar kreşe gitsin diye anneler çalışıyor."
Size yemin ederim ki, bu cümledeki her şey beni anlatıyor. Ben şu anda kızımı kreşten alamadığım için çalışıyorum desem.
Çünkü yıl otasındayız ve artık okul öncesi dönemdeyiz. Bundan önce gittiği iki sene için pişmanım ama artık geri dönüşümüz yok. Evde artık ona yetemem. Ayrıca Ece eve çabuk adapte olan bir çocuk. Ona "kışın okullar açılır, yazın tatile girer" fikrini aşılamam lazım.
Kızımın kreşine ödediğim para benim maaşımın yarısından fazla. Varın siz düşünün gerisini.
Eylül ayında kreşe başladığımızdan beri ben net kreş parası ödeyip çıkmış değilimdir kreşten.
İlk ay eğitim setleri, kırtasiye masrafı.
Kızım baleye gitmek istediği için her ay bale ücreti.
İkinci ay bale kıyafetinin ücreti.
Üçüncü ay kreş eşofmanının ücreti.
Bunu tiyatrosu, sineması, zartı zurtu...
Bu ay gösteri vardı Adana'da. Mickey'in Müzik Festivali. Kağıt geldi , türkçesi 85 tl. İyi peki , işyerine yalan söyledik izin aldık. Sonradan öğrendik ki, o veli ücretiymiş, çocuklar için de ayrıca 75 tl ödeyecekmişiz. Şemsiye özlü sözünü bilirsiniz heralde. 160 tl bayıldık. Gittik gezdik eğlendik geldik.
Bir kaç hafta önce bir öğretmen aradı. "Ocak sonu ya da Şubat başında bir Cumartesi günü avm de bale gösterimiz var gelebilir misiniz?" diye sordu. "Saati uyarsa seve seve" dedim.
Dün bir kağıt geldi, şu tarihte yapılacak gösteri için kostüm siparişi verilmiştir, türkçesi 75 tl. Hoppalaaa.
Ben de şalterler attı. Dün akşamdan beri kuduruyorum.
Sabah müdiremiz "nasılsınız?" diye sorunca atladım, " sinirli."
Ya dedim bu ücretler neden baştan konuşulmuyor?Eksik bilgi aktarılıyor dedim.Kabul ettikten sonra da geri adım atılamıyor. Tahmin etmeliymişim bu gösterinin bir maliyeti olacağını.Lan biz gerizekalı mıyız?Müneccim miyiz? Çocuğunu her kreşe yollayan zengin olmak zorunda mı? İki senedir başka kreşe gittik , hiç yarıyıl gösterimiz olmadı, o yüzden tahmin edemedim dedim.
Yalnız bir eşeklik ettim, Ece'nin önünde konuştum.. Ama cidden çok sinirlenmiştim. Resmen para tuzağı. Ve ben her seferinde salak gibi bu tuzağın içinde buluyorum kendimi.
Bu sene yıl sonu gösterisinden sonra veda edeceğim iş hayatına. Dediğim gibi sırf kreş için çalışıyorum şu anda. Allah sonumuzu hayır etsin.
Neyse dün akşam kaçırdığım Kuzey'imi izleyeyim de kendime geleyim biraz.
![]() |
Satranç taşlarını doğru dizdiği için madalya almış kızım. Benim gözlerim doldu, gururum taştı falan derken, öğrendim ki; sınıftaki herkese takılmış :D |
14 Ocak 2013 Pazartesi
2 hafta aradan sonra
Bu arayı ilk açışım değil ama, bu aralar gerçekten kafam yerinde değil. Acayip yoğun bir tempo ile çalışıyorum. Bununla birlikte ne öksürüğümden kurtulabildim, ne de geniz akıntımdan. Kızım da ben de hala düşüremedik mendilleri elimizden.
Çok yazasım vardı ve ziyaret edesim vardı blogdaşlarımı. Bu blog olayı öyle bişey ki, araya mesafe girdi mi, geri toparlamak baya zor oluyor. Sanki illa bir mazeret sunmalıymışsın gibi. Sanki herkes sıraya girmiş benim yazmamı bekliyor da, bende ki havalara bakın siz.
Hepinizin geçmiş olsun dilekleri için çok ama çok teşekkür ederim. Ama geçeceğe benzemiyor maalesef. Kronikleşti. Kızım da bana çekmiş. Küçükken de hep hastaymışım ben. Cüssemizi gören adam sanar, içimiz fos. Allah dermansız dert vermesin ne diyelim, buna da şükür.
Eee peki bu onbeş gün zarfında ne yaptık biz? Hiç bişey. Yani kayda değer hiç bişey. Karadayı'yı izlemeye başladım. İşten geç çıkmaya başladım. Cumartesi kavramını unutmaya başladım.Bla bla..
Sadece iki Cumartesimiz güzeldi. İlkinde Haco halamızın düzenlediği, benim, Ece'nin, Nuno halanın ve ev sahibi Haco halamızın katıldığı bir pijama partisi.
Kız kıza, kafa dağıtmaya birebir. Şaraba kadar herşeyimiz vardı. Mikemmel bir ev sahibi görümcem. Tıksırıncaya kadar dıkındık.
Bu fotolar da o günden Ece'nin kadrajına yansıyanlar:
Geçen Cumartesi de son anda karar verip, kreşimizin organize ettiği Mickey'in Müzik Festivaline gittik. İyi ki de gitmişiz ben Ece den daha çok eğlendim. Kuzum da hiç yormadı beni. Gittiğimiz otobüs de tuvaletli olunca, ohh değmeyin keyfimize. İşkence değil eğlence oldu yolculuk. Ama eve geldiğimizde ikimiz de perttik kızımla. İskenderun-Adana arası bir saat onbeş dk falan. Biliyorum İstanbul'da yaşayanlar için şehir içi yolculuk süresi bu. Millet hergün işe gidip geliyor bu kadar süre. Ama bizim bünyemize ters maalesef.
Yine düzenleyemedim fotolarla yazıyı. ne yazı istediğim yere gidiyor ne resim kayıyor.
Neyse şimdilik benden bu kadar. Şimdi telefonlar beni boğmadan ben bloglar arasında boğulmak istiyorum.
Güpgüzel haftalar diliyorum.
Çok yazasım vardı ve ziyaret edesim vardı blogdaşlarımı. Bu blog olayı öyle bişey ki, araya mesafe girdi mi, geri toparlamak baya zor oluyor. Sanki illa bir mazeret sunmalıymışsın gibi. Sanki herkes sıraya girmiş benim yazmamı bekliyor da, bende ki havalara bakın siz.
Hepinizin geçmiş olsun dilekleri için çok ama çok teşekkür ederim. Ama geçeceğe benzemiyor maalesef. Kronikleşti. Kızım da bana çekmiş. Küçükken de hep hastaymışım ben. Cüssemizi gören adam sanar, içimiz fos. Allah dermansız dert vermesin ne diyelim, buna da şükür.
Eee peki bu onbeş gün zarfında ne yaptık biz? Hiç bişey. Yani kayda değer hiç bişey. Karadayı'yı izlemeye başladım. İşten geç çıkmaya başladım. Cumartesi kavramını unutmaya başladım.Bla bla..
Sadece iki Cumartesimiz güzeldi. İlkinde Haco halamızın düzenlediği, benim, Ece'nin, Nuno halanın ve ev sahibi Haco halamızın katıldığı bir pijama partisi.
Kız kıza, kafa dağıtmaya birebir. Şaraba kadar herşeyimiz vardı. Mikemmel bir ev sahibi görümcem. Tıksırıncaya kadar dıkındık.
Bu fotolar da o günden Ece'nin kadrajına yansıyanlar:
![]() | |
Gecenin yıldızı. Herkes sıraya girdi fotoğraf çektirmek için. |
![]() | |||
Ece'nin konu mankeni :) |
Geçen Cumartesi de son anda karar verip, kreşimizin organize ettiği Mickey'in Müzik Festivaline gittik. İyi ki de gitmişiz ben Ece den daha çok eğlendim. Kuzum da hiç yormadı beni. Gittiğimiz otobüs de tuvaletli olunca, ohh değmeyin keyfimize. İşkence değil eğlence oldu yolculuk. Ama eve geldiğimizde ikimiz de perttik kızımla. İskenderun-Adana arası bir saat onbeş dk falan. Biliyorum İstanbul'da yaşayanlar için şehir içi yolculuk süresi bu. Millet hergün işe gidip geliyor bu kadar süre. Ama bizim bünyemize ters maalesef.
Yine düzenleyemedim fotolarla yazıyı. ne yazı istediğim yere gidiyor ne resim kayıyor.
Neyse şimdilik benden bu kadar. Şimdi telefonlar beni boğmadan ben bloglar arasında boğulmak istiyorum.
Güpgüzel haftalar diliyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)