22 Nisan 2016 Cuma

Eluşka ve uyku

Biraz Eluşkadan bahsedeyim size. Evimizin Huysuz Virjin'i. Babasının tabiriyle sarı fırtına. Öyle böyle değil ama. Emdiğimiz sütü burnumuzdan getiriyor.

Uyandığında herkese "Güdaydın" der. Eğer babasıyla eve aynı anda gelmişsek , beni kenara yiter ve sadece babasına " baba hoşdeldin" der. Öksürsen de , hapşursan da " çok yaşa " der. Önceleri " elal" derdi. Geçen eve sokmadı beni, illa dışarı çıkacak. Biz de mahallede tur attık. Ne görse, kimi görse "bu ne?" eşyalara tamam da, tanımadığım adam geçiyor yanımızdan, "bu ne?" diye sorunca acayip oluyorsun. Adam durup sevecek diye tedirgin oluyorsun. Eve giderken aydedeyi gördü. Tutturdu "aydedeyi alalım anne" diye. Ya sabır.

Akşamları ocuyyak sepetinin (Elaca oyuncak) hepsini dökmeden oynayamıyor.
Yemeğini kendi yiyor. Önlük takmayı reddediyor. İçmek için su istiyor ama biraz içip kalanı halıya döküyor, ya da elini bardağın içine sokup suyla oynuyor.  Ece'ye hayatı zindan ediyor. Ece'nin özel eşyası denen şey kalmadı.

Uyku faslımıza gelince. Her akşam aynı ritüel. Ela yatalım mı? - Atallım. Koş babaya iyigeceler de. Koşar " icceler baba, ikkular" der. Ona açtığım yer yatağına yanaşır. 2,4,9,11 deyip yatağa atlar. Sonra su ister, kalkar su içer. Bir daha yatağa yerleşir. Sonra şansını bir daha dener. "Anne su". İçtik derim. "içtik" der ve sırıtır. Sonra ninni ister, ama nasıl ister. Önce -konmuştu der, yani mini mini bir kuş donmuştu, pencereme konmuştu anlamına gelir. Tam başlarım ,- benim annem diye değiştirir. Peki tam benim anneme başlarım, -konmuştu der. Bu arada sırıtır. Resmen değiştir oyunu oynuyor. Farkında yani ne yaptığının. Sonra -dandini der, dandini dandini dastanaya başlarız. Yat çabuk kapat gözlerini derim, öpmeye başlar sıpa. Hemde defalarca. Gözlerimi kapatırım -anne anne diye seslenir, ta ki gözlerimi açana kadar. Sonra -kapat der. Diyelim ki sonunda daldık. Hiç uyanmadan uyuduğu herhalde bir elin parmaklarından bile azdır. En az iki defa uyanıyor her gece. Emmeyi bıraktık düzene girer dediler. Nerdee? Gene uyanır, babasını sorar sıpa. Uyuyor derim - bakallım der. Alırız yastığımızı bizim yatağa geçeriz. Dün gece de bağıra bağıra ağlıyor " astığı aaal, astığı aaal" . Artık pencere açık yatıyoruz. Sesimiz bütün mahalleyi uyandıracak. Bizim yatağa girdiği gibi, az önce ağlayan çocuk sanki kendisi değil.  Babasının üstüne yatar, aramıza enlemesine yatar. Ayakları nereme denk gelirse artık. Nasıl örteceğini şaşırırsın. Sonra bakarsın sabah olmuş ve alarm ötüyor.
İşte her gece istisnasız böyle geçiyor bizim evde.
Geçen hafta eve gelirken arabada sızan güzellikler.
Haftaya yıllık iznimden bir hafta kullanacağım. Hem de temizlik yapmak için. Nefret ediyorum temizlikten.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun. Yarın okulda , pazartesi de sınıfta kutlayacağız.  Ulusal egemenliğimizin var olduğu, eskiden bayramlar gelince içimizde yaşadığımız coşkunun aynısını çocuklarımızın da yaşayacağı daha güzel bayramlara inşallah.

Coşkulu, umutlu haftasonları.






21 Nisan 2016 Perşembe

Yağdı yağmur , çaktı şimşek :)

Ecemin, akrostiş şiir ödevleri için yazdığı şiirleri okuyunca çok hoşuma gitti. Burada paylaşmasam olmazdı. Beğendiğimi söyleyince belki ilerde yazar olurum dedi. Şair demek istemişti heralde. Ben de inşallah neden olmasın ki annecim dedim.


Vatanım, sevgi dolu canım.
Ağlarım, gülerim yine de seni severim.
Tanırım seni doğduğumdan beri
Ah ah demeden çalışırım, seni güzelleştirmeye bakarım
Ne desen yetmezdir, vatanımız güzeldir.
Işıldasın parlak güneş, pırıl pırıl görünsün hep,
Menekşeler ekelim, vatanımızı sevelim.











Tarihi yerleri müthiştir herkes gelir.
Ülkemiz güzeldir, ne desen yetmezdir.
Renklerle donatalım, onu koruyalım.
Kuzey, güney, doğu ve batı var dört yanı.
İklimiyle bilinir, dört mevsimi sevilir.
Yemyeşil kırlarımız, ne güzeldir doğamız
En iyi ülkedir, herkes iyi bilir
Mevsim mevsim değişir hava, ne kadar güzel ama.
İyi ki varsın, çiçeklerle donatılırsın
Zümrütten daha değerlisin, canımsın güzel ülkem.






Bayram için tişörtlerimiz hazır. Babamıza da almam lazım. Eloşun ki biraz büyük ama olsun.


Herşeye inat İZİNDEYİZ.

19 Nisan 2016 Salı

E-mail


"Bir çocuğun kalbinin ne zaman 
kırıldığını büyükleri çoğu kez bilemez, 
ne kadar derinden kırılmış olduğunu 
da kendisi...

Bunu “hissettiği” şimşek çakımı kısa anlar yaşar belki,
ama “bilmesi” yıllar alır.
Yalnızca insanlar büyür, yaralar büyümez.
Yaralar çocuk kalır."

(Alıntıdır)

Geçen sabah eşimden gelen mailde yazıyordu bu şiir.  Çok etkilendim. Çünkü ben de istemeden çocuğumun kalbini kırabiliyorum. 

Hep pişmanlıklar, zamanı geri alamamalar, hayatın akışına kendini kaptırmalar, küçük mutlu anları elinin tersiyle yitmeler... 

Bu şiir, bu şarkı, ve haftasonundan beri süregelen baş ağrısı, bitmek bilmeyen öksürük.

Anlayacağınız harikayım. 

Haftanız güzel geçsin.

Not: Bu arada bu şarkıyı söyleyen sanatçıyı blogger bir arkadaşım sayesinde yeni keşfettim. Çok güzel bir sesi varmış. Kendisine teşekkür ederim.


15 Nisan 2016 Cuma

Çukata :)

Ela tam bir çikolata manyağı. Aynı Mahmut dedesi. Kimden ne isteyeceğini çok iyi bilir. Eğer babaannelere gitmişsek, dedesinin zulasından çikolata çıkarıp vereceğini bildiği için direkt dedeye koşar. Ece yi ise küçükken asla çikolata ile kandıramazdın. Ela'nın önüne koy sürülebilir çikolatayı kaşık kaşık yesin.

İşte çok yoğun çalıştığı günlerdenbir kare. Almış Dobi paşayı
patrona götürüyor hanımefendi.
Ela ya hamileyken yeni bir arkadaş başlamıştı işe. Direkt yönetici asistanı olarak. İlk başlarda hiç hoş olmayan şeyler yaşadık. Hatta doğumdan sonra ben bu ortama dönmem bile demiştim yöneticilerime. Şimdi ikimiz de o günleri anıp gülüyoruz. Ama doğum izninden sonra hiç bişey olmamış gibi başladık  mesailerimize. Ecenin bile ekürisidir Selma ablası. Allah var iyi kızdır. Onun işe başlaması beni baya bir rahatlattı. Artık mesaiye çok nadir kalıyorum. Onun olması izin almamı çok kolaylaştırıyor. Özünde zaten çok iyi bir arkadaş. İş arkadaşı olmaktan çıktık zaten. Çünkü neredeyse birbirimizin herşeyini biliyoruz artık. Üç gün yıllık izin kullandı. Meğerse varlığı bana büyük dayanakmış. Kendisi zaten pek çalışan bir tip değil. Bırak bütün gün alışveriş sitelerine baksın, Dobi'yle ilgilensin .(Patronun köpek bile denmeyecek kadar küçük köpekçiği.) Hep arkasını toplarım, laf sokarım. Ama hiç alınmaz , alıştı artık bana. Yoksa mesai nasıl geçer ?( Bloğumu okuduğunu biliyorum :) ) 

O üç günlük izinde işte bize bunları getirmiş. Bu işe en çok kim sevinecek dersiniz? Tabi ki Eluşka. Teşekkürler Selmacık. Sayende ilk defa Beyoğlu çikolatası yiyecez. Muckss. İyi ki varsın.


Çikolata tadında haftasonları.

Not: Çukata : Çikolata ( Elaca )

14 Nisan 2016 Perşembe

Ve bakıcı sorunsalı

Efeniiim nereden başlasam ki?

Hülya ablamız Ela üç aylık olduğundan beri bizimle. Neredeyse iki yıl olacak Eylülde. Kendisinin Ece ile yıldızı hiç barışmadı. Ece çok sorunsuz bir çocuk değil ama, arıza da değil yani. Suyuna gidersen, gayet rahat anlaşırsın. Hülya ablamız gayet rahat biri. İstemediği birşeyi yaptıramazsın. İlk anlaşmamızda cumartesileri çalışmak vardı, ama işyerim geçen seneden beri artık cumartesileri bizi çalıştırmadığından, o da artık bize cumartesileri gelmiyor. Maaşına yansıdı mı, hayır. Sonra ilk anlaşmamızda Ece yi okula götürüp getirme işi sende demiştik, ama sağolsun bazı komşularım bebek var, biz çocuğumuzu götürürken Ece yi de alırız dediler, bu sorumluluğunu da aldık üstünden. Ama gelgelelim okula götürüp getirmek işi kabusa dönüşüyor bazı zamanlar. Bazen aynı güne denk geliyor iki komşum da çocuğunu götürmüyor, hava yağışlı oluyor (dünkü gibi) ya ben izin almaya çalışıyorum (allahtan ev iş okul çok yakın) ya babama denk geliyor. Pazartesi de hava yağışlıydı. Bizim karşı komşumuzun oğlu yeğenini götürüyor. Ece onunla gitmek istemiyor. Hülya ablan götürsün seni dedim. Hava biraz bozuktu, Hülya ablamız da bozuldu sanırım. Biraz ıslandılar. Diğer iş arkadaşım burda olsaydı izin alabilirdim ama yalnızdım. Islandılar biraz götürüp getirene kadar. Sonuçta Hülya ablanın yerinde evde olan ben olsam  yine aynı şartlarda götürecektim okula. Ece ye trip yapmış. İşte Ela senin yüzünden hasta olacak. Arabasına binerken paçası açılan Ela'nın paçasını düzeltmek istemiş Ece " ablacım üşürsün böyle" demiş, "üşüyecek işte" diye karşılık vermiş. Ece nin tek suçu komşunun oğluyla gitmek istememesi. Akşam biz bunu duyduk kudurduk. Ertesi sabah konuşmaya karar verdim kendisiyle. Lakin bütün gece kafamda kurmaktan uyuyamadım . Sinirimden ağladım. Battaniyemi alıp salona geçtim tv açtım hayatımda ilk defa. Başaramadım.

Sabah oldu Hülya abla geldi. 2-3 dk geçti ve kendisine nasıl olduğunu sordum. Çünkü dün öyle üşütmüş ki, sancılanmış, rahatsız olmuş. Bunun vicdan azabını yaşatmış Ece'ye. Dedim rahatsız olmuşsun dün Ece yi okula götürdüğün için. Ece ye öyle söylemişsin. Ben kendim için değil Ela için söyledim dedi. Ece nin baya zoruna gitmiş dedim. Resmen psikolojik baskı yapmışsın kıza dedim. Komşunun oğluyla gitmek zorunda değil. Yeter kabusa döndü bu getir götür işi dedim. Vel hasıl ben pek konuşmayı beceremem. Rahatsız olduğumuzu söyledik. Tüm bu konuşmadan sonra Ece akşam eve geldiğimde ne dedi biliyor musunuz: " Hülya abla yanlış anlamışım özür dilerim" Bence Ece nin anlattıkları birebir doğruydu.

Hülya ablamız kendisinden rica etmeme rağmen çamaşır toplama, ya da bulaşık makinesini boşaltma işini çok nadir yapar. Çünkü iş yapmayacağı konusunda anlaştığımızı söyler. Peki kendisiyle anlaştığımız hususları yukarıda yazdım. Bu istediğim işler çok mu? C.tesileri gelmiyor. Ece yi okula götürmüyor, bir takım basit ev işlerini yapmayı kabul etmiyor. Emin olun evde düzenim kalmadı. Oyuncakları toplamaktan bile başı dönüyormuş. Meyvelikteki meyveler çürüsün küflensin hayatta alıp çöpe atmayı aklından bile geçirmez.

Şunu sormak istiyorum. Kardeşimin eşi yani gelinimiz çalışmak istiyor. Ela dan iki ay küçük kızı var. Kendisine bize yardımcı olmasını teklif etsem, yanlış mı yaparım? İki çocuğu idare edebilir mi? Siz olsanız napardınız?
Fikirlerinize ihtiyacım var. Kafanızı şişirdiysem affola.

Sevgiler.

13 Nisan 2016 Çarşamba

Dün bir poğaça yapmışım. Offf

Benim sicilim çok bozuktur poğaça konusunda. Bir türlü beceremem. Ki kızım , kocam çok severler poğaçayı. Ama naptıysam beceremedim onlara hitap eden bir poğaça yapmayı.Geçenlerde bloglardan birinde bir tarif gördüm. Hepsi evdeki malzemeler. Yapabilirsin be Nilo dedim kendime.

Tarifi, yapılışı blogda anlatılıyor. Birebir uyguladım. Ya benim ellerim çok bulanıyor hamura. Poğaçanın kuralı mıdır bu? Hamurunu da cıvık tutmayı beceremiyorum nedense. Herşeyi birebir uyguladım. Sadece şekil verdikten sonra bir saat yerine yarım saat beklettim tepside. Çünkü tadına bakmadan uyumayacaktı büyük sıpam.

Sonuç mükemmelll!!. Bayıldık. Şiddetle tavsiye ediyorum. Gerçekten başlıkta yazdığı gibi pastane poğaçası tadında. Tam bir fırın tepsisi çıkıyor verilen ölçülerle. Bir kaçını buzluğa attım, kızımın okul beslenmesi için. Ama bize yetmedi. Sanırım bu akşam tekrar yapacağım. Bu sefer peynirli deneyeceğim özel istek üzerine.

Yaparsanız pişman olmazsınız. Teşekkürler Portakal Ağacı.




12 Nisan 2016 Salı

Mutfağa girince neden çıkamazsın?

Kızım okuldan çıkıp eve geçince illa arar beni.Ben de başlarım hemen emirlere.Yemeğinizi yeyin sonra da ödevlerini yaparsın dedim Elif'e. Sen ne getirecen bize dedi. Genelde ofiste yemek artınca eve de götürüyorum. Baya pratik oluyor. Annecim bugün yemek kalmadı dedim. Zaten öğlen yerken boğazımdan zor geçmişti. Kuzum çok sever çünkü taze fasulyeyi. Peki kalsaydı ne getirecektin diye sorunca taze fasulye dedim. Mmm bayılırım dedi. Bunu duyduktan sonra, eve giderken hangi anne almaz fasulye? Allahtan manavda taptaze fasulye buldum. Ece ye kalsa hemen akşam pişirip yemek istiyor. Ama bu sefer saat 8 i bulur akşam yemeği.

Çocuklar yemişti yemeklerini eve vardığımıda. Babamıza biraz yemek ısıttım. Ela hanım huy edindi, yemeğini yemiş karnı tok da olsa illa babasının yemeğine musallat olur adama bir türlü rahat yemek yedirmez.

Mutfağı topladıktan sonra  şu blogda gördüğüm muhteşem tatlıdan yaptım. Ama iki çocukla mutfağa girmek gerçekten zor arkadaşlar. Biri odadan ödev sorusu sorar. Diğeri tezgaha oturmak ister, kendi karıştırmak ister. Kazasız belasız bunlar çıktı ortaya. Kıvamı tutturamadım diye korkmuştum. Ama kremayı ekleyince tam kıvamında oldu. Üzerine beyaz çikolata rendeledim. Ama tatlının soğumasını beklemeliydim :) Eridiler. Önce tencereleri yaladılar. Yetmedi her biri bir cup pudingi mideye indirdi. Benden muhteşem görseller beklemeyin. Olmuyor bir türlü.

Sonra yatış pozisyonuna geçtik. Benim de içim geçmiş her zaman ki gibi. Eşim uyandırdı. Uyanınca elimde pudingle buldum kendimi, tadına baktım. Nefisti.

Sonra içime sinmedi mutfağa geçtim. Saat 22:00 ye geliyor. Ece ile ayıklamıştık fasulyeyi. Anne bu yaz çok fasulye yapalım olur mu dedi. Ama baban sevmiyor dedim. O ne anlar ki yemekten dedi :)  Fasulyeyi bugün bakıcı ablamız pişirsin diye hazırladık ama Ece benim pişirmemi istemişti. Dayanamadım girdim mutfağa. Yanına pilav da pişirip huzurla daldım uykuya. Gece yatağımıza gelip, yastığıma musallat olan ve beni yastıksız bırakan bücürü saymazsak :D

Sabah Ece naptı dersiniz? Kahvaltısını fasulye ve pilavla yaptı. :D

Çok şükür yemek sorunu yaşamadım kızlarımda. Hoş genlerinde var.

Sağlıcakla kalın.







11 Nisan 2016 Pazartesi

Klasik haftasonu

Ece hn yine cuma akşamından gitti anneannesine. Çocuk olmak vardı hem de anneannenin dedenin yanında :) Elim hiç bir işe varmıyor. Tembellik yapasım, uyuyasım, uyuyasım, uyuyasım var. Montları kabanları yıkadım kaldırdım ama. Bunu başarabildim.

Cuma akşamı neredeyse Ela yı uyuturken sızıp kalmışım. Sonra bir heves kalkıp eski ahşap boyama malzemelerimi çıkardım. Sağolsun Dikiş Sevda'sı beni acayip gaza getirdi. Eski bir tepsimi yenileyeceğim. Ayrıntılar sonra.

C.tesi güzel bir kahvaltıdan sonra evi darmadağın bırakıp attık kendimizi kuaföre Eloşla. Beni yormadı sağolsun. Çıkan ak saçları kamufle ettik.
Sonra gidecek yer bulamadığımızdan annemlerde aldık soluğu. Akşam çayımızı bahçede içtik.Dutlara saldırdık. Hava bozacak gibiydi. Mesaj gecikmedi pazar günkü sınıf kahvaltımız iptal edilmişti.







Pazar sabah kahvaltı yap, evde bir kaç dağınıklığı toplamaya çalış, çocuğu giydir derken, sabah kahvemizi babaannelerde içtik. Sonra onların planı vardı alıkoymayalım dedik ve yine anneannelere gittik. Çocukları kumsala indirdik. Yemek yedik, mis gibi anne limonatası içtik. Karnımızı doyurduk en beleşinden, eve geldik :)
Çamaşır topla , sıpaları yıka, çamaşır yıka, yıkan, toparlan derken dizi saatim geldi çattı. Sakin kafayla diziyi izleyim dedim ama dizi beni allak bullak etti.

Kafamın içinde sürekli bahar temizliğinde yapılacak işler dolanıyor. Ama erteledikçe erteliyorum. Yapılacaklardan bir kaçı:
-Yastıklar sökülüp dökülecek
-Yazlık kışlıklar değişecek.
-Mutfak dolabı komple indirilip düzenlenecek ( ıyyy)
-Çocuk odasındaki ranza sökülüp iki ayrı yatak yapılacak.
-Çocuk odasındaki kitaplık salona taşınacak.
-Çocuk odasına duvar rafları alınıp monte edilecek
-Kapı arkalarına askılık alınacak.
-Salondaki sehpayı boyamak istiyorum.
-Salona taşıyacağım kitaplığı da boyamak istiyorum
-Çamaşır makinesin bulunduğu ardiye gibi küçücük yeri düzeltmem lazım.

Offff yani. Ve hepsi sadece beni bekliyor. Gerisi temizlik. Ama evde iki zıpır ve temizlik yapılmasından hoşlanmayan bir koca var. Kim beni gaza getirecek? Bu arada işyerimin hemen yanında sosyal market var. Sabah uğradım herşeyi kabul ettiklerini öğrendim. Bu bahar temizliğinde baya bir şeyi gözden çıkardım. İnşallah birilerinin işine yarar.

Ha bu arada falcı güzel şeyler söyledi. Laf aramızda yılbaşından beri eşimin işi kötü bir dönemden geçiyor. Az kaldı atlatacaklar inşallah.

Hepinize musmutlu, rızkınızın daim olduğu günler.
Çatalla patlamış mısır yiyen sarı fırtına :)

Siz ne güzel şeysiniz öyle.


6 Nisan 2016 Çarşamba

Yolun açık olsun Hidayet

Hidayet, (bundan sonra kendisine Hido diye hitap edilecektir ) birinci sınıftan beri kızımın sınıftaki tek rakibi. Her zaman karşımıza Hido çıktı. Hido aşağı , Hido yukarı. İkinci sınıfta daha bir depreşti sevgisi Elif'in. Anne ben Hido'yu çok seviyorum demeye başladı. Olabilir annecim bazı arkadaşlar daha çok sevilebilir dedim. Peki ya o seni seviyor mu diye sorduğumda, benim gibi değil demişti. Ben olsam beni sevmeyeni sevmem diye teselli etmeye çalışmıştım. Peki Hido dan uzaklaşmasında etkili oldu mu? Tabiki hayır. Her akşam Hido yu dinledim. İlk aşk gibi birşeydi. Bir de sürekli babama söyleme diyordu. Bu bizim sırrımızdı. Okulda hep Hido ile oyun oynuyor, hep Hido nun yanına oturmak için çabalıyordu. Bilsem sınavında bile buldular birbirlerini. Bir ara keçeli kalemle Hido nun adını yazmıştı koluna. Birinci sınıfta sınıfça çekildikleri fotoğrafta yanyana durmalarından bile anlam çıkarmıştı kızım.

Ece sürekli Hido nun bir kardeşi olduğundan ve hasta olduğundan bahsediyordu. Annesi geçen sene hamileydi ama nedense çıkmış aklımdan. Kızım kardeşi olsa bilirdim, toplantılarda hiç denk gelmedim falan diyordum. Anne kardeşi çok hasta , hatta öğretmenimiz Hido yu hep tek oturtuyor ki hastalanmasın, kardeşine bulaştırmasın diye, demişti. Geçenlerde sınıfımızın bir kahvaltı etkinliği oldu. İlk orda duydum Hido nun annesine acil şifalar dilendiğini. Küçük bir kızları var ve gerçekten çok hasta. Lösemi :( Adana'da tedavi görüyor. Ve bu yüzden Adana'ya tayinlerini istemişler. Ece çok önceden üzülmeye başlamıştı Hido'nun gideceğine. Anlam verememiştim zaten, küçük yavrunun Adana'da onların burada olmasına. Sonunda çıkmış tayinleri.

Eşim ile yazışıyoruz. Ece akşam eve bunalım gelirse şaşırma dedim. Eşimden gelen yorum beni dumur etti.
S: Yapma. Tlf al görüştür. Nereye gidiyor Hido?
N: Adana.
S: Misafir ederiz ya, sıkıntı yok. Bu yaşlarda etkisi yüksek olur. Buyursun.

Dün veda partisi yapmışlar sınıfın şampiyonu Hido'ya. Ece çok ağlamış. Hatta öyle ki her arkadaşı Hido hakkında düşündüklerini söylerken, Ece söyleyememiş bile.
Anne bir daha göremeyeceğim Hido'yu dedi. Annecim telefonları var görüşürsünüz dedim. Annee bir daha hiç göremeyeceğim ama dedi :( Kıyamam kuzuma. Ne kadar masum duygular bunlar.

Sevgili Hido, hayatının geri kalanında sana başarılar, minik kardeşine de en acilinden şifalar diliyorum. Rabbim yardımcınız olsun. Dualarımızdasınız.





5 Nisan 2016 Salı

Haftasonundan.

Nedir bu internetin benimle alıp veremediği? İstisnasız her işyerimde yaşadım bu sıkıntıyı. Bu aralar da herkeste varken bende yine yok bağlantı.

Haftasonu buralar sıcaktı. Misafirimiz vardı. Kendisi eşimin çocukluk arkadaşı aynı zamanda 2008 de dünyanın en genç bilim adamı . Ela sanki hergün görüyormuş gibi hiç yabancılık çekmedi hemen koştu ve kucağına oturup "Cumacala" Yani Cumali amcasının ona patlamış mısır yedirmesine izin verdi. Cumali hocanın da üç kızı var. O kadar alışık ki kucağında çocuğa. Hani uzun zamandır görüşmüyorlar konuşacak bişeyleri vardır diye rahat bırakmak istedim ama Ela hiç izin vermedi.Gecenin sonunda bir ricada bulunduk, o da bizi kırmadı sağolsun .Cumali amcamıza Elif Ece ile Ela'nın göbek bağlarını verdik. Şu anda çalıştığı ODTÜ ye gömmesi için :) Yoksa kızlarım evde kalacaktı :) Şaka bir yana batıl inanç ama olsun. Zaten babalarının kızlarını vermeye niyeti yok :) Böylelikle göbek bağı sorununu da çözmüş olduk.







Sonra Arsuz'a gittik hava çok sıcaktı. Ela'dan da gördüğünüz üzere. Biz piştik. Bir de siyah giyindik hangi akla hizmetse. Güneş kremi sürmeye başlamalı artık.














Bu da sabah yürüyüşü
Pazar günü sabahtan anneannelere gittik. Çocuklar seviyorlar bahçeyi. Ece hanım bu haftasonu anneannede kaldı zaten.
Bu akşam yürüyüşü

Bahçeden bezelye koparıp yedik, dutlar olmaya başlamış yedik.
Bahçede diledikleri gibi oynuyorlar, koşturuyorlar, kirleniyorlar. İyi ki beni doğurmuş da annem olmuş dediğim meleğimin doğumgününü kutladık. Hava kararmıştı eve döndüğümüzde. Direkt banyoya daldık bıcı bıcı yapıp , doğruca yattık.

Bu arada yeni bir dizi başlamış. İnternetten izlemeye çalışıyorum ama dediğim gibi bana garezi var bu internetin. 46 Yok Olan. Baya ilginç bir dizi. Tavsiye ederim. Bu sene sadece Poyraz izliyorum. Kördüğüm e bakıyordum. Baya ağlattı ama sıktı. Kış Güneşi de sarmadı. Ama bu 46 baya baya yabancı dizi havasında bir dizi. Pazar günü geç bir saatte oynuyor tam bana göre. Oynamış olan bölümleri izledikten sonra tv den takip edeceğim.

Bir de telefonda Kelimelik oynuyorum. Kitap okuyamıyorum. Film izleyemiyorum. Bahar geldi ve ben bir yerlerimi kaldırıp temizliğe başlayamıyorum. Niye bu kadar tembelim bilmiyorum.

Güzel bir hafta olsun. Tabi ben yazana kadar neredeyse haftayı yarıladık :)

Sevgiyle kalın.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...