28 Şubat 2011 Pazartesi

3 onluk + 2 birlik

Cumartesi koşturmacalı bir gündü. İşten çık. Alışverişe koş ve mutfağa dal. Annem olmasaydı zor yetişirdim de, kadıncağız o haliyle bile bana yardım etti. Üç çeşit mezemi o yaptı. Dedim ya ben tembelimdir. Evimde ağırladığım yemekli misafir sayısı 4,5 yılda bir elin parmakları kadar ya vardır ya yoktur.

Misafirler geldiğinde hala yeşil salata ile uğraşıyordum. İyi ki eşimi dinleyip cumartesi davet etmişiz. Çünkü hakikaten hamlamışım. Pazar günü de pek
dinlendik sayılmaz ama olsun.









masa küçük olunca
yapıştırdık balkon masasını. 
 görüntü çirkinliğinden dolayı sorry :(
Kızım mızmızlığın doruklarındaydı. Kucağımdan inmek istemedi. Ne yedi , ne de yememe müsaade etti. Gece 12 ye kadar yatmak nedir bilmedi. Uyandı, ağladı, yanına gittim uyutmadı. Sabah 07:00 de ayaktaydı. Serpil'in de dediği gibi misafirin ertesi günü çok güzel oluyor. Ev yemek dolu ohh ne güzel. Zaten hiç de halim yoktu yapacak.

Masamda neler vardı:
Balık
Bulgur pilavı
Yeşil salata
Roka salatası
Muhammara ( anne eli değmiş gibi)
Humus
Tarator(canım annem yaptı)
Abuğannuş(annemin marifeti yine)
Yoğurtlu lahana salatası
Yoğurlu közlenmiş biber


Ee olduk 32. Yolun yarısına 3 kaldı.

Bu da sanırım Şubat ayının son postu :)

26 Şubat 2011 Cumartesi

Komik şey seni :)

İlk defa dün akşam duydum ben İsa amcayı (kimdir, necidir bilmiyorum. Adının da tam olarak İsa olduğundan emin değilim.)
-Anne bak saçlarımı kestirdim dedi.(yok öyle bişey)
-Aa kim kesti kızım?
-İsa (buna benzer bişeyler diyor) amca

Allah allah yok ki öyle bir tanıdığımız.

Neyse az önce annemi aradım napıyorlar diye? Ece daha yeni uyudu dedi annem. Bak sana bişey anlatayım da gül??

-Anneanne Mahmut dede var ya! Onun bir arkadaşı var. Adı İsa (hoppala) . Kedileri var, çok cici. Bir de köpeği var anneanne çok tattı. Aynı sana benziyor :)

Annem anlatırken bayılacak gülmekten :)

Ağlasam mı? Gülsem mi ?

Nihh-haan

Önceleri Niyyan diyen kızım şimdilerde bana Nihhhaan diyorr. Aynen yazdığım gibi 3 h varmış gibi telafuz ediyor ve h harflerinin arasında bir es veriyor. Öyle güzel çıkıyor ki o bal ağzından ismim. Söyledikçe söylesin istiyorum.

32 yıl önce yarın doğmuşum :) "Yağmurlu bir günde doğmuşum anamdan" tabiri var ya hakikaten de öyleymiş. Annem ben doğmadan kararlaştırmış ismimi. Ama öyle yağmur yağıyormuş ki, ikilemde kalmış. Yağmur mu olsun , Nilhan mı olsun diye? İyi ki de değiştirmemiş kararını.

İsmim çok nadir orjinal haliyle telafuz edilir. Nihan - Nihal - İlhan - Nilay - Nilo - Niloş ( dün kızım ilk defa bana böyle seslendi. bir de nasıl gülüyor görseniz :) ) - Nilom (bunu annem der ve benim içim yağları erir)

Bütün bu yanlış telafuz ya da kısaltmalara rağmen seviyorum ben ismimi. Yıllardır da hep Nil kaldı ismim. Nilhan hanım hakikaten zor oluyordu. Neyse alıştım Nil'e.

Ama şu Nihhhaan yok mu? Şimdiye kadar duyduklarım arasında en güzeli.

Bu arada çaktırmamaya çalışıyorlar ama ofiste gizliden hazırlık yapıyorlar. Doğumgünüm pazara denk geldiğinden bugünden kutlayacak iş arkadaşlarım. Akşama da bizim evde kutlama var. Pasta siparişi vermek için pastaneyi aradım. Bir de ne öğreneyim işyerim de aynı pastaneye sipariş vermiş. Adam Nilhan siz misiniz? O zaman kalsın mı siparişiniz dedi :) Yok yahuu biri işe, biri eve. Aklıma Gül geldi (taze anne) hani 3 gün 3 gece kutlamıştı ya doğumgününü :)

Ahan da çağırıyorlar :)
İlk pastamın mumlarını üfledim. Pastamı ve colamı alıp geldim. İşten çıkıp koşa koşa eve gidecem. Akşam için hazırlıklara başlayacağım.

Hadi işyeri tamam da, evde niye bugün kutluyorsunuz diye sorarsanız; eşimin fikri yarın dinleniriz dedi. Haksız da değil.

Not : Bugünden değiştiriyorum profilimdeki yaşımı :) Unuttum sanmayın . Herkese iyi haftasonları. Kalın sağlıcakla...

25 Şubat 2011 Cuma

Ahh bu hastalık:(

Netten alıntıdır
Kuzum çok şükür rabbime dünden bu yana daha iyice gibi. En azından konuşmaya başladı. İlk üç gün sadece kucak istiyordu ve başını omzumuza dayıyordu. Ne dedeye ne babaya kendini taşıtmıyor, sadece anne yada anneannenin taşımasını istiyordu. Sulu gözler, tıkalı burun, sıcacık baş, ve kuruyan çatlamış dudaklar:(

Zar zor antibiyotiğini veriyoruz. Ateş düşürücü, öksürük şurubu, burun spreyi mi peehhh!! Ne mümkün? İki kişi, cadının bizi geri püskürtme gücüne yeniliyoruz.

Hala bişey yiyor denemez ama çok şükür ki kilomuz iyi. Doktor da bunu baz alarak antibiyotiği 1,5 ölçek verebilirsin dedi.Düne kadar ağzına koyduğu tek şey suydu. Kızım artık sakız istemeye başladı:) bu da iyileştiğine delalet :)

Pazar gününden beri yanımda yatırıyorum. Babamız bedevi misali yine taşındı odasından garibim. Ece ise yanımda yatmayı abarttı resmen üstümde yatıyor. Bu yüzden omuzlarımı örtemiyorum. Ee zaten yatana kadar hep kucakta. Hal derman kalmıyor kolda , omuzda. Gece de örtemeyince varın siz düşünün omuzlarımın hallerini.

Dün annem de rahatsızlanmış:( Ece den mi bulaştı bilmiyorum ama hiç takati yoktu meleğimin. Bakalım Ece hanımı nasıl idare ediyor?

Dün gece minik hanım kendini aştı ve resmen başımın üstüne yattı. Ve bu sabah muhteşem bir boyun ağrısıyla güne merhaba dedim.

Şimdi aradım annemin sesi çok kötü geliyordu. İkisi de bir tarafa uzanmış. Ece 1-2 lokma bişeyler yemiş sadece. Ve maalesef annem tek başına ilacını içirememiş :( Off . İkisinin de ilgiye ihtiyacı olduğu bir dönem ve yanlarında kimse yok:( Ne kadar hayırlı bir evlat ve anneyim değil mi ???

23 Şubat 2011 Çarşamba

İlaç gibi ödül

Şu yorgun, uykusuz, çaresiz günlerde o kadar iyi geldi ki bu ödül anlatamam. Sevgili Gutguturuna yollamış bana bu ödülü. Çok teşekkür ederim arkadaşım.

Ben de bu ödülü takip ettiğim, ve okumaktan zevk duyduğum tüm blogcu arkadaşlarıma yolluyorum. Gutguruna benim de takip ettiğim çoğu arkadaşa yollamış . O yüzden isim belirtmiyorum.

Kuzum hala halsiz. Hala ilaçlarını içmemekte , birşeyler yememekte direniyor:( Annemden güzel bir fırça yedim. Neden bu çocuğa nazar boncuğu takmıyormuşum . Nazara gelmişmiş. Bir de eğer havalar düzelmeden bir daha kızımı yıkarsam o bana yapacağını bilirmiş :( Ya sabıııır

Üç gündür kreşe gitmiyor. Ece adını bile anmıyor. Bakalım nasıl olacak ilk günümüz??

22 Şubat 2011 Salı

Kuzum çok hasta :(

Az önce dayanamadım ve doktora götürdüm kuzumu. Tahmin ettiğimiz gibi boğaz enfeksiyonu. Hiç hali kalmamış. İki gündür ağzına sudan başka birşey koymuyor. Ateşi hala düşmedi. Şuruplarını içmezse maalesef iğne verecek doktorumuz:( Anneannesi çok sevdiği yoğurt çorbasından yapmış onu bile içmemiş :(

Ya rabbi sen kuzularımızı koru, sağlığından sıhhatinden esirgeme. Bizi sevdiklerimizle sınama. Onları öyle çaresiz, halsiz görmek kadar içimi parçalayan bişey yok. Nolur iyileş annecim.

Aylin dualarımız sizinle. Keşke telefon numaran olsaydı bende. İyi haberlerinizi bekliyoruz arkadaşım.

2 Mimdir

Bu da 2. mimim. Sevgili Aylin yollamış. Güzel ikizlerin güzel annesi.Şu anda dualarım onlarla . Minik kuzusu geniz etinden ameliyat olacaktı (bu saate kadar çıkmış olmalı) Aylincim iyi haberlerini bekliyoruz.Rabbim acil şifalar versin. Gelelim mimin sorularına:

1.Gün içinde, eğer gerçekleşirse şok geçireceğin şey?
İstediğimiz semtte, istediğimiz gibi bir evin sahibi olduğumu duymak havalara uçurur beni..

2.Gördüğün zaman, eğer almazsam uyuyamam dediğin şey?
Bu aralar sanırım kitap.

3.Uğruna diyetini bir kalemde bozduğun şey?
Tatlı, tatlı, tatlı. Asla ama asla hayır diyemem.

4.Uğurun var mı, uğurun?
Cüzdanımda sürekli taşıdığım küçük bir dua kitabım var. Arkadaşım vermişti. Onu hiç ayırmam yanımdan.

5.Kendine en yakıştırdığın renk?
Kesinlikle SİYAH

6.En sevdiğin takın?
Tek sıra taşlı yüzüğümü seviyorum

7.Takıntın?
Ohoooo. Hangi birini sayayım ki?
Mesela ilk aklıma geleni saçımla ne kadar çok oynarsam o kadar yağlanır. O yüzden kolay kolay elimi saçıma vurmam. Yeni sildiğim yere kuruyana kadar basılmamalı. Bir deliste takıntım var. Liste olmadan iş yapamayacak kadar şapşalım.

8.Bavulun çoktan hazır, gitmek istediğin şehir, ülke?
Deniz kıyısında bir yer olmalı. Datça olabilir. Yunanistan olabilir.

9.Ben bu şarkıyı duyunca şakırım?
Son zamanlarda kızım için sürekli "Rengarenk" şarkısı dilimde.

10.Solunda ne var?
Ne yok ki? Kol çantam. Telefonlar. Kutu peçetem. Fax makinem. Kolonya ve su şişesi. Ramses adlı kitap. Bir de görümcemin ve aysemamın aldığı not tutacakları var. Biri Bodrum evi  biri kelebek şeklinde.

Bu mim Özi'nin Güncesine, Sessiz Teyyareye, Oytun'la Hayata ve Keyf-i Sibele gitsin..

1 Mimdir

Cihanımın annesi Taze Annem Gül mimlemiş beni hem de hiç iddialı olmadığım bir konuda :)

En güzel yaptığın yemekYoğurtlu çorbaları güzel yaptığıma inanıyorum

En güzel yaptığın tatlı: ilk defa denediğim Şam tatlısını çok beğendik ve Peynirli irmik helvası (eşim artık sipariş veriyor ;) )

En güzel yaptığın pasta: Pudingli, petibörlü tüm pastalar ( ne kadar tembelim değil mi? bu arada pasta ve tatlıları karıştırdım mı ne?)

En güzel yaptığın salata: Abuğannuc (Patlıcan salatası)

En güzel yaptığın börek: Peynirli yufka böreği

En güzel yaptığın hamur işi: Mayalı hamurlardan hiç anlamam geçenlerde ilk defa yaptığım midye poğaça hiç fena olmadı

En güzel yaptığın kurabiye: Kızımla yaptığım kurabiye :)

Dediğim gibi ben bu konuda  uzman değilim , iddialı hiç değilim. Ama işin ilginci ev işlerinden en çok hangi işi seversin diye sorsanız: beni mutfağa kapatın sesim çıkmaz derim .

Eveeet şimdi ben bu mimi kime göndersem, kime göndersem???

Balböcükleri Serpil'e
Mintinin mutfağı Alev'e
Mandalin Çıkmazı Yıldız'a göndersem, bence layığıyla cevaplarlar.

21 Şubat 2011 Pazartesi

Ne haftasonuydu ama ...

Cumartesi sabah erkenden kalktım. Çünkü kızımın odasında tek kişilik yatakta aynı pozisyonda daha fazla yatamazdım. Çamaşır attım makineye, çamaşırlıkta asılı olanları topladım, katladım, yerleştirdim. Bulaşık makinesini doldurdum ( ne kolay doluyor şu meret) mutfağı adam ettim. Balkonu yıkadım. Yatakların çarşaflarını değiştirdim.Balkon dolu, makine dolu , sepet hep dolu ...

Kuzum uyandı hazırlandık , çok sevdiğimiz Nuno halamıza gittik. Ve yine ağladık. Demek ki kızım kreşe gittiği için ağlamıyor, tüm sorun benden ayrılması :(

Öğlen çıkışta direkt kuzuma koştum, uyuyordu ama sesimizi duyunca çok sürmedi uyku hali. Kayınvalidem sağolsun yemek hazırlamış. Ece nin en sevdiği yoğurt çorbası, nefisti:)

Akşama kadar kayınvalidemlerde kaldık. Öyle yağmur yağıyordu ki; aklım hep evdeydi . Sabah havanın güzelliğine aldanıp balkon kapısını açık bırakmıştım, ve astığım çamaşırlar yağmurdan tekrar yıkandılar(neyse ki renkli sermiştim :) )

Ece arabada uyuyacağı için kayınvalidemlerden çıkmadan altını sarıp, üstünü değiştirmek istedim ve o zaman başladı kriz. Çoraplarını giymemek için öyle bir inatlaştı ve ağladı ki.. Sonuç: galip Ece. Çorapsız bir şekilde çıkardım . Eve gelirken dediğim gibi arabada uyudu ama yatağına koyarken de uyumamak için kıyameti kopardı. Ve inanmayacaksınız öğlen 1 saat bile uyumayan kızım gece 12'ye kadar uyku nedir bilmedi. Haa bir de bezini değiştirdikten sonra bir giyinmeyecem faslı daha yaşadık. yarım saat evin içinde çıplak gezdi. İçten içe" boşver uyumazsa uyumasın , yarın pazar geç uyanırız" diye hayaller kuruyordum.

Pazar sabah saat 07:00 ve içerden bir ses:"anneeee ben uyandııımmmm" çok uğraştım tekrar uyuması için. Ama galip yine Ece. Kahvaltı faslı, krep istedi, bir taneyi bile zor yedi. Balkonda kalmak istemesi yine kriz yarattı. Neyse avm ye gidelim dedik babası söz vermişti. Onu giydirdim ben de hazırlanmak için odama geçtim, geldim ki kuzum bıraktığım yerde uyumuş. O uyurken ben de yemek hazırlayayım dedim. Uyandı. Çıktık avm de sürekli kucak istedi. Öğlen yemeği yemedi, oyuncaklara binmedi . Eve gelirken arabada yine sızdı, eve çıktık yine uyandı. Elmalı toplardan yaptım ama onu da yarım yamalak yaptım. Avm de yiyince hazırladığım yemek bugüne kaldı. Ece akşam makarna istedi yoğurtlu.Bir küçük tabak ya yedi, ya yemedi. Banyo yaptık ve kıyamet koptu. Kızım giyinmek istemiyor. Bizim evler kaloriferli değil ki, tamam çık kızım diyesin. Banyoda soba açmışım. Kapıyı açtığın anda buz gibi hava çarpıyor yüzüne. Allahım nasıl ağlıyor görseniz. "Giymiceemm, bunu giymek istemiyooom, başkasını giyicemm" iyi peki başkasını getirdim yok, başkasını yok, baba geldi yok... Yarım saatten fazla ağladı. Gözler düğme gibi oldu ağlamaktan. Artık içini çekiyor. En son babası aldı çıplak şekilde odasına götürdü açtı çekmecesini ne giymek istiyorsun diye sordu. Benim içim gitti , hemen sobayı getirdim. Baktım olacak gibi değil, sabrım deneniyor ( haa arada bağırmadım mı, kopmadım mı? hem bağırdım hem koptum) Aldım kuzumu sardım battaniyeye kucağıma oturttum. Konuştum, sarıldım.Sustu, sakinleşti, ne giymek istediğini söyledi. Öyle özel bişey değil, çekmecede gözüne görünenleri. Özür diledim ona bağırdığım için ama hiç oralı olmadı. Gözleri kapanıyordu.Öyle halsiz kaldı ki ağlamaktan, bıraktığım yerde uyudu. Babasının teşhisi beni çok rahatlattı " şeytan kaçmış bu kızın içine, psikolojisi bozulmuş" Öyle pozitiftir benim kocam :) Sağolsun.

Poğaça yapacaktım olmadı, yemek zaten olmadı, halıları süpüremedim, ütü beni bekliyor, ev kalk gidelim diyor. çamaşırlar salonun ortasında . Banyo yaptım yattım.

Kızım gece uyandı , o da ne? Ateşler içinde yanıyor yavrum :( Zaten burun akıntısı vardı. Hemen üstünü hafiflettim. Yanına uzandım. Uyanıp ağlamasa ateşinden bile haberim olmayacaktı. Rezilim ben rezil.

Bu sabah kreşe yollamadım. Anneanneye gitti kuzum ve yine ağladı. Hiç hali yokmuş sadece bir bardak süt içmiş gün boyunca. Hiç birşey yememiş .

Şu anda yanında olmak, onun yanına uzanmak için neler vermezdim. Allahım nolur biran önce iyileşsin kuzum. Giderken ilaç alacam. Büyük ihtimal boğazı acıyor. Doktora da götürmedim. İnşallah daha kötüye gitmez.

Gece yanında yattığım için sürekli muhabbet etti benimle : -Niyyancık, sabah Yıldız (öğretmeni) almasın beni, ben kendim geçecem ...
Hadi iyileş meleğim, Niyyancık ve babacık seni bekliyor oyun oynamak için ...

19 Şubat 2011 Cumartesi

Oleeeyyy

Hemen yukarıdan konfetiler yağmaya başlasın:)  Bugün blogum 100. izleyiciye ulaştı. Hoşgeldin Sihirli Günce :) Kaç gündür bekliyordum 100. nün kim olacağını. Blogum  kızımın 2 yaş hediyesi olarak 3 ay önce başladı. Canım Nilü'm hediye etti. Nasıl mutlu olduğumu anlatamam. Kızıma bundan daha güzel hediye olamazdı.

O kadar gıpta ediyordum ki blogcu annelere. Oysa hiç anlamıyordum ve nasıl başederim diye korkuyordum. Hergün yazacak ne bulunur ki diyordum.

Ama oluyormuş. Burası bambaşka bir dünyaymış.

İlk mimimde şok olmuştum :) Mim nedir? Ne yapılır? Epey bir süre araştırmıştım. Fotoğraf eklemek, bağlantı yapmak, şablonlar, gadgetlar.. vs hepsini öğrenmeye çalıştım (hala da tam anlamıyla çözebilmiş değilim) Bloglar hakkında yardımcı olan blogların hala müdavimiyim :) Hala eleştirilere, yardımlara açığım.

Sonra ödüller gelmeye başladı. O kadar acemiydim ki haketmediğimi bile düşündüm (hatta belirttim)

Şimdi ise bloguna girip kendimi kaybettiğim dostlarım var. Yorum yapıp, acaba okunmuş mu? acaba cevap yazmış mı? diye defalarca tıkladığım blog arkadaşlarım var.

İyi ki de var. Ben çok sevdim burayı ve sizleri..

NAZIM

BULUT MU OLSAM

Denizin üstünde ala bulut
yüzünde gümüş gemi
içinde sarı balık
dibinde mavi yosun
kıyıda bir çıplak adam
                                durmuş düşünür.

Bulut mu olsam,
gemi mi yoksa?
Balık mı olsam,
yosun mu yoksa?..
Ne o, ne o, ne o.
Deniz olunmalı, oğlum,
bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla.

Kırmızı şalvar

Yine anneannemizin el emeği göz nuru :)
Bu şalvarın aynısından benim de vardı küçükken. Hala hatırlıyorum nasıl severek giydiğimi:) Babamız pek beğendi Ece'nin şalvarını. Çünkü oldum olası dar giyinmeye karşıdır kendisi :) Sürekli "dar giydirme şu çocuğa"  deyip duruyor.






Seneye pazenden diktireceğim Ece'ye. Hatta gelecek yıl ki kostüm partisine kızımı çiçekçi kız yapıp yollayacağım . Allah izin verirse

Bu arada arka fon hep aynı çünkü , genelde evden çıkmadan önce ayakkabılarımızı giymeden önce çekmeye çalışıyorum fotoları.

18 Şubat 2011 Cuma

Toplantı Notları



Keşke yanıma kağıt kalem alsaydım. Çünkü o kadar çok konuştu ki Gülser hanım hangisini aklımda tutacağımı şaşırdım. Ee 10 tane kadın bir araya gelir de susar mıJ


- Obsesyonlar: Çoğu annelerin takıntıları vardır. Aman üzerini kirletme, elleme, dokunma, koşma, dikkat et…vs.  Öncelikle Ece nin okulda çok takıntılı olduğunu öğrendim. Sürekli ellerini yıkama gereği duyuyormuş – ki evde hiç öyle değildir.  Bunu üzerine çok örnek verdi Gülser hanım. Yere oturmak istemeyenler, kaydıraktan kaymayanlar, ellerini sürekli yıkamak isteyenler, hasta olacağını düşünenler… Çocuğa öncelikle temiz – pis farkını öğretmek gerekiyor. Sınıfta yere oturmak istemeyen çocuklar için sınıfa kum döküp, bak burası pis ama burası temiz buraya oturabilirsin diyerek pis ve temizi ayırt etmesini sağlıyorlar.
Yemek yerken üzerine döken çocuğa çoğumuzun tahammülü yoktur. Yemek böyle mi yenir? Sen yemek yemeyi bilmiyor musun? Yine mi üzerine döktün? Gibi cümleler öncelikle çocuğun özgüveninde yaralar açıyor. Ve çocuk bırakın yemek yemeyi , yemek yemekten soğuyor.
Gece sürekli kalkıp üstü örtülen çocuk “nasıl olsa annem örter” diyerekten, üzerine
yorgan çekmekten vazgeçiyor.
           Çocukları sürekli korumaya çalışmak hiperaktiviteye sebep olabilir.

- Sürekli reddetmeleri konusu: Bunu her anne yaşıyordur. Ne yapmasını söylediğinizde cevap hep olumsuzdur. Bu durumda yapılacak en güzel şey ona ikinci bir seçenek sunmak.
Süt içmesini istiyoruz ama ısrarla biberonla içmek istiyorsa ona iki farklı bardak seçeneği sunup hangisiyle içmek istediğini sormak işe yarayacaktır.
Okula gitmek istemeyen bir çocuğa öncelikle onu anladığınızı ifade eden cümleler kurmak “tamam okula gitmek istemiyorsun, mutsuzsun” deyip daha sonra ilgisinin dağılması için “aaa bak bugün hangi ayakkabını giymek istersin … evet bu sana çok yakışacaktır” deyip ağlamasını sonlandırabiliriz.
Çocuk birini öpmek istemiyordur. Tamam. Bu amcan. Sen onu öpmek istemiyorsun. Ama öpersen mutlu olur. Yine de sen bilirsin. Dayatmadan neden ve sonuç sunmak çoğu zaman itirazlarını kırmakta işe yarayabiliyor.

- Bez konusu: Çocuğunuzun bezi bırakması en zor ve en sabır gerektiren süreçlerden biridir. Ama istikrarlı olursak kısa sürede üstesinden gelebiliriz. Biz bezlenmeyi bıraktık . Ama şöyle bir hata yapmışız , bez bırakma eylemi gece ve gündüz aynı anda bıraktırılmalı. Ben maalesef kendime güvenemediğimden, gece uyanamam korkusundan, uyandırırsam uykusu kaçar düşüncesinden, üşütür safsatasından geceleri hala bezleniyoruz. Ki geçen Ece çok ağlamıştı gece bezlenmemek için. Mart ayıyla birlikte gece bezlenmesine son vermeye başlayacağız.
Ece yi karşıma alıp konuşacağım. Ona büyüdüğünü anlatacağım. (Aslında Ece bezi bırakmak için çoktan hazır) Bak artık pantolonların sana olmuyor, kazaklarının kolları da kısalmış, sen büyümüşsün. O zaman bu bezi kimler kullanır? Bezini paketleyip (tanıdığımız bir bebek)…. Hediye edelim mi? Ama unutma artık bezimiz olmayacak.
Biraz sabır gerektiren bir süreç. Önce 2 saat arayla bir süre sonra 5 saat arayla onu tuvalete götürüp wc alışkanlığı kazanmasını sağlayabiliriz. Önce yadırgayabilir fakat bezinin artık olmadığını hatırlatmakla beraber zamanla alışacaktır.

- Sınırları belirleme: Sınırlarınızdan asla taviz vermeyiniz. Şayet babaanne/anneanne ya da başka birinin evinde gürültü yapmasına izin veriliyorsa  ve eve geldiğinde gürültü yapmaya devam ediyor ve siz kızıyorsanız çocuk önce afallayacaktır. Ama x yapmama izin veriyor. Tamam orda yapabilirsin ama burası bizim evimiz ve gürültü yapamazsın. Tavrınız net olmalıdır.

- Duyguları belli etme: Mutsuzsanız çocuğun yanında mutlu görünmeye çalışmayın. Bırakın mutsuz olduğunuzu bilsin. Ondan 5 dk rica edin.  “Annem gerçekten üzgün” bunu bilmeli ve düşünmeli.

Ve daha neler neler konuştuk da , malum yaşını başını almış bir kadın aklında ancak bu kadarını tutabildi.

Kızımın bu aralar kreşe giderken sabahları yeniden ağlamaya başlamasını da konuştum. Gülser hanım bunu tetikleyen bir şeyin olduğunu söyledi. Biz kreşimizi sorguladık değişen birşey yok evde muhakkak gözden kaçırdığınız ufak da olsa bir değişiklik olduğunu belirtti.
Şimdi kara kara düşünüyorum nedir bu ağlamayı tetikleyen , gözden kaçırdığım değişiklik?

indirimlr.com

Grup satın alma modeli artık Türkiye'de bir başarı! Sizde farkına varmışınızdır fırsat siteleri son dönemlerde ülkemizde gerçekten çok popüler oldu ve her gün yeni bir fırsat sitesi daha piyasaya çıkıyor! Ben bu fırsat sitelerinden birkaçına üyeyim. Ama gelgelelim benim bulunduğum ildeki fırsat seçenekleri o kadar az ki, gelen çoğu maili okumadan siliyorum. Fakat siz büyük şehirlerde oturan arkadaşlar için gerçekten güzel indirimler sunuluyor. Yarı fiyatından düşük uçak biletleri, tatiller, giriş biletleri...vs. Keşke büyük şehirlerde yaşasaydım dedirten fırsatlar:)

Gelelim bir yeni probleme daha! Bu kadar çok seçenek olunca insan hangisine bakacağına karar veremiyor!Bu sorun için bir çözüm gerek diyerek işte size
Indirimlr sayfası. Bizim için Türkiye'nin tüm fırsatlarını bir araya toplamış!

Indirimlr – kategorilere göre sıralanmış, tüm fırsatların bir arada olduğu, interaktif ve kolay kullanımlı bir platform.

Kimin senin için en iyi teklifleri sunduğuna karar vermen için, tüm fırsat sitelerini, Alexa Rank puanlarını ve şehirlerin sayılarını bir listede sunuyor. Ayrıca, seçeneğini daha da kolaylaştırmak için, siteler hakkında kendi yorumlarını açıklaman da mümkün. Hem zamandan, hem paradan tasarruf etmenin yeni yolu!

Bence bu çok harika bir çözüm olmuş ve eğer sende artık kolayca fırsatları takip etmek istiyorsan Indirimlr ile mutlaka tanışmalısın!

17 Şubat 2011 Perşembe

Toplantı

Sayın Veli,

Okulumuzun müdürü Gülser Yiğit tarafından çocuklarımızın olumsuz hareketlerini olumluya çevirebilme amaçlı oyun terapisi yapılacaktır. Annelerimizin katılması rica olunur.

Tarih: 18.02.11
Saat: 12:30 - 13:30
Yer: Dodi Çocuk Klubü (Montessori Sınıfı)



Bakalım terapi işe yarayacak mı? Çünkü bu aralar kızım sabahları kreşe giderken yeniden ağlamaya başladı. Akşam evde 1 dk bile olsa yanından ayrılmamı istemiyor. İş yapmamı istemiyor. Sürekli ağlayarak bişeyler istiyor. İnşallah işe yarar bilgiler elime geçer ve ben de sizinle paylaşırım.

Not: Pantolonla gitmemizi istiyorlar. Sanırım yere oturup circle yapacacağız.

Anne Sevgisi

AVUSTRALYA’da o güne kadar kayıtlara geçirilmiş en şiddetli kuraklık günleri yaşanıyordu. Ormanda yaşayan vahşi hayvanlar, susuzluktan kırılıyordu. O kadar ki, kasaba ve köylere inip, normal şartlarda yanlarına bile yaklaşamayacakları evlerin yakınında, bir yudum olsun içecek su arıyorlardı.Oysa çiftliklerde yaşayanların durumları onlardan daha iyi değildi. Sığırlar ve koyunlar zayıf düşmüşlerdi ve teker teker ölüyorlardı. Çiftçiler ise ellerinde kalan azıcık su ile hem kendilerinin, hem de sahip oldukları hayvanların ihtiyacını gidermeye çalışıyorlardı. Bu yüzden o çok kıymetli suyu, vahşi hayvanlara kaptırmaya hiç niyetleri yoktu. Pek çok çiftçi, ellerinde tüfekler işe su yalaklarının ve depoların önünde nöbet tutmaktaydı.
O kuraklık günlerinden birinde, elinde silah nöbet bekleyen bir çiftçi, çalıkların arasında bir kıpırtı hissetti.“Bu mutlaka vahşi hayvanlardan biri olmalıdır” diye düşündü.
Ağır ve sessiz adımlarla sesin geldiği hedefe doğru ilerlerken, tüfeğini çoktan ateş etmeye hazır hâle getirmişti bile. Yeterince yaklaştığını düşündüğü anda, nişan aldı ve hayvanın ortaya çıkmasını beklemeye başladı. Kısa bir süre sonra çalılıkların arasından, kesesinde yavrusu ile bir kanguru çıktı.
Her halinden susuz olduğu anlaşılan kanguru, kahverengi gözleriyle çiftçiye âdeta yalvarıyordu.
Çiftçi elini tetikten çekti. Bu anne kanguruyu öldüremezdi. Hele yavruya kıymak, asla onun yapabileceği bir iş değildi.
Kanguru ağır adımlarla, inekler için bırakılan su kovasının yanına gitti. Çiftçi hâlâ daha onlara bakıyordu. Kanguru da, gözlerini çiftçiden ayırmıyordu. Kovanın yanına gelen anne kanguru, yavrusunu suya doğru yaklaştırdı. Zavallı küçük kanguru, öyle susamıştı ki, az daha kovanın içinde düşecekti. Anne kanguru ise, aynı yalvaran gözleriyle çiftçiye bakmaya devam ediyordu. Yavru kanguru doya doya suyunu içip, kafasını kovadan çıkarınca, annesi onu ortaya çıktıkları çalılılıklara doğru götürdü ve kısa bir süre sonra da gözden kayboldular.
Olanları seyreden çiftçi ise, tüfeğini br kenara koymuştu ve sessizce ağlıyordu. Çünkü anne kanguru tek bir yudum su içmemişti. Bütün o yalvaran bakışlar, “Lütfen, sadece yavrum için” demekti.

15 Şubat 2011 Salı

Moskof Cariye Hürrem..



Kendisini tutsak bir fahişeye dönüştürdüğüne inandığı Osmanlı'dan intikamını alacaktı!

Esir pazarlarından Osmanlı haremine uzanan kader yolunda yaşanan dehşet verici günler.
Hareme girince kurtuldupunu düşünen genç bir kızın içine sürüklendiği tarifsiz yalnızlık.
Amansız bir çile. Aşağılanıp horlanmaktan bıkan güzel cariyenin  büyük yemini. Ölümcül kıskançlık ve rekabet.
Her köşesinde binbir fısıltı dolaşan-ki herbiri birer ölüm fermanı-sarayda yapayalnız bir kadının korkuları, ihtirasları, kalkanları. Tuzaklar , entrikalar, komplolar, suikastlarla dolu bir saray ortamında aşkla kuşanmış bir zirve tırmanışı.
İki kadının, Osmanlı tahtına kendi oğullarını oturtabilmek için giriştiği kıran kırana mücadele. Devlet ve sevdiği kadın arasında kalan Süleyman'ın yaşadığı dram.
..Ve tarihin akışını değiştiren akıllara zarar bir komplo.



Az önce bitti kitabım. Kesinlikle tavsiye ederim. Kanuni'nin oğluna nasıl kıydığını anlatan sayfalar çok acıydı. Tamam kitapta kurgu var ama tarihi belge ve bilgilere dayanarak yazılmıştı. Hürrem o kadar savaş verdi, entrika kurdu ama hiç bir oğlunun tahta çıkışını göremeden can verdi.

Diziyi izlerken okumak, karakterleri zihninizde canlandırmanıza izin vermiyor. Direkt oturtuyorsunuz dizideki rolleri kitaba.

Çok kalın ama sürükleyici. Tarihi roman sevenlere tavsiye ederim.

14 Şubat 2011 Pazartesi

Hayırlı Kandiller

Kandiliniz Mübarek, Dualarınız Kabul Olsun...

Ve bu da....


Sabah beni şaşırtan eşimin bana süprizi :)

Ve ardından benim ona attığım SMS:

Ben sana mecburum bilemezsin 
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum 
Büyüdükçe büyüyor gözlerin 
Ben sana mecburum bilemezsin 
İçimi seninle ısıtıyorum. 

El emeği göz nuru

Canım annemin on parmağında on marifet vardır. Asla onun gibi olamayacağım biliyorum. Hiç çekmemişim ona hiç . Misafir mi gelecek hiiç sorun değil 1 saat içinde iki tatlı iki tuzlu pasta yapar. Yemeğe aniden birileri mi geldi? Salatası , çorbası, pilavı yemeği 1 saat içinde ya pişmiştir ya pişmek üzeredir. Çok tezcanlıdır.  Yıllarca babamla fırında çalıştı.Gık demedi ama şimdi çıkıyor yılların yorgunluğu. Bir omuzundan 5 sene önce ameliyat oldu ama şimdi diğer omuzu da ağrıyor. Kolay değil fırında hamur pasalarını kaldırmak, siyah tepsileri taşımak. Canım annem benim. Hakkın ödenmez bilirim.

İşte marifetli annemin el emeği göz nuru bu elbise. Ece doğmadan İlkokula başlayana kadar yetecek yelek hırka örmüştü. Geçenlerde küçükken bana da ördüğü ve benim çok sevdiğim şalvarımın aynısını ördü kızıma. Henüz fotosunu çekmedim. Şimdi de bu elbise. Ben çok beğendim. Ellerine kollarına sağlık Meleğim. Çok güzel olmuş çok. Kuzun da çok beğendi. Giyerken asla itiraz etmedi.



Ben hiç anlamam örgüden. Yani böyle model çıkarmalar, kesmeler, arttırmalar hiç beceremem. Ama danteli çok severdim. Hala başladığım atkıyı bitiremedim varın siz düşünün tembelliğimi.

Beş kuruş fazla olsun kırmızı olsun:) Nasıl olmuş elbisemiz teyzeleri ??

Ama ben bugün tam bu fotoğraftan sonra istemeyerek kızımın eline bastım. Çok ağladı kuzum. Off yaa. Çok özür dilerim annecim. Nolur beni affet.

Haftasonu

Cuma günü akşam annemlere gitmiştik. Babamın doğum günüydü.Dönüşte Ece anneannemde kalacam diye tutturunca biz de bıraktık. İlk defa ayrı kalmıyorduk ama yine de tedirgindim. Cumartesi sabah yine babam gelip alacağı için ben de kalsın dedim. Hem babamı yormamış olurdum. Dönerken ufak bir tatsızlık yaşadık eşimle. Çok canım sıkıldı. Ece yi annemde bıraktığım için değil tamamen yanlış anlaşılma. O gece küs yattık. Konuşmak istedi ama ben susmayı tercih ettim.

Ertesi sabah Ece de olmadığı için erkenden temizliğe giriştim. Ne yaparsam kar. Ofisten geldikten sonra daha az işim kalacaktı. Balkon yıka, wc, banyo yıka, çamaşır as derken saat 08:25 ve ben daha yeni giyiniyorum Neyse 15 dk rötar ile işe geldim. Zaten sakin bir gündü. Hala anlamıyorum Cumartesileri neden çalıştığımızı. Gittim boş boş çalışma saatinin dolmasını bekledim. Kitabımı okudum. Çıkışta direkt eve geldim. İşlere kaldığım yerden devam ettim. Eşim geldi , tartıştık ağladık derken tatlıya bağladık. Sulh imzaladık. Ömrü hayatımda ilk defa hoşaf pişirdim. Hiç sevmem bana hep anlamsız gelir şekerli su içinde yüzen meyve parçacıkları. Ama evde tüketmediğimiz elma ayva olunca yapmaya karar verdim. Canım Elifim verdi tarifini.
3 elma
1 ayva
1 avuç kuru üzüm
1 avuç kuru kayısı
2 kaşık şeker
1/2 limon suyu
1 dal tarçın
yaklaşık yarım saat kadar kaynattım ve altını söndürdüm.

bunlar da soğumayı bekleyen hoşaflarım.Benim çok hoşuma gitti. Başka tarifleriniz de varsa paylaşırsanız sevinirim. Eleştiriye de açığım.

Güya işim daha çabuk bitecekti. Saat 17:00 olmasına rağmen hala yapacak birşeyler çıkıyordu. Ece yi almaya gittik. Ordan kayınvalidemlere yemeğe. Zaten evde yemek de yoktu. Çok iyi oldu vallahi. Kayınvalidemin doğumgünü hafta arasına denk geldiğinden görümcelerimle cumartesiye ertelemiştik. Ece nin keyfi yerinde. İki gün üstüste mum üflemek çok hoşuna gitti. Bu iki gün de makinem yanımda yoktu. Ece bu sefer de tutturdu halasında kalacam diye. Yeni modamız bu :(

Eve geldik Ece uyudu. Ev temiz ohhh aldım kabak çekirdeğimi geçtim TV karşısına. Kavak Yellerini izlemeye koyuldum.

Ertesi sabah kahvaltı faslı . İçinde ayva, elma, tarçın ve limon olduğu için hoşafın suyunu süzüp meyve suyu diye Ece ye içirdim. Öksürüğü için faydalı olacağını düşündüm. Hoşaftan mıdır bilmiyorum ama Ece dün 3 defa kaka yaptı.
Bu hafta herhangi bir aktivite yapamadık kızımla. Hava da açık mı kapalı mı belli değil. Oysa sahile çıkacaktık yürüyüşe. Kızım öğle uykusuna geçtiğinde ben de uyudum 1 saat. Sonra kalktık "ne yiyeceğiz?" derdinden yine eşim kurtardı sağolsun. Hazır mantı ve içli köfte ile midelerimiz bayram etti:)

Mantıları haşlarken Ece ile yaz-kış mevsimini konuşuyorduk
B: Hangi mevsimdeyiz annecim?
E: Kış
B: Evet annecim ama bitmek üzere kış mevsimi İlkbahar gelecek.
E: Hangi servisle gelecek anne? ( Kendi hep kocamaan servisle akşamları bana geliyor ya)

Sonra yüreği güzel eşim , öyle güzel bir şey yaptı ki hem beni sevindirdi hem de başkalarını. Çok dua aldı. Rabbim işini gücünü rast getirsin canım. Sonra anneannemlere gittik. Çok sevindiler meğer yolumuzu gözlerlermiş her hafta gelseniz nolur sanki diye sitem ettiler canlarım benim. Biliyorum çok ihmal ediyoruz :( İnşallah canım dedecim daha sık geleceğiz.

Eve geldik, Ece hanımı zorla yıkadım. Saçlarını kurutalım dedim. "Hayır baba kurutsun sen cezalısın" dedi. :) Heralde zorla yıkadım diye cezalandırıldım.  Çamaşır makinesini doldurmuştum çalıştırmak için Ece nin üstündekileri bekliyordum. Tam çalıştırdım ki bizimki altına kaçırdı. Hanımefendi hangi kitabı okuyacağına karar verene kadar saldı altına. Çok kızdım. Ya daha makineyi çalıştıralı 3 dk bile olmadı. Tekrar soyun giyin. Bu aralar Ece bunu çok sık yapıyor. Elindeki işi bırakıp wc ye gitmeyi istemiyor. Kıvrım kıvrım kıvrandıktan sonra altına yapıyor. Bez de bağlatmıyor. Napacam şaştım kaldım??

Kızım uyuduktan sonra Yok Böyle Dans ı izledim ve yine ağladım. Kupayı Azra Akın kazandı ama çok güzel bir karar vermişler kupayı kim kazanırsa kazansın Defne nin oğlu Can Kılıç a hediye edeceklerdi. Defne için hazırladıkları klibi gözüm yaşlı izledim.
Seni unutmayacağız DEFNE :(

Pilim bitti :(

Benim değil fotoğraf makinemin pili bitti.
Bu yüzden yeni postlarımı ekleyemiyorum.
En kısa zamanda fotolarla döneceğim.
Görüşürüz...

9 Şubat 2011 Çarşamba

Fiyonklu Mim :)

Sevgili Süper İnce Parlak Çorap mimlemiş beni. Fiyonklu mim :) Aslında hiç işim olmaz fiyonklarla. Mimlendiğimi ilk gördüğümde haydaaaa dedim. Nerden bulacam ben şimdi fiyonk? Neyse dün zaten hep dağınık olan evimde minik çaplı araştırmalar sonucu aşağıdaki fiyonkları bulmuş bulunmaktayım.

 Kızıma doğumgünü için aldığım elbisenin fiyonku (yoksa fiyongu mu demem lazım)
 Yazın tatildeyken kendime fuardan aldığım fiyonklu taç
 Eşimin yaklaşık olarak 9 sene önce diye hatırlıyorum yazdığı bir şiir ile bana hediye ettiği tavşancık.( şiirin akibetini çok merak ediyorum. çok aramama rağmen hala bulamadım. muhteşemdi) Foto çekerken kızımın elindeydi ve fiyongunu o zaman farkettim :)
 Bu da yıllar önce kendime diye aldığım ama hiç kullanmadığım fiyonk tokalarım. şimdi yine kızım kullanıyor :)

Bendeki fiyonklar bundan ibaret. Şimdi ben de bu mimi fiyonkları seven ve bizimle paylaşmak isteyen tüm arkadaşlarıma yolluyorum. Mim seven var sevmeyen var.O yüzden isim belirtmeyeceğim. Ama benimkinden daha güzel fiyonklara sahip olduklarını düşündüğüm arkadaşlar var aklımda. Bakalım cevaplayacaklar mı??

8 Şubat 2011 Salı

Bir mim daha


Sevgili asahhara mimlemiş beni :)

Mimizin konusu: Hangi çizgi film karakteri olmak isterdiniz?

İlk başta çok düşündüm ne yazık ki:( aklıma çocukluğumun çizgi filmleri gelmediği için. Yaşlandığımın göstergesi galiba. Sonra nette bir araştırma yaptım. 80 lerin çizgi filmleri diye..



Sonra He-man olmak geldi aklıma. Bana kardeşimi anımsattığı için. Mahallede ona He-man derlerdi. Hatta tahtadan kılıç bile yapmıştı amcam ona. O da kılıcını kaldırıp " gölgelerin gücü adınaaa, güç bende artıık" diye bağırırdı.





Sonra Shera olmak istedim. Kim bunun gibi olmak istemez ki:)
Harika bir vücut, güç, upuzun gür saçlar :)


Bir de Heidi olmak istedim o mis gibi Alplerin kokusunu içime çekmek için. Birden çok karakter olmam mime uydu mu bilmem ama bu mim bana  Yakari yi, Calimero yu, Clementine ni, ve daha neler neleri hatırlattı. Kısacası çocukluğuma kısa bir yolculuk yapmamı sağlayan ve bana mimi yollayan arkadaşıma çok teşekkür ederim.

Ben de bu mimi;
Oytunla Hayat
Ballı Lokmam
Annelili
İkiz Büyütmek
Nehir İda ve
Taze Anne ye ve yanıtlamak isteyen herkese yolluyorum....

Ve bu da....

Annesinin koltuğuna göz koyan , kimseyi oturtmayan minik kedi :)


İşte yeni kitaplarımız

Uzun zaman oldu internetten alışveriş yapmayalı. Bir ara baya kaçırmıştım ipin ucunu. Artık kredi kartlarımı bile yanımda taşımıyordum. Kartların borcunu sıfırlayana kadar az tartışmadık vallahi ne yalan söyleyeyim.

Kızıma kitapları artık yetmeyince ve benim de beklediğim milenyum serisinin 3. kitabı çıkınca dayanamadım tıkladım kitapyurdunu. Ekledikçe ekledim sepete. 150 lirayı buldu siparişlerim. Sonra zor eledim aralarından da 129 liraya zor düşürdüm. Çok düşürmüşüm gibi.

Kızımın mutluluğunu görünce iyi ki almışım dedim. Eşim de yaptığım işi takdir etti. Hoş konu kitap olunca asla itiraz etmez zaten. Hele de işin içinde kızı varsa :) Çok sevindi, çok şaşırdı Ece bu kadar kitabı bir arada görünce. Annesi deli kızı anasından deli kitap konusunda. İnşallah ilgisi , sevgisi hiç bitmez kitaba karşı.

Neler mi aldık?
-1001 Hayvanı Bulun - Tübitak
-Ayıcık Nanu - Sabır - Timaş
-Benimle Oynar mısın Anne 365 Eğitici Oyun - Timaş
-Dalgın Yumyum - İletişim Becerisi - Timaş
-Diş Hekiminde - Tübitak
-Doktorda - Tübitak
-Eğlenceli Masallar - (52 Masal)Timaş
-Hastanede - Tübitak
-Japon Balığı Şıpşıp - Empati - Timaş
-Korkudan Cesarete Korkmuyorum - Tübitak
-Köstebek Çıtırık - Öfke Kontrolü - Timaş
-Küçük Poni -  Uyum Sağlamak - Timaş
-Minik Fil Filo - Beden Dili - Timaş
-Pati ve Sınıfı - İş Birliği - Timaş
-Penguen Karcan - Olumlu Düşünmek - Timaş
-Tepeden Tırnağa Vücudumuz - Tübitak
-Timbo ile Zimbo - Özür Dilemek - Timaş
-Tintin ile Posti - Dürüstlük - Timaş
-Winnie The Pooh İlk Resimli nsiklopedim - Mevsimler
-Yavru Köpek - Tübitak
-Zaman - Tübitak

Ayy yazarken yoruldum:)








Bunlar da kendime aldığım kitaplar:

-Arı Kovanına Çomak Sokan Kız
-Aşkın Gözyaşları
-Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası
-Safiye Sultan 1-2-3
-Şah ve Sultan  (koliyi açar açmaz müdürüm el koydu :) )
Bu da kendi kitaplarıyla yetinmeyen utanmadan benim kitaplarıma da göz koyan kitap kurdu :)


Dün akşam defalarca "Doktorda" kitabının ilk sayfasını okuduk. Ece ailenin tanıtıldığı giriş sayfasına bayılıyor. Hele de evin hayvanlarına gülüp, cici yapıyor.
B-Bu Demir Ailesi. Neymiş soyadları?
E-Demiy
B- Bizim soyadımız ne?
E-Aaadın
B-Aferin. Bu baba Mehmet Demir yatakta gazete okuyor, bu anne Figen Demir kahve içiyor, bu büyük oğulları Ali, bu kızları Elif, bu küçük oğulları Arda , köpekleri Bıdık ve kedileri Mırmır. (Ece burda kopuyor işte. Bu arada dün o kadar çok tekrar ettim ki bu cümleleri isimleri ezberlemişim) HAdi bakalım sen de say kızım
E- Bu baba... bu anne.. bu .... (Hepsini tek tek sayıyor ve) yine anne yine oku.

ve tek sayfa dahi ilerlemiyoruz. Çok sevdi burada takıldı kaldı :)

Haftasonu neler yaptık?

Bu cumartesi kızımı babaannesine yolladım. Nuno hala dedim mi akan sular duruyor zaten Ece için. Hoplamışlar , zıplamışlar, resim yapmışlar ve saat daha 12 olmadan bizim bıdığın uykusu gelmiş. Saat 13:30 da çıktım direkt kayınvalidemlere gittim Ece'yi almaya ama bizim bıdık hala uykuda hatta saat 15:00 e kadar uyudu. O uyanana kadar ben bir daha çıktım Ece'nin cırt cırtları bozulan kreş ayakkabısı için bir yenisini alıp geldim. Uyandıktan sonra prenses eve gitmek istemedi. saat 17:00 ye kadar takıldık kayınvalidemlerde.

Eve geldiğimizde bir süpriz Ece'yi bekliyordu. Geçen haftasonu kitapyurdundan verdiğim siparişlerim gelmişti. Onu bir sonraki postta yazacağım. Ece çok mutlu oldu hem de çok.

Sıra geldi yemek faslına. Eee napmalı napmalı derken, yalancı iskenderle geçiştirdik cumartesi akşamını. Bayat pidem vardı. Eşim hemen doğradı. Onları yağda çevirdikten sonra borcama aldım. Üzerine sarmısaklı yoğurt ve kavrulmuş kıyma.Sarmısak ve yoğurdun girdiği hiç birşeye hayır diyemiyoruz eşimle. Kızım da bize çekmiş anlaşılan.
Bu da yemek için sabızsızlanan fındık faresi :)


Neyse yemek faslını kurtardık. Herzaman çok çalışkan olan ben (külliyen yalan) o akşam tembellik yapmak istedim. Hiçbir işe elimi sürmedim ( herzaman ki gibi) Kızım oltalarını düzenleyen babasına rahat vermiyordu. Ben de napsak napsak derken aklıma boncuk dizmece geldi. Bir zamanlar pek bir heves etmiştim takı işine. Sonuç hüsran. Ve takı için aldığım iri boncuklar vardı. Onları çıkardım. Babamızın kalın misinasından da rica ettik biraz. Ve Ece neredeyse 1 saate yakın boncuklarla oyalandı.



Bundan da sıkılınca başladık oynamaya :) bendeniz kapı gıcırtısına oynayan biriyimdir. Kızım bana çeker mi bilmem ama çok seviyor müzik eşliğinde hoplayıp zıplamayı. İşte karşınızdaaaa; kıvrak danslarıylaaa evimizin sultanıııı rakkase Eceeeee:)





Bu arada bu güzel hırkamızı Nuno halamız ördü.
Akşamın ilerleyen saatlerinde babamız Ece den önce sızdı. Hatta son günlerin espirisi saat 21:30 da çıkan İbo amcamızın babamız için çıktığı :) Ece hanım da uykuya yenik düşünce Allaaaaaaahh.. Hemen dolabın köşesinde zulada duran çekirdek çıkarılır ve çitletilerek Kavak Yelleri izlenir.Ohh sefam olsun.

Pazar sabahı kızım güne yine erken başladı. Neyse ekürisi hazır bekliyordu zaten. Baba ile mutfağa geçtiler. Ama hanımefendinin çenesinden yatak keyfi yapmak ne mümkün? Babamız bu haftasonu da bize kahvaltı hazırladı. Kızım sadece haşlanmış yumurta ve bir kaç dilim salatalıktan başka bişey yemedi. Yine başladık kitap okumaya. Acaba bu kitap sevdası ilerde de devam eder mi çok merak ediyoruz..

Öğlene doğru anneanneyle bahçeye yolladım Elif Ece'yi. Hava güzeldi. Ben de eşimin istediği yemeği yapmaya mutfağa daldım. Ya yeter ki yemeğin adı konsun gerisi kesinlikle çok kolay. Eşim nohutlu bulgur pilavı istedi ilk defa -ki kendisi bulgurdan asla hazetmeyen biridir. Hemen soğan kavurdum. Tavuğun içini doldurdum. Bir güzel haşladıktan sonra da suyuna pilav yaptım. yoğurtlu havuç salatası da yaptım.Kızımın isteği üzerine yoğurtlu çorba da yaptım. Yoktu benden keyiflisi. Her ikisin de isteklerini yerine getirmenin inanılmaz mutluluğu.

Annemler Ece yi getirdiler, hep beraber yemek yedik. Ece hanım uyku sinyalleri verince onu uyutmak adına yanına uzandım ve gerisini hatırlamıyorum :) Hepimiz maaile sızmışız.

Akşam avm yapalım dedim ama keşke demeseydim.Eşim oflayıp poflamaya başladı. Ece hanım oyuncak da oyuncak diye tutturunca alışveriş hevesim kursağımda kaldı. Eee bir de Ece hanım kum boyamaya dalıp da altına kaçırınca değmeyin keyfime ... Bir da koca ve kızla alışverişe çıkmak mı????
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...