Y E N İ
Y I L I N I Z
K U T L U
O L S U N.
2017 güzelliklerle gel e mi? Umut getir, sağlık getir, en önemlisi barış getir. Para, huzur, mutluluk, neşe, başarı da getirirsen tadından yenmezsin . Hepsi bedava getirsen ne olacak ki?



Çocuk Kalbi ise yine okumaya geç kaldıklarımdan. Yarım bırakmıştım. 1000kitap.com sayesinde tekrardan elime aldım. Bir çocuk için içinde çok güzel nasihatler var. Dili çok sade, her çocuğun rahatlıkla okuyabileceği güzel bir günlük. | Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur! | |
Mustafa Kemal Atatürk | |
Sanırım 5-6 yaşlarındaydım. Büyük bir avluya bakan bir sürü evin olduğu bir yerde oturuyorduk. Babam yurtdışındaydı o zamanlar. Bir sürü çocuktuk o avluda. Sokaklara yalnız çıkabildiğimiz dönemler. Bayramda ne olursa olsun annem bize hep yeni giydirmeye çalışırdı. Eskiden hiç bir akraba atlanmazdı bayram ziyaretlerinde. Harçlığımızı alır almaz gideceğimiz tek yer vardı. Muhtar Süleyman'ın mahalleye kurduğu dönme dolap. 5-6 çocuk otururdu sandalyelere ve başlardı Süleyman amca çevirmeye. Nasıl mutlu çocuklardık anlatamam. Defalarca binerdik.
Sonra biraz büyüdük ve başka mahalleye taşındık. Babam fırıncı benim bu arada. Mis gibi pideler pişirir. Evlerimiz hep fırına yakın olurdu. Çünkü en sağ kolu hep annemdir. Annem çok yoruldu garibim. Hem fırına hem eve yetmeye çalışırdı hep. Ramazan gelince bizim buraların meşhur kömbesi vardır. Kağke de denir. Çok çok yapılır ve hiç bayatlamaz. Bir kaç aile bir araya gelip, herkes sırayla kendi kömbesini yapardı. Çocuklar için harika zamanlar çünkü uyku yok bol yaramazlık var. Hele bir de kömbe yapımına katılmışsan değmeyin keyfimize. Fırınlarda kuyruklar oluşur, kolay kolay tepsi bulunmaz. Çünkü bildiğin taş fırınlarda siyah kocaman tepsilerde pişerdi bu kömbeler ama eskiden. Babamlar günlerce uyumadan kömbe pişirirdi. Artık herkes hazırına kaçmaya başladı. Dolayısıyla mahalledeki kömbe kokuları da bir bir silinmeye.![]() |
| Anne kişisi temizlik yaparken evin halleri :) |
![]() |
| Almanya'dan amcamız geldi |
Ela yine hasta oldu. 29 Ağustos akşamı çocukları almaya gittiğimizde gözleri çökmüştü. Ateşi vardı. Eve geldik sürekli mızmız. Ateş yükseliyor. Şurup içirebilene bravo. O hallerimizi görseniz çocuğa işkence ettiğimizi falan sanabilirsiniz. Bacak kadar boyuyla iki tane öküze karşı koyabiliyor sıpa ya. Burnunu tıkasan da nafile, direkt tükürüyor. Sabah soluğu acilde aldık 40 derece ateşle. Oysa hayaller havuzdu gerçekler ise hastane acili. Ecemin bütün hayalleri yıkılmıştı. Yediğimiz iğne ve soğuk kompresle 3 saat sonunda 37,5 a düşen ateşle eve döndük. Hala ilaç içiremiyoruz. Bu aralar favorimiz olan zıp zıp da ilgisini çekmiyor. Bıraksan saatlerce zıplayabilecek olan Sarı Fırtına bir bahane bulup zırtıllamaya başlıyor.
İş durumları fena can sıkmaya başladı. Eşim antidepresan kullanıyor artık. Çünkü işleri hala belirsiz. Ne yapacağımızı bilemez durumdayız. Bakıcıya geri mi dönecez, etüde başlayacak mıyız, arabayı satsak mı? Kafada bir sürü soru. İşte bu yüzden yazmak istemiyorum. Can sıkıcı şeyler var çünkü kafamda.
İş arkadaşım kütüphaneye abone, kendisine kitap almaya gidiyordu. Kendisinden bu kitabı istedim ve gelen eski basımı görünce hem şaşırdım hem çok mutlu oldum. İçinde yabancı kelimeler var, altları çizilmiş. Kitabın kokusu bambaşka. Kitabın tadı hala damağımda. İstenirse bir günde çok rahat okunabilir. Şiddetle tavsiye ederim.