Efenim çok oldu bizim Sarı Fırtına'dan bahsetmeyeli. Kendisi erkek olmalıymış gerçekten. Hiç mi yerinde durmaz bir çocuk? Hiç mi susmaz? Küfür bile ediyor. Ablasına etmediğini bırakmıyor. Ağzı hele hiç boş durmuyor. Tam bir midesiz. Sütlaç yerken canı birden turşu isteyebiliyor. Hatta şöyle diyeyim her daim turşu yiyebilirgillerden kendisi. Ben de turşuyu severim ama öyle böyle değil. Mesela dün önce badem şekeri yedi, üstüne top peynir yedi, sonra cacık istedi, sonra cips tırtıkladı, babasının aldığı saçma sakız şekerleri hüpletti sonrasını hatırlayamadım. Çok pis boğaz. Yemek konusunda sıkıntımız yok şükür. Hoş anne baba abla da yiyicigillerden, kime çekecekti ki :)
Renkleri artık biliyor sarı hariç. Yengesi öğretirken pekiştirmek amacıyla güneş rengi deyince sarının adı güneş rengi kaldı. Mavi der demez ardından blu diyor. (yazıldığı gibi :) )
Şarkı repertuarı baya iyi. Maşallah hemen kapıyor. İki dinlesin hemen eşlik etmeye başlıyor.
İstiklal Marşı - Kırmızı Balık - Arkadaşım Eşşek - İzmir'in Dağları - Çilli Horoz - Olmazsan Olmaz ... aklıma gelenler. Arabada Şebnem Ferah'a da eşlik eder, Serkan Kaya'ya da :) Bazen "tavukları pişirmişim hocayı da çarşıya göndermişim" dökülürken dudaklarından, " sen gidince bak neler oldu" diye potpori yapıyor.
Tekerleme de biliyor. Porkatalı soydum, Mutfakta neler oluyor?, Birgün birgün bir çocuk, Komşu komşu huhuu, fış fış kayıkçı, ...
Kafasından senaryolar uyduruyor, adamı ipe götürür derler ya, o biçim :) Hergün naptınız Alin'le (kuzeni) diye sorduğumda istisnasız şu cevabı alıyorum : Alin'i dövdüm.
Babasıyla aşk yaşıyor. Hala gece uyanıp babası için ağlıyor. Ota moka ağlıyor. Allahım hem de nasıl ağlama. Ama ilgisini çekecek birşeyi bulduğun zaman da anında kesiliyor o ağlama. Sanki az önce ağlayan o değilmiş gibi.
Çok bozguncu. Kırıp dökmek, bozmakta üstüne yok. Ablasının bebekliğinden kalan herşey tarih oldu. Elifimin malı çok kıymetliydi, bunun malda mülkte gözü yok.
Elif biblo gibiyken, bu koltuk masa tepelerinde geziyor.
Önceleri su dökmeye bayılıyordu. Sonra elektrik düğmelerine yetişmeye başlayınca ışıkları kapatıp açmaya başladı. Şimdi de elindeki herşeyi fırlatıyor. Kumandaların arkaları bantlı artık. Babasının telefonun taksidi daha yeni bitti ama görseniz 50 tl vermezsiniz artık. Bereket versin ki hala çalışıyor.
Saçları baya uzadı ama hala az. Hiç kestirmedik. Herkes kestirirsek koyulaşacağını söylüyor.
Geceleri hala ağlayarak uyanıyor. Babasının kucağa almasını istiyor. Ve ayağına masaj yaptırıyor. Ayağının ağrıdığını söylüyor ama biz bunun gerçekliğini hala çözemedik. Çünkü sadece ağlayınca ve kucağa alınınca ayağının ağrıdığını söylüyor. Uyumayı reddediyor. Bir de giyinmeyi. Evimiz klimalı. Yani sadece salon sıcak. Ama hanımefendi ısrarla badi ile kalmak istiyor. Ağlayarak giydiriyorum. Uyumak için de elektrik kesildi yalanını söyleyip karanlığa gömüyoruz evi. Çok ağlıyorsa da kapıya tıklatıp, " bak komşular rahatsız oldu, sessiz ol yoksa gitmezler " diyoruz. Bazen işe yarıyor bazen takmıyor bile. Sabah uyandığındaysa, herkes uyanmak zorunda. Yatanın vay haline.
Ela hanımın 2,5 yaşında durumlar böyle.
İçimiz kan ağlıyor. Haber izlememekte haklıymışım gerçekten. Dün biraz açıp bakalım dedik, demez olaydık. Kaç tane yavru babasız, analar babalar evlatsız kaldı. Buna sebep olan herkesi allaha havale ediyorum. Söyleyecek çok şey var ama konuşunca maalesef bişey değişmiyor. İnsanlar at gözlüğünü takmış, bana dokunmayan yılan bin yaşasın modunda. Kanla besleniyorlar resmen. Döktükleri kanda boğulsunlar inşallah.
Sevgiyle, sağlıkla kalın.
PS: 95 cm , 18 kg