24 Ekim 2012 Çarşamba

Bayram Arefesi

Şu anda aşağıdan tıraş olan çocuğun sesi geliyor. Ama öyle böyle değil. Abartısız yarım saat kıyameti kopardı. Yalnız güzel olan şey anne-babasının hiç tepki vermemesiydi. Ben olsam asla kayıtsız kalamazdım. Kendimi biliyorum. Kırpılmış koyun gibi çıkarırdım çocuğu berberden. Ne hali varsa görsün. Varsın tıraş olmasın.

Evet maalesef bugün çalışanlardanım. Burdan patronuma saygılarımı ve en kalbi duygularımı gönderiyorum. Az önce yarım maaş ikramiye dağıttılar diye ona olan duygularımdan vazgeçecek değilim.


Ev temizlik bekler, alışveriş bekler, çamaşırlar toplanmak bekler, ütü bekler.Bekleyen bekleyene. Cumartesi de saat 17:00 ye kadar çalışınca hiç bir işimi halledemedim. Pazar tüm gün kayınvalidemlerde köfte kursundaydım. Çok ama çok yoruldum. Çünkü bunun gibi 5 tepsi köfte yaptık.

Bu işi kıvırdım sayılır. Hatta öyle ki, kocacığım: "yapıp yeni işyeri açacak olan arkadaşına gönder satsın" dedi. O derece. Duy da inanma!

Vel hasıl-ı kelam, koca evde yan gelmiş yatıyor, ben çalışıyorum. Adaletin bu mu dünya?

Yarın bayram. Ece koyun keselim diyor. Çocukta korkudan eser yok. Yazık değil mi anneciğim diyorum, onun bunu söylemesi gerekirken. Hem kim kesecek ki? Ben keserim diyor cani ruhlu kızım. Geçen sabah kreşte hayvanları koruma haftasını kutlayan çocuk, akşam eve giderken korkutarak kedileri zıplatıyor. Biz nerede yanlış yaptık bilmiyorum.
Dilerim her gününüz bayram tadında geçsin.

Hayırlı bayramlar.






15 Ekim 2012 Pazartesi

Haftasonundan

Biliyorum ben, çok merak ediyorsunuz siz, haftosunu n'apıyoruz diye biz ? :P

Cumartesi sabah önce güzel bir tartışıyoruz. Çünkü herkesin kendi planları vardır, yerine getirmek istemektedir ama evdeki temizlik tüm planları bozuyordur. Ev hasreti çeken koca geç saatlere kadar evine kavuşamamanın verdiği hiddetle, eser gürler. Ama kim takar.

Eve gelirken manavda gördüğüm minik acurlar beni yoldan çıkarır ve kaç gündür niyetli olduğum turşu yapımı için. Hazır annem de bizdeyken, onun eli değmeden olmaz zaten.

Mis gibi turşularımızı kurduk. Zaten bu aralar pek bir hanımlığım tutmuş durumda. Zeytin kurasım var, İçli köfte deneyesim var.Bunları yapmak istememde Bahar'ın da etkisi var. Ama sanırım yine anneler yetişecek yardımıma. Sırf bunları yapmak için ev hanımı olasım var dedim aldım ağzımın payını, Bahar, hem çalışıyorum hem de yapıyorum deyince, tembelliğimden, bahanelerimden utandım. Neyse elde var bir. Görsellerim onun gibi değil ama önemli olan tadı di mi :D Önümüzdeki cumartesi kayınannede içli köfte partisi var sanırım :D

Turşulardan sonra üç nesil biraz yürüyüş yaptık sahilde. Bir yorgunluk çayı içtik. Sonra herkes evine doğru yol aldı.

Akşamı da, babaannelerin evinde soluğu aldık. Güzel bir akşamdı. Uzun zamandır gitmiyorduk babaannelere.
Pazar sabahı uyandığımda kahvem de , kahvaltı da hazırdı. Kocam balığa gidecek ya, ona yol yapıyor bence. Kahvaltıdan sonra bir keşkül denememiz oldu Elif Ece ile. Pijamalar üstünde, aşçı önlüğü ile şapkasını istedi.



Tarifi netten aldım ama şekeri fazla geldi. Ben beğendim ama kocam tutmadı keşkül tarifini.

Buz pateni diye tutturdu. Tamam gideriz dedikten sonra bizim cimcimenin hali. Aynanın karşısında, koltuğun üstünde kıvırıyor cadı. Gönül teyzesinin hediyesi bu etek. Sallandıkça bizimki daha bir kıvırdı.
 Söylemesi ayıp bizim buraya buz pisti açıldı da. Götürelim dedik. Aaa buz muz yok ortada. Bildiğin beyaz et doğrama tahtalarının kocamanlarını birleştirip bir pist elde etmişler.Üstünde bir kaç çocuk kayıyor. Ama maalesef  avucumuzu yaladık. Güya ilk buz pateni denememiz diye post yazacaktım, hevesimizi kursağımıza dizdiler. Yaşını sordular Ece'nin, ben de atladım hemen 4 diye. Maalesef 5 yaş öncesi alamıyoruz dediler. Oysa 6 desem bile inanırdı oradaki adam. Neyse ki Ece mızmızlık etmedi. anladı yaşının küçük olduğunu.

Sonra yine geçen haftaki mekana gittik kayınvalidemlerle çay içmeye. Mekanı onlar da çok beğendi. Biraz vakit geçirdikten sonra Ece ile yürüyerek eve döndük. Banyoydu, ödevdi derken günü bitirdik.Başladı ödev fasılları. Geçen haftaki balıkları fırına verdim. Kocam rejimde de. Aşağıdakiler de dünkü hasılat.
Neyse işte çok merak ettiğiniz haftasonumuz bunlardan ibaret.

Hepinize güzel haftalar.

11 Ekim 2012 Perşembe

İki Film + İki Ödül

Ne anlama geliyor bu? Evveet patron şehir dışında(ydı) :D

Film 1 : Can Dostum

"Zengin bir iş adamı ve aristokrat olan Philippe, yamaç paraşütü yaparken geçirdiği kaza sonrası felç olur ve boynundan aşağısı kullanamaz hale gelir. Driss ise hapishaneden henüz yeni çıkmış bir işsizdir. Philippe 7 gün 24 saat boyunca bakımını üstlenmesi için Driss'i evine yatılı yardımcı olarak alınca ikisinin de dünyası değişecektir. Normal şartlar altında hiçbir zaman yan yana gelmeyecek bu ikili iyisiyle kötüsüyle hayatın tadını beraber çıkarmaya başlarlar.
Fransa'da geçtiğimiz kasım ayında vizyona giren film, hayatta bir noktadan sonra kültür ve sınıf farklılıklarının ortadan kalkması temasına odaklanan ve dram-mizah arasında gidip gelen bir yapım. Fransız sinemacılar Olivier Nakache ve Eric Toledano'nun beraber yazıp yönettiği filmin başrollerinde ise François Cluzet ve Omar Sy var."



Film çok güzel. Oyuncular çok güzel. Hele de François Cluzet. Performansı süper. Driss ona acımıyor. Onun felçli olduğunu sürekli unutuyor. Bu da zengin Philippe'nin onu yanında çalıştırması için yeterli oluyor. İzlemenizi tavsiye ederim.



Film 2 : Savaş Atı

"İngiltere kırsalı ve Avrupa'da geçen film, I. Dünya Savaşı sırasında Jeremy Irvine'ın canlandırdığı Albert'ın ve onun çok sevdiği atı Joey'in öyküsünü anlatıyor. Evcilleştirip eğittiği atının satılıp, savaşta sipere gönderilmesi iki dostu ayırsa da, yaşadıkları olaylar pek çok hayatı değiştirecek epik bir maceraya dönüşecektir. Arka planda savaşın olduğu bu dostluk öyküsü, aslında serüven dolu uzun bir yol filmi...
Senaryosunu, Michael Morpurgo'nun tiyatroya da uyarlanan aynı isimli 1982 tarihli çocuk romanından Richard Curtis ve Lee Hall'un uyarladığı filmin başrollerinde Jeremy Irvine, Emily Watson, Toby Kebbell, Benedict Cumberbatch, David Thewlis, Tom Hiddleston, Eddie Marsan, David Kross, Peter Mullan gibi isimler rol alıyor. Yönetmen koltuğunda ise Steven Spielberg usta oturuyor... "

Filmdeki dostluk, aralarındaki bağ harika işlenmiş. Atlar ise süper. At tanıştığı herkesin sevgisini kazanıyor. Mucize at deniyor ona sonunda. Albert'ın azmi, atına güvenmesi görülmeye değer.İngiltere kırsalı, Albert'ın evi beni çok etkiledi. Ben çok beğendim.

Bu sefer işin kolayına kaçıp yorumları netten arakladım.

Ve sevgili Dilek'in bana layık gördüğü iki ödülüm.Öhöö öhöö . Şu boncuk gözlere bakar mısınız?

Teşekkür ederim Dilekçim.Pek bir şımardım sayende.

9 Ekim 2012 Salı

Kızımın Şansına

Ya tutarsa, belli mi olur. Aslında duyurmam aleyhimize, ama maalesef şartlar gereği duyurmam gerekiyormuş :)

Barbie'nin  2 şanslı komirra okuyucusuna da süprizi var. Aşağıda gördüğünüz Barbie ve Ken oyuncak setini ve Barbie boya kalem setini hediye ediyor. Hem de kargolar Ken'den:))

Buyrun Barbie çekilişine.


Haftasonundan

Sonunda kavuştuk yağmurlara. Oh bee. Klimasız yatabiliyoruz artık. Geçen ay 188 tl elektrik faturası gelince gitmedi elimiz klimanın kumandasına :) bol bol terledik. Eşim evde yatılabilecek neresi varsa hepsine uğruyordu. Sabah işin yoksa düzelt hepsini.

Neyse artık rahat uyuyoruz. Öyle ki dün güya Karadayı'yı izleyecem , sen tut elektrik git. Neyse yayıldık kızımla kanepeye. Ama benim gözler kayıyor, konuşmam bile kaydı. Neyse tam yatağa geçiyoruz saat 21:00 gibi sen tut elektrik gel. Kusura bakmasın vallahi sırf o geldi diye, gelen uykumu geri gönderemem. Evet yanlış okumadınız dün saat 21:00 de biz ailecek uyuduk. Yuh bize değil mi?

Neyse güya haftasonunu anlatacaz, yağmurdan girdik, klimadan çıktık, elektrikten girdik, Karadayı'dan çıktık. Cumartesi güzel başladı lakin gergin bitti. Haftasonu gelince , biz karı kocaya bi haller oluyor. Gerilmezsek çatlarız mazallah. Neyse pazar günü çok güzel bir yere kahvaltıya götürdü kocam bizi. Ben ödedim ama , en azından mekanı o belirledi. Bir önceki gün yağmur yağdığı için hava mis gibiydi. Ece için harika bir yerdi. Şelaleler, ördekler, balıklar, açık hava, çınar ağaçları... biz mest olduk. Hala biraz gerginiz ama belli etmiyoruz.

 Alabalık tesisi var. Kocaman bir mekan.
 Ece kendine bir arkadaş buldu. Üçümüz keşfe çıktık. Hatta Ece Pepee'de gördüğü için keşif sopaları bulmamızı istedi. Yürüyüş sonrası ganimetlerimizi çekmemişim. Palamutlar, kuru dallar ve çınar yaprakları. Faaliyet yapmak için bizi bekliyorlar. Bu arada ördekleri ve balıkları da ihmal etmedik.

Babamız çok sıkıldı, biz keşif yürüyüşündeyken.  Gerildi. Sonuçta masada yalnız kaldı. Biz çekirdek aile olarak birbirimize yetmiyoruz maalesef. Zaten daha bu sene başbaşa bişeyler yapmaya başladık. Aslında haklı koca, çünkü bizler konuşan bir çift değiliz. Konuştukça tartışacak bişeyler bulmakta oldukça başarılıyız. Dolayısıyla başkalarıyla yapılan organizasyonlar daha keyifli.
Gerildi demiştim, gerginliğini atması lazımdı. Bu da gelen balık teklifini geri çevirmemekten geçiyordu. Biz eve , babamız balığa doğru yol aldı.
Pazar günü ganimetimiz ahanda aşağıdaki gibidir. Elimi bile sürmedim, süremedim. Oldum olası hiç hazzetmem et, balık, tavuk ile haşır neşir olmaktan.Yerken aldığım hazzı söylememe gerek yok zaten. Kilomdan belli. Kocacığım temizledi ve buzluğa koydu.
 Bu mudur? Budur bizim hafta sonumuz. Önümüzdeki hafta balık ziyafetine bekleriz.

6 Ekim 2012 Cumartesi

Ah bu şarkıların gözü kör olsun.

Ahan da bir mim ile daha karşınızdayım. Şebocuğum mimlemiş beni.



Sesinizin çok güzel olduğunu farzedin ve ideal sahne performansınızı tarif edin. (Hangi şarkıyı söylerdiniz, nasıl giyinirdiniz, size kimler yada hangi aksesuarlar eşlik ederdi?)

Zaten sadece farzedebilirim. Düğün videomda sesim o kadar iğrenç çıkmış ki hala başından sonuna izlemişliğim yoktur mesela. Ece ile küçükken söylediğimiz şarkılarda sahne hayatıma son vermem için çok geçerli bir sebeptir hala.
Onçün farzediyorum ki; birazdan sahneye çıkacağım. ( Ama cidden baya zamanımı aldı bunu düşünmek. Karar veremedim ki, İbo Show a mı çıksam, Harbiye de açık hava konserine mi? Üniversitedeki bahar şenlikleri de olabilir.Yok yok sıra gecesi, ya da bilmem hangi tv kanalında gördüğümü hatırlamadığım sahne dekoruna vurulduğum -parmaklıklarla hapishane dekoru - Dilber Ay dı sanırım -Esmeray öldüğüne göre- programda da hayal edebilim kendimi.)
Buldum be.  Beni Şebnem Ferah’ın yerine koyun ve kendinizi onun konserinde hissedin. 




Özel bir gününüzde bir koro yada özel bir kişi sizin için süpriz bir parça hazırlamış. Parçanın özelliği sizi tarif etmesi. Hangi parça olurdu bu?
 


 

İçinizde kalmış, söylenmemiş bir takım şeyler var. uygun şartların biraraya geldiğini hayal edin. O kişiye (yarım kalmış bir aşk, kırgın olduğunu bir dost vs.) duygularınızı anlatabileceğiniz bir fırsatınız var. Ona hangi şarkıyla duygularınızı anlatırdınız?

Kesinlikle bu şarkı
 
Sizi şu an okuyanlara göndermek istediğiniz parça?


Evet şimdi gelelim kimleri mimleyeceğimize.

Müzik ruhun gıdasıdır diyen herkes sobe.

Ya varya sırf tek tek blog açıp, linklerini kopyalayıp, bağlamaya üşendiğim için böyle dedim aslında.

Mutlu Suaygırı performansından yola çıkarak :P Kardom, 
Canbo'mun annesi Esram, 
Prenses Lara'nın annesi Ülkerim, 
Eray'ımın annesi Aylam, 
Yağmur ve Damla'nın annesi Bahar,
Selcen, 
Sevgi, 
Demlenmiş yaşam öyküleri Dilek,
Yazan anne Aslı, 
Türkü geceleriyle tanınan Balböcükleri Serpil'e gitsin bu mim. 

5 Ekim 2012 Cuma

Pek Marifetliyiz Bu Aralar

Kızımla faaliyet konusunu diyorum, eski performansımıza döndük sayılır. Baykuş moda olur da, biz hiç eksik kalır mıyız? Buyrun size baykuş. Amma velakin gel gelelim ben bu baykuşun kalıbını hangi blogdan aldığımı unuttum. Sabahtan beri arıyorum tarıyorum bulamadım. Yüz küsür blog takip ediyorum, allah bilir hangisinden arakladım. Şayet bloğuma uğrar da görürsen unuttuğum için mazur gör beni e mi arkadaşım. Hatta teşekkür bile etmiştim yorumumda, bu kalıp çok işime yarayacak diye ;)

Sonracığıma şu blogda gördüğümüz komik suratlardan yaptık kızımla dün.

Şu sarı püsküllünün (beyaz) alnı baya açık olmuş. Evdeki eski gazetelerden ancak bu gözleri, burunları bulabildik. küçük oldular biraz. Kızım en çok roluları boyarken zevk aldı.

Bir de şu meşhur kekimizi yaptık ve acayip gaza getirdik sevdiklerimizi :)


Ece çok sevdi bu kekin yapımını.kakaolu hamuru ona verdim.Bir kepçe o döktü, bir kepçe ben. Babaannesi bu keki nasıl yaptığımızı sorunca kendisine, Ece: " bizim de keklerimiz hep böyle olur zaten" diye ukala bir cevap verdi cimcime. Pişmiş halini çekemedim, misafirlerimiz gelmişti. Pişince bu kadar güzel görünmüyor, çünkü kabarıp çatlıyor. Bir de çizgi çizgi olmadı içi nedense ?



Neyse efendim, şimdilik yaptıklarımız bu kadar. Yaptıklarımız, yapacaklarımızın garantisidir diye gıcık bir cümle ile postuma son verir, hepinize mis gibi kek kokulu harika hafta sonları dilerim :)




2 Ekim 2012 Salı

Aklımda kalanlar

Ece: Anne hani evlenince insanın bir çocuğu oluyor ya, peki diğer çocukları nasıl oluyor?



----------------------
Ece: Anne sence Caillou büyüyünce evlenir mi?
Baba: Kısmet kızım.
Ece: Bence evlenmez.
Anne: Neden ki?
Ece: Bence o da benim gibi anne babasından ayrılmak istemiyordur.




 ----------------------

Bu sabah;

Ece: Anne bişey söyleyebilir miyim?
Anne: Efendim kızım.
Ece: Ben bugün iyi değilim.
Anne: Neden?
Ece: Bugün bana bişeyler oluyor.
Anne: Nasıl bişeyler annecim?
Ece: İçimde bişeyler güm güm yapıyor.
Anne: Kızım herkesin içinde kalbi güm güm yapar.
Ece: Anne hayır karnımda yaa! Ben bugün anneanneme gidebilir miyim?
Anne: Olmaz Ececim. Anneannenin işi var.
Ece: O işlerini yapsın. Ben çizgi film izlerim.
Anne: Aç ağzını bakim. Güç şurubu geliyor. Hiç bişeyin kalmaz şimdi.
Ece: Ama anne bana bişeyler oluyor.

Artık duymazdan geldim. Çünkü eminim bu diyalog akşama kadar sürerdi. Kızım şimdiden okula gitmemek için bahaneler uydurmaya başladı.


--------------------
Ve ilk vesikalık fotoğrafımız.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...